8 Nisan 2018 Pazar

İSTANBUL'U DA KAYBETMEK…

İSTANBUL'U DA KAYBETMEK… 
 
Yüz yıl önceki Balkan buhranı Çatalca önlerine dek gelince mütareke çaresiz kabullenildi.  Barış tam tesis edilecekken İstanbul'da hükümet darbesi gerçekleşti. Savaş yenilgileri ve mütarekeden doğan hoşnutsuzluk Bab-ı Ali Baskınını getirdi. Ve Londra’da elde kalan tüm Avrupa toprakları da elden gitti. Beş yüz yıllık münasebet, münasebetsizce kesildi…
 
Masada kazananlar ganimeti paylaşamadı. Kombinezonlar karıştı. Oldubittiye karşı Slavı, Çarı, Vladı devreye girdi. Karşı duruş egemen güçlerce ertelendi. İstanbul stratejik sınır konumuna geldi. Telafisi zor kaybedişler neticesinde tehlike kapıya kadar dayandı. Hayat doğallığını kaybetti.  
 
Öyle ki; “Eğer büyük bir çılgınlık yapar iseniz İstanbul'u da kaybedebilirsiniz” denildi. Kaybetmeye de ramak kaldı…
 
Balkanların siyasi haritası Bükreş’te belirlenince beş yüz yıllık muhteşem büyüme bir hayli küçüldü. Taraflardan herkes az çok devletleşti. Kazançlı çıktı. Ve büyük göç başladı. Baskı ve zulümler arttıkça göç genele yansıdı. Durmadı. Özellikle İstanbul'a büyük kitleler halinde göçüldü. Yollar ve limanlar doldu taştı. Trenler vapurlar Balkanlarda tutunamayanları taşıdılar.  Ahali Marmara'ya dağıldı aç susuz. İstanbul'un nüfusu kısa sürede yüzbinlerce arttı.
 
Birinci ve ikinci Balkan Savaşları sonucunda İstanbul’a uğratılmadan Anadolu'ya göçmen sevki kararları alındı. Peki uygulanamadı. Hazine arazileri, çiftlikler, meralar iskâna açıldı.
 
İstanbul'a yığılan bu büyük muhacir akımını, akışını sadece İslam ve Türk olarak da görmemek gerek. İslam ve Türk dışındaki unsurlarda Balkanlar'daki kaynayan kazandan İstanbul'a kaçtılar. Köyleri, kasabaları yıkılan yakılan kim varsa katliamdan kurtulmak için İstanbul'a sığındı. Bunlarda Beyoğlu mıntıkasına intikal ettirildiler.  
 
İşte bu İstanbul egemen güçlerce işgal edilen ama dil din ırk ayırımsız işgale direnenlerin şehri oldu.  O gün bu gün işgale uğrayanların, baskı zulüm ve tecavüze uğrayanların kurtuluş kapısıdır İstanbul. Medeniyetin metropolisidir. Polisidir. Sözde medeniyetin gözcülerince işgale de uğrayandır.
 
Yüz yıl içinde ve tam yüzyıl sonraki tüm benzer buhranlarda bunalanlara dahi ev sahipliği yapmıştır İstanbul. Büyük devletler konsoluna inat tüm kapıları yağmaya yıkıma uğramışlara açıktır. Geçenlere, göçenlere, göçmenlere, muhacirlere ilk veya son duraktır.
 
Ayastefanos’tan içeri, sur içine, deniz aşıp Anadolu'ya her bozguna yüreklice karşı oluştur, karşı koyuştur İstanbul. İyi ki zamanında bu millet büyük bir çılgınlık yapıp “Bu gidişle İstanbul'u da kaybederseniz” denilenin aksine, kaybetmemiştir.
 
İyi ki onca buhranın ortasında bu şehri korumuş ve kurtarmıştır…

Hiç yorum yok: