Nihayet
Bir
annenin yaşı elli dokuz
Dört
çocuğunun yaşları toplamı yüzyirmialtı
Babanın
altmışdokuz
Altısı
birlikte daha kaç yıl yaşarlar
Soru
bu değil Allah bilir alna yazılı
Hazırlık
sınavları çoktan verilmiş
Şimdi
dönem sonu
Yani
final.
Nihayet…
Deneyden
elde edilen sonuç şıkkı hangisi
Sıfır
noktasal cismi hangi iki kuvvetin bileşkesi
Aşağıdakilerden
neyi bilmek yeterli
Pistonların
üzerine özdeş altı cisim konulmuşsa
Ya
ifadelerden hiçbiri doğru değildir ya hepsi
Şimdi
şekildeki yitik…
Çekim var
Çok
gizli
Metal
kapaklı kitaplarda süzme hayat
Mahkeme
sorgusu, beklenen kıyamet kopar
Göçmenler
cenneti muamelesi
Resmi
belgeler aşırı gizli
Mehtabın
üstünde kapak kayar
Satranç
tahtasında özel hayatlar canlanır.
Bermudalı
samimiyet kasetlerden kaçar
Düşkünlüğüne
kısa film bile çekilmiş gizliden
Pantolon
askısında siyam osad mit it ittirin
Çok
gizli
Hafta
sonu münasebetleri modern mod da
Raporlanmış
aşklar şantaj vesilesi ve demli
İyi
ki sohbetler karşılıklı iki tek atacak verimli
Özgün
el yazısıyla denemeler karışık durumda
Tanrının
en iyi kulları yatak odasında düşman
Enayice
paylaşımlar plastik bardaklara dolmuş
Tank
paletleri ezmiş açmazlarda çiçekler, açamaz
Madem
dizgiler şeytan üçgeninde
Metal
kapaklı kameralar çekiyor esrarı
Çok
gizli.
Sevgiyle boran
sevgi
yoluna kar yağsa da tipi boran
Üşümesin
yüreğin asla, üşümeyeceksin
Sıcacık
atsın yarınlara, sırsıcak, durmayası
Sevgiyle
döküyor içini doğa inan, sevginle
Yeryüzü
alacabeyaz
Eller
buz, gönül ayaz
Güle
gül sunan diller üşümüş, öpülesi
Yüreğin
sıcacık çarpsın sonsuza bir an, o an
Sarısıcak
bir ışık sevişiyor karbulutlarıyla gelmeyesi
Şubat
ayı ortası otuzdokuz derece ateşteyim
Ellerimde
sönüyor sevgi feneri fısıltıyla
Bir
sokak lambası parıltısında yalnızlık ağlıyor
Sevgi
yoluna kar yağıyor tıpkı behice.
Bir tek
Salak
yaz yağmurları öpsün
Dizkapaklarını
Islak
ıslak yalasın
Duman
buğusu minini çek kalçana
Altın
külçeler sallansın yaksın
Saydam
bluzlu ayrılığı sırtına.
Kelek
yaz güneşi öpsün
Omuzlarını
esmer esmer yalasın
Tansiyonu
düşmüş ortancaköyde narsın
Taksim
taksim üflendiğim serinliksin
Ben
hem salağım hem kelek
Her
şeyi denedim de bir tek, bir tek
Kapanmadım
huşu ile dizkapaklarına
Öpemedim
yaz yağmurlarıyla beraber omzunu.
Güneş
aynı ısrarlı yakıcılıkta geç anladım
Yaz
geçmiş ömrümün sonbaharı
Solak
cazcı cellatlar öpsün
Gözkapaklarımı
Usul
usul… ağlarım.
Hiçbirşey
Resimlerle
yazılarla yarıştım
Hiçe
saydım kendimi
Adam
yerine koymadım mesela
Selahiyetim
sendeydi çünkü
İyi
ki varsın, dengimsin
Kaybolmuşum
soğumuş ıslak duvarda
Müdüriyete
kadar sözü çalınmış lugattan a siliniyor
Dudağımda
rastgele bir sözcük
Lekelenmiş
parkelere uzanmış çırılçıplağım
Zıttıma
dönüyor evren sanki
Hemen
dokunabilsem mührün sesine olacak ama
Mürekkepler
ağlıyor manalı manalı
Kötü
günleri yasladım kendime karşı duvara
Nahoş
esintilerle krokisini çiziyorum mazeretlerimin
Yakamadan
tutan elin parmakları bütün tütün
Ben
merkezde karadelik sarhoşluğundayım
Bir
varım bir yoğum ben, hiçim
Resimlerle
yazılarla ölmüşüm.
Yazı
Hafif
şişmiş suratını öpeyim kartanem
Sokak
lambasının ışığında dökülürken saatler hayatıma
Gürbüz
çocuk gülümseyişi sinmiş dudağına
Vay
anasını karakış sökül bakalım
Buz
tuttu delice akan ırmak
Deli
gibi atan yürek dondu
Gumbasından
izlediğim yarı kardan adam da
Hadım
kalmış evladım korkudan, köysüz kentsiz
El
ele koştuğun gün güneşi çağırdın geceden
Kaç
dakikalığına çaldın beni bilsen
Oy
salınarak sarındığım sıcaktasın, kaçaksın
Yanımda
oturan iblisi çoktandır tanıyorum
Ağır
uykuya dalmış gözlerinden öpeyim kardanem
Buzlu
cama vuran ışığına gökkuşağı sarılmış
Islanılan
dağ yolu izbesi kente çok yakın lakin
Kendince
ağır ihmaller düşüyor kucağına
Başında
beyaz ağırlık vücudunda buğulu nem
Çatkımı
gözlerinde mesut gelecek çarkı
Mezbelelikte
sıcak, yumuşak, çıplak ve yorgun
Ağlayan
sızlayan güneşler sönmüş ocağında
Biliyorum
ki bir yarenin olacak esen günde üzgünüm
Aylar
yıllar sonra anımsanacak sımsıcak
Ve
günlük yazılmadığına hayıflanacak taraflar
Elde
kalem kartaneleri arınacak ve yazı kalacak…
Ağırdan ağartı
Her
kıvrımını ezbere bilmeliyim
Saçını,
kirpiğini, saçını başını, yaşını
Sırtını
mor beni, tacını
Yaldızlı
gözlerinde kırık ayrılığı da
Vücudun
çalkantılarla iç içeyse eğer
Pembe
dilinin ucundaki sesi
Cüretkar
keyfi de sinsice,
Her
kıvrımını ezbere tatmalıyım
Gözüm,
bıyığım, saçım başımla
Mor
cehennem ateşini de…
Kışkırtmalar
dolaşsın tenimde
Yapışkan
öpüşler ağını da bilirim.
Labirent
içine çekilsin, ezberim yok ya,
Ve
yansımalarını bir bir unutayım
Buz
beyazı bedeninde kıvranmaları da
Kaşım,
bıyığım, saçım başım ağarmış
Her
kıvrımını ezbere bilsem ne çare.
Sanki sigara dumanı
Unutamadığım
bir zirve öyküsü var
Nefes
kesen tatlı sert kamplaşmalardan sonra
Telaffuzu
zor kaygılardan
Uçurumun
eşiğinde kıyaslayamayacağım
O
kadar kötüydü ki kabusları yaşamak yar
Un
ufak hatıralar yoz, yapboz
En
mutlu günüm zehir zıkkım olmuş
Her
telefon çaldığında aşırı terlemelerdeyim
Yangın
merdivensiz mekanlarda ateş dansı var
Pistlerde
cam göbeği mavisi ve florasan pembe
Kıvrak
dansların fotoğraflarını çekiyor gönlüm
Üzerimde
böğrüme saplanmış kurşun ağırlığı
Buruk
yalanlamalarla ömür boyu kontrolsüz
Cazip
görüntüler damağımda tedavisiz
Yanlış
teşhis kurbanıyım
Öyküsüz
zirveler var asla unutamayacağım.
Çok kalmak acısı
Uzun
yaşamayacağım biliyorum
Borçlanmadan
eskiyen zamana öleceğim
Alacağım
ölümden mürüvvetimi, servetimi
Mehtaba
daldığında göreceksin cesaretimi
Korkuma
saygı duyacak ve güzelim
Kızıl
erik fırtınalarında kızaracaksın
Bayramlar
sansürlenmiş olsa da
Bütün
kemiklerin ağrıyıp sızladığında ise
Minesi
dökülmüş diş gıcırtıları arasından
İyi
ki yaşıyorum deyip hayıflanacaksın
Çünkü
o gidiş sadece bana aittir
Katı
yumurta kıvamı günlerde
İzi
kalmış şark çıbanı yıllara inat ağlayacak
Kan
ter içinde yokuşun başında susup
Salacaksın
anılarımızı uçuruma haykırarak
O
en uzun boşluğu en iyi ben bilirim
En
iyi ben anlarım anıların tembelliğini
Kıtlığın
nedeni sıska ile tombalağı
Alacaklıyım
yenilen zamandan, ödeteceğim
Karanlığa
daldığımdan çağıramıyorum anla
Yoksa
çok uzun yaşadığını biliyorum.
Arayışın özü
Şiir
yazmak gelmiyor içimden
Bahar
geliyor sakin sakin işkillendirmeden
İçimde
deli rüzgarlar forsa
Sabırla
patlıyor tomurcuklar
Gülüm
ne yandasın bilsem de yanmasam yoluna
Çıplak
ayak yürüyecek misin kumsalı
En
rahat halin deryaya karşı fora
Hep
geçmişi anarak boydan boya ayak çıplak
Islanan
saçlarına değecek mi güneşin batışı
Yanağının
pembesinde yanılgılarla anılar
Elimde
değil üzülüyorum için için yanarak
İçimde
yoldan geçenler tutsak çünkü
Ben
seni arıyorum ey şiir gel.
Karmakarışık
Aklımın
karıştığı günlerdeyim
Yaşamak
tesadüfen
Aşk
bugün, hergün, yarın da
Belki
hiçbir zaman
Sevgilim
olmasa bile her bahar
Bundan
böyle ödülümdür
Hayal
kırıklığı ve heves ve endişe
Ölümümdür
mum ışığında titreyen elin
Belirsizliğin
nefesiyle tutuşmuş anılarım
Binbir
surat hayat küstürmüş dünümü
Sırlarım
kırk yaşında aşkla yüzleşmiş
Teneşire
selam durmuş tenim
Kabuslarla
tesadüfen
Günlerin
karıştığı aksırıklardayım.
Askı aşkı
Askıya
çıkmış itirazlarım
Süre
dar
Çok
erkenden beklenen sonuç gecikmiş
Erteledimse
erteledim seçimimi
Ne
yana uzansam canhiraş, sensizlik
Sarı
kor
Bazen
seni, toptan beni yakar korsan
Yazı
tahtasında sadece benim adım
Hakkımda
onca ayıp, günah ve sevab
Silik
kopuk değerlendirmelerde sahip
Kendimi
tanıyamıyorum
Ve
o hiç olmayacak son görüşme kapıda
İnadına
içimde filizlenirsin
Ne
tamam, kör, topal, yasaksız
İstedimse
istedim geç vakit dengimi buldum yeni
Sıla
zor
Ölüm
yaftasında sadece senin adın
Sıra
var
Askıdan
inmiş itirazlarım.
Yaz akşamları
O
yaz akşamlarını yazacağım yasla
Gözyaşlarımda
saklayacağım resmini
İçimin
için için titrediğini de
Ve
okuyacaksın gözlerimden sadece sen
Dalgaların
kıyıya sürüklediği parıltıların kucağında
Kırmızıya
çalan sarı ışıkta kendin olduğunu
Gökyüzü
aydınlatan yıldızların yazgısında
Balıkçı
ağlarına takılanın ben olduğumu.
Borçluyum
sana ödeyemeyeceğim denli
Ağzımdan
olta iğnesini çıkardığından beri
Tek
yapabildiğim o yaz akşamlarıyla süslemek gerdanını
Söz
ölene dek saklayacağım ismini
Yazlar
kışa dönerken içimde sımsıcak seni.
Yasla
bedenini o yaz akşamlarına yaz, yaz, yaz
Sadece
ben okuyayım o yaz akşamlarını.
Üç mevsim
Üç
mevsimi gördüm sende
Biri
bende saklı
Etti
mi dört.
Dört
başı mahmur sevdalar isimsiz
Göğsüme
kodlanmış
İzdüşümlü
mermiler şakağımda
Çok
acılar yaşadım karşılıksız
Sevgiler
ateş güllesi, göçüren
Bir
mevsimi gizledim boş yere
Üçü
apaçık elimde
Avuçlarıma
sığmıyor güneş
Etti
mi dört.
Çaldırdığım
bu kaçıncı bahar
Bilsen
yanar döner ağlarsın.
Düğün günü
Bugün
anladım
Dün
bana sunacakmışsın susup
Susmandan
çıkarmalıydım
Çırılçıplak
kaldığını
Çıplaklığını,
Yarın
örtsem üstünü yıldızlarla
Var
mısın söyle var mısın?
Sandım
ki dün
Suskunluğa
sarılıp yatacaksın
Meğer
ne aptalmışım
Bugün
söz üstüne söz günü
Yarın,
yarın işte, yarın
Madem
ki yarınım
Bi
tamam işte, tamlayım
Ben
dünden hazırım
Anladın
mı?Gün bu…Gün…
Gecelerce
Geceler
yıldızsız doğsun
İçinde
seni olan
Benzersiz,
sadece sen, senin
Dışında,
bana ayışığında düşler
Gelecekse
vira ölümler
Ödülü
sana çıkan
Yollar
gelin çiçeği, çelenkler
Son
kez talihe yalvarıyorum
Süreler
altın yaldızlı zarfta saklı
Bittiyse
kampanya ziller çalarak
Parlak
pullu bedende o silik name yazılsın
Miras
bensem en yalın, en çekilmez
Sevgisiz,
sevensiz, sensiz
Özünde
boşa olan
Geceler
yıldızsız doğsun.
Dünyalım
Sen
bir dünyasın
Zayıflığıma
din gibi doğan
Beynimin
çocuğusun, anamsın, sıra dağsın
Kitaplar
dolusu kusuru hiç önemsemeyen sen
Sen
gülüm bakir dünyamsın
Sevilmek
içinsin seviyorum
Anlam
aramadan tırmanıyorum
İçindeki
cehennemi yaşıyorum korkmadan
Vicdanım
rahat daha dün gibiydi geçen yıllar
Utanmadığımdandır
dünyamdan anam, inan
Çekincesiz
aşk yaşadığımsın
Gözyaşlarım
kurumadan gülüyorum çünkü
Ömür
boyu harcıma katacağımsın
Aç
tok yaşamak seni narım, ırmağımsın
Sezonluk
aşklar geçer gönlümden akar
O
iç açıcı tat, sensin lezzet, ebedisin
O
hoş kokulu eser sen
Sen
iki dünyalığımsın…
Kızılsaçlı sevda
Kızıl
saçlı veda
Elveda
saçı kızıl rüya, elveda
Kışkırtıcı
yeşil gözlerde uğurlama vaktidir
Yine
görüşürsek eğer son defa uykuda
Gizemli
kokun sonum olsun
Veda
etmiyorsun sanki verda
Çılgınca
kaçışlar sürse de tam vakti burda
İpeksi
buklelerde pusu kurmuş güneş
Su
damlacıkları parlıyor çırılçıplaklığında
Kızıl
saçlı ölüm sevdam, rüyam
Dünden
hazır rüzgarlar öpüyor enseni
Seni
özleyeceğim her güneş batışında
Kıpkırmızı
solan fonda.
Kızıl
saçlı eda…
Hazırda
Zayıf,
yorgun ve kararsızım
Vazgeçilmez
dostluklar yolculuğa çıkarken çocukça
Vedalar
zor ama ben,
Hazırım.
Davullar
çalıyor esin diyarında
Deli
dizgin gecelerde ayrılıklar
Boş
bir çerçevede stresin resmiyle yan yana
Görüyorum.
Taklidinden
sakındığımlar aynada asılı
Bir
tek sen seçebilirsin
Özgürleşmeler
zor ama özgürüm
Çatışmalarla
iç içe göndermeler boşuna,
Dokunabiliyorum.
Gösterişlerin
en zalimine, ruhuna.
Müziği
beynimde, kendisi kanımda
En
vazgeçilmezi müzayedede açık artırmada
Almışım
dolaşıyorum mezatları
Zorundayım,
dostum zorundaydın, zorundaydık
Tebdili
mekan hayrında dualar ettik
Sulanmış
suallerle iki üç kere irkildik
Kızıyorum.
Zarif,
solgun ve kararlısın.
İşte o kadar
Gereklisin
bana arkadaşım
Hayat
kadar, dünya kadar, işte o kadar
Bir
ömür senle, başka hiçbirşey, iki
Yangından
kurtulmuş feryadım seni ararken
Semt
semt ayağıma dolanır bu şehir
Meğer
beklemeyi öğrenmek ne zormuş, üç
Karalaştırılan
saatte o davette, evet
Beceriksiz,
dağınık dünyama misafir ol
Arkadaş
bana gereklisin
Söz
gereğinden fazla düşündüğüm söz bir daha,
Öyle
bir kayboluş öğrettin ki bana, aramam
Sabrım
göz göz patlamış olsa da, işte o kadar
Hiç
türkü söylerken gördün mü beni, dinle bak
Bir
yandan anlam veremediğim yitirmeler
Dört
bir yandan altın kakmalı hançer
Greklisin
bana arkadaşım.
Var yok var
Ben
yokum.
Ben
yoktum zaten top sektirirken sen
Seksek
karesinin içi boş kaldı
Attığın
mermer kırığı taş parçalandı
Saklambaç
sarhoşu idin
Kukalandı
çocukluğun
İpi
atladı.
Gösterdiğin
pembe meme ucundayım bi vakit
Ben
varım.
Vardım
zaten yüzyüze geldiğin sorusuz parolada
Sık
sık küresinin içine hapis ceylan
Attığım
renkli misket tanesi camdan
Çarpışma
sarhoşu adın
İspatlandı
çocukluğum
Tur
atladı.
Gördüğüm
diğer pembe uçlu memedesin o vakit
Bir
varım bir yokum pire berber iken
Tellal
zaten terelelli…
Sen
varsın…
Gündöndü
Eridikçe
eriyorum
Birazcık
sevişmeler arzulayarak
Garip
bir enerji içimde arzı endamda, duramıyorum.
Kuştüyü
hafifliğinde hislerimle
Doya
doya içime çekeceğim seni
Elini
uzatsan masmavi bulutlara
Islak
dudaklarında kekik kokusu
Gecelerin
bi gecesi sarı kırlardayız
Sabahlar
olmasın karasevdaya hasretim.
Yürüdükçe
yürüyorum, namussuzum.
Kalbime
kör bi bıçak saplı, nasılsa saplanmış
Yıllar
kağıttan gemi, akan sularda yalpalıyor
Gün
boyu kaç kez düğümlendin boğazıma bilsen
İçimde
delirmiş kemirgen boşa üzüyor tenimi
Çarçabuk
kaçıp gitmelere yanıp tutuşarak
Öldükçe
ölüyorum.
Dirilişim
sıcak yumuşaklığın eseri
O
esere eriyorum…
Tekrarı zor tekrarlar
Dünü yineleme nankörlüğü aşkın mezarıdır.
Taşında silik bir resim, iki genç resim
Tutar da birgün çat kapı savrulursan düne
O rüzgardır seni koynunda taşıyan
Sonsuza uçan zerrelerde ben
Çamların başı dönüyor iki yanımda durmadan
Kenetlensen ne yazar soyut dengeye
Eflatuni bir akşam alacasıyım ben
Kıbleden esiyor soğuk yarınlar yakala,
Ve yarım bırakışlar sis perdesinde
Yitti yiter suçlayan bakışlar
İner hüzün yel gibi yorgun yüreğe
Gençlik geçtikten sonra epeyce sonra
Onu anlamaya başladım desen ne yazar
Yeninde yeni azgın duygular
Aşık mezarında dünü yaşar
Bugünü tekrarlayamadığına hayıflanırsın.
Senede tek gün
Bir yıl aradan sonra
Upuzun hiç bitmeyecekmiş gibi selamladın
Sabun kokuyor tenin, salın
Bana öyle bakma dediğim gün
Diriltici nefesini içtim
İçtim içtim nefisem dirildim
Bir yıl aradan sonra.
Sen öyle istedin diye böyle işte
Ben zaten her vakit deli divane
Sevda çiçeği kokuyor dilin
Kokladım kokladım duruldum
Upuzun hiç bitmeyecek asıl sevdamsın.
Aradan kaç yıl geçerse geçsin.
Kırk ışık
Kırk yıldır tanıyorum sanki seni
Yağmurdan kaçarken doluya yakalandım
Tek bir bakışta unutulmaz zevklere
Bir sel olup taştım
Bir deprem oldu yıkıldım
Fırtınalar kavurdu yüreğimi
Kurtuluşum çok zor artık.
Yıllar yılı aramışım meğer seni
Uzaktan uzağa içlenip, içip
Ellerim titriyor, avuçlarım terli
Bir tatminsiz hapşırığa kandım
Gri duvar kağıtlı odada mateme gömülerek
Kırk yıldır özlemişim meğer seni
Gökyüzünü avuçladım kalbinin sesini
dinleyerek
İçime sığmıyor hüzün kocaman adam
Çıldırmak üzereyken önce şaşırdım sonra
Sabırla umudun karanlık tünelindeki sarı
ışığa sarıldım
Sonra sen kırk yıllık tanışıklık.
Kahveden
Hayal gücüm kırıldı vefatlarla
Yazamadım, kalem kırıldı vefadan
Yakınlığın bu kadarı fazla sanki
İçime yapıştın muhabbet kuşu şakımalarıyla
Çek elini, çiçeğini, yüreğini üstümden
İncindi inceden belleğim.
İçli bir şarkıyla ağlarken sen
Çek çek gözlerini gözlerimden
Güneş ışınlarının ısıttığı dünyamdan da
Uzaya uzaya yanlış etkini sil bir çırpıda
Sular gibi buharlaştıkça sevgin
Bir başka sarhoşluk bulutu çıplak bedenimde
Hayal meyal kırkımda ilklerle ıslanıyorum
Her şeyini ezberledim usulca usumdasın
Hayal gücüm kırıldı şimdi anlatamayacağım
Doğayı anlamakla eşdeğer özgürlüktesin sen
Hayat sosuna karışmış altın renkli bilgilerde
Amma seni canım içim yanmadan içime bilgece
İşte ben o hayata kımıltısız hayalleniyorum
Hayal kahvesinde kırık masada.
Hayat askısı
Hayata asıl
İzini sürdüğüm upuzun gecelerde aslıma
Soluksuz aşklarla iç içeyken
Sürüklendiğin yüzleşmelerin yapayalnızlığında
Göçü göze aldıysan sessizce aslına
Doğru yolculuktasın
Ardından o eşsiz siftah faslına.
İş işten geçmeden iştahla
Asıl hayata
Sırrını gömdüğün deli bozuk gecelerde susma
Bedensiz sevişmeler uykuda ölür
Cellat pusuda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder