31 Mayıs 2023 Çarşamba

KÖR GÖZE MİL...

 

KÖR GÖZE MİL...

 

“…Üstüme camlarını hep simsiyah dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler…”

 

Yirmi küsur yıldır lafta şu kadir kıymet bilen, şu ulu, ala, şuurlu cumhurun iki gözüne, gönül gözüne mil çekilmiş gibi. Oysa bir ortaçağ ezası, göze mil çekmek, mille göz eritmek. Göz kapaklarını yapıştırmak. Kalp kapakçıklarından kan kaçırtmak. Bu yakıştırmanın yakın çağa izdüşümü ise kızgın ve yüksek voltajlı cam kavanoz. Kaçak elektriğin uzunca süredir çıplak gözlere teması, mecburi istikamet kalp gözüne iltimas. Ancak asrın teması ne yazık ki gözleri eritmiyor, eritmekten beter ediyor. Gönül gözünü taşlaştırıyor. Kör göze mil hesabı...

 

Yıllar yılı asla kadir kıymet gözetmeden eritmek ki ne eritmek. Yüzlerce yılın birikimi çeyrek yüzyılda bir güzel lapa. Eritildi her şey. Sevgiyi de saygıyı da eritip bitirdiler. Kaygı dağları beklerken, milyarlık öz değerler kaşla göz arası eridi gitti. Erittikçe erittiler ve sadece gizli kasalar şişti. Devasa kabardı gizli hesaplar. Denizde karada hatta havada ne varsa iç edildi. Oysa hiç de gizli değildi yapılanlar edilenler. Aleniydi her şey ama sanki gözlere mil çekilmişti. Gönül gözü kör. Öyle garip bir hal ki; gözler milli, kulaklar cihazlı, diller lal. Eller görmüyor, duymuyor, söylemiyor. Cumhur resmen sırça köşke tapar vaziyette. Akıllar, yarım akıllar mankurt misali...

 

Kahır biriktiren kadir kıymet bilmeyen formda bilinçsiz kölelik, bizzat köleleştirme versiyonu. Milletin gözüne gözüne sokuldu montajlananlar. Gözlere mil çekile çekile militarizasyon. Engizisyon, sansasyon, bilumum sosyalizasyon. Bir adım sonrası bir ulu millet ki desem mi demesem mi ayıbında. Yolcu yol ayrımında. Sinik seçmen, seçsem mi seçmesem mi? tereddütlü, hamiline terennümlü...

 

“…Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler…”

 

Kadir kıymet bilmeden salt istikrar diye diye tam bitmişken sil baştan. Gözlerde mil, kalp gözü kapalı aykırı düzeneğin işleyip işleyeceği son güne kadar. Buraya kadar demeden toptan akla zarar beka meselesi. Sığıntı desteklerle seçim güncellemesi ve teami tesellisi...

 

Kanı akmaz kadir kıymet bilmez toplum mühendislerinin gözlerine mil çekilmemiş besbelli. Topu milföy hamuru yumuşağı. Yağlı, yağcı ve yağmacı. Paracı, palavracı, cingöz, paragöz. Yemlenince kadir kıymet öğreten mekanik gerçeklik pozu üzerinden cumhura milli ve yerli varyantı yedirme peşinde. Peşin fiyatına 'Dingil veya aks yalnızca eğilme gerilmelerinin etkisinde kalır. Burulma gerilmelerinin etkisinde olmaz. Yani herhangi bir güç aktarmayan destekleme elemanıdır...' ilanı. Sıkı elemanlar başta uçuk grafikler sallasa da yıllardır tam hedef, sürekli aynı oran kırksekize elliki...

 

“…Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler…”

 

Bu sere serpe açılıma saçılıma göre, gözleri millenmişler sıkışınca kader deyip, kadir kıymet bilmezler. İttifaklı işleri sadece işlerine gelmeyenleri mimlemek olur. Topu buyurulmaya burulmaya hazır elemanlar. Bunlar zil çalınca üç paraya anında milleşirler. Gong vurunca envaı çeşit milletten sığınmacıyla anında yerli ve millileşirler. İşletsel ilim bilim mekaniği...

 

Mıhı çıkmış dünya mili; gücü veya hareketi iletmek için kullanılan dairesel kesitli ve genellikle dönen parçadır, diye tanımlar. Kadir kıymet gaspı iyice açığa çıkınca, asrın millicileri derhal minali sürerler ateşe. Milvari versiyon palazlanır. Böylece tekrardan gözler minelenir, tekraren gözler millenir. Gözlere mil gönül gözlerine ayar çekilir. Seçim geçim bahanedir, ahval ve şerait resmen bu minvalde minarelenir...

 

Son seçim olmaması temenni edilen son seçimde, gözüne mil çekilmişler, lafta kadir kıymet bilenler, gönül gözü körler, ikiye bir çatladı kapıya zor yetişti. Şimdi suskunlar ama pek yakında makaralara aynı film sarılır. Jenerikte alayı hülya, alayı bela kutlanan filmin bilmem kaçıncı zafer haftası söner. Şu ulu şuurlu, şartlı şurtlu sayılan cumhurun dili illa ki çözülür. Yine en başta onlar ağlar sızlar. İşte o zaman, vakti zamanı gelince bu ortaçağ heveslisi mil çekili gözlere, gönül gözü körlere, onlara kananların, yanaşanların topuna kadir kıymet gösterenin çapına kirli çarkına. El ense göze parmak, aklına mıh...

29 Mayıs 2023 Pazartesi

TURİZM CENNETİNDE TUR BİNDİRMEK...

 

TURİZM CENNETİNDE TUR BİNDİRMEK...

 

Genel ölçekte seçim üçlemesine el varmıyor, gizliden dil söylüyor ama gönül dayanmıyor. Sıcağı sıcağına seçimin yaşattığı, turizm kenti yaşayanı olmanın çok ötesinde gözlerin kamaşması, ülkeyi karartacak bir tercih karmaşası. Aklı durultan gelişme, turizm cenneti el heykelli adada millet üç tur bindirdi balkon kıdemlisi adama. Ancak her şey lafta, yakında ayaklı borsanın dediği olacak günler kapıda. İki ayaklı seçim reel sektörü tam duraksattı. Bacasız sanayi turizm de beklentilerin çok gerisinde kaldı. Tam mevsimi olmasına rağmen belirsizlik dört bir yanda. Yaz, deniz, yayla, tarih, kültür, sağlık turizmine dair akıl ve bilim ölçütlerinde planlama olmadığından durum meçhul. Memleketin zengin turizm ve turistik ticaret potansiyeli gerçeğine sığınıp beklemekle olmayacağı da açık. Seçime endeksli tavırlanıp emek sarfederek Ada merkezli sandıklarda üçe katlamak da nafile. Çünkü ülke kan kaybediyor…

 

Seçim kritiği çok su kaldıracak kritik yaptırımlara gebe. Reel siyasete bir süre turist kalmak kaydıyla adayı turlamak en makulü. Karşımızda devleşen krize direnen, her yıl elli milyonun üzerinde turisti misafir eden bir sektör söz konusu. Ticari potansiyeli, yaklaşık elli altmış milyar dolarlık bir ekonomik girdiye sahip. Ekonomik kriz turiste kur farkı faydası sağlasa da turizmde fırsat yakalama imkanlarını da kısmen yok etti. Özellikle Avrupa'nın belli ülkelerinin çapraz kur kazanımlarından aşırı derecede etkilenmesiyle dış turizmin cazip hale geleceği düşleniyordu. Ancak şu cennet memleket turist akınından arzuladığınca ve yeterince yararlanamayabilir. Birkaç gemi o kadar. Gidişata göre komşu Yunan ve akdeniz ülkeleri yaz ve deniz turizminde yine bir adım önde gibi.

 

Seçim önü arkası turizmciler bile demokrasi ve özgürlük derdinde. Turizmde dünya ile başa baş olmanın koşulu ekonomik istikrar olarak görülüyor. Peki övünülen sağlık turizminde durum ne, akılcı sağlık yatırımları, teşhis ve tedavideki önderlik, geçmiş yıllar performansı avantajı devam ettiriyor. Gerek aracı firmaların ve gerekse özel üniversite hastanelerinin tanıtımları, tanıtımların uluslararası düzeyde ve çeşitli kanallardan artırılarak yapılması sektörün önünü açacak gibi. Sosyal medya, dijital tanıtım, özel konsept programlar yurtdışı eksenli olduğundan sağlık turizmi mutlaka hareketlenecektir. Yani el heykelli ada ölçeğinde el yordamıyla sürdürülen sektörde yaz turizmi desteğiyle istenen ivme kısa sürede yakalanabilir. Özellikle otel, butik otel, apartlar vasıtasıyla yeterli konaklama ve diğer lojistik hizmetlerle desteklenen sağlık turizmi konumunu korur, getirisi yükselir.

 

Seçim sonrası ülke genelinde, bölgesel bazda her sektör için yepyeni ve sıkıntısı yenilir yutulur değil bir dönem. Seçimin kazananına değişen dünyadan kopmadan, büyük işler çok büyük dertler düşüyor. Resmen kazanmak bazen kaybetmektir babında çözülecek babalar gibi sorunlar kucakta. O nedenle adalı olma vasfıyla önemsediğimiz turizmde pikten en dibe bakanlık düzeyinde çokuluslu koordinasyona ve özel anlaşmalara gereksinim var. Bunun için de başta dünya ile iyi geçinmek şart. Şimdilik ikili kutuplaşma yüzünden yurtta barış zedelense de dünyada barış şart. Anca yurtta cihanda barışı önde tutan bir politikayla, resmi özel kurumlarda demokrasi kriterlerini yükselterek sektörü hazır hale getirmek turizmi canlandırır. Ayrıca her çeşit bölgesel turizm de dışlanmadan küçümsenmeden teşvik edilmelidir. Çünkü turizmin geliştirilmesi, bölgesel ticaret ve sosyal yaşamı da yakından etkiler. Demokratik bilinci güçlendirir.  Bilinçlilik siyaseti ve ülkeyi…

 

El heykelli ada bazında içten seçim geçim genellemesi yaparak ve içtenlikli gözlemlere dayanarak turizmi ekonominin lokomotifi görmek çok normal. Elbette tarımın turizme heba edilmesi yanılgısı da yeni günlerde önemsenmeli. Hatta salt deniz turizmine bel bağlamak yerine, doğa, kış, dağcılık, mağara, termal, din, spor, kongre turizmi gibi çeşitlendirilebilecek her alanda turist çekebilen sistem dizaynına gidilmeli. Seçim güncellemeleri bir an evvel yapılıp bir kenara bırakılarak turizmi baş tacı gören yerel yönetim anlayışı üzerine kafa yorulmalı. Genel idari yapı adaya sorundan başka bir şey vermez bilinciyle yerel seçimlere bire üç katı performansla hazırlanılmalı. Var olanın yanı sıra farklı turizm alternatifleri bulunmalı ve turistlere sunulacak pozisyonda projelendirilmeli. Her türlü turizmde cazip seçenekleri bulunan turizm cenneti olma vasfı sonucu baştan belli seçimlere bırakılmamalı.

 

Elbette seçim ekonomisiyle gözlerden saklanan kriz ekonomisi turizm maliyetlerini de ağırlaştırmıştır. Seçim sonrası yirmi küsur yılın iktidarı artan maliyeti ortaklaşa yüklenebilecek bir ekonomik model geliştiremez ise bu yıl zor geçer. Döviz kuru nedeniyle doğan negatif etki giderilmedikçe, komşu ülkelerin turistlere sunduğu imkânlar ve fiyat aralığı eşitlenemez.

 

Görünen odur ki turizm sektörü seçim öncesi çok zorlandı, seçim sonrası daha çok zorlanacak. Belki hepten bocalayacak. Ama adalı, yarımadalı çıkış yolunu süreç içinde kesinlikle bulacaktır. En azından yerel yönetim seçimlerine dokuz ay kaldı. Her gün dokuz doğurmak yerine adanın turizm cenneti olma durumunu özverili girişimlerle güçlendirmek genel siyasete denge getirecektir. Ancak kontrolsüz sığınmacıları turizm kentlerine emek ve sömürmek maksatlı katmamak şartıyla…

 

Aksi halde genel siyaseti belirleyen yabancı güçler yerel ölçekte el heykelli adayı da gizliden istila eder. Sandıkları üçe katlama saltanatı üç vakte kadar el değiştirir. Veli olmaya da deli olmaya da gerek yok, işte birkaç aydır velvele koparılan asrın seçiminin belirleyici gücü yurtta cihanda bu taşıma oy avcılığıdır. O kadar…

27 Mayıs 2023 Cumartesi

POLİTİKA TACİRLİĞİ, BOŞ HAYALLER VE TERCİHLER...

 

POLİTİKA TACİRLİĞİ, BOŞ HAYALLER VE TERCİHLER...

 

Bilinen tarih sürecinde politikada kazananı daima ticaret belirler. Binlerce yıldır değişmez kuraldır, tacirin dediği olur. Bu yüzden sarsak politikacılar değme tacir statüsünde sürekli hayal satarlar. Zaten herkes az biraz hayal taciridir. Hayal tacirliği insanlık tarihinin en eski mesleklerindendir. Bütün mesele hayal tacirliğini de layığıyla yapmaktır. Ancak çoğunlukla yüze göze bulaştırılır. Hayal tacirliğinin en temkinsiz icracıları da politikacılardır. Politika tacirliği her dem bir yere kadar tutar. Vakti zamanı gelince topu tarih sürecinin bilinmeyenleri arasına kaydedilir…

 

Yıllar yılı seçim kazandığıyla övünenlere duyurulur, politikacılardan en albenili hayali satan veya en absürd hayale alıcı bulabilenler belli müddet tüm yarışları kazanır. Salt o yüzden politikada insanların beklentilerini öngörmek ve taleplerine yön vermek şarttır denir. Denir ama hiç uygulanmaz. Çünkü yerelden genele tüm politikacılar hayal tacirliğine soyunarak mevki ve makam sahibi olurlar. Gerçekleri yansıtarak değil. Kafalarda koltuk değerlenir. Genellikle de sözde adı ve namına politika yapılanların boş hayalleri bir güzel süslenir. Akılları hurafelerle doldurulur ve umutları süpürülür. Böylece idari manada olmadık suistimaller başlar…

 

Her yeni başlangıçta veya sona doğru öyle veya böyle çoğunluk ikna edilerek maddi manevi değerler tamamen elde tutulmaya çalışılır. Kayba dönük tasarruf adına üretilen, taşınır taşınmaz ne varsa kaşla göz arası özel veya tüzel kişiliklere geçer. Ansızdan azınlığın zenginliği doğar. Gelişen azgınlık ise yeni hayalleri besler. Ve hayal bile edilemez derinlikte besleme düzeni kurulur. Bu arada kuşkusuz geniş yığınların hayalleri hep yarım kalır. Kalsın varsın duyarsızlığıyla tepe yapanlar herkes için hayal kurmayı iş edindiğinden dem vurur. Ancak iş zamanla sarpa sarar. Ve düz yolda tökezlenir...

 

Aslında eninde sonunda yaşanacak olan işte bu kurgu kusurudur. Çünkü insanoğlu hayal kurdukça yaşar, kuramadığında ise nice zorluklar yaşar. Yine de sonunun nasıl olacağına bakmaksızın iyi veya kötü herkes kendi hayal dünyasını yaşar. Böylece en sona dek ayakta kalmak güncellenir. İşin gerçeği hayal kurmak hiç de kötü değildir. Kötü olan başkalarının birileri adına hayal kurmasıdır. Erk sarhoşluğundan hayallerin gerçeklikle bağdaşmaz uçukluğudur. Ölçüsüzlüğüdür. Neden? Çünkü insanoğlu bencildir. Hırslıdır. Açgözlüdür. Zorbadır. Tutulası öğütleri de tutmaz. İşte hayal dünyasını bozan bu doymazlıktır. Aç gözlü politika tacirlerinin hayal ötesi taca çıkmasıdır…

 

Bir kere bozukluk baş gösterince uyduruk hayallerden anında vazgeçilir. Veya bambaşka hayaller hiç nedensiz bir kez daha üç paraya satılır. Bundan sonrası için resmen boş hayaller yeni gerçeklik diye pazarlanır. Ve açıkça açıktan hayal ticareti başlar. Hayal tacirleri politika kazanını kaynatır. Böylelikle iflah olmaz biçimde, yine yeniden hayal tacirliğine soyunan politikacıların eline düşülür. Kurtulmak günden güne zorlaşır. Seçimler yetersizleşir hatta gereksizleşir. Gidişat at gözlüğü takanlar yüzünden tam da orayadır…

 

Nedense bu tip, sırf kendine tacir politikacılar aşırı sevilir, aşkla muhabbetle sayılır. Sayım döküm hileleriyle körü körüne desteklenir. Çapsızca edilen büyük laflara, görmezden gelinen gaflara ve boş lafazanlıklara itibar edilir. Hatta dışlanması gerekirken bu lakırdı kavafı, hayal taciri politikacılarla irtibata geçmenin, irtibaka dolanmanın, aile fotoğraflarına girmenin yolları aranır. Sonuç pikten dibe kokuşmuşluk, çürümüşlük…

 

Ham veya çürük yeryüzünün en kolay alınan satılan metasıdır hayal. Diğer yandan boş dolu aldırılmaksızın en çok talep edilendir. O nedenle canbar hayalistler, tacir politikacılar her fırsatta ham hayal satarlar. Bu öylesine bir satıştır ki hep kazanmak üzerine dalaveredir. Kibir sosludur. Ama bazen tam kazanacakken kaybedilebilir de. Veya kazanmışken dahi kaybedilmiştir. Ham hayaller, uçuk kaçık projeler, sığınmacı sığdırmalar, montaj filmler ve şatafatlı kampanyalarla desteklenir. Yerine getirilmeyenlerin yerine yeni hayal projeler vizyona sokulur. Tehlike kampanaları çalarken lüzumsuz kampanyalarda kamu kaynaklarının çarçuruna devam edilir. Edep yahu dedirtecek yeni hayaller satışa çıkarılır. Yani alan satan razı babında ticari politika düzeneğine hizmet edilir. Ama evdeki hesap çarşıya uymaz…

 

Ayrıca banal ve illetlik düzeyde düzmece imecelerle, ilelebet yönetimde kalmayı hayal eden hayal taciri politikacılar için devamlı yeni senaryolar yazılır. Hayalist politikacılar da rolünü uyurgezer halde oynar. Ana tema milletin saf ve temiz, maddi manevi duygularının istismarı üzerinden, lafta milli yerli pozda hayal taciri politikacıları ayyuka çıkarmaktır.  Ancak seçim geçim paralelinde unutulan kerevetine çıkıldığı gibi vakti zamanı gelince inildiğidir...

 

İş ilk etapta tutmayınca, final turunda hayale bile getirilmeyen ani sıkışma aklı sarar ve iniş korkusu başlar. Hayal taciri politikacılar ve tacir politikacılar ile taraftarlarının iftiracı hayalleri de tutmayınca hepten sıkışırlar. Terör tacirliği üzerinden aceleyle politika revizyonuna giderler. Bu da sonun başlangıcını hızlandırır. Yükü millete yüklenen yüksek hayaller bir bir açmaza düşer, yeni hayal taciri politikacıların da önü kapanır. Yani politik kısır döngü bu kez devam etmemelidir.

 

Aksi halde politika tacirliği, boş hayaller ve tercihler üzerine tur bindirme kamplaşması başka kara hayallere kapı aralar. Resmen karşı devrim süreci. Bu turda kesinkes kesintiye uğratılması gereken bu hayal tacirliği ve politika tacirliği, politikanın temeli olma haline tescillenirse milletin vay haline...

 

21 Mayıs 2023 Pazar

FUTBOLDA TEK TABANCA REJİMİ BİTECEK Mİ?

 

 

FUTBOLDA TEK TABANCA REJİMİ BİTECEK Mİ?

 

Futbol da güzel olacak gibi ama bu gidişle zor. Milletin kurtuluşunun mihenk noktası seçim sezonunda, faşizmin gölgesinde futbolu da orta çağ karanlığına çekecek proje teoride tuttu, pratikte tutmadı. Olan milletin parasına oldu. Memleket futbolu gelecek sezon da tek tabanca rejimi etkisinde kalırsa kurtulamaz...

 

Tümden suni kurguya direniş neticesinde, futbolda da iyi bir şeyler yaşanabileceğini Kanarya memleket gündemine soktu. Bir nebze de olsa altüst edilen moraller yakılan Fener sayesinde düzeldi. Sahada ve tribünde memleket değerlerine bağlılık ve sahip çıkış güncellendi. Muhalif tavır yüzünden gündem korakor mücadeleyle pozisyon pozisyon gerçekleşmesi dışına taştı. Memleketin en büyük takımı bu sebeple kaç şampiyonluktan oldu, sayı saymayı bilmek lazım. Biat etmeyişin ceremesini ilerde tarih yazacak. Bu dönemin tarihi illa ki yazılacak…

 

Hatta düşen takımların idari yapısının siyasal ağırlığı irdelendiğinde Kanaryanın sırf bunlardan en büyük darbeyi aldığı görülecek. Niçin aldığı netleşecek. Fenere karşı canını dişine takan bu düşkünlerin diğer paydaşlarına nasıl ve niçin kuzu kesildiği de anlaşılacak. Yani bu devrin deviricileri, futbolun çehresini de değiştirmek adına, futbolda her şey çok güzel olacak sinyalini yıllardır görmezden geliyor. Kanarya en umulmadık anlarda sırf bu yüzden sahaya çakıldı. Yok başkanmış, yönetimmiş, transfermiş, bu zaaf polemikleriyle izah edilemeyecek bir durum sözkonusu. Kim ne derse desin iktidara muhalifliğin faturasıdır ödetilmeye çalışılan...

 

Futbolun fıtratında bu var bile denmiyor artık. Çünkü ayan beyan ortada her şey. Bir kez daha futbol tanrısı, siyasal iktidar ve muktedirin toplama takımları yol kesti. Yıllardır can siperane mücadele eden Kanaryaya yine geçit verilmeyince çok gecikmiş şampiyonluk hevesi yine çimlere gömüldü.

On yıllardır söylenip durulan top yuvarlaktır ve maç sahada kazanılır resmen tırpanlandı. Sonuç itibarıyle futbolda hayata geçirilmeye çalışılan proje, projenin sahibine, takımına ve mihmandarlarına karşı, geç de olsa maratonu göğüslemek gittikçe zorlaşıyor.

 

Tıpkı ikinci tur seçime hazırlanan ülke muhalefeti gibi. Bu pazar çarşı pazar karışacak. Ülke siyaseti ve futbolu on yıllardır içten içe, ele geçirilen kalelere bir yenisini ekleyecek veya eklemeyecek kararını verecek.  Kale içten fethedilemedi. Kale düşmedi ise şimdilik. Fener yakıldı, yerden göğe haklı isyan yarımadaya yayıldı. Bu kez milletin cebinden apartılanlarla kurgulanan zihniyet kaybedecek mi kazanacak mı işte o belirlenecek. Masa başı oyunlarla bertaraf edilme girişimleri ve olası skandallar, var yok arası şaibeler ortadan kalkacak mı devam mı edecek işte o oylanacak. Yani her şey projeciler lehine mi güzel olacak, ya da bir tılsım değecek herkes için her şey çok güzel mi olacak oişte o belirlenecek.  Yani Tek tabanca rejimi her şeyden elini eteğini çekecek mi? İşte seçim bu seçim…

 

Başta mevcut iktidar, muhalefet, federasyon, hakem komitesi, war, her düşünceden her inançtan taraftar, ortak bir hedefe kanalize edilip kilitlenirse Millet hakkının gaspı palazlanmaz. Eğer karşıtlık cephesi daraltılırsa daha çok acılar çeker ülke futbolu. Hak yerini bulmaz. Batıl kazanır,

Tek parti, tek tabanca rejimi futbolu da kurduğu hegamonyaya hizmete tabi kılar. Futbolda profesyonellik ve sportmenlik tarihe karışır. Yani futbola siyasi darbe yapılır. Ve bundan sonrasında sanki futbolda her şey çok güzel olmaz. Kafa kulüpler bile alınır satılır. Belki de istenen gizliden budur.

 

Ve çıkar birileri ‘Faşizmin Gölgesinde Futbol’ diye bir kitap yazar, alavere dalavereleri bir bir kayda geçirir. Ama iş işten çoktan geçmiş olur. Futbol ölür, yaşasın fitbol…

18 Mayıs 2023 Perşembe

TEK TABANCA REJİMİ BİTECEK Mİ?

 

TEK TABANCA REJİMİ BİTECEK Mİ?

 

Adı net koyulamayan Partili Cumhurbaşkanı Rejimi, Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi vb. rejiminin başı için seçimde ikinci tur. Başındaki bir yana bu öyle bir idare biçimsizliği ki ana mekanizması kurullar, başkanlıklar, ofisler, danışmanlardan kurulu. Baştan sona bürokratik ve teknokratik karmaşa. Devlet içi kaos. Çünkü hepsi tek tabanca başkana hizmet ediyor. Bir tek ona sorumlu, kalan dünyaya dümtek sorumsuzlar. Yani her daim başkanın dediği oluyor. Resmen tek tabanca rejimi...

 

Bu rejimde ne işe yaradığı muamma meclis de var. Bu baypas edilmiş meclise vekil için seçim ilk turda bitti. Yapılanlar edilenler, mekanik mühür basmalar, çuvalların değişimi hatta ıslak imzalı tutanaklar garabeti kimsenin umuru değil. Nedeni açık, Meclis dediğin nedir ki yüzyıllık koca gazi meclis tek kelimeyle gazi, "feshettim" denir işlevi biter. Yani yetki tek tabanca Cumhurbaşkanı'nda, Sarayda, Çankaya’da...

 

Rejimin sağlaması yapıldığında da hesap bir türlü tutmuyor. Sağlamlaştırmak için her gün yeni bir kurul kuruluyor. Danışmanların uzmanların haddi hesabı belli değil. Sallasan rejim sallanıyor. İşe gelmediğinde veya akşamdan sabaha akla takıldığında bakanlıklara bağlı bir başkanlık daha saraya bağlanıyor. Her yeni gün bir başka yeni ofis açılıyor. Ve hepsine de iktidar partili beslemeleri yerleştirmeler. Partidaş kurumlaşma girdabında ağır kusurlar ise sümen altı. Yani devlette devamlılık tarih oldu oluyor. Dönüş olmaz ise rejim kaosun kaosuna gebe. İşte bu ikinci etap seçimde adaylar değil son kez resmen tek tabanca rejimi oylanacak...

 

Partili Cumhurbaşkanı hemen bir yıl içinde yayımladığı otuz yedi Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle kendine sayısız kurul oluşturdu veya bağladı. Bazıları; Ekonomi Politikaları Kurulu, Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu, Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, Sosyal Politikalar Kurulu, Yerel Yönetim Politikaları Kurulu, Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu, Sağlık ve Gıda Kurulu, Hukuk Politikaları Kurulu ve Yüksek İstişare Kurulu vs. Kanunen bağlı değil ama tökezlemeyi önleyecek yüksekten bağımlı Yüksek Seçim Kurulu var. İşte bu ikinci tura kalan seçim bu kurulların hemen bir yıl içinde kusurlarıyla orantılı tedavülden kaldırımını güncelleyecek. Bu seçim tek tabanca rejiminin terk edilmesinin ilk adımı olacak...

 

Ayrıca yıllar içinde bakanlık yetkisindeki birçok başkanlık da geceden sabaha başkana bağlandı. Yetinilmedi bazı yeni başkanlıklar da kuruldu. Göbekten saraya bağlanmış başkanlıklar yığınla; Devlet Denetleme Kurulu Başkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, İletişim Başkanlığı, Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanlığı, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı, Savunma Sanayi Başkanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı, ekonomiyi belirleyen başkanlıklar vb. Diğer yandan bir yılda birçok ofisler oluşturuldu. Başkanın en yakınında çalışan bu ofislere de parti kadroları yerleştirildi. Totalde oval ofis düzeneği, iktidar partili düzlem. Parti öncelikleri doğrultusunda rant kapısı projeleri yöneten bir işlevsellik. Bu ofisler; Yatırım Ofisi, Finans Ofisi, Dijital Dönüşüm Ofisi, İnsan Kaynakları Ofisi vb. İşte bu ikinci tur seçim yazı veya tura diyecek ve bu ucubeliği ya siyaset mezarlığına gönderecek ya da başına püsküllü bela. Tek tabanca rejimi ya tarihe karışacak ya da tarih yazmaya devam edecek…

 

Bu arada kayda geçmeden olmaz, yıllar içinde tüm kuvvet komutanlıkları da Partili Cumhurbaşkanı’na bağlandı. Militarist güvence tek elde. Terfilerde tek yetkili tek tabanca Başkan. İstediğini istediği üst rütbeye veya tenzile amir. Jandarma ve Sahil Güvenlik dahil. Yani bu tek tabanca rejiminde tetiği daima Partili Cumhurbaşkanı çekiyor. Kurumsallaştırılan kurullar, başkanlıklar, ofisler ve danışmanlar ise resmi sivil her alanda racon kesiyor. Hedef kolaylaştırıcı pozisyon sihri zamanla büyütecek veya küçültecek. İşte mayıs ayı sonundaki ikinci tur seçim, adı sanı belirsiz bir idarenin var edilmeye veya yok edilmeye çalışıldığı seçim. Seçimden öte bir seçim…

 

İkinci yüzyılın ilk seçimini, ikinci tura kalan bu tarihi seçimi muhalefet kazandığı takdirde her şey çok güzel olacak sözü veriyor. İktidar kazansa da kaybetse eski tas eski hamam, askıda ekmek. Yani hakkında yalandan güzellemeler yapılan tek tabanca rejimi daha da güzelleşecek mi? Yoksa tek tabanca rejimi bitecek mi? Yetki millete geçecek mi? İşte bütün mesele bu…

12 Mayıs 2023 Cuma

AKASYALAR AÇAR…

 AKASYALAR AÇAR…

Her mayıs akasyalar açar salkım saçak gümüşi
keskin zeka küpleri tek renk gece zifiri.
Uzatılan zeytin dalı yeşeriş tonlu daniska sırımlı
yaşlı gözler atlas patiskadan seçilmiş masmavi.
Hüzünle dolmuş göz bebekleri gölgeler büyür
allı yeşilli coğrafya sus pus günbegün küçülür.
Suç ortağı komplimanlar sarmalında asri millet
seçim geçim tikeline kompradorlar tekeli
dört bir yan kaygı bulutu doğal afet.
Zurnada peşrev olmaz tek arzu var zulada
hak hukuk adalet ve asalet…
Bu mayıs akasyalar açar salkım saçak güneşe
ak asalara yaslanmış politika doymaz güreşe
polisi takıntılı ve kusurlu tikası suçbaz kıvamlı
politikos emri vakiyle hırslanır vaktinden önce.
Önce de sonra da acı hayat korusunda yağma
vakti gelince yurttan sesler korosunda yoğun tını
günceden güncel bir eser ‘akasyalar açarken’ çağı.
Bu mayıs akasyalar bir başka açar güne geceye
sarıklı bol sanıklı saraylarda pür telaş.
Boş mezarlıklarda kırmızı başlıklı rüya
hayasızlara hayırsızlara hayalet korkusu
desteciler balyalamış dünyayı kilitli kasalara
yoksul besteciler sıkışmış keman teline bedavaya.
Mızraplanan yaylanan şarkı hep o bilinen şarkı
aslı nesli arabesk makamlı olmayanı…
Bu mayıs akasyalar salkım saçak açmasın garezi
gizlice ayarlanmış maraz bileylenmiş makas
ak asalar can havliyle cilalanmış
pencerelerde haziran mücevheratı yangısı
yonca yapraklı sevdalarda yirmi dört ayar sancısı.
Makastar boş durmamış sır perdesini aralamış.
metruk kentler sallandıkça salalar halal kılınmış
peş peşe kerbela sonrası aşıklara aşura çorbası.
Şunun şurasında ne kaldı ki izmsizler bileşimini çözmeye
şura kurulur kurulmaz engellenemez dinleti dillenir
Kırklar ocağında kıyımsızlık demlenir.
Kısır döngü erken dökülmeler hesaplı hesapsız ayrılıklar
Kıyası hazır veciz sözlerle burun direğini sızlatır.
Notaların ahengi sözlerin uyumu sıralı listeli anlamı
şarklı olmayan şarkının usturupluca uyarısı
dehşetengiz korkutur uğursuzları tutanaklar ıslak imzalı…
Bu mayıs akasyalar açar salkım saçak bahar kamplarına
kristal kriz kıvamında dökülür kalp ateşi sahillere
sert damlalar şeffaf pembemsi şemsiyeleri deler
yığmaca yağmacı tayfa bahar yağmurlarıyla ıpıslak.
Sarı sıcak tarlalarda yakut güneş altında averaj
yakıcı ve sıcak markaj kırık sabanlı imaj farkı.
Toprakla yakın temas göğe yücelmek anı
kompartımanlara yüklenmiş aykırılığın giriş çıkış faslı.
Giriş taksimi nefesli sazdan toptan raydan çıkmak ayı
anılar geç anlamalar kandırmacalar anlaşılmaz dozda
kumpas kurulmuş çok önceden şimdi bozulmuş sanki…
Bu mayıs akasyalar açar salkım saçak güç odağı
ak kuleden minarelere muhtemel çağdışı çağrı.
Suç ortağı çil çil çiseler kilise çanlarında çınlar
ayaz vurmuş şamarını şamdan içeri alev rengi tüter.
Avuçlanan mahsül sokul yamacıma birleşelim meramı
merkezi daralış uçak motoru gibi lav fışkırtır
aklı karalı kurumlu tuşlar makamı kendiliğinden vurur.
Dahi piyanist sıkışmış ecel diline cakası bam teline
haziranı beklerken melodiyi çıldırtır sihirli eller…
Bu mayıs akasyalar salkım saçak saçılır gök kubbeye
melankoli ayıracında ayrıcalıklı naralar yutulur.
Komplimanlar limanında narı cehennemlik suç ortakları tutulur
koca millet meçhule giden gemiye mendil sallar.
Bir mendil ki allı yeşilli ipek iple işlenmiş
aymazlığın alameti kan kırmızı bir küçük nokta
arkada fon müziği nota nota ciğere nakşedilmiş.
Gizliden pembe kan tüküren beste bestekarına ağlarken
ay yüzlü ak sütlü melekler diyarında bir mahmur çiğdem
akasyalar açarken gül desteler sinesini ak asalara dayamış.
Vakti geldi bu mayıs dinecek yürekleri tekleten sızı
yaylı sazlar eşliğinde on yıllardır beklenen meşhur şarkı
Derdo 'kanı kaynar kanıma, akasyalar açarken…' salkım saçak
bir kaçak vardı her şey ona yasak bu mayıs yasak savacak…

11 Mayıs 2023 Perşembe

ATEŞ ÇEMBERİNDE KIVILCIM...

 

ATEŞ ÇEMBERİNDE KIVILCIM...

 

Ateş çemberinden atlamış çocukluğum

çocukluk işte hem de bir hayli korkusuzca

ne ateş çemberiydi ama çocuk yutan alazlı devasa.

Ateşin çevresinde dön baba dön hop içinden

kızıl kıvılcımlar ceplerimde

ateş ki içinden dışarı dıştan içeri alev topu.

Anlatması da anlaması da zor şimdi

mazi taklitleri ateşli taklitçileri öyle çok ki

yıllar sonra som altından somyalarda mumya hepsi.

Mum karası geceyi bölen acı bir çığlık duyduğumda

kulağıma kulağıma fısıldar çocukluğumun sesi

hey çocuk ateşi hemen söndür…

 

Kar kokusu hissederim baştan kara gecelerde

kan rengi bakır kazanlar kaynar kör sabahlara

lıkır lıkır içerim içten dışa büyüyen kenti.

Gözlerimde büyür tutulamayan yeminler

ayrık otları bitmiş tarlanın tam ortasında

ayrılığın gözüne atlayan çocukluğumu beklerim.

Ateşlere düşesi aklım ne depremler yaşar bakar şaşarsın

dönüp anlatamayacağım ne döngüler var okur anlarsın

kör kuyuda kar kokusu var her gece.

Gecelerce sürgünüm saplantılar diyarındaki taş duvara

bir ateş duvarından atladım havada aynı korkulu hayal

ne acayip bir şey bu aşk velakin yine sevdalandım…

 

Ilık ılık içiyorum kapı köşe gölgeleri uzayan kenti

gözümde bir başka bu gece hep ayni sempatizanlık.

Sanki çocukluğumun neşesi sura üflenen ilk can nefesi

artık her yarı aydınlık gecede kan kokusu hissederim

esrik duygulardan eskimiş gecelerden kalma…

 

Teksir makinası bildirilerimi basıyor gecelerce

şiirsi tüm bildirimlerim yoğun ateş altında.

Takır takır tarıyorum düşleri düşüyorum ateşin içine

aklımın çeperinde dıştan içeri küçülen kent.

Eylül ortası yakmış canımı hep eylül ortasıyım

aç gözlülüğü affetmek yok gerisingeri dönüşü de

çöküşler baştan savma ateş çemberi hep aynı.

 

Ateş çemberinden korkmadan atlamış çocuğum

biliyorum bu kent sözünde durmayıp adam astırıyor

kuruyor tezgahı duru insan azdırıyor.

Sehpayı hemen kur diyorlar kuruyor

yık diyorlar yıkıyor yok et diyorlar yok artık.

Göz bakamaz yürek dayanamaz haykırışlara

can pazarını gözetliyorum her gece

can bazları özlüyorum cambazları gözlüyorum

haz denizinde boğulmuşum naz her zaman her yerde.

 

Cunda adasında yolunu bekliyor ateşin oğlu

cunta revoları evleri basıyor gecelerce

canım burnumda revolverim patlamıyor nedense

sessizliğin kıyısında teker teker toplanıyorum.

Tepeleme toplanıyoruz başı kıçı oynak kentte

ateş altında uzuyoruz hain kentin kuytularına

hassas uzuvlarımızı yakıyor suni ateş kıvılcımları

onikiden vurulmuş ateş çemberinden atlayan çocukluğum…

 

Bu kent sözünde durmayıp salt kendine tapıyor

Allahsızlık baş tacı.

Direniyorum kâinatın kara kör duvarına

mektubumu evren puluna yazıyorum her gece.

Gördüğüm yerde altıpatların tetiğine basacağım kesin

manot ateş yanığı gecelerde hep ardını kolla.

Bu kent sözünde durmayıp kolpa evrene tapıyor

Allahsızlık başköşede.

İlan tahtası boynumda geziniyorum

kanlı kar kokusu burnumu sızlatıyor her gece.

Gecelerce hep ayni korku çocukluğumdan kalma

geceyi bölen bir süzme siren duyumu uzaklıktayım

sitemlerdeyim site kentte sitemkarım.

Arım karım kararım ateşe savrulmaktı savruldum

ateşin çevresinde döndüm döndüm ve atladım

öyle anlaşılıyor ki anlatabildiğimce anlattım...

 

Bir ateş çemberinden atlamıştım gençliğimde

pek kolay değildi hayatta kalmak kaldım

içten içe yandım kor ateşler içtim gecelerce.

Yangın yeri kentlerden geçtim yolu sonladım

Derdo yağlı kement hala boynumda uslanmadım.

Mazeretim çok yıllar yılı kavgalıyım maziyle

Erliğim ateş çemberinden atlamış çocuk yüzünden…

8 Mayıs 2023 Pazartesi

ÖMÜR ADAMLIĞI

 

ÖMÜR ADAMLIĞI

 

Ömür boyu sanılanlar da küsurata takılır

an gelir kofti adamlık düz yolda tökezler.

Ömrün son demi kesin mizan denkliğidir

hayatın rengi izan mizan çakışması.

Çatışmaların özü medeniyete ulaşma meselesi

yoğun çaba illaki ilim irfan açılımı

elden dilden gelen hepsinden birazcık

gez göz arpacık ve adacan bir adacık...

 

Kuşlusuna hapsolmuş uçarı ömürler

ömür adamsın birader babında öykünülecekler.

Öbürküler salt ölgün ömre hizalanmışlar

bir ömre bedel hızem hazırolda hızara çekilmişler.

Gelmiş geçmiş gitmişler ömür sağanağında

kritiği el yakar koyu kıvamı beyin.

Bari krizlere mana korkuya muamma yüklenmesin

Ötesi berisi ‘adam adamdan korkmaz, utanır.’

öyle bilinsin.

Zoru gördüğünde sıvışanlar ademden sayılsa da

mücbir sebep yağlı yaban tohumuna para sayılmaz…

 

Ömrüne bereket minik bir kızçe düşümde

Deniz mavisi uçan balon elinde

düşüncelerimde balon patlar kızçem düşer korkusu

en kötü anıları bir kalemde unuturum.

Adam sende deme sakın adım sende saklı unutma

ölmeden adam kazandı maskaralığı hiç unutulmaz.

Ömrü vefa etmez aykırılıklar yutulur uyutulur

bozulan hayat lüksüne adamın utku nutku tutulur…

 

Punduna getirilen yanlışlıklar sınırında

haddi hududu aşanlar tahta kurulur.

Bir sınırdır geçilir bir kerelik hırsıyla

uğru çulsuzlar mavi atlastan çul çullansalar

salınıp yiten hayatın içinde yine çulsuzdur.

Adam adamdır olmasa da parası pulu

eşek eşektir olsa da define adası.

Paketlenmeye ramak kala yalandan adamlık forsu

adam farklılaşması devrinde ömre son fasıl

alışılması uzun sürecek yıkıcı bir salgında

silaha meraklı solgun eşkâl belli belirsiz oyalanır...

 

Atadan armağan at avrat silah manidar anane

kıyası kısası zor anıların yalımı günbegün depreşince

gözlerimi kaparım vazifemi yaparım pratiği amenna.

Ömür dediğin şey kurusıkı patlama kurgusu

öbür adamsıların aklında geçici rahatlama

bazen beyliği şeytan doldurur şeytan üçgeninde

manyetik paravan dalgalanmalarına kapılmaz ömür adam.

Temize çeker karalamasız silintisiz kazıntısız

elde kahır kabzalı çakaralmaz Fransız onlusu.

Namlusu mermisi ekşi maya ekmek hamurundan

ekmek teknesinde düş kırıklığı yoğurur ömür adamlar.

Öbür adamcıklar rastlantısal ayrıntılarda gizli şeytan

akıl hücreleri dizilirken yayı sert şarjöre

ömürler sürülür namluya akıl almaz diriliş başlar…

 

En vazgeçilemez anlarda tetik boşluğu alınır

dava ömür adamlığı ile öbür adamsıların kavgasıdır.

Kaosta simetrik ve sistematik taarruzlar milim kaymaz

hedefe kilitlenir akademik boşluk kalıbını yırtar

dizgesel rahatlığa sığınışlar her an sağlığı bozar.

Disipline edilmiş yalınlığa yalnızlık eklenir

gez gör dolaş yekûnu adacan bir adacıktır...

 

Denizden içeri dağların ardı kör nefes

mendeburlara her şey dünyalık kapmakla özdeş

ömür boyu sürmez hiçbir şey küsurata takılır.

Ismarlama alem hayranlık duyulan ömre mendirek

ata yadigârı belde önde kara gölge kovalamacadır.

Son yolcu kaynar içten içe ömrün son deminde

bekler çelik tellerle ciltli adamlığın kitabı elinde.

Okur kitabın tam ortasından gür sesle

kara korsan vasıfsızlar adacık yolunda tökezler.

Gün gelir adacan adacıklar da denize gömülür

kuşlu adacıklar mavi atlasa denizler okyanuslara.

Adamsılarla adamcıkları kara toprak bile kabul etmez

Derdo ömrüne bereket ömür adamlığı gönül bağına defnedilir...

6 Mayıs 2023 Cumartesi

HAZIR ELLER...

 

HAZIR ELLER...

 

Mayıstan mayısa maya tutar yeryüzü

alınyazısını büyütür kılıçtan keskin harfler

koynumda uyur beynimi yakan bahar.

Dünyanın kışı biter mevsim döner yaza

dökülür meyler yere üflenir neyler sarı sıcak

Denizler ölümsüzlükle buluşur her hızırellez...

 

Denizler hakimi deniz ile kara kıta öpüşür

efsunlu efsanelerde küs kardeşler barışır

yeditepe yedi bölge yedi kıta yedi göbek birlenir

kısmet kargaşasına çekilir ömürlük dizayn.

Yürekten kutlanır bolluk bereket kaidesine destek

ritüeller ranzasında ilkeli kurallı istek

arzuhal kıvılcımları okşar eksik hayatları.

Yakarılar çizilir yazılır sallanır suya

yargı netleşir yazgı derya deniz rüya gibi rüya.

Özgüvenli özgürleşme eylemi birebir taksim

doğayla uyum doğanla ölüm doğanın takdiri...

 

Tarihsel döngü kutlu kutsal şahlanma

Şahlar şahıyla buluşma dara dar darağacı

darda kalanlara katafalktır sahrayı Kerbela

Hıdırellez baskülü yanlış tartmaz asla.

Kardeşler kucaklaşır kuru ağaçlar yeşerir

üç kırmızı karanfil doğayla helalleşir

bal ormanında akan sular bereketlenir.

Karda çiçek çölde vaha tomurcuklanır

kararan yüreklerde sönmez ateş harlanır.

Kabaran alevlerin üzerinden atlamak

kızıl yalımların içinden sıyrılmak

sevinç nidalarıyla rica minnet mucize çağırmak

mayası gelenek gölgesi duru bir isyandır.

Hızırın bastığı yer Ellezin yüz sürdüğü derinlik

Mayıstan sonra kızgın yüreklere serinliktir...

 

Aşk karakışa isyan tadında kızıl gelincik

aşure aşı yası hazzı bütünleyendir her yaz.

Yalap yalap yazılanlar affediliş tahtında

imdada sinyaldir yetiş ya Hızır nidası.

Edalı sirenler çalar doğanın duyabileceği tonda

Mayıstan Eylüle güneşe akın hayal ötesi fonda.

Çizilen tonlarca robot resimlerde gizli

uluorta çiçek tozlarıyla vurulan aşıklar.

Çalama ağacına aşkla bağlanan çaputlar

saman kağıdına kayıtlı şart kipi dilekler

Deniz kıyısı gül ağacına günlük yapıştırmalar

kutlu kutsallığa nişandır her biri her Hıdırellez.

 

Doğa canlanırken göğe gönüle forsalanmadır

canan gölgesinde turnalarla semaya kanatlanmadır.

Yürek yansa da anılar çemberinde

altından oklava gümüşten baklava

yakut pırlanta boşa havalanmadır zenginlik.

Asıl zenginlik abıhayattan kana kana içmek

darda zorda kalanlara el vermektir.

Hayatı mayalamanın özü aşkı sevda

günsüzlere ünsüzlere yar göğsünde dava

oya soya gönül arafında meşki derya

kırık gönüllere Hızır dergahıdır Deniz…

 

Bu ikinci mayıs Kuşadası’na kurulmuşum

kurasız kuralsız bir türkü tutturmuşum.

Çömlek ağzında iğne oyalı yazmalar örtülü

maviye boyalı tülbentler Sultana bandana

Atam ustaya özgü manilerde özgün mana

yöre bazlı mitolojiye misli misline vurulmuşum.

Misal mesel sonsuzluğa kenetlenmedir içimi ısıtan

Derdo insanlığı içen kara anafora kapılmadan

kutsala erişimdir ayaklanan aklımda foralanan

Mayıstan mayısa mayalandıkça yeryüzü...