4 Nisan 2018 Çarşamba

GÖÇE DAİR

GÖÇE DAİR
 
Her göç aslında dişe diş bir geri çekilmedir. Önemlidir. Ucunda bucağında, salında sancağında yüzlerce yıl sonra da olsa sus pus olunur. Bir köşeye sinilir. İç dünyalardan neler neler götürür. Sinirler gerilir. Ya da en uygun fırsat bulunduğunda başlangıç noktasına dönülür. Göçe dair bilgiler ve bulgular, belgeler böyledir…
 
Son yıllarda şu fakir memleket bir kez daha göçler ülkesi haline getirildi. Din mensubu kardeşliği gölgesinde kalan bir göçmenlik yaşanıyor. Yaşatılıyor. Savaştan para basmak ve saymak maksatlı bir esrarname. Umut ve hayal kırıklığı arasında bir oraya bir buraya taşınan din bazlı azınlıklar. Değerleri iktidarların uhdesinde.
 
Şimdilik soyut sakıncalar söz konusu. Yakında somut sosyolojik gerçeklerle yüzleşilecek. Her açıdan nesnel yaşananlar bir getiren on götüren türden sayılacak. Yalancı Cennet hikâyesi. Götürülen memleket. Bazen milli ve folklorik özellikler taşısa da göç sosyo ekonomik sorunları da beraberinde taşır. İhmale gelmez. İhmal edilemez bir gerçekliktir. Kaşınmalar saklar bünyesinde. Ve zamanla dört bir yanı istila eder göçerlerin ıstırabı.
 
Gayet açık, net işe yaramaz görünen ne varsa zamanla moderniteye isyanın başını çeker. O zaman yerli yerine yerleşince her şey sosyolojik bir uyanışı beklemek de hayalcilik olur. Bir türlü değil bin türlü sıcak saldırı söz konusudur aslında.  Aslında saldırıların tümü tarihte dar görüşlerle dizayn edilmiştir. Göç Destanlarına bakıldığında göçmek hak ve haklı görülür gösterilir. Oysa hukuksal sorunları da bünyesinde barındırır. Yurt edinme bazlı olsa da olmasa da sonu fecidir. Daima başa dönülür.
 
Topunda mücadele ve karşı mücadele söz konusudur. Yurt almak ve yurt bırakmak temelinde oluşan geçirgenlikler umutların boşa çıktığı gerçeğinin farkına varılması ile şekil ve renk değiştirir. Tabiatın değişmesi gibidir göç rüzgarları. Akıl durduracak seviyeye evrilir akıl. Ve kendinden başka akıl tanımaz.
 
Diğer sıkıntılı örnekleri de olacaktır elbette, yakında yanında yöresinde. Çok yakında nefret söylemleri de sokağa inecektir. Ve interneti taşıran görüntüler. Dijital eylemlilikler. Sokaklarda ve alanlarda borcu borcuna bir atmosfer. En yaşanmayacaklar dahi yaşanır olabilecektir. son dakika haberlerine kayar, kayacaktır tüm iyi niyetler.
 
Şart şurt politikalarının binlerce yıldır uyguladığı budur. Zamanla siyasal yoğunluk kadar beliren zamansızlık ve nüfus hareketliliği kıble şaşırtır. Bu göçler, giriş çıkışlar eleştirilir. Çekiştirilir. Çekiliş ve diriliş esaslıdır hayat ama başa gelen ne değişir ne de değiştirilebilir. Bu gerisingeri değişme toplumsal gerçekliğe de asla hizmet etmez. Edemez.
 
Zamanla bireysel ve toplum özgürlük hayal olur. Hakimiyet ve devlet odaklı bir kurdur sanki göçerlik. Göçe dair ne varsa kurumludur.  Ayrıca ana gayesi de yoktur. Denilenler yapılır sadece. Hayata tekçe güzelleştiren bir ortam hiç yakalanamaz. Sonu gelmez konuşmalarla geçer ömür. Hayatlar gizliden gizliye el ve millet değiştirir. Her şey kaybedilen parayı içerir. Tüm konuşmalar nüfus artırmamak ve nüfus eritmek üzerinedir ama es geçilir.  
 
Göçler gizliden gizliye planlanır. Sonuçta baskı ve sindirme yöntemleri kullanılarak ileri düzeyde sildirme yapılır. Daha ileri göçler planlanırsa ucundan tutmaktır hedef. Çok şey kazanmak ve az şey kaybetmektir fikir. Başlıca düşünce kardır. Ancak coğrafi derinlik ve denizaşırı sömürmek önemli bir ölçüdür önüne çıkanın boyunu ölçer. Boynunu vurur. Gelişmeler göçe sıcak görüşleri ve en baştakini bile köşeye sıkıştırır.
 
Her göç aslında bir geri çekilmelidir nihayetinde. Veya aslına rücudur. Demezler mi günün birinde kasa tamtakır olunca, nereden gelir nereye gidersiniz. Sormazlar mı?
 
Göç işte odur ve verilecek ilk yanıtla yeniden başlar…

Hiç yorum yok: