karadenizde gemilerim battı
Elveda koca gemi.
Karadeniz ortasında sır oldu,
sahipsiz mürettebat, mavi gemiyle. Limandan hareketinde gökyüzünde siyah bir
nokta belirmişti. Kötü hava koşulları işte o kara noktadan, o kara delikten
boşandı. Dikkat yağmur geliyor, orta ve batı kesimlerden yağışlı hava dalgası.
Karadeniz hırçın dalgalı. Marmara’nın doğusu ve doğu Karadeniz’in batısında en
etkili biçimde hissedilecek. Gözüme battın canan, gözüme. Bir bahar günü usulca
savmıştım, merihten dalgaları, kargaları, gakları. Baykuş nedense limandaki
bayrak direğine tünemişti. Radyo da hava raporundan sonra ‘Telgrafın
direklerine kuşlar mı konar. ‘ geleneksel bir yorumdu ama ritmik zenginliklerle
süslenmişti. Arkada geniş bir söyleyici kadrosunun varlığı hissediliyordu.
Sanki evrensel değerleri bünyesine hapsetmişti solistin sesinin yanısıra.
Boğaziçi Üniversitesi Rasathanesi’ nde, titreşimler hızlanmış görünüyordu.
Karadeniz fırtınalar koparan aykırı bir karaktere büründü . kendi kendine
söyleşen sırlarını açığa çıkarmayan rakipsiz bir ustaydı. Yakın çekim
standardının üstüne çıkmış evrende bir tek ben varım serzenişiyle.
Elveda koca gemi.
Arama çağrıları düştü bir bomba
gibi amatör radyo telsizlerine. Altın lale, altın lale diye ikazlar zamanı
şaşırttı. Tuzlu su gölünde can kaybı yaşandı. İp ucu yok. Şüpheler baş köşeye
boş koltuğa oturdu. Ceylan derisi sehpadaki çamurlu anılar bardağı devrildi.
Zarifliğiyle göz dolduran altın gemi, estetiği gömdü kapkara suların benzersiz
şifasına. Hatta gelecekle kucaklaştı, geçmişiyle uzlaştı umutsuz efsane. Sınır
dışı edilmişti kaçak hayattan. Karadeniz’in ortasında soyundu mürettebat anadan
üryan dehlize. Ayakçı takımı hayallerini
arkadaşlık süreci yeni başlamışken iri istavritlere ve civil hamsilere
yüklemişti. Olup biten pek çok şey, gizlice gömülmek uğruna yok sayılmıştı. Her
şey çığırından çıkmış, öc almak adına manzarası çürük görüntülerin izi
kazınmıştı kararan sulara. Meraklı gözlerin asla anlatamayacağı hortumlar dört
beş saniye gecikse ekranda kararmayacaktı. Kayıp duygusu paylaşan yürekler
kimiz ve kime aitiz, burası neresi sorularını esrarlı dalgalara sordular. Aşk,
suç, özgürlük ve korku bedenleri deşerken, hiç evlenmemiş olanlar haşin
kızlarla yüzyüze geldiler. Tuzlu öpücükler içlerini boşalttı bir daha
dolamamacasına. Aşkı sürdürme çabasıyla sonu gelmeyecek yürüyüşe ceset ceset
atıldılar. Arama çalışmaları gerçekle tanıştı. Tam düzeldi denirken hava,
gözlemci bulutlar şiddetle çarpıştı, parlak kağıttan yapılmış gemiler, takalar
cırt diye ortadan yırtıldı. Derme çatma limanlara zor attılar tümden değişecek
hayatlarını. İntihar mektupları ceplerinde can kaybı yaşanmadı.
Elveda koca gemi.
Gizli dosyalar açıldı birer
birer. Tek sezon sürecek ömürler peş peşe sürüldü mahkemeye. Sürüm sürüm
süründü hızlı ve materyalist tipler. Sarsıldı herşey, kaşındı. Şehvetli bir
rüzgar ziyaret etti kabusları. Tuhaf bir kaza ayrıntısına işaret koydu
hayalperestler. Yıldız kutupta bir nemli fotoğrafı ışıttı. Biz o battı denilen
değiliz dedi kötü espri bulma uyanıkları. Hemen gelin sahibi olun bu
değiştirilmiş fırsatın, kaybolan insanlar öyküsünün. Ama o cafcaflı dergilerde
çıkan yazılara kimse aldırmadı. Mazlum soğadan yansıyan sicili bozuk bir kapkaç
girişimiydi. Hava sıcaklığı azaldığında o sıcak akışın kuryeliğini yapanlar
akıllarını kaçırdı. Gümüş tel ve seramik taşıyan akşamlar, yaşama pamuk
ipliğine bağlı oyuncuları süslediler ve bol bol içirdiler. Nasılsa yolları
acımasızca o kayıplarla kesişecekti. Gelin kızların beline bağladıkları kırmızı
ibrişim kuşaklar, kucağında bulacağı gelmiş geçmiş en güzel şey olan sırıtkan
sinyalla dağılacaktı. Hediye paketi gibi ağdalı sosa bulanmış grift adalar, her
şeyin uzağında yetim adacığa kaosu sunacaktı. Uzun sorgu gecelerinde derin
kayıtsızlığa sürüklenmek nasılsa, kendi evine kendini kapamak da aynı
ihtimaldi. Terkedildikçe yıkıcı ruh halleri gizli dosyalardan korkutucu
sonuçlar da dökülecekti Karadeniz’e. Kestirme gittiğinde inat, türünün ilk
örneği karanlığa gömüldü.
Kendi kendilerine
demirlenmişliği sınayan gemilerdekiler altın tozuna yatırdılar bedenlerini,
büyülü bir zenginlik okşuyordu nefeslerini. Vapur sesleri, düdükleri ve martı
çığlıkları yankılanıyordu kulaklarında. Zaafları arzuyu, özlemleri korkuları
biriktirmişti hafızalarına. Etten ve kemiktendiler. Hangi karmaşanın içine
düşerse düşsünler,her karmaşa renkli bir hayattı. Sahibini arayan etten,
kemikten, kırılgan narin bir vücut, o vücutla gözgöze, dudak dudağa geldiler.
Saplantılı düşüncelerini vadesi bitmiş sayıp, saflıkla öpüştüler. Ölüm kalım
savaşının parlak dünyasına hayranlıkla, su altına çekildiler. Krema gibi bir
geceydi, çılgınca aşık olunabilecek bir gece. Pek çekici olmayan gizli kapışma
uzun sürmemişti. Talihsizlik kulvarında fiziksel temasın en olası anı bomboştu.
Tedirginlik baş gösterdi, kur yapamadılar açgözlü manevraları geçiştirip
kralla. Gönülsüz katılımcılar ve gemidekilerin yakınları susturucu takmıştı
gözyaşlarına. Kırk elmaslık bir ganimetin peşine takılmışlardı sanki. Neşter vurulan
cazibe hafif alkollüydü. Ceza verme zamanı dev ve vahşi dalgalarla silinmişti,
karşılıksız aşklar yaşayan kasaba da sarsılmıştı. Nefis tavsiyelerle hiç
kimseye açamayacağı tutkunun batağındaki kasaba. Aşk için değil birbirlerini
uzaklaştırmak için tapmışlardı bu tutkuya. Sanki tamamen yalnızlık, yalnız
kalmak üstüne kurulmuştu Karadeniz’e açılan sokaklar. Ya o şehir sevginin
gücünü hiçe saymıştı.
Elveda koca gemi.
Her telden her renkten arandı
ve frekanslar ağladı sarsılarak. Kabusa dönen bu kurtarmaca oyunu ile
oyalanıldı. Hafızayı kaybediş önlenemez bir dalga kopardı.uyarı son deminde
uyandı. Kurtulmayı başardılar mı acaba? Yeni yetme bir çok genç yetişkinliğin
ilk dönemine kadar bu rüyanın ve istemin peşini bırakmadılar, bırakmazlar da.
Aşağılanmanın kol gezdiği iç karartan sularda iyi mizaçlı tatminsizlikler
yaşanır ve sadece kimsesizler barınır sınırdaki barınakta. Uluslararası
yolculuğa yetiştirmek için rastlantıları sevdiklerine kaybedenlerin anısına o
hüzünlü gece bir daha yaşanmamalıdır. Kaçınılmaz akibet geleceğe benzersiz
zirveler ekleyecektir. Yeni kimliklerle hayaller paylaşmak bilgece ama zordu.
Olayın ardındaki sırlar yabana
atıldı. Öğrenilecekler, yaban binlerce kişinin hayatına bedeldi oysa. Bedeli
fazlasıyla ödendi bu gecenin. Üstünden akşamlar, akşamlar geçti, tuhaflıklar
önlenemedi. Hiçbir şey eskisi gibi olmadı ama yumuşaklığı keşfediş gecikti de
gecikti. Kendini sevdiren geçmişi arama duygusuydu. İlerleyeceğine sıcak bir
yaz günü kayboluş gecesini anıp, hiçbirini bilmezlere sunma tercihi. Kim bu
sahte kurmacayı yaratan kişi, ilgilisi, kurcalayıcısı, belirleyicisi kim.
Sırları dramatik biçimde asistanlık yaparcasına kontrolden çıkaran. İlham
vereni de belli olsa ufak tefek işlerden bu günün ve yarının sırlarını sırım
gibi dokuyanlar, kimse inanmaz geminin batırılışına.
Dünyanın en vahşi denizinde
karanlık zindanlara müebbetler atandı.
Havaya gerçek öykülerin buharı savruldu. Her lodosta o buhar burun sızlatır.
Itır ıtır kokar acılar. Gözünü açmayı beceremez geriye kalanlar. Dağıtmasın
sakın soğuk rüzgarlar gönüllerdeki yalancı sıcak eğlenceyi. Çıkış yolu
arayışları hiçbir zaman bu teklifteki gibi dünyanın kaderiyle oynamadı. Düşler
en inanılmaz arzuların nasıl tatmin edileceğini gösterdi. Genç yaştakilerin
hikayesi bitti. Doğum günü partisi denizi ilk kez görmek uğruna ardında hoş bir
duygu bırakarak yarım kaldı. İşlemedikleri suça ortak edildi sayısız mumlar.
Yardıma koşacak kimsenin olmadığını hissederek, çaresizlikle bu berbat güne
karşı koyma güçleri tükendi.
Elveda koca gemi.
Can gider davet kalır. Tek
tanığı dahi bulunmayan dava arşivlerde tozlanacak, çelik dolaplardan
çıkarılması üç beş kuruşluk iltifata bağlı sararacak, yer almayacak, burnundan
soluyan doğanın hırsı hiçbir şekilde, hiçbir yerde. Soru ve cevaplar sakat yüzyılın
son yangınıyla küllenecek. O nazik sırdaki taşınamaz yüktür göğü kuşatan
bulutlar. Siz daima yılın adamları olarak geçeceksiniz almanağa. Ve
Karadeniz’in ortasında batan mavi dünya için için kararır. Hayatta kalmayı
becerememek bitip tükenmeyen toplumsal kriz yüzünden ve her şey para, akçe, ilk
yanlışı bu değil doğrudan denize hükmedişin, nice devran hüküm sürer. Ama akan
paranın kiri Karadeniz’i daha da pisler.
Hayatı mucizeleri geçmişin
şiirselliğinde gizlidir. Alaca karanlıkta mürettebatın çanı, çanın eskiyen sesi
bile kayıp. Kalesi duymuyor derinden çağıran evrenselliği, iki misli tempo
gerek Karadeniz’in soyduğu şehre. Unutulmamış kıvılcımlar bir bir çözülürse de
suya, çan sesi duyulmaz çünkü alt yazılıdır. Çınlamaz şaşkına dönmüş sirenler,
nereye ne için sirdiğini bilmeden inler. İnancı çözülen makineler tek celsede
hayatla bağlarını koparır. Hayal gücü artık serbesttir. Deniz karaya son kez
çullansa da akılda tek çözüm yolu, mirasları korumak gerekir. Başka yerde yok
bu denli yorumsuzluğa hapsolmuş kitap, bulamazsınız. Hapsoluş standardı
kırmızıya bağlanmıştır. Gün doğmadan neler doğar denir hala ve güneş
Karadeniz’in üstüne açarken gözünü yüzü al mor utandıkça utanır. Haleler halka
halka boyunduruğa dizilmiştir. Ayrılsak da beraberiz yalanlarıyla yatılır. Uzak
ara zirveyi öper dolu taneleri. Şehvet yağmur olur çinko çatılara dökülür. O
son gecede mahrem bir dehşet vardır. Kara derili sert bir fırtına alenen iç
çamaşırlarını sıyırır. Yoksul ve yeni yetme durur vaatlerle yüzen koca gemi.
Dünyayı anahtar deliğinden seyreder, deposuna umursamaz görünse de bir delik
açılmış ve işi şansa bırakmayacak oranda ölüm doldurmuştur.
İşi şansa bırakmaycak oranda
ölüm dolmuştur. Hayatın anlamını yakalamak üzere gerçekleştirilecek manevralara
geç kalınmıştır. Medet umulan parıltının içi boş ama dışı fiyakalıdır. O fiyaka
filikalara binmekte direnir çünkü asıl görevi buı değildir. Bir takım
karakterlere tutkuyla rehberlik edecektir o ve rüyalar evrenine çöküş onun
ipinden süzülür.
Elveda koca gemi.
Çizmesi altında inlediğini hiç
kimseye duyuramayacaksın. Korku dolu gözlerle izlenen fırtınada bağışlanmak
isteyen yelkenli gemiler zekice boyanmış tablodan fışkırıyor. Tabloyu topluma,
toplumu tabloya sunan müzayedeci de kayıp. Açık artırmanın hangi rakamlara
vardığı artık kimseyi ilgilendirmiyor anlaşılan. Danışıklı dövüş bir satış
zaten, en başında gerçekleşmiş ve el sıkılmış. Kaymış gitmiş dalga geçerken
dalgalar, ayan beyan ve apansız.Karadeniz’in ortalarında bir yerde hata yaptım.
Şansızlığı gizli bir kurtuluş formülü arıyor. Şık, rahat bir dünya yolculuğuna
çıkılmışsa da sırtlarına binen hayat terkediyor izleri şarkılarla çıkan
yolculuğu. Dinmeksizin yağıyor gözden ıraklara külçe külçe merak, sellere
kapılıyor portreler ve binlerce metre derinlikte çıkışı bulamayan öykücükler.
Sessizliğe kafa tutan bir hayatları var şimdi. Topluca çekinmişler kapkara
mesafedeki uzaklığa. Vakur bakıyorlar delirip giden zamana. Tufana isimleri
kazınmış ilk bakışta olağanüstü heyecan veren üslupla. Hüzün çoktan unutulmuş,
gurur kara dalgalara emanet. Ancak tüm bunların arkasında yüzyıllardır
değişmeyen, değiştirilemeyen ürkmüşlük ve sessizlik var. Oysa Karadeniz yine
vahşi, hepten kara, daha fazla gülümseme güzergahları değiştiriyor. Doğayla
mücadeleye kol kanat germekten aciz tarih kara çizmeler altında eziliyor.
Elveda koca gemi.
Arşivlerin açılması hayli yankı
uyandırdı. Sonunda ortaya çıkan ilişkiler belgesel tadında hayali yaşatmanın
zorluklarını gösterdi. Bir başka bakış açısıydı hayatın gerilimini
duygulandıran. Çok yönlü bir arayış, çok katmanlı yabancılaşmaya yolculukmuş
anlaşılan. Kılavuzu duygu olan hiçbir kavram sorgulanmasına ihtiyaç duyulmayan
sürgünü çağrıştıran bir yolculuk. Kalp kırıklığının insanlara sıradan şarkılar
söylettiği tarihe paralel bir direniş. Bu günün kuşağının limanlardaki küçük
meyhaneler de hapis kalıp rüzgarın ritmiyle rengini değiştiren denizi alaycı
gözlerle seyretmesi gibi. Herkes anılar haritasında kendine bir yer seçer
batakhanelerin kıyısından, kenar mahallelerden yaşamın şarkısının söylendiği arzu
dünyasına yollanır. O seçilen yere yalnız başına acı çekilen zihinsel
yolculuğun kendine özgü gemisiyle varılır. O gemi uçamaz ve kara denizi de es
geçemez. Saflığını ve coşkusunu asla yitirmeyenler yaşar o serüveni. Işıklar
berraklaşır, düşünceler dile gelir ve davaları görülürken gerçek üstü komedi
tadında toplumsal bir belge çıkar ortaya.O belgede karnaval yaratan ne isimler vardır. İsim isim bu günün tipik
hikayesini resmederler salona. Kaygıdan arınmışçasına keskin virajlardan
savrulurlar. İnsanı allak bullak eden bir sürecin geleceğe aktarılan ruhunu
taşırlar yol boyu. O andan itibaren imkansız olmaktan çıkarmaya and içmişlerdir
çünkü. Odaklandıkları yaşam tarzı ters yüz olmadan evvel, çok evvel
kucaklamışlardır eşek şakası yapan sürprizci dalgaları. Karadeniz onlarla dans
etti. Zaman tarlasından avuç avuç söktüğü filizlere sudan mezar oldu.
GÜN AŞIRI YENİ BİR KENT
HER GÜN BİR BAŞKA UYKULU LİMAN
KENDİNE ÖZGÜ
BENİMSENMİŞLER REDDETTİĞİMDİ
ZORLA
ABARTILI BAKIŞLARDA YEŞERİNCE
KÜSLÜK
UNUTULMAZ BİR DÜNYA MİRASI
ÜSTELİK BÜYÜLÜ
MİSAFİRPERVERLİĞİMİN EN ŞIK
SEMTLERDE
KEYİFLİ BİR AKŞAM SOFRASI
KADEHLERİN BUĞUSUNDA GÜZELLİK
SARHOŞLUĞU
MEZUNİYET MÖNÜSÜ ÖZENİYLE BANA
EN YAKIN
YELPAZELENDİKÇE KARA SICSK SENİ
YAKSIN
BU BAHARI BU KENT ZOR ÇIKARIR
GÜN AŞIRINCA KENTİ, ESKİDİK ...
Böyle geldi böyle gider,
muazzam bir anektottur kaynakçada toplanan. Alışılmışın sınırını zorlayan geniş
kapsamlı, karizmatik bir öfkedir elde kalan.sloganlarla ayakta kalmaya
çalışılan yegane yoldur sorumluluk. Küreler çatlar ve gözüne batar su kürenin.
Seçkinleri kutlayan bir demir yumruktur Karadeniz. Çoğunluğun konuştuğu dili
konuşmaz, haklıdır, kışkırtıcı düşleri bedelini merak etmeden ıslatmakta.
Öğrenilmesi gereken şeyi maharetle öğretir çünkü onun adı Karadeniz’dir. İyi
öğretir.
Elveda koca gemi.
Gülerim geçerim birlikte
katlandığımız yavşamalara. Önce direği sonra kendi gözüken bütünü dopingli
dedikodulara. Gülsün bize cildi balık parlaklığında yüzmekten aşınmış sarı kız.
Sapsarı belirsiz tüylerinde çelikten direnç. Aşmaya az kaldı kara yağız
dalgaları. Maksadına ulaşmamış sürüklenmelerin keşfine az kaldı. Kırık bir anı
üzerine oluşan lirik bir öyküyü içiyorsun yavaş yavaş. Her türlü dürtüden
yoksun bir yok oluşu taşıyorsun kulaçlarında. Güvenlikten uzak, uzak bir
limandır aradığın. Peşinde yasadışı bir göç ve gönlünü o yalayacak kaba dalgalı
Karadeniz, gelişi güzel bir aşk ilişkisi, ağzına kadar dolu yaşayamadan aşk da
biter ilişki de. Belleğini zayıflatan yalnızlıktır, vücuduna yönelmen de. Tüm
tehlikeleri bertaraf edip en uç noktalara taşıyacağın hayat, göğüs gerdiğin
bunca deneyime değer mi diyeceksin özetle ve ikna gücün yüksekse bu en özeline
yolculuklarda eşlik edilmesine izin vereceksin. İzole edilmiş ucuzluğa sen de
güleceksin, tek başına, anlayacaksın ki yapayalnızsın. Erkek gibi saçlarını
kestirmiş sarı kız ciddi bir sınava
dönüşen sulu yakınlaşmalara, cıvımaya hatırı sayılır inatla karşı koyuyor.
Önünde açılan kara delikten girip yep yeni bir dünyanın yorgun kollarına
kendini bırakıyor. Gülüyorsun seyir zevki almışçasına. Oysa gülüp geçtiğin o
yansıma gelecek hayallerin. Alaycı, moral bozucu kendi kendine gülüyorsun.
Yolculuğun bedeli tüm organlarından vazgeçmektir aslında.
Elveda koca gemi.
Koskoca dünya küçücük bir
gemiye binmiş sanki. Şaşarsın öyle büyük diyet ödüyor ki, milyonlarca insan
evlerinde huzursuz, itirafların sorgulandığı gece gerçek, hayale bağlanmış,
hayaller geçmişe. Çarkçıbaşı, çoluk çocuk değme ahali güverte de. Güvercinler
uçuruyorlar bu can alıcı düşlere. Koparıyorlar tarihi yaprak yaprak apayrı
kuşaklar. Suç ortakları aacı veren melek. Bu güzellik kalbime vuruyor.olacak iş
mi diyenler yanılınca sahne şıp diye kesiliyor. En duyarlı tanıtımlar uğultulu
şikayetlerden utanıp belleklere nakşediyor aç gözlülüğü. Tek perdelik oyunun
kahramanları Karadeniz’in orta yerinde uyuyan sarı kızla dudak dudağa.
Tutunmaya çalışıyorlar farkına varışın kampında. Yüzyüze savunulamamış,
inançlar sarsılmış ve kontrolünü yitirmiş. Ölüm döşeği dikenli tellerle
sarmalanmış, yüzyüze olmaktan kaçınılan Karadeniz, tepeden tırnağa sakatlık,
meslek gereği iddialar, başvurular af edilecek gibi değil. Anıların gölgesinde
bir araya getirilmiş, uyarı niteliği gözden kaçırılarak o kayıp mürettebat
benliğin yeniden keşfidir, insanlığın doğaya hükmen yenilgisi. Kısacık süren
tatlı bir rüyadan artırılanlardır gerçek ve gerçek örselendikçe cam fanus
çatlar. Özsaygı yitirilir çünkü içine kara su sızmıştır abartının, ötmüyor
zili. Karadeniz’in ötesine, rüyanın gerçekleşeceği saçma fanteziler diyarına
taşınır ilham. Cüzi gelirle yaşamaya çalışır.
Yoğun yağmur, kara dalgalar ve
azgın hava şartları yolculuk etmek zorunda başka bir gemi yakalar.
KARADENİZ SESSİZ SAKİN
GÜLÜMSER.
ELVEDA KOCA GEMİ
KARADENİZDE GEMİLERİM BATTI ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder