10 Nisan 2018 Salı

YANLIŞ KAPININ AÇIĞI

YANLIŞ KAPININ AÇIĞI


İki ayaklı bir dürbünüm
tarihten imbiklenen
soluğu kesik.
Şah damarı kesilen
Bizans meyhanelerini içen
puslu limanları içine çeken
ufka dağılan ayazım.
Mavi atlastan yelkenlere yazan
tahta fıçılarda konaklayan
bir dürbünüm iki ayaklı
kesik başsız.
Kekeleyen dedikodulara kör sağır
kekremsi tada aşina
üstüne alimlik aşkıyla
Kürk mantolu madonnalar okuyan
iki ayaklı bir dürbünüm.
Yakınlaştıkça denizin aklı yalayan ateşi
dümbüklere inat
uzaklaştıkça yakın, yakınlaştıkça uzak
dev dalgalarım.
Dalıp gidip
uzağa öykünen
Bizans surlarına dikilen
gözetleme kulesine sancağı diken
iki ayaklı bir dürbünüm.
Başım kızılcık duman.
Asla susmam.
Doğum sancısı en beter sancı…
Ulaklı direnişlere uyanan Ulubatlı
dik o sancağı ululaşan burca
öleceksen de öl sonra
korkma sönmez.
Ölmekten beter anda
ayvalı dereden çağlayan suyla yıkan.
Kimselere kanma
aldanma çünkü
çift yürekli bir delikanlısın sen
ölürken doğan.
Ben iki ayaklı bir dürbünüm
resmi tarihe süzülen
hüzmelere boğulan.
Haznede üç mermi…
Bizans meyhanelerini dağıtan
tahta fıçıları kıran
kel alaka aykırılıklara yelken açan
İki ayaklı bir dürbünüm.
Yanlış kapının sol açığı
yakın tarihin tanığı
yakan talihsizliğin sanığı
bir dürbünüm…

Hiç yorum yok: