18 Nisan 2018 Çarşamba

SEÇİM OLSUN BEDESTENDEN İÇERİ OLSUN…

SEÇİM OLSUN BEDESTENDEN İÇERİ OLSUN…
 
Seçim olsun demekle olmaz. Öyle erkene almalarla hiç olmaz. Jet hızıyla iki ay sonrasına tarih belirlemekle de yangından kaçılamaz. Geçmişte öyle seçimler var ki görünür görünmez tüm seçim canavarlarını anında yutmuştur. Devasa siyaset ikonlarını bile mikrolaştırmıştır. O nedenle küçük bir hücredir en korkulan. Kara deliktir. Korku nedensiz yere de değildir…
 
Bazen korkuyla karışık kurutan kuşkunun, suyolunda testinin kırılmasının, beter batmışlığın, iyiliğin kötülüğün, güvenilen aşırı bağımlılığın, ölüm kalım arasında kalmışlığın neticesinde seçimler zorunluluk olur. Bin oyun bin bir dalavere millet bir anda sandığa çekilir. Amaç başka, sözde sinei millete dönmektir.
 
Bazen seçimler tüm kaynakları kaynakçıları, toptan çalanı kesat çaları ters düz eder. Hesapları ters yüz eder. Ak, akıl, ten, beden, istenç ve inanç yoğunluğu arasında kimselere zevk bağışlamaz. Fırsat tanımaz…
 
Her seçim sonrası ise kazananı enikonu bir yerlere hizmet eder. Pozisyon pudralı yüzleri baştan çıkaran kara meleklerin meltemi olur. Ve bir kaç bölümlük iktidar hikâyesidir kapışılan. Heyecan düş ile gerçek arasında USA yayılır. Sırlar kapalı kapılar ardına taşınır. Sistem iki yabancı tek beden diye formüle edilir. Genele ise gen ve ten uyumundan bahsedilir. Arada bahsi geçenler de kaçak köçek bin kez uyutulur. Bölük pörçük rüyalara giren kimdir, bölen parçalayan kimdir anlaşılmaz. Pusula şaşar.
 
Geçmişten bu yana akılda kalanlar çekim merkezli bir ayrışma ve cılız ayaklanmalardır. Tüm zihinsel ve bedensel ayaklanmalar birden biter. Nihai nokta erken seçime endeksli ayak oyunlarına gelmedir. Ne cins bir laftan doğar bileti kesmek, küresellik üreten bir dünyada nabız saydırmak nedendir birbirine karışır. Şelaleden taşmaktır sandığa boğulmak.
 
Caka bedavaya teşvikte,  seçime doymak ise güçte birleşmedir. Sinei millete dönmek lafı ise kuyruklu yalandır…
 
Sınırların silindiği dünyada gerçekliğe tanıklık bilinmez varsayılır. Varsa yoksa erk ehil ile açıklanır. Oysa her seçimin çıkardığı sonuç işi ehline vermektir realitesini dışlar. O yüzden seçimin verdiği reçeteyi yırtmak gerekir ama o da anlaşılmaz. Yapılmaz. Biraz sonrasında ise kıymeti sonradan bilinecek tanıklıktır seçimi seçmek. Dar kısa paslaşmanın ve paslanmanın, durduk yerde sallanmanın aksi sedası kaotik bir ihtiyaçtır. En ihtiraslı anlar ise seçim aşkının izini sürmektir. Ten, beden ve istenç kıskacında istedik de olmadı aritmetik bocalamasıdır.
 
Kodlanan kıvraklık ve kerat cetveli buluşmasında kavuk giymektir. Bir öğreti silsilesidir karşı karşıya kalınan. Bilinmez ise sil silebilirsen türünden manevi ya da maddi aldatmacadır topu. Her türden anlatıyı da bir çırpıda kesinleştirme keskinleştirmedir erkene alınan her seçim.
 
Bazen bu seçimli tırmanışa yürek dayanmaz. Bakarsın dağcı da bağcı da yarı yolda biter. Yeter daha iyisi gelmez derken bazen de tam tersi olur. Birileri gelir alır götürür. Atı alan denizi geçti der mi demez mi işte orası bilinmez. Bilineni öyle seçimler yaşanır ki en nefes kesici andır bayrağı zirveye dikmek lakin dikilemez. İşte seçimlerin çoğunluğu böylesi bir tırmanışa gebedir. Kainata özgüdür, başka dünyaların tadı ve korkusu da çıkacak durumu değiştirmez.  
 
Seçimle gelmek öyle özlü felsefi izahı zor bir kutsanmışlıktır ki seçim olsun benim olsun, bedesten içeri erken olsun derken, bedenden içeri bir yok oluştur. Acemi devler diyarıdır bu kovalamacada diğer balkona atlamalar. Balkon konuşmaları ile devrilir asla devrilmez görülenler. Ve geceler güne ılık ve sıcak akar. Rıhtımın esintisi en ışıltılı sahnelerin peşinden sandığa boşalır.
 
Ve tüm bastırılmış duygular, yıllarca saklanmış olsalar da başyapıt gibi beklenir. Methiyeler ilk hamlede okunur biter. Ve tutkular hakikate yön verir. Seçime yönelik deneyimlerdir geleceğe şekil vermek. Ama seçim aşkına dönük hoşnutsuzluk artar. Yedi veren bir bedensel inşadır, ten ve istenç, beden ve kefen dalaşması.  
 
Yani bunalımdır özünde taşınan. Belki de bin seçim yapılsa en kudretli sesin bile meşrulaştırmayı beceremeyeceği bir eylemdir uçurumun dibinden kanatlanmak. Uçmak uçmak ve baş üstü taklalar atmak. Çakmağı çakmaktır belki de bu erkene çekilen seçim. Eldeki malzemeyi bilerek bir nevi yeni bir çarpışma kulübüne taraftarlıktır.  
 
Bastırılmış duyguların dozunda ölümsüzleşmek her seçimde üstünlük kurmak üstüne zehir zemberek duygusallıktır belki de. Kazanç üzerine kuruludur. Ahengi ancak ille de estetik kaygısı ile kültleşmeden kurtulunca belirir ve dirilir memleket.
 
Bu seçim de eğer derinde anlaşılıp, seçim olsun bedestenden içeri olsun, yine benim olsun doğrultusunda bir sonuca çıkarsa, özünde evrensel duyarlılığın karakteristik özelliklerini ve demokrasinin izlerini taşımaz ise hiçbir şey değişmez.  Ve korkuyla karışık bu süreçte, fedakârlığın entellektüel anlamda dışavurumları da işe yaramaz.
 
O zaman da aşk olsun demekten başka bir deyim çıkan manzarayı açıklamaz. Ona göre…

Hiç yorum yok: