22 Mayıs 2018 Salı

LİSTELERİN EFENDİLERİ BÖYLE BUYURDU…

LİSTELERİN EFENDİLERİ BÖYLE BUYURDU…
 
Seçime giren her parti ve liderleri için demokrat olmak, demokrasi içinde kalmak ve Ohal kıskacındaki anti demokratik seçim sürecinde doğruları bulmak temel ilkeydi. Ama süreç en tutarlı liberal demokratları, tutkulu Müslüman demokratları ve aslan sosyal demokratları bile olduğundan veya olması gerektiğinden fazla yıprattı. Mesele demokrat olmanın ötesinde ilkeli olmak veya ilkesel boyutta kalmaya değil, neyin ilke olarak tanımlandığına bağlandı.  Ve milletvekili aday listeleri buna göre belirlendi. Yani Listelerin Efendileri ‘Ulusçu Dinci’ muhteremleri alt alta sıraladı…
 
Listelerde en liberalinden din teorisi üzerine kurulanına,  ulusalından ulusçusuna, gericisinden ilericisine,  solundan sosyal demokratına, sosyalistinden komünistine geniş yelpazede özellikle din ve dinin mezhepleri siyasetin üstyapısını etkiliyor ve dahi etkilemelidir hipotezine saplanıldı. Mevcut listeler böylece ortaya çıktı. Alt yapının kalemi kırıldı. Adaylaşmanın somut olgusal karşılığı din merkezli oldu. Algısal karşılığı da seçimlerde ortaya çıkacak.
 
Yani son on yıllarda dinin toplumda tüm toplumsal ilişkileri düzenlediği, mezheplerin kati yaşamsal sınırları çizdiği, dinci vasfın sosyolojik açıdan taban bulduğu gözetilerek her parti seçilecek yerlerden o muhteremleri gösterdi. Beklenen alternatif çıkış yapılamadı.
 
Oysa binlerce yıldır denenmiş ve on küsur yıldır deneylenmiş bu sözde uhrevi öğretinin memlekete reva gördüğü yaşamsal statüko ortada. Hep parçalanma, hizipleşme, kamplaşma ve bölünme. Memleket çıkmazda. Millet per perişan. Hal böyle iken her partide ve ittifaklarda bu dincileşme ayağı daha da derinleştirilerek, geliştirilerek ve yaygınlaştırılarak ne pahasına olursa olsun seçim kazanma moduna girildi.  
 
Yani ulus devlet ve politik dincileşme çatışması tüm ilkeleri yerle bir etti. Kafa kafaya gittiği ve son ana kadar gideceği öngörülen seçim sürecini kendi lehine döndürme yarışındakiler ‘ulusçu dinci’ bir devlet anlayışı ortaya koydu. Bu karşı politik tavır geleneksel ilkeliliği de reddeden bir başka dünyaya evrildi. Deyim yerindeyse ‘gerici ulusçuluk’ içeren bir karşı cephe oluştu. Evrensel değerlerden uzaklaşıldı. Hafif dışlanmışlar ve bu ulusçu dinciliği iyi tanımlayanlar rağbete bindi. Demokratik ulus önermelerinden vaz geçildi. Ve yarınları dizayn edecek milletvekilleri adayları bunların arasından seçilip sayılıp listelendi.
 
Memlekette geniş yığınlar açısından değerlendirme yapıldığında bu diziliş önemli görülebilir.  Kaçınılmaz olduğu düşünülebilir. Ancak geniş yığınlar teorik değerlemelere göre değil, memleketi rahatlatacak pratik hedeflere göre değil de, özgürlük ve hareket alanını daraltacak ‘ulusçu dinci’ programlara hapsedilirse işin sonunun nerelere varacağını da hesap etmek gerekir.
 
Açıklanan milletvekili listelerinde de görüldüğü gibi, dincileştirilen coğrafyaya özgü bir teorik çerçeve çizilmiş ve listeleme aşamasında epey emek harcanmış. Yani dine dayalı mezhepsel bir bölünmüşlük yansıyor partilerden. Ve ittifaklardan. Demokratik Cumhuriyeti dini boyutta şekillendirileceklere yol verilmiş. Öyle ki yarın seçilenlerin hepsi bir araya geldiğinde eylem ve söylem birliği içinde ve aynı program savunusu güncellenecek düzeyde bir kadrolaşma oluşturulmuş. Yani asıl kavga geride.
 
Ayrıca yapılan listeler evrensel düşünceyi eyleme dönüştüremeyeceklerden yeni ve gereksiz yüklemelerle tamamlanmış. Bu yapılanmayla gelecekte boşa zaman yitirilir. Liste efendilerince küstürülen örgüt emekçileri, teşkilat fedakârları zamanı gelince her zamanki gibi yine küstürülür. Ancak vakti zamanı tamama erince her partiye yerleşen bu politbüronun manevra alanı da gittikçe daralır. Bu sıkışma neticesinde örneği bariz şahsiyet, nedensiz ve gerekçesiz korkular tetiklenir.
 
Hepten köşeye sıkışıldığında ise onun zihniyeti bunun zilleti saptırmalarıyla ivmelenen gayretkeşlik ustaca politika etmek ve hükümet hüneri sayılmasına kadar gider. Gelinen aşamada yakın tarihin ve yarınların daha acı günler getirmesi istenmiyor ise listesel manada bu ‘ulusçu dinci’ adaylara mevkii düşünme lüksünden vaz geçilmeliydi. Geçilmedi ve ince hesaplar yapıldı. Allahtan eş zamanlı Cumhurbaşkanlığı seçimi de var.
 
Listelerin Efendileri böyle buyurdu ve ‘Ulusçu Dinci’ muhteremler üstten alta sıralandı. Eğer vakti zamanı gelince ince bir farkla seçileceği malum, seçilen Cumhurbaşkanı da listelerin efendilerine uyarsa, umutlar yine başka bahara kalır. Yani durum bu listelerle her hâlükârda vahim…

Hiç yorum yok: