19 Haziran 2013 Çarşamba

TAKSİM GEZİ PARKI'NDAN "DURAN İNSAN" MANZARALARINA...


TAKSİM GEZİ PARKI'NDAN "DURAN İNSAN" MANZARALARINA...
 
Taksim Gezi Parkı’nda bir sabaha karşı orantısız polis müdahalesi ile başladığı boyutun çok ilerisine varan ve dalga dalga tüm yurda yayılan protesto ve direniş eylemleri bilmem kaçıncı gününde "duran insan" profilinde hala sürüyor...
 
Oysa Gezi'ye kadar herşey ülkede güllük gülistanlık idi. Ülke siyaseti ve ekonomisi orta doğuyu, müslüman ülkeleri ve tüm dünyayı değiştirebilecek örnek alınası başarılar gösteriyorken bunu çekemeyen iç ve dış düşmanlar bir anda tetiğe bastılar. Ve tersine döndü dünya.
 
Böyle diyor iktidar, iktidarın sözcüleri gözcüleri ve başı kıçı, saçı kılı.
 
Zaten Cumhuriyet Tarihi süresince ülkeyi yönetmekte acizleşen tüm yöneticilerin başvurdukları yastık altı hikayesidir bu andavallılık saklanan. Yolunda gitmeyenleri yok sayarak, görmezden gelerek, sık sık gündem değiştirerek, her şey yolundaydı birden iç ve dış mihraklar düğmeye bastılar masalı en bilindik çocukların bile kanmadığı büyüklere masaldır ülke yönetiminde. 
 
Ve Döndük yine eskiye de artısıdır...
 
Bildik klişe laflarla ülkenin yakın tarihinde varolan, yaşanan benzer durumlardan vazife çıkararak siyasetin tıkandığı noktada basitçe politika yapma biçimine sığınmak ise işlerin bozulduğunun açık seçik göstergesidir. 
 
Basiretsizlikten koskoca ülke ucuz işgücü deposu,  ithalat cenneti, geçim cehennemi olmuş, taşeronlaştırmayla sanayisizleştirmeyle reel sektör uçuruma sürüklenmiş ne gam. Büyük Ortadoğu Projesi ile ülke kaynakları büyük sermayenin, çok uluslu finans şirketlerinin ve uluslararası tekellerin denetiminde, emperyal dünyanın para denizinde yok oluş girdabında imiş ne hüzün. Ülkenin Cumhuriyet tarihi boyunca yaptığı dış borcu, son on senede üç katına çıkarmış bir iktidar, ne güzel yapmış, gelmiş geçmiş en iyi iktidar dedirtebilmek de artık bedavaya gitmez.
 
Zannediliyor ki isyana soyunan Halka ve Muhaliflere “İleri demokrasi” tarifi yapmakla, polisi halkın üzerine orantısız sürmekle biter mesele. İleri demokrasi ileri boyutta başbakanlıktan başkana, diktadan faşizme, yıkımdan imara, icraatten ranta, kinden intikama devşirilmiş ve devirilmek isteniyorsa gemi, olsun varsınlar da bir yere kadar.  
 
Bu  “İleri demokrasi” öyle bilineninden, uygulanırlığı yüksek değil ama bu ülkeye özgü moda ve dayatılan başka bir şey sanki. Muhalefet ve sokaktaki halk daha tarifini yapmadı bu ileri geri cin-lastiğin ama tarifsiz yürekli bir duruş var meydanları saran...
 
Ve Dünya direnenlerden eylemlere, vuranlardan "duran insan"lara, gördü tüm toplumsal gerçeği. Siyaset bir sanat ve ilahiyat mutlak mukadderat çizgisinde devinip duran iktidarın yaptıkları ve yaptırdıklarını da.
 
Günlük gündelikçi yaşamda boğulanların üç paraya ve bir poşet kumanyaya miting alanlarına tıkıştırıldığında "duran insan"lara vuran, insani sınırları zorlayan davranışlara öykünmeleri ise ülkeyi saran hastalığın boyutunu gözler önüne apaçık seriyor. Serse de bu hastalığın kişilerden vekaletlilere, hükümette devlete, iktidarsızlıktan iktidara, çok bilmişlikten boş söylevlere, sinkaflardan traji komik tablolara çeşitlenerek medeniyetsizlik ve edepsizlik hükmü ve methi bulaştırması kimseleri rahatsız etmiyorsa yurtta eyvallah.

Ve Döndük yine eskiye artısyla eksisiyle eskidi...
 
Kim iktidara, iktidara yakın, iktidardan yanalardan yanaşmalara, her hangi birinin gelmişini geçmişini analiz eden bir makale yazabilir ki şu ülkede. Yazamaz ve böylece ayni melun hastalık hiç de farkına varmadan bulaşır o övünülen yarınlara ve çürütür geleceği. Hatta sadece orantısız mantıkla hata saptamak bile çok ilginç egzersizleri gündem yapar şu garip ülkede. Orantısız güç uygulanmasına karşı durmak için "Duran insan"lardan olmak gibi mesela. Mesele acıklı ama güncel ama misal bir o kadar güzel. 
 
Yıllardır Siyasal, sosyal, dinsel, ekonomik, kültürel ve iç-dış tüm sorunları biriktiren ve artıran, tüm siyasal ve toplumsal gelişmeleri bilimsellikten uzak bireysel tahlillerle çözmekte kararlı,  toplumu karşılıklı kamplaşmalara götürmekten hiç çekinmeyen ve ülkeyi çağdaş dünyadan gün saat dakika koparan ve halkı özgürlük yoksunu, insanca yaşam yoksulu eden tüm kurum ve kuruluşlar, yönetimler ve yöneticiler, idareciler ve maslahatgüzarcılar en başından en kılına çok yakında akademik tez konusu olur bu ülkede.
 
Taksim Gezi Parkı suskun ve tepkisiz kalma dönemlerini  cevval zeka ürünü "duran insan" manzaralarına bağladı ama herşey, herşey gelip geçtiğinde anlaşılacak . İşte o vakit adaletin kılıcı nasıl işleyecek, tarih neyi nasıl yazacak Allah bilir ama son söz yerine;
 
Susma sustukça... durma durdukça... asla olmaz olmaz deme... parayla değil sırayla...

Hiç yorum yok: