7 Mayıs 2018 Pazartesi

AKASYALAR AÇAR…

AKASYALAR AÇAR…
 
Suç ortağı komplimanlar sarmalında koca memleket
allı yeşilli coğrafya sus pus
kompradorlaşmışların tekelinde asri millet.
Dört bir yan doğal afet...
Zurnada peşrev olmaz ama
tek arzu var zulada
asalet ve adalet…
Zeka küpleri tek renk.
Zeytin dalı daniskalı sırımlı gri tonlu.
Yaslı gözler atlas patiskadan
hüzünle dolmuş göz bebekleri.
Elbette biraz takıntılı ve hiç sebepsiz kusurlu.
Aksırıklı tıksırıklı siyasetçiler suçbaz kıvamlı
ak asalara yaslanıyorlar politikadan
emri vakiyle hırslanıyorlar.
Vaktinden önce.
Öncede sonra da...
Acı hayat korusunda yağma.
Vakti gelince
Yurttan sesler korosunda evladiyelik tını.
İnceden ince bir eser.
Ak sarıklı saraylarda hayalet korkusu.
Mezarlıklarda küçük kara kız telaşı.
Kırmızı başlıklı rüyalarda
tel tel dökülüyor kamp ateşi.
Yığmaca dolu gibi ıslak ve sert
kristal şeker kıvamında damlalar
şeffaf pembemsi şemsiyeleri deliyor.
Desteciler balyalamış yaşlı dünyayı kilitli kasalara
yoksul besteciler sıkışmış keman telinde.
Mızraplanan yaylanan şarkı hep o bilinen şarkı
aslı arabesk makamlı olmayanı.
Köy, bucak nahiye, kent memleket
yakın ve sıcak markajda.
İmaj kırık sabanlı
hem de sarı sıcak tarlalarda
yakut güneş altında
tam da yakın temasta bulunmak anı.
Anılar, geç anlamalar, kandırmacalar zorla anlaşılmış dozda
kompartımanlara yüklenmiş giriş faslı.
Giriş taksimi nefesli sazdan.
Toptan raydan çıkmak anı…
Kumpas kurulmuş çok önceden sanki
gizlice ayarlanmış makas
ak asalar haliyle cilalanmış
pencerelerde haziran mücevheratı
akasya yapraklı sevdalar yirmi dört ayar.
Makastar boş durmamış sır perdesini aralamış.
İnceden metruk kentler sallantısı
salalar haram kılınmış ayda peş peşe
kerbela sonrası aşura çorbası.
Şunun şurasında ne kalmış ki isimsizler bileşkesini çözmeye
Şura kurulur kurulmaz
engellenemez dinletiler ocağında kıyımsızlık.
Kısır döngüde erken dökülmeler
hesaplı kıyas veciz sözlerle başlar.
Burun direğini sızlatıyor notaların ahengi
sözlerin sıralı listeli anlamı
şarklı olmayan şarkının usturupluca uyumladığı
tutanaklar ıslak imzalı.
Nergis nergis kokuyor suç ortağı çiseler
çisenti kilise çanlarında çınlıyor
ak kuleden minarelerde muhtemel çağrı avazlanıyor.
Ayaz vurmuş şamarını şamdan içeri
şamdanlarda tütüyor alev rengi
avuçlanan mahsül sokul yamacıma birleşelim meramı.
Merkezi daralış uçak motoru gibi alev fışkırtıyor
Aklı karalı kurumlu tuşlar kendiliğinden vuruyor.
Dahi piyanist sıkışmış ecel diline
ellerinde inceden memleket havası
işaret parmağı tam da bam teline.
Hazirun haziranı beklerken melodiyi çılgınca alkışlıyor.
Melankoli ayıracında ayrıcalıklı naralar yutuluyor.
Komplimanlar limanında suç ortakları
koca memleket meçhule giden gemiye mendil sallıyor.
Bir mendil ki allı yeşilli ipekle işlenmiş
İnce hastalığın alameti bir küçük noktada birlenmiş.
Arkada fon müziği nota nota kan tüküren bestekarına ağlarmış
Ay yüzlü ak sütlü melekler diyarında.
Asalet ve adalet ak asalara dayanmış...
Vakti gelince ince bir sızı
yürekleri tekleten incelikte
ince sazlar eşliğinde
On yıllardır beklenen o meşhur şarkı.
'Kanı kaynar kanıma, Akasyalar açarken…'

Hiç yorum yok: