27 Nisan 2018 Cuma

AYDINLANIŞ DESTEKLİ GERİCİLEŞME…

AYDINLANIŞ DESTEKLİ GERİCİLEŞME…
 

Aydın nesil, aydın zümre derken zaman ve mekân çizgisinde yaşanan kışkırtıcı kırılmalara karşı koyulamadı. Sonuç ortada. Ve kim ne derse desin yukarıdaki başlık başa geldi; Aydınlanış destekli gericileşme…
 
Hele son on yıllarda erken baskın seçimlerle oylama, kollama dizisiyle memleket başka bir şeylere, bambaşka yerlere kodlandı. Hem de en aydınların veya aydın görünen veya da öyle geçinenlerin yetmez ama evetçiliğiyle. Bu sesli kabulleniş bu sessiz günleri hazırladı. Şimdi son pişmanlık fayda sağlayacak mı yoksa herkes sallanacak mı görülecek.
 
Zaten Asya atalet Avrupa adalet diye diye biz memleket olarak ortada yalnızlaştık. Yanlışlara boğulduk. Asalet kaybettik. Yaşam ve dünya görüşü açısından da iyice bağnazlaştık. Modernleşmenin klasik tarihinde hep en gerilerde kaldık. Yobazlaştık. Yeri geldi kopyaladık, zamanı geldi her türden anlamsız değişime saplandık, şartlandık. Yozlaştık.
 
Böylece Salt bilgi ve bilinçdışı kavrulmaya endeksli bir durağanlığa mahkûm edildik. Daima muhakeme etmeden, analiz etmeden her modele ve pratiğe kapılandık. Teori pratik birlikte yürütülemediğinden devlet düzeni de bozuldu. Bozduk.
 
Yani bol çalkantılı bilim ve bilinç akımları tarihi ve coğrafyayı değiştirdikçe beslendiğimiz öz kaynaklarımız da bir bir kurudu. Kuruttuk.  Akıl ayrıntılarda boğuldu. Vurulduk, asıldık, boğulduk.  
 
Tarih yazıcılarının notlarına bakıldığında ciddi aydınlanma dönemlerinde farklı farklı senkronlara tutsaklık görülür. Bu tutsaklık baş gösterince ister istemez gösteriler başka yerlere kaydı. Bu baş gösteri yani yargılayan ve yargılanan türden bir kültür oluşması işleri daha da bozdu. Bu bozulmalar toplumda nedense pek yadırganmadı.  Bu yüzdendir bu memlekette değişimin ve değiştirmenin zorluğu. Zaten değişmedi de. Bir yığın aydın bu yolda yok olmuşken bir kesim yan geldi yattı. Zamanını bekledi. Zaman ve mekân ayarlanınca da, elde kalan yorgun ve sahte aydınlarla buluşma gerçekleşti; Aydınlanış destekli gericileşme…
 
Peşinden tam sömürgeleşme. Yoz kültüre adaptasyon yaygınlaştırması. Tepkilerin kısılması ve kısırlaştırılması. Sonuç eskide benzer süreçleri yaşamışlıkların hiç görülmemesi, görülmezden gelinmesi. Aydın olmanın damar tıkanıklığı yarattığı memleketlerin başında maalesef bu memleket gelir. Eski tarihlerden beri böyledir. Diş kökü batılılaşma olan her değişim ve reform hamlesi her seferinde Asyatik öze takılır. Bu yüzden arada kalmışlar hiç ilerleyemezler.
 
Oryantal dünyanın kaderidir bu durum…
 
Eski çağ doğuludur. Doğu daima yeni ve yakınçağın çok uzağındadır. İşte negatiflik hep bundandır. Yarı doğulu yarı batılı davranıp hanedanın kutsallığına tapınmadır. Başka çare kalmamıştır tezine sığınmaktır. Aydınlanma ve aydınlanış ise asla bu değildir.
 
Zaten modern kurumlaşma gerçekleştirilemedikçe her daim otorite boşluğu doğar. Olmuş dolmuş derken otoritenin zayıflığı bölgesel ayaklanmaları da doğurur. Anlamsız ve tabansız tüm ayaklanmalar da doğuludur. O baştan ayağa tüm ayaklanmalar aynı zamanda aydınlarını yer bitirir. Kimin öncülüğünde çağın ideolojilerine bir uzaklaşmadır, çağdışı dünyaya yakınlaşmadır hiç önemsenmez.
 
Oryantal zihniyetin kaderi de budur.
 
Yüzde yüz aydın duruşun, aydınlaşmanın atışmalık bilgiyle dünya biçimlendirme gayesi ulusların tarihini aydınlanış temelli ayaklanmalar belirler tezi de bu memlekette hep bir şekilde çürütülür.
 
Şimdinin şekli şemali işte hep o kültür çürümesinin ürünüdür. O baş belası çürüyüşün ilk tercihi Asya'da din mezhep ayrışması ve savaş, Avrupa'da ise eşit bölüşme ve başka yapacak iş kalmadığından sonsuzu yakalama düşü kurmaktır. Gerçekleşir veya gerçekleşmez ama bizde yüzleşilen hiçbir akıl buluşmasının ürünü olmayan ölçüsüzlükle aydın nesil aydın zümre derken Asyatik öze uymayan  bir aydınlanış asileşmedir.
 
En alasından asileşilir ama  asıllaşılamaz ve asilleşilemez. Bu memlekette kolay kolay bir şeyler değişmez.
 
Şimdilik durum kısaca bu; Aydınlanış destekli gericileşme. Yakında söz millette…

Hiç yorum yok: