29 Kasım 2011 Salı

Erdoğan Aksu/GECİKMELİ E-KRİZ UYARISI

Erdoğan Aksu  
GECİKMELİ E-KRİZ UYARISI
 
Email: yerelgazeteci@hotmail.com

Kendi halinde iddiasız bir ekonomik buhran yazısıdır. Kriz tellallığı yapmak haddimiz değil...


GECİKMELİ E-KRİZ UYARISI…

Kendi halinde iddiasız bir ekonomik buhran yazısıdır. Kriz tellallığı yapmak haddimiz değil...
Son günlerde dolar manevralarıyla günü kurtaran iktidar çoktandır buzdolabında beklettiği zamları buzluktan paket paket çıkaracak görünüyor. Değişikliğe ilişkin kararı bugün, Resmi Gazete’de yayımlanan bazı mallara uygulanan ÖTV artırımları gibi. İğneden ipliğe maliyetleri artıracak vergi artışları söz konusu.

Fatura halka, geniş halk yığınlarına çıkarılmaya başlandı…

Çünkü işler galiba pek de iyi gitmiyor. Değişik Bakanların bile peş peşe açıkladığı ve açıklayacağı gibi ekonomik kriz kapıda. Kriz çığırtkanlığı yapmak niyetinde olmasak da, piyasalar toz duman. Bireysel çıkar doğrultusunda temel amacı yüksek kâr olan kapitalizmin çökmesi, hedefe ulaşmada ahlaki yoksunluk olası krizde toplumsal yükü dar gelirlinin sırtındaki küfeye  bırakacak gibi. Az çok ne varsa ceremeyi halk çekecek yine.

Kapitalist sistemin, böylesine rüzgârlı piyasa koşullarında zaten adil ve ahlaki davranış sergilemesi beklenemez. Kriz kapıya dayanıp, risk arttığında toplumun oluşan zam şoklarıyla birlikte çok daha ağır koşullarla baş başa kalacağı gerçeği ilk işaretini verdi.  Öyle teğet filan geçmeyeceğine göre de "kriz kapıda, fazla harcama yapmayın" açıklamalarıyla “vergilerde ve piyasalarda” şimdilik gereksiz ve anlamsız oynamalarla meseleye çözüm bulunamaz. 

Oysa Ülkenin cari açık yüzünden büyük risk altında olduğunu en yandaş ekonomistler bile biliyorlar.
Daha dün açıklandı ağustosta 3.96 milyar dolarlık delik var bütçede. Yarın sessiz proflarda telaffuz etmeye başlarlar mevcut rahatsızlığı. Ekonomiye pembe tablolar çizerek siyasi getiri kazanmaya yönelik girişimler ve söylemler ülkeyi daha karanlığa iter. Panik havasına girip dolar ve euroları kaçırtmak da doğru değil ama onlarla da olmadığı ortada. Ekimde  biraz din iman kuvvetiyle idare ederiz, bayramdan sonra ocağımıza ateş iyice düşer.

Ekonomi açıktan açığa tehlike sinyalleri vermeye başladı, yakında sirenler de çalmaya başlar. Tüm bu krizlerin kaynağında ABD olduğunu, Kapitalizm olduğunu da artık görmek gerek. Solak olduğumuzdan değil bu çıkış, yüreğimiz yandığından. ABD ekonomisini kurtaralım diye ülke batacak, ülkeler batacak. Dolar kurtaracak euro batacak. AB dağılacak. Savaş seviciler hortlayacak. Bu kadar basit işte meselenin aslı.

Dokuz yılda daha da katlatarak büyüttüğümüz cari açık sırtımızda düzeltilemez bir kambur olarak durdukça, dünya kaosa sürüklendiğinde ve sermaye asıl kaynağına döndüğünde vay halimize. Bu yıl sekiz ayda 54 milyar doları buldu cari açık. Yıllardır görmezden geldiğimiz bu kamburu yabancı sermayenin sayesinde sorun olmaktan çıkardık bildik. Ancak gelinen bu noktada hükümet yeni  ve acil ekonomik önlemler almadığı takdirde işi zora sokar. Çünkü dünya kendi derdine düştü ve sermaye açık kapı arıyor.

ABD borçlarını ödeyemez duruma düşmüş, kurbanlıklar el yakar, bayram bize zehir olur. Dünya ekonomilerinin dip yaptığı bir ortamda, bütçem fazla verdi, elli yılın en iyi dönemindeyiz diye övünmekle yakamızı bu krizden kurtaramayız. Kurbanlıklar olarak dururuz yerimizde. Üstelik toplum psikolojisi de bozulursa makro dengeler bir şaşar ki bütçe de delinir, ekonomi de tepe takla olur.

Ekonomi yönetimini büyük bir sorumluluk ve titizlik çerçevesinde ele alıp bütçe disiplinini hayata geçirmedikçe, yapısal tedbirler alınmadıkça, toplum gelişmelerden haberdar edilmedikçe, vergi ve harç oranlarıyla devamlı oynandıkça yara beremiz çok olur.

İktisada girişte  öğretilse de kapitalizmin bireysel temelli davranışlarının sonuçta toplumsal yarar sağlayacağı ya da toplumun refahını artıracağının bir safsata olduğunu cümle alem gördü. Ekonomik sonucun neyin pahasına gerçekleştiğinin iyice değerlendirmesi gerekir.

Yani, güdülen amaç ve hedefe ulaşmada kullanılan veya feda edilenlerler kapitalist sistem tarafından yarım ağız kutsansa da, aslında toplumsal maliyetin veya gittikçe artan yükün hafifsenmemesi gerekir. Pek göz önüne alınmasa da yadsınamaz bir gerçekliktir toplumun çektiği çile.

Kapitalist sistem kendi zararını minimize ederken, bu olumsuz gelişmelerden zerrece sorumlu olmayan geniş halk kitleleri ve yığınları ağır bedeller öder. Süreç faturayı bütünüyle onlara keser. Arifeyi görüp bayramı göremez.

İkiyüz-ikiyüzelli yıllık gelişimi içinde kapitalizm, yaşamış olduğu büyük, orta, küçük ölçekli bütün ekonomik krizler de faturayı hep halka ödetmiştir. İşini sağlam temellere dayandıran kapitalistler ayakta kalmış, rakipleri tamamen yok olmuştur. Bu nedenle dünya ekonomisinin yaşadığı ve yaşayacağı ekonomik krizlerin nedenlerinin, şiddetlerinin ve sürelerinin doğru tespiti gerekir. Bunu yapacak olan da iktidardır, hükümettir ve muhalefettir.”

Ekonomik krizlerden çıkış süreleri son yıllarda giderek daha uzadı. Krizlerden kurtuluş ve çözümleri daha da karmaşık hale geldi. Hal böyle olunca zamla zumla çözümlenemeyecek bir ekonomik tablo ile karşı karşıyayız. Öyleyse egemen güçlerin dayattığı reçetelere değil, rasyonel bir ekonomi politikasına gerek var.

13.10.2011

Bu Yazı 182 Kez Okunmuş

Hiç yorum yok: