18 Nisan 2018 Çarşamba

TOTALİTER TELEVİZYON REJİMİ…

TOTALİTER TELEVİZYON REJİMİ…
 
Totaliterleşen rejimin dayattığı yönetme şematiğini modern olgu algısı yaratarak gündeme taşımak resmen odur budur. Aslı ise şudur; televizyonları idarenin emrine vermek veya televizyonlardan memleket idare etmek. Yine kameralara seçim, erken seçim, baskın seçim ilanıyla gündem saptırmak...
 
Totaliter rejim sempatizanı ve ortakçısı görüntüsüyle bu radikal keyfiyetin egemenliğini ve getirip götürdüklerini anlayabilmek ise nedir ne değildir onu tarih yazacaktır…
 
Ancak totaliter model asla modern bir yönetsel mekanizma değildir. Olamaz da. Çünkü bu yapılar zemini pekleştirdiğinde bir ileri aşamaya geçerler. Toptancı bir ideoloji ile her şeyi önce tek bir lidere bağlarlar. Sonra liderin tek parti yönetimine geçiş hızlanır. Hız kestiği görüldüğünde ise yedekte tutulan diğer totaliter güç devreye sokulur. Mesele odur şudur ama aslı budur. Totaliter televizyon rejimi uyarınca da zoka halka yutturulur…
 
En sonra ne olur, şu olur; Hız kesmeyen totaliter rejim yeni bir hazla ve gazla kendine çalışan memleketi televizyon antenleri üzerinden elinde tutar. İtirazcılara karşı gizli polis servislerini kullanır veya yenisini kurar. Merkezi kitle iletişim araçlarını o veya bu yolla kendine mal eder. Devlet eliyle ve cevval satıcı alıcı maharetiyle künyesine istediklerini yazar. Ekonomiyi kendine bağlayan bir iradeyi tesciller. Hazine hesabını kendi tutar ve sözde kollar. Tüm devlet kurumları ve kitle örgütlenmeleri ile yönlendirmeler sıkılaştırılır. Toplum ile devlet arasındaki bağ koparılır. Köprüler yakılır. Uçurumlar netleşir. İyi veya kötü gidişat herkeslerden saklanır. Gerçek dünyadan ve ardı arkası gelmeyen şoklardan, artçı şoklardan millet nasiplenir. Lider ve partisi ne yapsa yapar ve doğrudur normaldir yargısı yaygınlaştırılır. Televizyonlar vasıtasıyla asıl normal olan ve yaşanılası dünya budur hayali pompalanır…
 
Tek gerçek vardır lider ve partisinin gerçekleri, gerçek saydıkları ve vaatleri. Tecrit edilmiş bir yaşam süren çanlı tepede ve dışarıda neler yaşandığını asla merak etmeyen ve şüphelenmeyen tabakalar, el altından beslenen beslemeler, işte bunlar o televizyonlarda otoriter sistemin, totaliter rejimin doğruluğunu ve kalıcılığını tatlı ve zehir dille değerlendirirler.
 
Tekelleşen iktidar erkini ve tekleşen televizyonları elinde tutan tek parti ve tek lider koyduğu kurallar ve çıkardığı sert yasalarla sivil iktidardan silahlı iktidara geçişin yolunu da aralar. Yeter yetmez yoğunvar savaşlarda yol bulur…
 
Hangi nedenle olduğu anlaşılamaz biçimde tek parti tek lider sempatizanlarının vesayet demokrasisi, demokratik oligarşi, geleneksel oligarşi, otoriter sistem, totaliter rejim ve diktatörlük kavramlarını bilmedikleri bilmek istemedikleri gün gibi ortaya çıkar. Çağın iletişim imkânları bu kavramlara kolayca ulaşmayı sağlıyor olsa da odur budur snopluğuyla işi şudura bağlarlar. Literatürden beslenmek yerine kolaycılığı seçip televizyonlarda anlatılanlara kanarlar.
 
Aslında bazı tezler ileri sürebilmek için polemik yapmadan rejimlerin değişim dönemlerini iyi ve doğru okumak gerekir. Yoksa kafalarda bin bir soru, abartı yüklü üslupla ana gemi medyanın filikalarına doluşulur. Sıkıntı yok dağınıklığı biz toplarız işleri düzeltiriz diyenlere inanılır.
 
Yani bu neredeyse on yıllardan sonra renkliliğini ve çok sesliliğini yitiren tek kanal televizyonlardan beslenmek kötümser bir halet-i ruhiye ile totalizme hizmet etme ve kontrolden çıkmayı getirir.
 
Televizyonlarda totaliter televizyon rejimi aktörlerince naralandırılan, türlü formatlardaki seçimler ise bahaneden öteye geçmez…

Hiç yorum yok: