28 Aralık 2013 Cumartesi

TÜRKİYE BABANIZIN MALI DEĞİL…

TÜRKİYE BABANIZIN MALI DEĞİL…

Kutulamalar uzun vadeye yayılınca gelir gider dengesinde ciddi sapmaların yaşandığı Türkiye’de gelir gider tablosundaki borç  toplamı 648 Milyar Doları geçti...

Memleketin iflahını yıllarca kesen " Borç yiğidin kamçısıdır" deyimi yakın tarihte tarihi hatalara milat olan, misket gözlü zalimleri ilerleyen zamanda demokrat kılan keseden yeme rahatlığını yaşatmıştır şu fakir ülkeye. Saltanat kayığına binmek işte böyle başlar. Yap borcu sal gariplerin başına, kaşla göz arası yüz milyar doları kutula.

Dere boyu kavaklar, cadde boyu bakanlar, sokak arası danışmanlar bol olursa beyaza sıcak  değer ve dil vadisinde de mantar bulutları dolaşır.

Dillerden düşmeyen bozuk düzen sarsılması da bu olsa gerek haramı bir kenara, helalinden...

Lafta ileri demokrasinin, sözde kusursuzluğun iktidarının para ağaçları kurumadan toplamak olduğu geç anlaşılan bu çağda üç vakte kadar daha nelerle karşılaşılacak acaba. 

Yaraya değil yarıya neşter vurulduğundan oy çokluğu-oy birliği ile sadece parmakların kaldırılıp indirildiği meclislerden taşan olmadık yolsuzluklar, paraya endeksli teklifler savruk Sayıştay raporlarında bile bir bir geçiyor.

Anasından, babasından atasından malı mülkü kalanlar bile en derin gurbeti yaşıyor artık bu ülkede. İlenç duvarında sil baştan, yeni devşirme çileler çekiyor bu toprağın yerlileri. Zaten yaşam öykülerine aklımızı açtığımız her yeni gün gözü bantlı yazılar da oluşuyor kendiliğinden.

Üç beş ailenin on yıllarca sahip oldukları bu ülke, son yıllarda ortaya çıkan yeni sahip çıkanlarca acayip sahipsizleştirilmiş. Bir sabaha karşı anlaşılıverdi dalavere. ne maksatla olursa olsun, kamuoyuna açıkça belirtilemeden adı pazarlık yaparak, anlaşarak, iş görerek de olsa bu ülkenin asıl sahiplerine gariplikten başka bir seçenek bırakılmamış. İn cin tedirginmiş kimin umurunda, dolsun kutular.

Meğer yıllarca bu ülkenin miraslarını koruma ve değerlendirme yetkilerini elinde tutanlarca bal tutan parmağını yaların ötesinde, tüm değerlere resmen el koymak gibi bir şeyler yaşanıyormuş ada ada, parsel parsel. Halk hipnotize olmuş eyvallah diyor her gelişmeye ya da biz biliyorduk pişkinliği ve rahatlığı içinde.  Oysa en yakınlar bile şoke oldu sabah ezanıyla. Ağır baskılar, sebepsiz engellemeler, yerli yersiz zorlamalar ile mamafonik bir lalezar yağmalaması işliyor-işletiliyormuş açıkça. Hem de Türkiye’nin menfaati adına.

Kodaman baskılı nesli tükenmişliğin işgalinde, sat sav kurtul, iş bitir, anlaş el sıkış rahatla, ederine midir, mağdur edilmeden midir, rayicine midir, halkın yararına mıdır bakılmadan bir çırpıda el değiştiriyor onur ve gurur. Uzağı yakın eden bir yabancılaşma yaşatılıyor atadan dürüst ve namuslu olanlara.

Çekinceli izleme akıllılığı göstererek bu haksız gidişata seyirci olmak ve donup kalmak içimize dokundu ülkenin her aklı başında bireyi gibi. Görevden aldık-alacağız ama şimdilik  kalsın, üstüne ne yaparız bilmiyoruz, tekliflere açığız, ara açılsın biraz bakanlara bakarız mantığına da akıl sır ermiyor maalesef.

Çok sakıncalı bir fon akışı var gibi burada kutu kutu. Her bir yollu yolsuz olaydaki benzerlikler gözdağı veriyor  insancıl duruşlara ve insan düşünemeden edemiyor, sonumuz ne olur acabayı.

Uyduruk defterlere dolar dolar kaydedilen, hayali makbuz kesilen bu kutulaştırma görevliler ve görev verilmişler arasında ay ışığı ahbaplığı ile devam etmiş yıllarca belli ki. 

Korkutan gece masallarından sızan kaçan tüm vurgunları aydınlatıyor sanki bu mesele.

Aça, kaça, kime, nasıl, hangi ihale, ne çeşit protokol, hangi akıl, hangi bakan, bakan yardımcısı, bakmayan emri ve yetkisi ile kurgulandığı muamma bu adamlık müsvettesi kutusal işleyişten baş reisinin haberi var mıdır acaba. Dileriz mazeret homurtusuna gerek kalmaz ve umarız reisin de bu cemil cümle dolar kardeşliğinden haberi yoktur inşaallah.

Eğer doğru ise bu masterlik her şey;  masal sonu kerevetine çıkmak, makam ve mevkii aralığında aranmak ve yasaksız rüyalar sınırında huzuru yaşamak böyle olsa gerek...

Gerilip patlayan, küçücük bir haber başlığından doğan giderek uzayan eşref saati öykülerinden bıktık usandık artık. Hele hele o ayakkabı kutularını da görünce haklılığımıza yandık bir kez daha. Belki boşa bağır çağır yapıyoruz, âlem kör duvar, sağır sultan belki ama bu iştigalcilerin azap defteri asla kapanmaz.

Akıldan geçiyor ama bir türlü elden gelmiyor, dil söylemiyor, insan korkuyor gerçekten Türkiye  sizin babanızdan kalma tapulu malınız mı diye sormaya. Lakin bu saatten sonra sormak gerekiyor inceden.

Şu bakar körler Ülkemizde “15 Milyon aile var. Bu durumda Aile başına 28.000 Dolar borç düşüyor. Ancak ülkemizdeki ailelerin 10 Milyonu yoksulluk sınırında 5 kuruş borç ödeyecek durumda değil. Bu durumda ailesinde düzenli maaş alan 5 Milyon aileye hane başına 84.000 ABD Doları borç düşüyor."

Yüz milyar dolar da kutu vurgunu yiyince ülke insanı, ‘Türkiye Babanızın Malı Değil’ demeyi meşru sayanlar da çoğalıyor gibi.

Ve bir diğer baba soru yakındır gelir peşinden, siz bakanlar bir arşın, bir karış, bir kulaç olsun tapulu taşınır taşınmazınız var mıydı bakmadan önce...

Hiç yorum yok: