11 Nisan 2022 Pazartesi

EĞİTİM, HEGEMONİZM VE SANAL DEMOKRASİ...

 

EĞİTİM, HEGEMONİZM VE SANAL DEMOKRASİ...

 

Otokratik modeller, teokratik sistemler, despot iktidarlar, popüler ama otoriter liderler, halden bilmezler ve tüm hegemonya sevdalısı alt üst yöneticileriyle birlikte eğitimi hegemonizm temelinde kurma ve bu kurumlu kurguyu iktidarlarının devamı için kullanma pratiğini uygularlar. Resmî ideoloji çerçevesinde salt kendi ide ve iddialarını empoze etmek için, toplumları ve sınıfları sıradan ve statik eğitime mahkûm ederler…

 

Bu gerisingeri akış pratiği, amaçlanan pragmatizmin ve koltuğa yapışmanın birincil ve başlıca aracı görülür. Bu yüzden eğitim, hâkim gücün istemi doğrultusunda, eğitsel normlar ve karanlık ideolojilerle kendi doğal ve bilimsel doğrularının dışına çıkarılır. Eğitimsel çark çakma doğrularla, tırnak içinde yalan yanlışlarla sürdürülür. Geleceği karartacak gelenek resmileşir, resmiyet eğitim kanalıyla rejimin vasfına uygun hegemonyayı hayata geçirir. Açıkça bir güç apartma girişimi olarak, eğitim üzerinden türlü türlü sinsi ve abartılı taktikler devam ettirilir…

 

Hatları tersyüz eden hegemonyacı eğitim, hat üzerinde karşı dirençle hiç karşılaşmadan, zaman içinde hegemonyanın sürekliliği için kavga edecek hadsizleri de yetiştirir. Her esrik etapta toplum rızası var saptırmasına, esareti tertipleyen kısır döngüye ve manasız sebep-sonuç ilişkisine sığınılarak eğitim iyice sığlaştırılır. Bu gizli saklı süreç hegemonik aykırılıklarla meşru kılınır. Meşru kılınan meselenin özü, yerelden genele yıllar yılı arzulanan toplumsal değişimi ve tek merkezci saltanatı kurtarmaktır, kurulur…

 

Zaten bütün dikta rejimleri, kendi dar kapsamlı iktidar denklemlerini eğitim içine serpiştirdikleri hegemonyatik planlarla ileri sürerler ve toplumda yerleştirirler. Kurguda kusur görenler, otoriter rejime karşıtlıktan dem vurularak, ottocu maneviyatla anında bertaraf edilir. Yani hegemonyanın kurulmasına isyan, kısır eğitim sürecinin sonlandırılmasına dönük her eylem, sorgusuz sualsiz düzen bozanlıkla suçlanır…

 

Kasıtlı biçimde bilimsel özü boşaltılan ve sırf hegemonyanın devamına yeter seviyede sürdürülen eğitimsel süreç, egemen gücün ideolojik tavrına göre ve eğitimdeki toplumsal eşitsizliğe başkaldırıyı önlemeye dönük sıkça, kısa aralıklarla mutlaka güncellenir. Bu şekilde tam isyan özelliği yansıtmayan zayıf karşı çıkışların, zamanla güçlenip önlenemez çizgiye erişmesi en baştan engellenir. Böylece çoğunluktan azınlığa düşenlerle, çoğunluğa hükmeden hegemonya yanlısı avantajlı grupların eğitimden beklentileri zıtazıt farklılaşır. Yön ve yörünge farkına varılmadan bir güzel değişir. Yazboz, yoz yöntem tek tip anlayışı güdümlemek kapsamlı, siyasi otoritenin gücüne orantılı, dejenere destekler ve egzajere çıkışlarla genişletilir…

 

Gelişme eğilimini, genişletilen hegemonist eğitimle hizalama derdine düşmüşler katiyen enikonu düşünmezler. Bunlar üst başlıkta otokratlar, teokratlar, despotlar, popülistler, sistem ve model madrabazları, iktidarsız iktidarlar, otoriter liderlerin tümü, alt başlıkta hegemonya sevdalılarının topu, ilk iş olarak hegomanyatik algıyla, egomanyetik çekimle, supplement teknokrat ve bürokratlar eliyle, eğitimi alt üst edecek manevralara girişirler. Bu girişikler kendi ideolojilerini spiritual aymazlıkla, akıl değmemiş sürprizler ve münferit veya müteselsil yansıtan programlarla müfredata sokar.

 

Sokma akıllı hâlihazırı ve nazırıyla, her şeyi mütemadiyen tek otorite egemenliğine ve hegemonyasına bağlayanlar ile hiç olmadık helezonik görüntülere inananlar yüzünden illiyet bağı genişler. Hatta hak yerine batıla tapınanlar yüzünden, ayrıca her alandaki hazmedilemeyenlere aşırı yer verilmediğinden eğitimdeki hegemonyanın da çok doğal olduğu farz edilir. Farzı misal özgür ve özerk eğitim istemleri hemen hegemonya düşmanlığı olarak görülür. Dışlanır, icabında taşlanır…

 

Böylece eğitimdeki hegemonya veya hegemonyanın kurguladığı eğitim marifetiyle, hegemonikal manyellere aldananlar ile evrensel ve çağdaş demokratik eğitimden zerre düşünmeden kopmak gerekir kandırmasına kananlar mevcudu belirler. İlim ve bilimi hayatından çıkaran bu zatlar uzun süre kendine yakışan hükmedicisini ve doğru hegemonyayı seçtiğini zanneder. Oysa bu arada yıllar yılı saklanan gizli hedefler ve hilafsız hidden hisler doğrultusunda şekillendirilen sanal ve banal demokrasi hazıruna çoktan dayatılmış olur…

 

Her türlü katmandan türdeş hegemonya karşıtlarına göre mevzunun dayandığı yer besbelli, mevzuatı aşikâr bu hegemonikal eğitimin ve icra edilen akçemonik hegemonizmin adı şimdilik, ileri demokrasi. Demlendirilen manzara ise mazlumlara defaatle sallanan Demokles’in kılıcı.

 

Kıssadan hisse ‘Kılıçların gölgesinde’ eğitim manzumesi…

HAYATIN KİTABINI OKUMAK

 

HAYATIN KİTABINI OKUMAK

Bu salt yazılmış olsun diye yazılmış, öylesine bir önsöz veya son söz değil. Çünkü ilelebet söz de yazı da devam edecek. Hayat öyle böyle, kitap gibi sürerken, zaman zaman hayatı işgal eden bir nokta var ki çok garip. Özellikle iş hayatı veya sosyal statü içinde biri, bir yerlere geldiğinde veya gelme ihtimali doğanda yaşam sanatının ekabirleri anında o biri ile ahbaplıktan dem vurur. Yakınlık babında saliselik beraberlikler abartılır. Yılların dostluğu izlenimi verecek kıvamda anekdotlar hararetle harmanlanır. Etraf vay canına der, etraflıca olmamakla birlikte ister istemez inanır…

Böylesi koşullu inanışların boş olduğu eninde sonunda mutlaka anlaşılır. Zaten yaş itibariyle tarih olmaya yakınlık her boşluğu hakkınca doldurur. Doğrudan doğruya yazın yolculuğu ve hayat solculuğu gök kubbeye bir çivi daha çakar. Ve mesnetsiz meseleler, meymenetsiz marmelatlar üzerinde kafa yorulmaması gerçeğine tez ulaşılır.

Sağda solda bilinç eksikliği, bilinçaltı hafifliği yaşanırken, memleket izbeliğe yelken açmışken, millet zifiri kör karanlığa jet hızıyla koştururken uğraşılacak başka çok şeyin varlığıdır aslolan. Bir kez olsun kendine haksızlık etmeme hakkını kullanmaktır en temel hak. O yüzden dünyayı salt kendine ait sananlara, otoriter görüntüye gizlenmiş asalak ve siliklere sarf edilesi çok laf kalır heybede. Hele haybeye bin yılların kutsal değerlerini komaya sokanlara, önce kaliteyi bozanlara, evrensel bir derinlik sunmak, özgün bir tavır geliştirmektir ana gaye. Yaşlı dünya hakkedenlere layıktır bilincine erişmektir mesele. Bu bilinçle ömür gülistanından güller paylaşılır, yaşam girdabına düşüp bocalayanlara bile…

Bilinçaltı eksikliklerini, bile bile bilinçsizce giderenlerin, ahbap çavuş ilişkisine tapanların okuyabileceği kitap değildir hayatın ruhu adı verilebilecek isimsiz kitap. Çünkü peynir gemisini yüzdürmeye deniz, laf kalabalığıyla gemiden mutlu inmeye liman bulamayanlar karanlığın ziftine kazınmış kelimelerle bile ışığa ulaşamaz. Dahası daima çöküş kompleksi ve tafralanma arasında medcezir yaşayaşayanlar, özgün değerlere özgü, özgür ve bilinçli, başlar dik, alına kara çalmadan ömür sürmenin önemini de içselleştiremez.

İllaki içten içe doğru bildiğinden bir ömür ayrılmayan, dürüstlüğünden milim şaşmayan, kafakol ilişkilerine kanmayanlara direnmeyi ve ayakta kalmayı öngörür hayat kitabının her tümcesi. Zaten düşkünlük çağın aymazlığına dönüşmüşken, asla tüme varmayacak bilinçaltı ısrarcılığını da reddetmektir mesele, kendi üslubunca. Tümden yok oluşa götürecek tutarsızlığın ve yersiz tutkuların, deneysel dürtülerle tarihin bilgisine sunulması çok zordur. Anca hiç çekinmeden ‘can ağızda, canan yürektedir’ misali kâğıttan gemileri yakanlar, bu günlere nasıl gelindiğini, her şeyin nasıl ters düz edildiğini çok kolay kronolojik biçimde sıralar. Ahbaplık batağına batmadan olmadık makam mevki kazanımlarını incelikli dokundurmalarla eleştirirler. Ve daima bir başka pencere bulup, o pencereden bakarak gözlem yeteneğini konuştururlar. Kof komutların ayar çektiği dünyada evrensel derinliği sığlaştıran itaatin getirdiğiyle asla oyalanmazlar.

Hayatın özü sevdalara susamışlığın ana rengini arama eylemidir. En aykırı serüvenleri yaşamışlığın kutlu sürüklenişiyle, yeniden yaşam dizaynını belgelemektir hayatın kitabı. Kitabın adı güneşe düşen gölgelere ateş gülleri savurmaktır. Hayatın içine doğan kutlu ve kutsal kazanımlar biriktirme yetkinliğinin dışa vurumu ve ispatıdır. Apansız pik yapmış iğreti komplekslere ve kuralsızlığa, imparatoryal korkuya karşı özgüven tazelemektir ana teması. Sözün pahalı, hayatın ederi ucuz bir dünyaya ve yaşanan kör karanlığa imgesel ve simgesel uyarılarla yakın çekim karşı duruş sergileyebilmektir meselenin özü.

 

Son tahlilde memleket manzaralarına ışık tutan, uçsuz bucaksız topraklara keskin ve estetik kaygılı ahbaplık kurgulayan hayatın kitabından, ileride vay canına dememek için özüne düşeni alabilmektir tüm mesele. Hayata dair o kitap levhası tarihin güneş alan duvarına çivilenmiş, salt okunmuş olsun diye okumayacak gerçek ahbaplarını bekliyor.

Hayatın kitabını okumak zor zanaat…