15 Mart 2014 Cumartesi

ADAYLAŞMA, ADAY VE RESTLEŞME MANEVRALARI…

ADAYLAŞMA, ADAY VE RESTLEŞME MANEVRALARI…

Siyasi gerçekliktir, tabandan başlayarak tabanın onayına sunulmamış her adaylaşma yaşanan süreçte her şeyi istisnasız, koşulsuz kabullenmeyi şartlar. Bu şartlama başta iyi ve makul görülebilir, ağır gelmeyebilir. Ancak aşama aşama demokratlıktan uzaklaşan, iş bitsin de gidelim dermansızlığına varan bir tavra sürüklenir bu tip adaylaşmalar.  Bu ben merkezli dayatmacılık sonunda demokrasi havarisi kesilmeyi çağrıştırsa da kongreci uzmanlık pek kanmaz bu ruh değişimine…

Gözleyen ve gözlemleyenler yıllardan beri kimlerin ne için ve neler uğruna hangi noktalarda uzlaşıldığını ve hangi mertebelere ulaşıldığını ortaya koysalar da adaylaşma dönemleri travmalar yaşatır en sağlam duruşlu siyasilere bile. Tabandan tavana her siyasi rol model nasibini alır bu kılcal kanamadan. Bu deliriş ve devrilişin siyasi partisi de yoktur ayrıca, hepsinde ayni minval üzere dilbazlar çıkar ve minareleri yıkarlar.

Yerelden genele var olma üzerine planlanan ve azami siyasi pay çıkarma temelinde inşa edilen her medeni cesaret göstereni cepheye süren aday olma ve adaylaşma furyasında takdiri zor olumsuzlukların yaşanmasının muhtemel olduğuna da bir bakmak gerek. Ülke sathında ide ile değil, bi dene ile biçimlendirilen beş yılda bir gelen yarışlarda tabanın sesine kulak kesilinmez ise yatay örgütlenme modelini çalanlar oyları da toyları da çalar giderler.

Sadece yapay güç, görüntü, vizyon, vitrin ve güçlendirme ile orantılı temsil etme ve temsil edebilme yeterliliği bu çalkantılı atmosferde örgütsel değerleri hiç manasına getiriyorsa, yok sayıyorsa biraz ayıp kaçar. Yalnızca ayıp kaçsa iyi, birileri mevkii ve makamları alıp kaçar, elde yine sıfır kalır. Böylece tüm adaylaşma, adaylaştırma yöntem ve yönlendirmeleri en küçük bir yenilgide dahi yeni kırgınlıkların, yıpratma ve yıpranmaların nedeni olur ve de sil baştan yenilenmenin, kadrosal değişimin önünü keser.

Zaten yıllardan beri yöntemler aynı kaldıkça adaylaştırma ve adaylaşma olgusu da üç aşağı beş yukarı aynı kalır. Aynı isimler üzerinde ila nihaiye anlaşılır gerçeği bazen işlemese de, benzer hallerde işleyen her daim taban ile gereksiz zıtlaşmalardır. Hep ikizkenar sorunlar doğdukça da herkes yenilenmeli, yenilenişe açık olmalı ve değişim başlamalı iyi niyetliliği büyüklere masal olarak kalır. Olağanı bekler iken olağanüstü prosedürü işleterek, tüzüksel yelpazede düşünce genişlemesini önceleyip tabana aykırı adaylaştırmalarla adam kayırmak akılcı, sevecen, yapıcı, inatçı ve yürekli kadroların önünü kapadığı gibi, eylemciliğini de sınırlar.  Bu durum sınır tanımaz siyasetçiliğin belki önünü açar ama maalesef bir yarıştan daha kopulur ve uzaklaşılır…

Afiyetle yiyelim derken zafiyet baş gösterince peşinden mağduriyet ve küçük kızılca kıyamet anında kopar. Aktivitelerin bin bir türlüsüyle bile dirilişi ve yenilenişi sağlamak güçleşir. Dayatılan koşullar her koşulda yitirişleri, zayileri düşürüyor ise hane hesabına beklemek ile üretmek arasında bocalatılan her kadroya da yazık olur. Taban tavan çelişkileriyle biçimlendirilmiş adaylarla, adaylaşma adaylaştırma boyutunu hiç irdelemeden yollara düşülmesini beklemek ise kolaycılık ve kalaycılık olur. Bu yarışa sürülme alaycılığı yeni sürgünler yaratsa da direnmek esastır. Ancak ortak bir reddediş ve red ediliş keskinliği yaşatılınca tabana, inisiyatif geçici olarak icazet alanlara geçer. Ama zamanla onlara da bomboş meydanlar dar gelmeye başlar. Çünkü küskünlük can yakar, yeni patrona Haliller türer ve türemişler yeni fırsatların üzerine atlarlar. Özenle ve dikkatle uygulamaya konulmuş ne varsa artık onlar için hükümsüzdür. Üreten beynin ortaya çıkması çıkarılması artık büyük bir suçtur.

Böylece her adım adaylaşma, adaylaştırma ve aday zemini desteklenmeyen, derdi içinde saklı geleceğin istenen rotada kotarılamayacağı ve açıkça katlanılamayacak günleri yakınlaştırır. Örgüt gereğini yapar salvosu da kurtarmaz bu yakın plan çekimleri. Yer çekimsiz, bir sürece dayanır idealler ve…

Hiçbir telkine, örgüt gerekliliğine, önemseme ve değerlendirmeye önem vermeden kulak asmadan belirlenmiş isimlerle vicdanının sesini dinle ve hallet demek en kolaycı yaklaşımdır ve o isimlere de yapılmış en baba haksızlıktır. Oysa onaylamak ve onamak merciindekiler kime neyin kazandırıldığını fakat nelerin kaybedileceğini iyi hesaplamaları gerekir. Düşünce iyi ve diri olabilir ama pratikte dirlik kalmayınca bin kez düşünsen de nafile ve boştur. O hengâmede de birileri boşuna çalışır ve birileri de küpleri doldurmaya çalışır.

Boşluk ve yokluk edebiyatıyla takımları kurup alternatif çekirdeğin oluşmasına engel olmak nereye güç verildiğini veya verilebileceğini de gözden kaçırmaktır. Bu öngörüsüzlük ile emektar seslere ve yüzlere yenisi lazım modasıyla kapılar kapandıkça her şey her yer ters yüz olur. Artık ne olursa olsun diyerek paçayı sıyırmak da tutmaz. Başarı veya başarısızlık çizelgesinde payı olanlar her kim olursa olsun günü geldiğinde  hesabı verme cesaretini göstermelidir.

Susmak ve suskunluk yerine hala pay üleştirmeyi seçenler, eski alışkanlıklarından geri durmayanlar, ilerisi gerisi birlikte elden giden her şeyin suçunu da üstlenmelidirler. Üretelim ve hep beraber paylaşalımdan öte hiçbir fikre hayatında yer vermeyenler, en basit şekliyle adanmışlıklar hiçe sayıldığından düzen şaşar.  Aday peşinde koşmakla ve adaylaşma adaylaştırma manevralarıyla süslenen ve özdeşleşilen tarz siyasi işçilik değil siyasi patronluğa soyunmaktır. Ve bu kabuk değiştirme sanatı daima restleşme saltanatına kayar, özünde taban tavan çelişkileri ile yön verilen adaylaşma adaylaştırma ince hesapları da işin mantığını mantarlaştırır.

Adaylaşma, adaylaştırma, aday ve restleşme manevralarını izleyen ve üzülenler ise hepten zayıf düşmemek için, tarihi sulandırmamak adına tek cümle ile umutlarını ve cesaretlerini korurlar.

Bu yazı herşeye rağmen umutlarını ve cesaretlerini kaybetmeyenlere ithaftır…

Hiç yorum yok: