2 Mart 2014 Pazar

GÖZLERİM MÜEBBETE MÜPTELA 2

Heves


Naftalin serpelenmiş hırslarımlayım
Nice vefatlarla vicdanım tersyüz
Dünyayı keşfederken ucuz asit yağmurları içtim
Karla kaplı ovada zehirlenmiştim
O nasıl, uzun, eski bir hayat sevgiyle anılan
Sıcak birkaç söz havaya süzülmüş
Hazineler peşinde bir donanma eriyim ben
Suları çekilmiş denizin mercan adasında
Paha biçilmez uyanışlar bahara isyanda
Kaleler fethedildi niyetsiz, ihtişamla ama
Erişilmez güzellikler hoyrat manevralı
Geçmişi yok olmuş düşötesi diyarın
Hayranlığım cömertliğine saf bir heyecanla
Çöpünden aşk çıkmış çığlık çığlığa
Bir düğmeye bastın ki güpegündüz
Kalbimin tüm ışıkları yanmış sayende
Serin bir yerde barındırıyorum kaktüs çiçeğini
Güz sarmalamış heveslerimleyim.

Kış günleri


Kelimelerle öksürdüm bir kış günü
Ateş içinde çocukluğumun şehrini buza
Uykuda delibozuğum.
Birbirine düşman edilmeyen sokakları
Kış sonu türkülerine
Sonu olmayan satırları
Söz verdim okumadan önsöze
Yani suyu bulandı gönlümün.
Kasımpaşalıyı görünce kabadayılığı bıraktım
Topyekün sesler kopuyor gevezece
Boş basamaklara seriyorum zalim geceyi
Feci öksürükleri kelimelere hapsediyorum
Bir kış günü tanıdım yolları, düşmanımdı …
Kelimeler öksüzdü ateş üzgün
Çocukluğum uyuyor koynumda
Uykularım delibozuk.


GÖZÜ MERDİVENLERDE


Boğaziçi’nde limon ağaçları
Eşya benzeri bedenler
Doğal afet
Menfaat sahibi ölmüş
Kasten affet
Nam ve hesabıma enkaz
Aşkın kapsamı bağımsız
İki metrekare bedeli ödeyemeyince
Her halükarda
Deniz yosunu gözler yarı açık
Boğaziçi’de iğde ağaçları
Eşi benzeri olmayan
Doğal lezzet
Damağıma bir sürdün
Bedenim o an öldü.


Ölümü hissetmek


Uzun yoğun bir derinlik koynumda
Unuttuklarımı yaşıyorum.
Delicesine sayfalarda şifrelerle
Etrafım kehribar kale kalıntıları
Küçük hatalarla çıldırmış gümüşi surlar
Aceleye geldi yaz gecelemeleri, çok yazık
Beklemeyi bilsem derviş misali ne çare
Utanırcasına solan safhalarda yapayalnızım
Affediyorum seni hepten evet, affediyorum.
Unutmak ah unutmak en güzel yalan
Hayallerim akla aykırı iksir
Sıra dışı yolculukta masumca içiyorum
İçiyorum içiyorum hepten seni, evet sen
Kısa yavan bir sarhoşluk koynumda
Unuttukça hatırlıyorum.


Maket şehir


Güzel gösteriydi
İzledim boyu benim kadar eşimi
Düzinelerce ölüm nefret üstüne planlanmış
Denerim dedim dönemedim.
Özel bir hareketti.
Henüz hazır değilken uzaklaştım
Seni çok istiyorum ama böyle olmaz
Kendimi verdim sana beynamaz
Severim sandım sevemedim
Ne şehirdi ama gösterişsiz
Gezdim, dolaştım, çözemedim şifreyi
Bitirdim işimi bırak ellerimi bırak
Bırak gösterme güzelliğini
Beni kızdırmıyorsun, kızamıyorum sana
Ellerinde oyuncak olmak istemiyorum
Maket şehir bekler alacalı fonda.
Gözlerin güzeldi …

Dilsiz


Bir yersiz yurtsuzu dinlemesen de olur
Kimim ki ben, salim öğütkarbaşı
Aslında sevinmeli miyim evet, öyleyim de
Ama yok mu hilekar kuşku taşı
Ta derinden, en gizliden ustaca vuruyor.
Soluklan yeniden sıkıntılara en uzak
Bunca didinişin sonu öldüresi mutluluk
Mutlan, umutlan, güllerle dinlen
Şimdi dindi geçmiş gitmiş anılar sağnağı
Deliksiz uykular çekilesi zamandır
Çok sürmez, beni üzen hastalık geçer
Günün birinde görüyorsun ya dersen
Görmek isterim elbet gözlen, ellen, dinlen
Bu yersiz yurtsuz yemini bozacak zorlan
Eşiğinde döndüğüm kapılarda ateş
Tuhaf avuntular sunacağım ellerine
Dizlerimde allak bullak olmuş güller
Yeryüzünde en masum şey neyse şeytanca
Başka şey yazamıyorum bugün, dilsizim.


Gözyaşlarım memleket


Bu nasıl hikaye ki suları karartır
Gözyaşların aşk kapanı
Çiçeği burnunda kuraldışılıklar istila eder hayatımı
Dünyanın en güneşli ucunda memleket manzarası
Cama şirin görünen yağmur damlacıkları arasından
Sonrası dayanılmaz sarışın gizemi
Her sene bugün ödünç yaşanır
Bu nasıl şiir ki duvarları döver
Yıllardır aklımdayken güler yüzlü uyanışla
Loş ışıkta çığrından çıkan fısıltılar eşliğinde
Hiç yadırgamadım eksik okunmuş kitabı
Çok yakın arkadaş sıcaklığıdır gecemi ısıtan
Kanımı kaynatan o mütevazi gösteriştir
Çalkantılı hayat izleri dökülüyor gözlerinden
İlginç mi ilginç sokaklarda kendimleyim
Ben sen oldum sen hala kararsızken
Zararı yok, böyle yaşamayı öğrettin ya bana
Gözyaşlarımda aşk isyanı
Canı burnunda yolculuklar öper zihnimi
Dünya güzeli bu ucube memleket dar gelir bana
Bu nasıl aşktır ki göğsümü kabartır …


Özüm düşerken


Özlediğim kentlere düşer
Özlem düşlerim
Kıyılara, kordona, yalı boyuna, sahile
Çocukluğuma ulaşırım dostça
Gözlerde hüzünlü bir yolculuk resmi
Liman liman uğranılan
Göğsümde sakladığım
Gizliden açıp açıp baktığım
Sevdalarım, sevmelerim
Filamasında özel yanılgılar yazan
Özlemle düşerim kentime
Yakamda özlediğim eller
Düşlerim, düşerim ardına.


Martı


Sen hiç denize sevdalandın mı?
Kaptan köşküne sorup
Deniz fenerlerine aldanıp
Seyir defterine not ettin mi en son halini?
Heyamola ne anlama gelirse gelsin yaz
Sen hiç denizi kucakladın mı?
Göğsünden kıyı köşe itilerek
Fena bulandırdı mı içini deniz?
Her limana uğradın da o limana vardın mı?
Hani birlikte martıları izlediğiniz.

Mağara


Yetişsem gizlice yasak mağaraya
Şehirde kuşlar da ölü
Girişi motif motif örümcek ağı
Yuvasızlar alelacele ördü
Tel tel döküldü sevgiler, sevgililer
Okaliptüsler yutsa bataklıkları
Mis kokulu yağlara yatırsam gövdemi
Bezediğim korkular dağ gibi
Kanımı emenler ödüllendirilsin gülüm
Yeter ki görmesin ela gözlerin
Mağarada yetişmiş peşime yasaklarla
Gizliden bir sarılış günahsızlığında
Düşlerimde ruhumla baş başayım
Güzelce halleşiyoruz, komada zaman
Kendi kendime çözdüm ağları
Örümcek yasta, kuşlar hasta, şehir suskun.


Vardı ya şimdi senle…


Seninde gönlün vardı ya
Girip koluma çiçeksi kokunu savurmadın Beyoğlu’na
Yıl dönüyordu o gece evine sensiz
Kaç senedir yanar bu yüreğim kaç
Kırmızıları kokladım mürvetim diye
İstiklal’e sürdüm yalnızlığımı isteksiz
Yıl dönümü ışıyordu çam ağaçlarında
Önder, bir kız çocuğunun elini tutmuştu karşımda
Piyango bu ya şirin bir teselli tutkusu
En derinden çıkardım girip koluna
Ne çiçeğiydi korkuyla savrulan Beyoğlu’na
Sen dönüyordun o gece evine yarsız
Kokladım, lale şehriydi nefesin, tenin lal
Kırmızıya verdim İstiklal’i bedavaya
Vurdum kaldırımlara kadeh kadeh.
Benim de gönlüm vardı ya.

Şehirsavar


Bu şehir arabesk sever
Ben ise seni dinlemek isterim doyasıya
Beynimi açtım sessizce gürültüye
Gör diye gör ve hiçbir nedensiz
Kemirgen duygulara inat
Öylece en doğal halinle
Tarçın tadında bir şehir
Arabesk sever aynasız silüetler
Ben yüzüme nefeslenen tarçını
Beynimi örttüm sessizce geceye
Bu gece bu şehir fazla arabesk.

Hiç yorum yok: