1 Mart 2014 Cumartesi

KARADENİZDE GEMİLERİM BATTI



karadenizde gemilerim battı

Elveda koca gemi.
Karadeniz ortasında sır oldu, sahipsiz mürettebat, mavi gemiyle. Limandan hareketinde gökyüzünde siyah bir nokta belirmişti. Kötü hava koşulları işte o kara noktadan, o kara delikten boşandı. Dikkat yağmur geliyor, orta ve batı kesimlerden yağışlı hava dalgası. Karadeniz hırçın dalgalı. Marmara’nın doğusu ve doğu Karadeniz’in batısında en etkili biçimde hissedilecek. Gözüme battın canan, gözüme. Bir bahar günü usulca savmıştım, merihten dalgaları, kargaları, gakları. Baykuş nedense limandaki bayrak direğine tünemişti. Radyo da hava raporundan sonra ‘Telgrafın direklerine kuşlar mı konar. ‘ geleneksel bir yorumdu ama ritmik zenginliklerle süslenmişti. Arkada geniş bir söyleyici kadrosunun varlığı hissediliyordu. Sanki evrensel değerleri bünyesine hapsetmişti solistin sesinin yanısıra. Boğaziçi Üniversitesi Rasathanesi’ nde, titreşimler hızlanmış görünüyordu. Karadeniz fırtınalar koparan aykırı bir karaktere büründü . kendi kendine söyleşen sırlarını açığa çıkarmayan rakipsiz bir ustaydı. Yakın çekim standardının üstüne çıkmış evrende bir tek ben varım serzenişiyle.

Elveda koca gemi.
Arama çağrıları düştü bir bomba gibi amatör radyo telsizlerine. Altın lale, altın lale diye ikazlar zamanı şaşırttı. Tuzlu su gölünde can kaybı yaşandı. İp ucu yok. Şüpheler baş köşeye boş koltuğa oturdu. Ceylan derisi sehpadaki çamurlu anılar bardağı devrildi. Zarifliğiyle göz dolduran altın gemi, estetiği gömdü kapkara suların benzersiz şifasına. Hatta gelecekle kucaklaştı, geçmişiyle uzlaştı umutsuz efsane. Sınır dışı edilmişti kaçak hayattan. Karadeniz’in ortasında soyundu mürettebat anadan üryan dehlize. Ayakçı  takımı hayallerini arkadaşlık süreci yeni başlamışken iri istavritlere ve civil hamsilere yüklemişti. Olup biten pek çok şey, gizlice gömülmek uğruna yok sayılmıştı. Her şey çığırından çıkmış, öc almak adına manzarası çürük görüntülerin izi kazınmıştı kararan sulara. Meraklı gözlerin asla anlatamayacağı hortumlar dört beş saniye gecikse ekranda kararmayacaktı. Kayıp duygusu paylaşan yürekler kimiz ve kime aitiz, burası neresi sorularını esrarlı dalgalara sordular. Aşk, suç, özgürlük ve korku bedenleri deşerken, hiç evlenmemiş olanlar haşin kızlarla yüzyüze geldiler. Tuzlu öpücükler içlerini boşalttı bir daha dolamamacasına. Aşkı sürdürme çabasıyla sonu gelmeyecek yürüyüşe ceset ceset atıldılar. Arama çalışmaları gerçekle tanıştı. Tam düzeldi denirken hava, gözlemci bulutlar şiddetle çarpıştı, parlak kağıttan yapılmış gemiler, takalar cırt diye ortadan yırtıldı. Derme çatma limanlara zor attılar tümden değişecek hayatlarını. İntihar mektupları ceplerinde can kaybı yaşanmadı.

Elveda koca gemi.
Gizli dosyalar açıldı birer birer. Tek sezon sürecek ömürler peş peşe sürüldü mahkemeye. Sürüm sürüm süründü hızlı ve materyalist tipler. Sarsıldı herşey, kaşındı. Şehvetli bir rüzgar ziyaret etti kabusları. Tuhaf bir kaza ayrıntısına işaret koydu hayalperestler. Yıldız kutupta bir nemli fotoğrafı ışıttı. Biz o battı denilen değiliz dedi kötü espri bulma uyanıkları. Hemen gelin sahibi olun bu değiştirilmiş fırsatın, kaybolan insanlar öyküsünün. Ama o cafcaflı dergilerde çıkan yazılara kimse aldırmadı. Mazlum soğadan yansıyan sicili bozuk bir kapkaç girişimiydi. Hava sıcaklığı azaldığında o sıcak akışın kuryeliğini yapanlar akıllarını kaçırdı. Gümüş tel ve seramik taşıyan akşamlar, yaşama pamuk ipliğine bağlı oyuncuları süslediler ve bol bol içirdiler. Nasılsa yolları acımasızca o kayıplarla kesişecekti. Gelin kızların beline bağladıkları kırmızı ibrişim kuşaklar, kucağında bulacağı gelmiş geçmiş en güzel şey olan sırıtkan sinyalla dağılacaktı. Hediye paketi gibi ağdalı sosa bulanmış grift adalar, her şeyin uzağında yetim adacığa kaosu sunacaktı. Uzun sorgu gecelerinde derin kayıtsızlığa sürüklenmek nasılsa, kendi evine kendini kapamak da aynı ihtimaldi. Terkedildikçe yıkıcı ruh halleri gizli dosyalardan korkutucu sonuçlar da dökülecekti Karadeniz’e. Kestirme gittiğinde inat, türünün ilk örneği karanlığa gömüldü.

Kendi kendilerine demirlenmişliği sınayan gemilerdekiler altın tozuna yatırdılar bedenlerini, büyülü bir zenginlik okşuyordu nefeslerini. Vapur sesleri, düdükleri ve martı çığlıkları yankılanıyordu kulaklarında. Zaafları arzuyu, özlemleri korkuları biriktirmişti hafızalarına. Etten ve kemiktendiler. Hangi karmaşanın içine düşerse düşsünler,her karmaşa renkli bir hayattı. Sahibini arayan etten, kemikten, kırılgan narin bir vücut, o vücutla gözgöze, dudak dudağa geldiler. Saplantılı düşüncelerini vadesi bitmiş sayıp, saflıkla öpüştüler. Ölüm kalım savaşının parlak dünyasına hayranlıkla, su altına çekildiler. Krema gibi bir geceydi, çılgınca aşık olunabilecek bir gece. Pek çekici olmayan gizli kapışma uzun sürmemişti. Talihsizlik kulvarında fiziksel temasın en olası anı bomboştu. Tedirginlik baş gösterdi, kur yapamadılar açgözlü manevraları geçiştirip kralla. Gönülsüz katılımcılar ve gemidekilerin yakınları susturucu takmıştı gözyaşlarına. Kırk elmaslık bir ganimetin peşine takılmışlardı sanki. Neşter vurulan cazibe hafif alkollüydü. Ceza verme zamanı dev ve vahşi dalgalarla silinmişti, karşılıksız aşklar yaşayan kasaba da sarsılmıştı. Nefis tavsiyelerle hiç kimseye açamayacağı tutkunun batağındaki kasaba. Aşk için değil birbirlerini uzaklaştırmak için tapmışlardı bu tutkuya. Sanki tamamen yalnızlık, yalnız kalmak üstüne kurulmuştu Karadeniz’e açılan sokaklar. Ya o şehir sevginin gücünü hiçe saymıştı.


Elveda koca gemi.
Her telden her renkten arandı ve frekanslar ağladı sarsılarak. Kabusa dönen bu kurtarmaca oyunu ile oyalanıldı. Hafızayı kaybediş önlenemez bir dalga kopardı.uyarı son deminde uyandı. Kurtulmayı başardılar mı acaba? Yeni yetme bir çok genç yetişkinliğin ilk dönemine kadar bu rüyanın ve istemin peşini bırakmadılar, bırakmazlar da. Aşağılanmanın kol gezdiği iç karartan sularda iyi mizaçlı tatminsizlikler yaşanır ve sadece kimsesizler barınır sınırdaki barınakta. Uluslararası yolculuğa yetiştirmek için rastlantıları sevdiklerine kaybedenlerin anısına o hüzünlü gece bir daha yaşanmamalıdır. Kaçınılmaz akibet geleceğe benzersiz zirveler ekleyecektir. Yeni kimliklerle hayaller paylaşmak bilgece ama zordu.

Olayın ardındaki sırlar yabana atıldı. Öğrenilecekler, yaban binlerce kişinin hayatına bedeldi oysa. Bedeli fazlasıyla ödendi bu gecenin. Üstünden akşamlar, akşamlar geçti, tuhaflıklar önlenemedi. Hiçbir şey eskisi gibi olmadı ama yumuşaklığı keşfediş gecikti de gecikti. Kendini sevdiren geçmişi arama duygusuydu. İlerleyeceğine sıcak bir yaz günü kayboluş gecesini anıp, hiçbirini bilmezlere sunma tercihi. Kim bu sahte kurmacayı yaratan kişi, ilgilisi, kurcalayıcısı, belirleyicisi kim. Sırları dramatik biçimde asistanlık yaparcasına kontrolden çıkaran. İlham vereni de belli olsa ufak tefek işlerden bu günün ve yarının sırlarını sırım gibi dokuyanlar, kimse inanmaz geminin batırılışına.

Dünyanın en vahşi denizinde karanlık zindanlara  müebbetler atandı. Havaya gerçek öykülerin buharı savruldu. Her lodosta o buhar burun sızlatır. Itır ıtır kokar acılar. Gözünü açmayı beceremez geriye kalanlar. Dağıtmasın sakın soğuk rüzgarlar gönüllerdeki yalancı sıcak eğlenceyi. Çıkış yolu arayışları hiçbir zaman bu teklifteki gibi dünyanın kaderiyle oynamadı. Düşler en inanılmaz arzuların nasıl tatmin edileceğini gösterdi. Genç yaştakilerin hikayesi bitti. Doğum günü partisi denizi ilk kez görmek uğruna ardında hoş bir duygu bırakarak yarım kaldı. İşlemedikleri suça ortak edildi sayısız mumlar. Yardıma koşacak kimsenin olmadığını hissederek, çaresizlikle bu berbat güne karşı koyma güçleri tükendi.

 Elveda koca gemi.
Can gider davet kalır. Tek tanığı dahi bulunmayan dava arşivlerde tozlanacak, çelik dolaplardan çıkarılması üç beş kuruşluk iltifata bağlı sararacak, yer almayacak, burnundan soluyan doğanın hırsı hiçbir şekilde, hiçbir yerde. Soru ve cevaplar sakat yüzyılın son yangınıyla küllenecek. O nazik sırdaki taşınamaz yüktür göğü kuşatan bulutlar. Siz daima yılın adamları olarak geçeceksiniz almanağa. Ve Karadeniz’in ortasında batan mavi dünya için için kararır. Hayatta kalmayı becerememek bitip tükenmeyen toplumsal kriz yüzünden ve her şey para, akçe, ilk yanlışı bu değil doğrudan denize hükmedişin, nice devran hüküm sürer. Ama akan paranın kiri Karadeniz’i daha da pisler.

Hayatı mucizeleri geçmişin şiirselliğinde gizlidir. Alaca karanlıkta mürettebatın çanı, çanın eskiyen sesi bile kayıp. Kalesi duymuyor derinden çağıran evrenselliği, iki misli tempo gerek Karadeniz’in soyduğu şehre. Unutulmamış kıvılcımlar bir bir çözülürse de suya, çan sesi duyulmaz çünkü alt yazılıdır. Çınlamaz şaşkına dönmüş sirenler, nereye ne için sirdiğini bilmeden inler. İnancı çözülen makineler tek celsede hayatla bağlarını koparır. Hayal gücü artık serbesttir. Deniz karaya son kez çullansa da akılda tek çözüm yolu, mirasları korumak gerekir. Başka yerde yok bu denli yorumsuzluğa hapsolmuş kitap, bulamazsınız. Hapsoluş standardı kırmızıya bağlanmıştır. Gün doğmadan neler doğar denir hala ve güneş Karadeniz’in üstüne açarken gözünü yüzü al mor utandıkça utanır. Haleler halka halka boyunduruğa dizilmiştir. Ayrılsak da beraberiz yalanlarıyla yatılır. Uzak ara zirveyi öper dolu taneleri. Şehvet yağmur olur çinko çatılara dökülür. O son gecede mahrem bir dehşet vardır. Kara derili sert bir fırtına alenen iç çamaşırlarını sıyırır. Yoksul ve yeni yetme durur vaatlerle yüzen koca gemi. Dünyayı anahtar deliğinden seyreder, deposuna umursamaz görünse de bir delik açılmış ve işi şansa bırakmayacak oranda ölüm doldurmuştur.

İşi şansa bırakmaycak oranda ölüm dolmuştur. Hayatın anlamını yakalamak üzere gerçekleştirilecek manevralara geç kalınmıştır. Medet umulan parıltının içi boş ama dışı fiyakalıdır. O fiyaka filikalara binmekte direnir çünkü asıl görevi buı değildir. Bir takım karakterlere tutkuyla rehberlik edecektir o ve rüyalar evrenine çöküş onun ipinden süzülür.

Elveda koca gemi.
Çizmesi altında inlediğini hiç kimseye duyuramayacaksın. Korku dolu gözlerle izlenen fırtınada bağışlanmak isteyen yelkenli gemiler zekice boyanmış tablodan fışkırıyor. Tabloyu topluma, toplumu tabloya sunan müzayedeci de kayıp. Açık artırmanın hangi rakamlara vardığı artık kimseyi ilgilendirmiyor anlaşılan. Danışıklı dövüş bir satış zaten, en başında gerçekleşmiş ve el sıkılmış. Kaymış gitmiş dalga geçerken dalgalar, ayan beyan ve apansız.Karadeniz’in ortalarında bir yerde hata yaptım. Şansızlığı gizli bir kurtuluş formülü arıyor. Şık, rahat bir dünya yolculuğuna çıkılmışsa da sırtlarına binen hayat terkediyor izleri şarkılarla çıkan yolculuğu. Dinmeksizin yağıyor gözden ıraklara külçe külçe merak, sellere kapılıyor portreler ve binlerce metre derinlikte çıkışı bulamayan öykücükler. Sessizliğe kafa tutan bir hayatları var şimdi. Topluca çekinmişler kapkara mesafedeki uzaklığa. Vakur bakıyorlar delirip giden zamana. Tufana isimleri kazınmış ilk bakışta olağanüstü heyecan veren üslupla. Hüzün çoktan unutulmuş, gurur kara dalgalara emanet. Ancak tüm bunların arkasında yüzyıllardır değişmeyen, değiştirilemeyen ürkmüşlük ve sessizlik var. Oysa Karadeniz yine vahşi, hepten kara, daha fazla gülümseme güzergahları değiştiriyor. Doğayla mücadeleye kol kanat germekten aciz tarih kara çizmeler altında eziliyor.

Elveda koca gemi.
Arşivlerin açılması hayli yankı uyandırdı. Sonunda ortaya çıkan ilişkiler belgesel tadında hayali yaşatmanın zorluklarını gösterdi. Bir başka bakış açısıydı hayatın gerilimini duygulandıran. Çok yönlü bir arayış, çok katmanlı yabancılaşmaya yolculukmuş anlaşılan. Kılavuzu duygu olan hiçbir kavram sorgulanmasına ihtiyaç duyulmayan sürgünü çağrıştıran bir yolculuk. Kalp kırıklığının insanlara sıradan şarkılar söylettiği tarihe paralel bir direniş. Bu günün kuşağının limanlardaki küçük meyhaneler de hapis kalıp rüzgarın ritmiyle rengini değiştiren denizi alaycı gözlerle seyretmesi gibi. Herkes anılar haritasında kendine bir yer seçer batakhanelerin kıyısından, kenar mahallelerden yaşamın şarkısının söylendiği arzu dünyasına yollanır. O seçilen yere yalnız başına acı çekilen zihinsel yolculuğun kendine özgü gemisiyle varılır. O gemi uçamaz ve kara denizi de es geçemez. Saflığını ve coşkusunu asla yitirmeyenler yaşar o serüveni. Işıklar berraklaşır, düşünceler dile gelir ve davaları görülürken gerçek üstü komedi tadında toplumsal bir belge çıkar ortaya.O belgede karnaval yaratan  ne isimler vardır. İsim isim bu günün tipik hikayesini resmederler salona. Kaygıdan arınmışçasına keskin virajlardan savrulurlar. İnsanı allak bullak eden bir sürecin geleceğe aktarılan ruhunu taşırlar yol boyu. O andan itibaren imkansız olmaktan çıkarmaya and içmişlerdir çünkü. Odaklandıkları yaşam tarzı ters yüz olmadan evvel, çok evvel kucaklamışlardır eşek şakası yapan sürprizci dalgaları. Karadeniz onlarla dans etti. Zaman tarlasından avuç avuç söktüğü filizlere sudan mezar oldu.

GÜN AŞIRI YENİ BİR KENT
HER GÜN BİR BAŞKA UYKULU LİMAN
KENDİNE ÖZGÜ
BENİMSENMİŞLER REDDETTİĞİMDİ ZORLA
ABARTILI BAKIŞLARDA YEŞERİNCE KÜSLÜK
UNUTULMAZ BİR DÜNYA MİRASI
ÜSTELİK BÜYÜLÜ
MİSAFİRPERVERLİĞİMİN EN ŞIK SEMTLERDE
KEYİFLİ BİR AKŞAM SOFRASI
KADEHLERİN BUĞUSUNDA GÜZELLİK SARHOŞLUĞU
MEZUNİYET MÖNÜSÜ ÖZENİYLE BANA EN YAKIN
YELPAZELENDİKÇE KARA SICSK SENİ YAKSIN
BU BAHARI BU KENT ZOR ÇIKARIR
GÜN AŞIRINCA KENTİ, ESKİDİK ...

Böyle geldi böyle gider, muazzam bir anektottur kaynakçada toplanan. Alışılmışın sınırını zorlayan geniş kapsamlı, karizmatik bir öfkedir elde kalan.sloganlarla ayakta kalmaya çalışılan yegane yoldur sorumluluk. Küreler çatlar ve gözüne batar su kürenin. Seçkinleri kutlayan bir demir yumruktur Karadeniz. Çoğunluğun konuştuğu dili konuşmaz, haklıdır, kışkırtıcı düşleri bedelini merak etmeden ıslatmakta. Öğrenilmesi gereken şeyi maharetle öğretir çünkü onun adı Karadeniz’dir. İyi öğretir.

Elveda koca gemi.
Gülerim geçerim birlikte katlandığımız yavşamalara. Önce direği sonra kendi gözüken bütünü dopingli dedikodulara. Gülsün bize cildi balık parlaklığında yüzmekten aşınmış sarı kız. Sapsarı belirsiz tüylerinde çelikten direnç. Aşmaya az kaldı kara yağız dalgaları. Maksadına ulaşmamış sürüklenmelerin keşfine az kaldı. Kırık bir anı üzerine oluşan lirik bir öyküyü içiyorsun yavaş yavaş. Her türlü dürtüden yoksun bir yok oluşu taşıyorsun kulaçlarında. Güvenlikten uzak, uzak bir limandır aradığın. Peşinde yasadışı bir göç ve gönlünü o yalayacak kaba dalgalı Karadeniz, gelişi güzel bir aşk ilişkisi, ağzına kadar dolu yaşayamadan aşk da biter ilişki de. Belleğini zayıflatan yalnızlıktır, vücuduna yönelmen de. Tüm tehlikeleri bertaraf edip en uç noktalara taşıyacağın hayat, göğüs gerdiğin bunca deneyime değer mi diyeceksin özetle ve ikna gücün yüksekse bu en özeline yolculuklarda eşlik edilmesine izin vereceksin. İzole edilmiş ucuzluğa sen de güleceksin, tek başına, anlayacaksın ki yapayalnızsın. Erkek gibi saçlarını kestirmiş sarı kız  ciddi bir sınava dönüşen sulu yakınlaşmalara, cıvımaya hatırı sayılır inatla karşı koyuyor. Önünde açılan kara delikten girip yep yeni bir dünyanın yorgun kollarına kendini bırakıyor. Gülüyorsun seyir zevki almışçasına. Oysa gülüp geçtiğin o yansıma gelecek hayallerin. Alaycı, moral bozucu kendi kendine gülüyorsun. Yolculuğun bedeli tüm organlarından vazgeçmektir aslında.

Elveda koca gemi.
Koskoca dünya küçücük bir gemiye binmiş sanki. Şaşarsın öyle büyük diyet ödüyor ki, milyonlarca insan evlerinde huzursuz, itirafların sorgulandığı gece gerçek, hayale bağlanmış, hayaller geçmişe. Çarkçıbaşı, çoluk çocuk değme ahali güverte de. Güvercinler uçuruyorlar bu can alıcı düşlere. Koparıyorlar tarihi yaprak yaprak apayrı kuşaklar. Suç ortakları aacı veren melek. Bu güzellik kalbime vuruyor.olacak iş mi diyenler yanılınca sahne şıp diye kesiliyor. En duyarlı tanıtımlar uğultulu şikayetlerden utanıp belleklere nakşediyor aç gözlülüğü. Tek perdelik oyunun kahramanları Karadeniz’in orta yerinde uyuyan sarı kızla dudak dudağa. Tutunmaya çalışıyorlar farkına varışın kampında. Yüzyüze savunulamamış, inançlar sarsılmış ve kontrolünü yitirmiş. Ölüm döşeği dikenli tellerle sarmalanmış, yüzyüze olmaktan kaçınılan Karadeniz, tepeden tırnağa sakatlık, meslek gereği iddialar, başvurular af edilecek gibi değil. Anıların gölgesinde bir araya getirilmiş, uyarı niteliği gözden kaçırılarak o kayıp mürettebat benliğin yeniden keşfidir, insanlığın doğaya hükmen yenilgisi. Kısacık süren tatlı bir rüyadan artırılanlardır gerçek ve gerçek örselendikçe cam fanus çatlar. Özsaygı yitirilir çünkü içine kara su sızmıştır abartının, ötmüyor zili. Karadeniz’in ötesine, rüyanın gerçekleşeceği saçma fanteziler diyarına taşınır ilham. Cüzi gelirle yaşamaya çalışır.

Yoğun yağmur, kara dalgalar ve azgın hava şartları yolculuk etmek zorunda başka bir gemi yakalar.

KARADENİZ SESSİZ SAKİN GÜLÜMSER.
ELVEDA KOCA GEMİ
KARADENİZDE GEMİLERİM BATTI ...

Hiç yorum yok: