20 Mayıs 2018 Pazar

İTTİFAK KAZASI…

İTTİFAK KAZASI…
 
Vakti zamanı gelince diye diye beklenen o an geldi çattı. Bu seçimlerde farklı program ve farklı bir teorik temele dayandırılan ittifaklarla seçimlere gidiliyor. Yani değişik bir oy pusulası ile karşılaşacak seçmenler. İttifak yasası, iktidar veya muhalefet adına iş kazası yaratır mı? Ona da millet karar verecek…
 
Teoride olmasa da belirlenen ilkelerde birlik doğrultusunda bir ilkeler ittifakı oluştu karşılıklı. Yani hiç istenmeyen hele mevcut iktidarın yıllar yılı yerin dibine soktuğu o koalisyonlar bir çırpıda kuruldu. İlerleyen günlerde pratiğe dönük uygulamalar ince hesaplar yapıldıktan sonra gündeme taşınacak gibi.
 
Veya ilkelerde birlik kurulamaz ise somut değerlerde buluşma planları, ikinci tura yönelik hamleler içeren planlar da yapılıyor olabilir. Çünkü çok basit ve kısa zamanda birlikler ve ittifaklar kurulabileceği görüldü. Veya şartlar bu hale getirdi. Demek ki bıçağın kemiğe dayanması gerekiyormuş. Geçmişte bir araya gelmeye ilişkin pek çok binlerce sorun ortaya sürülürken gün itibariyle her şey çok kolay çözüldü. Ortaklıklar anında kuruldu.
 
Demek oluyor ki kapitalizmden kimin ne umduğu, antiemperyalizmden kimin ne anladığı değilmiş ilkeli ve kavramlar doğrultusunda siyaset yapmak. Din iman da değilmiş. Önemli olan nihai hedefi somuta indirgemekmiş. Yani antikapitalist ve antiemperyalist olmakmış temel doğru.
 
İşte o doğruda buluşuldu ve birleşildi. Hiç değil se oy pusulaları öyle diyor. Sandıktan ne çıkar, ne çıkmaz; ona da millet karar verecek…
 
Ayrıca bir şeyin daha vakti zamanı gelince diye diye zamanı geldi çattı. Geniş yelpazede uzlaşı…
 
Yani öyle sağa sola çatmayla yürümüyormuş dibi delinmiş gemi. O görüldü. Batak günler bekliyor memleketi. O da anlaşıldı. Çünkü devlet yıkıcı adamlar, can yakıcı adımlarla dolaşıyor bu coğrafyada. Gardı sağlam tutma zamanı. Kader hep aynı. Ve kader yeniden yazılacak. Yazılıyor. İşte bu da geç de olsa anlaşıldı. El aman emperyal kuşatma ve emparyal algının gerçek yüzü ortaya çıktı.
 
Kapitalizmin kelepçelediği, emperyalizmin prangaladığı bu coğrafyada kaç ocak yandı, kaç memleket yıkıldı, hesap ortada. Kıvılcım şu garip memlekete de sıçradı. Artık ne yansın ne sönsün ne de yıkılsın zamanı gelip çattı. Tabiri caiz ise bir şeyleri anlamak, anımsamak, anımsatmak, inceden inceye düşünmek ve sözde ilahi kelimeler girdabından kurtulmak şart.  Her zamanki yok olma ve boşa dolma bilinçsizliği ile kurulu kapsamlı labirentte çıkış yolu aramak nafile olur. Bu siyasetten ekonomiye, iğneden ipliğe her şeye karışan üslupla beterin beteri bu kısır döneme lehimlenmek ise günahların babası.
 
Karmaşık gibi görünen ve hiç anlaşılamayan bu basit teorik arka planın şu fedakâr milleti maddi manevi ne biçim bir durumla karşılaştırdığı ortada. Bu başkalaşım ve baskılama şimdi yeri ve zamanı değil deyip parlamamakla geçiştirildi. Neme lazımcılıkla yıllar boşa harcandı.
 
Vakti zamanı gelince birikim ve eş güdüm parçalanmaya yüz tutunca yaklaşan tehlike görüldü. Tehdit ilkesizlik derecesine vardırılınca da memleketi bambaşka tehlikeler sardı. İçeride ve sınırlar dışında kazanımı hiç durumlara düşüldü. Yorgun mentalite ile mantıksız işlere bulaşmanın sonucunda parlanılmayacağı da görüldü. Ve kendiliğinden akıl başa devrildi. Sineyi millete dönüldü.
 
O akıl ilk turda mecliste mevcut iktidar ittifakını azınlığa düşürmek ve yüksek katılımla ilk turda on altı yıldır memleketi yaşanmaz hale getireni seçtirmemektir. Bu muhalefetin tümünün uygulaması gereken akıl stratejisidir. İkinci turda ise yol yordam bilenlerin sorumluluğu başlıyor. İstensin veya istenmesin, izinli veya izinsiz evrensel ilkelere dayalı pratiğe işlerlik kazandırılması yolculuğudur bu sorumluluk.
 
Yani memlekete dinamizm kazandırmaya yetkin millet kuvvetlerinin program, politikalar ve ilkelerde bütünleşme, bilimsel veriler doğrultusunda evrensel ideolojilerden beslenerek sorumluluklarının bilincinde davranma vakti zamanı geldi.
 
Hem de vakti zamanı gelince diye diye beklenen o an geldi…

Hiç yorum yok: