Naftalin serpelenmiş
hırslarımlayım
Nice vefatlarla vicdanım tersyüz
Dünyayı keşfederken ucuz asit
yağmurları içtim
Karla kaplı ovada zehirlenmiştim
O nasıl, uzun, eski bir hayat
sevgiyle anılan
Sıcak birkaç söz havaya süzülmüş
Hazineler peşinde bir donanma
eriyim ben
Suları çekilmiş denizin mercan
adasında
Paha biçilmez uyanışlar bahara
isyanda
Kaleler fethedildi niyetsiz,
ihtişamla ama
Erişilmez güzellikler hoyrat
manevralı
Geçmişi yok olmuş düşötesi
diyarın
Hayranlığım cömertliğine saf bir
heyecanla
Çöpünden aşk çıkmış çığlık
çığlığa
Bir düğmeye bastın ki güpegündüz
Kalbimin tüm ışıkları yanmış
sayende
Serin bir yerde barındırıyorum kaktüs
çiçeğini
Güz sarmalamış heveslerimleyim.
Kış günleri
Kelimelerle öksürdüm bir kış günü
Ateş içinde çocukluğumun şehrini
buza
Uykuda delibozuğum.
Birbirine düşman edilmeyen
sokakları
Kış sonu türkülerine
Sonu olmayan satırları
Söz verdim okumadan önsöze
Yani suyu bulandı gönlümün.
Kasımpaşalıyı görünce
kabadayılığı bıraktım
Topyekün sesler kopuyor gevezece
Boş basamaklara seriyorum zalim
geceyi
Feci öksürükleri kelimelere
hapsediyorum
Bir kış günü tanıdım yolları,
düşmanımdı …
Kelimeler öksüzdü ateş üzgün
Çocukluğum uyuyor koynumda
Uykularım delibozuk.
GÖZÜ MERDİVENLERDE
Boğaziçi’nde limon ağaçları
Eşya benzeri bedenler
Doğal afet
Menfaat sahibi ölmüş
Kasten affet
Nam ve hesabıma enkaz
Aşkın kapsamı bağımsız
İki metrekare bedeli ödeyemeyince
Her halükarda
Deniz yosunu gözler yarı açık
Boğaziçi’de iğde ağaçları
Eşi benzeri olmayan
Doğal lezzet
Damağıma bir sürdün
Bedenim o an öldü.
Ölümü hissetmek
Uzun yoğun bir derinlik koynumda
Unuttuklarımı yaşıyorum.
Delicesine sayfalarda şifrelerle
Etrafım kehribar kale kalıntıları
Küçük hatalarla çıldırmış gümüşi
surlar
Aceleye geldi yaz gecelemeleri,
çok yazık
Beklemeyi bilsem derviş misali ne
çare
Utanırcasına solan safhalarda
yapayalnızım
Affediyorum seni hepten evet,
affediyorum.
Unutmak ah unutmak en güzel yalan
Hayallerim akla aykırı iksir
Sıra dışı yolculukta masumca
içiyorum
İçiyorum içiyorum hepten seni,
evet sen
Kısa yavan bir sarhoşluk koynumda
Unuttukça hatırlıyorum.
Maket şehir
Güzel gösteriydi
İzledim boyu benim kadar eşimi
Düzinelerce ölüm nefret üstüne
planlanmış
Denerim dedim dönemedim.
Özel bir hareketti.
Henüz hazır değilken uzaklaştım
Seni çok istiyorum ama böyle
olmaz
Kendimi verdim sana beynamaz
Severim sandım sevemedim
Ne şehirdi ama gösterişsiz
Gezdim, dolaştım, çözemedim
şifreyi
Bitirdim işimi bırak ellerimi
bırak
Bırak gösterme güzelliğini
Beni kızdırmıyorsun, kızamıyorum
sana
Ellerinde oyuncak olmak
istemiyorum
Maket şehir bekler alacalı fonda.
Gözlerin güzeldi …
Dilsiz
Bir yersiz yurtsuzu dinlemesen de
olur
Kimim ki ben, salim öğütkarbaşı
Aslında sevinmeli miyim evet,
öyleyim de
Ama yok mu hilekar kuşku taşı
Ta derinden, en gizliden ustaca
vuruyor.
Soluklan yeniden sıkıntılara en
uzak
Bunca didinişin sonu öldüresi
mutluluk
Mutlan, umutlan, güllerle dinlen
Şimdi dindi geçmiş gitmiş anılar
sağnağı
Deliksiz uykular çekilesi
zamandır
Çok sürmez, beni üzen hastalık
geçer
Günün birinde görüyorsun ya
dersen
Görmek isterim elbet gözlen,
ellen, dinlen
Bu yersiz yurtsuz yemini bozacak
zorlan
Eşiğinde döndüğüm kapılarda ateş
Tuhaf avuntular sunacağım
ellerine
Dizlerimde allak bullak olmuş
güller
Yeryüzünde en masum şey neyse
şeytanca
Başka şey yazamıyorum bugün,
dilsizim.
Gözyaşlarım memleket
Bu nasıl hikaye ki suları
karartır
Gözyaşların aşk kapanı
Çiçeği burnunda kuraldışılıklar
istila eder hayatımı
Dünyanın en güneşli ucunda
memleket manzarası
Cama şirin görünen yağmur
damlacıkları arasından
Sonrası dayanılmaz sarışın gizemi
Her sene bugün ödünç yaşanır
Bu nasıl şiir ki duvarları döver
Yıllardır aklımdayken güler yüzlü
uyanışla
Loş ışıkta çığrından çıkan
fısıltılar eşliğinde
Hiç yadırgamadım eksik okunmuş
kitabı
Çok yakın arkadaş sıcaklığıdır
gecemi ısıtan
Kanımı kaynatan o mütevazi
gösteriştir
Çalkantılı hayat izleri dökülüyor
gözlerinden
İlginç mi ilginç sokaklarda
kendimleyim
Ben sen oldum sen hala
kararsızken
Zararı yok, böyle yaşamayı
öğrettin ya bana
Gözyaşlarımda aşk isyanı
Canı burnunda yolculuklar öper
zihnimi
Dünya güzeli bu ucube memleket
dar gelir bana
Bu nasıl aşktır ki göğsümü
kabartır …
Özüm düşerken
Özlediğim kentlere düşer
Özlem düşlerim
Kıyılara, kordona, yalı boyuna,
sahile
Çocukluğuma ulaşırım dostça
Gözlerde hüzünlü bir yolculuk
resmi
Liman liman uğranılan
Göğsümde sakladığım
Gizliden açıp açıp baktığım
Sevdalarım, sevmelerim
Filamasında özel yanılgılar yazan
Özlemle düşerim kentime
Yakamda özlediğim eller
Düşlerim, düşerim ardına.
Martı
Sen hiç denize sevdalandın mı?
Kaptan köşküne sorup
Deniz fenerlerine aldanıp
Seyir defterine not ettin mi en
son halini?
Heyamola ne anlama gelirse gelsin
yaz
Sen hiç denizi kucakladın mı?
Göğsünden kıyı köşe itilerek
Fena bulandırdı mı içini deniz?
Her limana uğradın da o limana
vardın mı?
Hani birlikte martıları
izlediğiniz.
Mağara
Yetişsem gizlice yasak mağaraya
Şehirde kuşlar da ölü
Girişi motif motif örümcek ağı
Yuvasızlar alelacele ördü
Tel tel döküldü sevgiler,
sevgililer
Okaliptüsler yutsa bataklıkları
Mis kokulu yağlara yatırsam
gövdemi
Bezediğim korkular dağ gibi
Kanımı emenler ödüllendirilsin
gülüm
Yeter ki görmesin ela gözlerin
Mağarada yetişmiş peşime
yasaklarla
Gizliden bir sarılış
günahsızlığında
Düşlerimde ruhumla baş başayım
Güzelce halleşiyoruz, komada
zaman
Kendi kendime çözdüm ağları
Örümcek yasta, kuşlar hasta,
şehir suskun.
Vardı ya şimdi senle…
Seninde gönlün vardı ya
Girip koluma çiçeksi kokunu
savurmadın Beyoğlu’na
Yıl dönüyordu o gece evine sensiz
Kaç senedir yanar bu yüreğim kaç
Kırmızıları kokladım mürvetim
diye
İstiklal’e sürdüm yalnızlığımı
isteksiz
Yıl dönümü ışıyordu çam
ağaçlarında
Önder, bir kız çocuğunun elini
tutmuştu karşımda
Piyango bu ya şirin bir teselli
tutkusu
En derinden çıkardım girip koluna
Ne çiçeğiydi korkuyla savrulan
Beyoğlu’na
Sen dönüyordun o gece evine
yarsız
Kokladım, lale şehriydi nefesin,
tenin lal
Kırmızıya verdim İstiklal’i bedavaya
Vurdum kaldırımlara kadeh kadeh.
Benim de gönlüm vardı ya.
Şehirsavar
Şehirsavar
Bu şehir arabesk sever
Ben ise seni dinlemek isterim
doyasıya
Beynimi açtım sessizce gürültüye
Gör diye gör ve hiçbir nedensiz
Kemirgen duygulara inat
Öylece en doğal halinle
Tarçın tadında bir şehir
Arabesk sever aynasız silüetler
Ben yüzüme nefeslenen tarçını
Beynimi örttüm sessizce geceye
Bu gece bu şehir fazla arabesk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder