B1R MAYIS, HANGİ 1 MAYIS…
Bu 1 Mayıs hangi bir Mayıs? Yaklaşık elli yıldır, özellikle son on küsur yıldır hep ayni meşhur martaval ile engellenen ama tüm dünyada meşru karnaval olan mı? İşçiler ve emekçilerce karnaval havasında kutlanan bayram mı? Eğer oysa bu bayram bize gelmez. Çünkü işimize gelmez. İşçiye emekçiye de umut getirmez. Memlekete uğramaz. Memleketin yarısı onu uğursuz beller. O da teğet geçer, gider...
Hem de ne teğet geçme, ilk günden bugüne, daha ilk çağlardan son çağ yangınına bitmeyen kin ve hainlik ile karşılaşır 1 Mayıs. Elde kalan mallar üzerinden haraç mezat satılan adamlar ussuz, usturupsuz durum tespitleri yaparak dibe çakılmışlığı daima saklarlar. Yani üç kuruşluk dünyada ciğeri beş para etmeyenlere ücretli harcanmadır bu bayram da. Memleket te. Emek ve alın terine ihanet işgüzarlığıdır senaryolaşan.
Yine de şalteri açanlar ve kapatanlar, alın terinin kurumadan karşılığının verilmesi gerekliliğine tapanlar bu kölelik devrine inat çoğalabildikçe çoğalırlar...
Bu 1 Mayıs tüm dünyada bütün acıları birkaç saatliğine unutmak, gülmek, eğlenmek, coşmak ve sorunları en barışçıl biçimde haykırmak üzerine kurumlanmış bir bayramdır aslında. Hiddet ve şiddet barındırmaz özünde. Şu memlekette kanlısı ve kavgalısını sahneye koyanların kimler olduğu da besbelli ayrıca. O işbirlikçi planlanışlar bahane gösterilerek yasaklandıkça yasaklanır bayram. Her yıl yine yeniden yasaklanmasından anlaşılıyor ki örgütlü gelecek bir türlü gelmeyecek şu memlekete. Memlekette o büyük değişim bir türlü yaşanmayacak ilelebet. Ses ve görüntü maalesef bu merkezde. Hadi çıkın bakalım sembol meydan Taksim’e. İzin yok, barikatlar hazır, polis emre amele. On binlerce memur yasadışılık varmış gibi vazifede…
Şimdi bu yerel saptama karşısında birileri çıkar da 1 Mayıs yasak değil meşru, bayram ve de resmi tatil diyebilir. Onlara cevap kim verecek. At izi it izine karışmış memlekette doğruyu kim aktaracak. Cevap hazır ama cesaret gerek, dillendirmesi de marifet. Her şey idare et üzerine kurumlu; sat, sanat, kanat gönlünce harca. Karnede kanaat zayıf, olursa olsun. Haram helal boş ver. Yeter ki keseler, kasalar, torbalar dolsun.
Oysa işçi emekçi için her şey bir parça ekmek. İnsanca yaşamak, onurlu kalmak için. Çoluk çocuğun geleceği uğruna…
Eğer denildiği gibi durum gerçekten vahim değilse ürettiğine bin milyon yılların değerlerine bilinçsizce bu yabancılaşmak niye. Niye hep eksik yaşamak ve direnmemek, göz göre göre ölmek. Baharla buharla aldatılıp uyutulmak. Makinalara tüneyip şaltere şaplanmak. Batağa saplanmak. Yandaşlarına bol kepçeden dağıtanla, işkembeyi kübradan atanla, ne varsa yok pahasına satanla durup oturup dini nikâh tazelemek. Niye?
İşte tüm mesele bu. İktidarları kaygılandıran asıl mesele örgütlülük. Örgütlülükten amaç ise kendi amaçları ve ilkeleri dışında asla kullanılamazlar ve kendilerini kullandırtmazlık. Şu memlekette bayram bahane, her B1r Mayıs önce işte bu direnç kırılır. Kırdırılır. Sonrası malum.
Sözde ilerledikçe, geliştikçe, uygarlaşıldıkça çalışma koşulları daha da ağırlaşıyorsa, eziyet katmerliyse ve ezen ile ezilen aynı mayadan tutturulmuşsa önce hamur sonra somun ekmeği bozulur elbette. Şiraze kayar. Kantarın topuzu kaçar. Civatalar gevşer, somun tutmaz. Çark dönmez. Medeniyet denilen tek dişli canavar daha da canavarlaşır. Haksızlık ve çapsızlık patronlaşır. Ar perdesi yırtılır. Kar listesi ağır basar. Ve dahi hapı yutmuşluk baş gösterir…
Böylesi bir çıkmazda bu 1 Mayıs hangi bir Mayıs? Kimin bayramı? Her devirde en çok ihmal edilenlerin mi veya azgınca ikmal edilenlerin mi? Ne acayip ihlaller yaşanıyor şu memlekette. Sömürüldükçe sömürülüyor emek. Emek hala bozuk para değerinde, Dünya başka yerde memleket başka. Bambaşka.
Ve her B1r Mayısta etrafı kuşatan ak kara bulutlar ve büyük yalnızlık. Haziran da ise baskın seçim. Daha da yalnızlaşmamak için vurulmalı mühür. İnmeli çekiç. Çekilmeli orak. Demir tavında dövülmeli, ekin hasatında tırpanlanmalı. Tam zamanı, tam zamanında.
Söz işçilerde, emekçilerde…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder