28 Aralık 2013 Cumartesi

ÇAL KANUNUM ÇAL…

ÇAL KANUNUM ÇAL…

İyi niyetliyim, çok iyi niyetliyim, çok çok iyi niyetliyim ama boş veremiyoruz eyefendiler!

Yıllarca tüm siyasal atışmaların, tartışmaların ve sataşmaların odağındaki biz, eğer dindarlık ve muhafazakârlık bir yol ayrımı ise dirençli bir dindar olarak, muhafazakâr muhafızların yedi ceddine bir şeyler ters gidiyor diyerek daima hatırlatmak istedik tarihsel gerçekleri. Hatırlattık her fırsatta, “ Gökkuşağı yedi renktir”.

Ve “Yemin olsun ki, o gün size verilen her nimetten sorulacaksınız”…

Ve “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir”…

Ve “otuna topuna direndik kurtuluşa ermek maksatlı”…

Meğer asıl hikaye başkaymış; Gelsin paralar, gitsin?…

Siyaset borsasında varsa yoksa yerli yersiz şovlarla halkın içine karışıp, halktan imajı verip gariban halkı da kullanarak, göstermelik görkemli yalanlar ile kandırmaca para ediyor. Halktan koptular, kozalarında yaşamayı yeğlediler. Caizi bu olmasa gerek ama Erkânı umumi bu yolda imiş meğer ama su testisi kırıldı.

Doldur küpü doldurabildiğince hissiyatıyla bu kulpsuz kutulu kurmaca düzeninde en muteber en hassas sayılanların yaptıklarının boyutunu gören ötekileştirilenler veya bizimkileştirilenler bile acayip irkildiler. Düş sever ünlüleri veya ünsüzleri de ürkütüverdi bu ucube manzaralar. Suskunluk saf değiştirdi aniden.

Etim toprak, sözüm deniz, özüm zerre kervanındanım misali, tenim güneş, gözüm kor, ateş topuna tutarım  cemi cümlesini ama gâvur inadıyla müneccim lafı üretmeye hiç gerek yok; zaten her şey alenen çıplak gözler önünde çırçıplak cereyan ediyor.

“Hizmete himmeti, Heykele Merkeli, can dosta Beliskontiyi, memur-ırgat Kemal göndermelerine Mustafa Kemal’i, en temiz aşklara parayı, paraya seksi, sekse alkolü, hayata açlıktan ölümü, Nazım’a Kısaküreği, Kars’taki ucubeye Beyoğlundaki metal garabeti, sanata fatihte tarihi eser kaçakçılığını endeksleyenler, kap-kara parayı yüz milyarlık avroya yıkatanlar…”; atış serbest kimi kime, yüzdeyi kaça, kutuları tek kale maça nasıl bağlamışlar, İşi çoktan çuvallamışlar daha şimdiden belli besbelli.

On yıldır bu ipek böceği masalını, arşın arşın yükselen bu şahlanışı, bilindik, tanış, aşina böbürlenme, büyüklenme ve kibirlenişi beyit beyit, kutu kutu dolarlarla manzumlaştıranlara mazlumlar ne yapar ise zamanı gelince yapar. Öyle söz arası-sur içi göz karası, gizli gücün sistem sınaması ve kuru laf kalabalığı ile olmuyor “halka-hakka hizmet”. Halka ve hakka hizmet nasıl olur iyi biliyoruz, biliriz. Yapılanları gördükçe de kapitalizmin bu paslı çarkına vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmış gariban Müslüman kesimi, masum insanları nasıl kurban etmişler anlıyoruz.

Parsayı toplayanlar en yakınları…

Kasetlerde kral çıplak, çıplak krallar bekliyor, kefenleri elinde bekliyorlar Azraillerini…

Bodur bolluk festivalinden bu tam tükenmişlik karnavalına geçişte dürüstlüğün ruhuna da el Fatiha. El Fatiha dedirtiyor ardı arkası kesilmeyen faaliyetlerin kutuya gizlenmiş halleri.

Şeref, onur ve gururu dillerinden düşürmeyenler kutsal emanetlere, kolektif değerlere hıyanet içindeyseler eğer; tarih kütüğüne çivi çivi çakılırlar eninde sonunda.

Ve Ömrümüz yettiğince, yeter ise eğer tanrısal sur üflenene kadar sıkı takipteyiz. Çünkü “hakka dönüş ve yürüyüş” kaç cilt doldurur az çok biliyoruz.

Ve anlaşılan o ki; bu kaldır, götür süpür sürecine kapılan, çekirdeğinden sahte kutsallık filizleyenler “arşı âleme bağlayan” ne der ne demiş hiç bakmamışlar, uymamışlar hiç kutsal ikazlara. İndirdik duvardaki asılı yaldız-yıldız kaplıyı, okuma gözlüğümüzü taktık;

“Helalin hesabı, haramın azabı vardır”
“Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürler.”
“ Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen ağırlık ve azametinle ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin. “
“ Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde o ülkenin varlıklı ve şımarmış kişilerini çoğaltırız. Bu suretle onlar kötülük işlerler. O ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış ele başılarına  iyilikleri emrederiz. Buna rağmen onlar kötülük işlerler. Böylece o ülke helaka müstehak olur. Biz de orayı darmadağın ederiz. “
 “Onlar bir ümmetti, geldi geçti”
“ Nice ülkeler var ki zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonra onları yakaladım. Dönüş banadır. “
“Allah kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez”
“ Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince onlar ne bir an geri kalırlar ne de öne geçerler. Tam vaktinde batıp giderler.”
“ Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak kendi malınızmış gibi yemeyin. Çünkü bu büyük bir günahtır. “
“ Fakat Allah’ a verdikleri sözü ve yeminleri az bir paraya satanlar var ya işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak. Onlara bakmayacak. Ve onları yüceltmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır. “
“ İnsanlardan öyleleri vardır ki dünya hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana samimi olduğuna Allah’ı şahit tutar. Halbuki o hasımların en yamanıdır. “
“ Zulüm ile öksüzlerin mallarını yiyenler karınlarına sadece ateş koymaktadırlar. Ve çılgın bir ateşe gireceklerdir. “
“ Yetimin malına yaklaşmayın. Yalnız erginlik çağına erişinceye kadar onun malına en güzel biçimde yaklaşabilir onu uygun tarzda sarf edebilirsiniz. Ölçüyü ve tartıyı tam adaletle dengeli yapın. Biz kişiye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Söz söylediğiniz zamanda akrabalarınız da olsa adaletli ve Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size iyice düşünesiniz diye bunları emretti. “

Çok çok iyi niyetliyim, çok iyi niyetliyim, iyi niyetliyim ama boş veremiyoruz beyefendiler!

Takdir Allah’tan, tekdir halktan ve kaçak göçek, olunur ilahi makamlardan…

İyi niyetliyim, çok iyi niyetliyim, çok çok iyi niyetliyim ama boş veremiyoruz eyefendiler!

Yıllarca tüm siyasal atışmaların, tartışmaların ve sataşmaların odağındaki biz, eğer dindarlık ve muhafazakârlık bir yol ayrımı ise dirençli bir dindar olarak, muhafazakâr muhafızların yedi ceddine bir şeyler ters gidiyor diyerek daima hatırlatmak istedik tarihsel gerçekleri. Hatırlattık her fırsatta, “ Gökkuşağı yedi renktir”.

Ve “Yemin olsun ki, o gün size verilen her nimetten sorulacaksınız”…

Ve “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir”…

Ve “otuna topuna direndik kurtuluşa ermek maksatlı”…

Meğer asıl hikaye başkaymış; Gelsin paralar, gitsin?…

Siyaset borsasında varsa yoksa yerli yersiz şovlarla halkın içine karışıp, halktan imajı verip gariban halkı da kullanarak, göstermelik görkemli yalanlar ile kandırmaca para ediyor. Halktan koptular, kozalarında yaşamayı yeğlediler. Caizi bu olmasa gerek ama Erkânı umumi bu yolda imiş meğer ama su testisi kırıldı.

Doldur küpü doldurabildiğince hissiyatıyla bu kulpsuz kutulu kurmaca düzeninde en muteber en hassas sayılanların yaptıklarının boyutunu gören ötekileştirilenler veya bizimkileştirilenler bile acayip irkildiler. Düş sever ünlüleri veya ünsüzleri de ürkütüverdi bu ucube manzaralar. Suskunluk saf değiştirdi aniden.

Etim toprak, sözüm deniz, özüm zerre kervanındanım misali, tenim güneş, gözüm kor, ateş topuna tutarım  cemi cümlesini ama gâvur inadıyla müneccim lafı üretmeye hiç gerek yok; zaten her şey alenen çıplak gözler önünde çırçıplak cereyan ediyor.

“Hizmete himmeti, Heykele Merkeli, can dosta Beliskontiyi, memur-ırgat Kemal göndermelerine Mustafa Kemal’i, en temiz aşklara parayı, paraya seksi, sekse alkolü, hayata açlıktan ölümü, Nazım’a Kısaküreği, Kars’taki ucubeye Beyoğlundaki metal garabeti, sanata fatihte tarihi eser kaçakçılığını endeksleyenler, kap-kara parayı yüz milyarlık avroya yıkatanlar…”; atış serbest kimi kime, yüzdeyi kaça, kutuları tek kale maça nasıl bağlamışlar, İşi çoktan çuvallamışlar daha şimdiden belli besbelli.

On yıldır bu ipek böceği masalını, arşın arşın yükselen bu şahlanışı, bilindik, tanış, aşina böbürlenme, büyüklenme ve kibirlenişi beyit beyit, kutu kutu dolarlarla manzumlaştıranlara mazlumlar ne yapar ise zamanı gelince yapar. Öyle söz arası-sur içi göz karası, gizli gücün sistem sınaması ve kuru laf kalabalığı ile olmuyor “halka-hakka hizmet”. Halka ve hakka hizmet nasıl olur iyi biliyoruz, biliriz. Yapılanları gördükçe de kapitalizmin bu paslı çarkına vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmış gariban Müslüman kesimi, masum insanları nasıl kurban etmişler anlıyoruz.

Parsayı toplayanlar en yakınları…

Kasetlerde kral çıplak, çıplak krallar bekliyor, kefenleri elinde bekliyorlar Azraillerini…

Bodur bolluk festivalinden bu tam tükenmişlik karnavalına geçişte dürüstlüğün ruhuna da el Fatiha. El Fatiha dedirtiyor ardı arkası kesilmeyen faaliyetlerin kutuya gizlenmiş halleri.

Şeref, onur ve gururu dillerinden düşürmeyenler kutsal emanetlere, kolektif değerlere hıyanet içindeyseler eğer; tarih kütüğüne çivi çivi çakılırlar eninde sonunda.

Ve Ömrümüz yettiğince, yeter ise eğer tanrısal sur üflenene kadar sıkı takipteyiz. Çünkü “hakka dönüş ve yürüyüş” kaç cilt doldurur az çok biliyoruz.

Ve anlaşılan o ki; bu kaldır, götür süpür sürecine kapılan, çekirdeğinden sahte kutsallık filizleyenler “arşı âleme bağlayan” ne der ne demiş hiç bakmamışlar, uymamışlar hiç kutsal ikazlara. İndirdik duvardaki asılı yaldız-yıldız kaplıyı, okuma gözlüğümüzü taktık;

“Helalin hesabı, haramın azabı vardır”
“Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürler.”
“ Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen ağırlık ve azametinle ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin. “
“ Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde o ülkenin varlıklı ve şımarmış kişilerini çoğaltırız. Bu suretle onlar kötülük işlerler. O ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış ele başılarına  iyilikleri emrederiz. Buna rağmen onlar kötülük işlerler. Böylece o ülke helaka müstehak olur. Biz de orayı darmadağın ederiz. “
 “Onlar bir ümmetti, geldi geçti”
“ Nice ülkeler var ki zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonra onları yakaladım. Dönüş banadır. “
“Allah kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez”
“ Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince onlar ne bir an geri kalırlar ne de öne geçerler. Tam vaktinde batıp giderler.”
“ Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak kendi malınızmış gibi yemeyin. Çünkü bu büyük bir günahtır. “
“ Fakat Allah’ a verdikleri sözü ve yeminleri az bir paraya satanlar var ya işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak. Onlara bakmayacak. Ve onları yüceltmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır. “
“ İnsanlardan öyleleri vardır ki dünya hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana samimi olduğuna Allah’ı şahit tutar. Halbuki o hasımların en yamanıdır. “
“ Zulüm ile öksüzlerin mallarını yiyenler karınlarına sadece ateş koymaktadırlar. Ve çılgın bir ateşe gireceklerdir. “
“ Yetimin malına yaklaşmayın. Yalnız erginlik çağına erişinceye kadar onun malına en güzel biçimde yaklaşabilir onu uygun tarzda sarf edebilirsiniz. Ölçüyü ve tartıyı tam adaletle dengeli yapın. Biz kişiye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Söz söylediğiniz zamanda akrabalarınız da olsa adaletli ve Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size iyice düşünesiniz diye bunları emretti. “

Çok çok iyi niyetliyim, çok iyi niyetliyim, iyi niyetliyim ama boş veremiyoruz beyefendiler!

Takdir Allah’tan, tekdir halktan ve kaçak göçek, olunur ilahi makamlardan…

Hiç yorum yok: