BATAN GEMİNİN MALLARI…
Tek başına iktidar ve yürüttüğü ekonomi zar zor on beş yıl dayanabildi. Yani yeni dünya düzenine entegrasyon da fos çıktı. Küreselleşme denilen ekonomik ucube ve dünyadaki nice siyasi çalkantılar kendini inşaat sektörüne yaslamış memleketi de ince ince yuttu. Şimdi dünya ateş topu, coğrafya büyük bir savaşın kıyıcığında geziniyor. Ve koca memleket açmazda, çıkmazda. Seçim ekonomisi de vurunca sektör çöktü. Koca koca lüks daireler, siteler, vadiler elde kaldı. Batan geminin malları şimdilik bu. Alanı yok satanı çok…
Yok, çünkü ‘İnşaat tanrıları önce betonu yarattı. Beton ise siyaset tanrılarını. Bu arada insanlar da betonlaştı. Yani yürekler beton, beyinler betonumsu. Bedenler kum çimento yığını. Kuru, kapkara, kupkuru ve dilsiz bir dünyanın temelleri atıldı. Ama inşa edilmeye çalışılan memleket de çöktü…”
Pervasızca yıkıcı, yok edici ve çirkef umursamazlık geleceğe taşınmak istendi. Öyle ki ‘Eskiye öykünen mimari ile inşa edilmiş, dışı sade içi bade betondan mekânlar dizayn edildi. Dört bir yanda içindeki her şeyi betonlaştıran az katlı, çok katlı beton yığınlar hortlatıldı. Beton kentlerde, beton ucubeler salkım saçak hale getirildi. Betondan cumbalar, betondan haremlik ve selamlıklar…’ Sonra bir anda korku tüneline girildi. Deniz bitti.
Ve doğanın hâkim rengi intikamını alacak şekilde betondan doğdu. Tünelin çıkışı da kapalı gibiyken seçimler aşamasına geçildi. Şimdi yaklaşık on beş yıl sonra ‘Betonlar çiçeği yarattı yaratacak gibi…’
Sanki kapitalizme hala methiye düzen yorumcu-yancılar ile korku imparatorluğu yaratanlar memleketin bedavaya kurtarılamayacağını anladılar. Birkaç ülkenin dünya coğrafyasından silinmesiyle ancak başa baş noktasına gelinebildiğini gördüler. Toplumlara, halklara, ülkelere uyduruk yenilikçi-devrimci baharlar ihraç edilirken alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste hesabına toslanıldığı hissedilmeye başladı. Çünkü metal fırtına değil ama tersten vuran bir ekonomik fırtına memleketi teslim aldı.
Kasırga sarsıcı boyutta. Bu şiddete memleket kolay kolay dayanmaz. Yani yıllardır beceriksizce yönetilen memleketin altı üstüne gelecek, içi dışına çıkacak gibi. Sonra topla tüfekle de çözülemez haddeye varır mesele. Korkulası gerçek yarın Batan geminin malları da kalmayacak.
Seçimler sonrası; borsalar, bankalar, batan dev firmalar, düşürülen kredi notu derken kriz iyice derinleşecek ve genişleyecek. Genleşme en ücrada köyündeki garibin iğne ipliğine dahi sirayet edecek. Bu ekonomik buhran aslında uygulanan sistemin yere batmasının ayak sesleri, belki de kapitalizmin yükselişinin en üst sınırı ve son aşaması.
Hiç kuşku duyulmasın ki gelecek günler kapitalizmin yerine uygulanacak alternatif modellerin konuşulacağı ve konuşulması gereken günler olarak tarihe geçecek…
On küsur yıldır acımasız vahşi kapitalizmi hiçbir ideolojiye, ekola, okula gereksinmeden uygularsan kaçınılmaz son işte bu olur. Hiç umulmadık bir anda diz çökersin, çünkü para çökertir adamı. Paspas olursun ekonomin felç olur, insanların bir çırpıda evsiz sokak insanları olur. İşte böyledir kapitalizm, böyledir kapitalist-yancılık. Kim olursan ol izin verildiği sürece hükümdarsın, bir bakmışsın dara düşmüşsün, dardasın, hükümlüsün.
Kıssadan hisse, şu batan geminin malları aşamasında akılları başa devşirme zamanı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder