5 Aralık 2013 Perşembe

SU ÜZERİNE YAZILAN YAZI VATAN HAİNLİĞİYSE EĞER, ÖYLEYİZ…

SU ÜZERİNE YAZILAN YAZI VATAN HAİNLİĞİYSE EĞER, ÖYLEYİZ…
 
Bir kara mizah örneği sergileniyor Karadeniz’de…
 
Ana başlığı HES, açılımı hidro elektrik santralleri olan su üzerine yazılan, güzel sonla biteceğine çocukların bile inandırılamayacağı bir masal.  Ve zaman içinde hes-tire-hese dönüşebilecek bu yabancı odaklı masal anlatılıyor cümle âleme. Siyasetin kırılgan rüzgârları ve kılıksız esintisiyle ne yöne akacağı belli olmayan, altından ne çıkacağı belirsiz bir melodram gündemde. Kısacası “fes düştü hes göründü”.
 
Faidesi fersiz, faturasını torunlarımızın ödeyeceği kapanmayacak bir yara, bitmeyecek bir dava açılıyor Karadenizin bağrında…
 
İşi bilirler ile özlü sözlü birliktelikten sonra, uslanmaz bir Karadenizli olarak içimiz titredi, yoldaşla. Burnumuzun direği sızladı. Ve gaipten bir ses kulağımıza fısıldadı;
 
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenilmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”
 
Hes yapacak ulusal ve çokuluslu şirketler, umursamazlık içinde. Amerikan doları bakan ve gören gözlerle, adeta bir doğa katliamına hazırlık içindeler Karadeniz’de. Haçlı seferi misali, çok milletli çok dinli ortaklıklarla bedava suya hücum yaşanıyor. Yasak bölgeler oluşturulup, yasak kentler planlanıyor aymazlık içinde.
 
Sularımız, dağlarımız, göllerimiz, yaylalarımız, ormanlarımız yabancı patent tehdidi ile karşı karşıya…
 
Orta Asya’dan kısrak başı gibi uzanmış Anadolu’ya sanki susuzluktan göçmemişiz gibi su talanına alkış, alkışa afiş asıyoruz arsızca. Modern bir hayat düşlerken kristal buz dağına çarpıp yok olacağız Titanik gibi. Enerji için her şey mubah diyenlere karşı çıkanlar, heslere karşı doğal yaşamı savunanlar “vatan hainliği” ile suçlanıyorlar.
 
“Bilimsel veriler ışığında, çevreye duyarlı olmayan ve doğayı tahrip edip bozacak biçimde planlanmış ve uygulanacak olan” her hese karşıyız. Öyleyse bizde vatan hainiyiz. Ancak “Efendiler bu vatan bizim”. Suyun peşine takılıp gideceğimiz bir başka coğrafyada yok, kalmadı. Görsel gerçekliği on numara, ilmek ilmek işlenmiş bir doğa, yok böyle manzara dedirten o eşsiz atmosfer Karadeniz’de maalesef tırpanlanıyor. Hem de "hes" maskesiyle. Çoğu Karadeniz’de olmak üzere binlerce hes… 
 
Hes projeleri bilinçdışı bir aymazlık ile çevreye hassasiyet arka plana itilerek kurulum aşamasında. Hes firmaları ÇED firmaları ile çetleşerek, çeteleşerek ısmarlama rapor versiyonunu çeviriyorlar. Bu film çekimini yakından takip eden uzmanlar ise şöyle kritik ediyorlar;
 
“Hesi yapacak firma raporu hazırlayacak firmaya, istediği çed raporunu ihale ediyor. Çed firması da sadece rapordaki isimleri güncelliyor. Tekniği kopyala yapıştıra dayanan bir sistem. Çoğu rapor başka bir vadiye göre hazırlanıp, firma talebine göre vadi için sadece isimler değiştiriliyor. Tek rapor çoğul versiyon.”
 
Oysa çed raporları çok önemli. Hayat kadar önemli, can kadar önemli, bu işin can damarı çedler. “Baraj yapılacak akarsuyun debisi, rejimi, hidrolojik ve hidrojeolojik değerleri, derenin taşıdığı malzeme ve miktarı, cinsi gibi veriler ayrı ayrı hesaplanmalıdır. Yetmez, ayrıca akarsu yatağındaki canlı hayatı ve biyolojik verileri ve florası önemsenerek bu hesaplamalara katılmalı ve çed raporları bu verilere göre düzenlenmelidir.” Diyor uzmanlar.
 
Şimdi soruyoruz; çed raporları yeterli görülmeyip geri çevrilen veya iptal edilen bir tane olsun proje var mı? Yoktur herhalde” minareyi çalan kılıfı hazırlar” misali. Zararı Çernobil gibi ileride çıkacak bir oldu bittiye davetiye çıkarılıyor elbirliğiyle.
 
Karadenizliler olarak “Bu davete icabet etmeyeceğiz” demek ise suç sayılıyor.
 
Bu kara mizah örneği sergilenmesi başta Karadeniz olmak üzere ülkenin tüm ak sularını karartıyor, doğayı katlediyor,  insanların hayatını karartıyor…

Hiç yorum yok: