3 Haziran 2013 Pazartesi

F TİPİNDEN REALİST DEĞİŞİME SÜRECİ İYİ OKUYABİLMEK…

F TİPİNDEN REALİST DEĞİŞİME SÜRECİ İYİ OKUYABİLMEK…

Gerçekçi ve realist insanlar yeri gelir tavır koyarlar. Siyasi gelecek endişesi taşımadan doğru bildiğince ve bilimsel verilere dayalı tavır geliştirirler. Politik önder niteliğinde yönlendirici olmaktan da asla çekinmezler.

Tabanın tavırlılığı üst yönetimlerce çok tatlı bir etken görülse de onlar buna kanmazlar. Realizmin gereği tabanla iç içe yaşarlar. Tavanı da gök kubbe olarak görürler ve kabul ederler. İdeoloji dışındaki her birlikteliğin de gelip geçici olduğuna inanarak bilimsel temel oturtmaya aşırı gayret ederler.

Ve benmerkezci anlayışın aynadan yansıyan yüzü asla olmazlar. Benmerkezci yüzlere uzun süre kanmazlar. Bir ara renkler karışsa-karıştırılsa bile ilkesizliğe hiç taviz vermezler. Böylesi bir bencillik toplum adına hem ayıp hem de günah diyebilecek yürektedirler. İşte o yüzden ideolojiye kitlenmeyen politik beraberliklerin uzun ömürlü olması da yine gerçekçi ve realist insanların tavrına bağlıdır. Siyasal ömrün uzaması, uzatılması konusunda onların deneyiminden azami faydayı sağlamak şarttır. Bir bakarsınız durduk yerde verilen tüm destek çekilir.

Hür irade ve demokrasi ölçüsündeki eylemliliklerde her bireyin vereceği zararı öngörmeden ve önemsemeden şiddet seviyesi kaçan önlemleri sıralamak ise kesinlikle din iman bir kenara hümanizme sığmaz. Sonra bu saldırıların devamı ise hiçbir haklı gerekçeye dayandırılamaz.

Ben yaparım olur, kimse işime karışamaz karıştırmam, giden gider mantığı ve göstermelik fevri çıkışlarla politika yaptığını sanmak ise en büyük aldanıştır. Toplumsal değer ve değerlendirmelerin önüne ciddi engeller ve engellemeler koymak ise en bariz yanılgıdır. Çünkü çoksesliliğin ve gür sesliliğin yok edilmesiyle iyice sahipsiz kalan toplum katmanlarının yeni umut arayışlarına yöneleceği bilimsel gerçeklik ve kaçınılmazdır. Ve Gün gelir o güne dek tüm eksiklik ve aksaklıklara göz yumanlar en haşin kadroları da peşinden meydanlara sürükler ve erezyon başlar.

Söylemlerin içini oldukça boşaltıp, sloganımsı saydırmalar ve uçuk kaçık projelerle politikalar gütmek belki başta hoş-iyi karşılanabilir. Ancak devamında ansızın oluşan sosyal patlamalar işin asıl rengini belirler. Söylediği ile yaptığı, teorisi ile pratiği uyumlu olmayanların devri-önü açık görünse de geçicidir ve yollar bir gün barikatlanır ve kapanır.

Haklı ve makul gerekçesi olmayan her eylem sonucunda eylemsizlikle özdeştir. Ancak ekmeğin partisinin olmayacağı görüldüğünde her eylemlilik başka bir boyut kazanarak haklılaşır. O nedenle gerçekçi ve realist insanlar demode olmuş bir yapılanmayı hissettiklerinde asıl hüviyetlerine bürünürler. O hüviyet ki dünyaya bedel tek kelimedir, hürriyet.

Takım tutarcasına partizanlık ne vakit ki tarihe gömülür bilimsel temellere oturmayan taraftarlıklar bile yolu yarılamışken geri basar. Basiretsizlikten kısır tartışma ve çatışmaların zemini oluşturulduğunda da politik gerçekliğin varacağı nokta yine o pek sevilmeyen gerçekçi ve realist insanlara bağlıdır. Yolu, yaşı, başı ve direnci ne olursa olsun, toplu topsuz kışlalar kurulsun kurulmasın her gittikçe büyüyen direniş iktidarları sallayan bir gerçektir.

Yer bir kere sarsılmaya başladı mı Biber gazı, su tazyiği ve benzeri inanılmaz müdahalelerle bu sallantı kolay kolay atlatılamaz…
İdealist insanların odur budur dayatmaları ile gelinen bu açmazda, gerçekçi ve realist insanların hepten bağımsız direnci ayakların altından toprağı bir anda kaydırıverir. Çünkü idealizmin F tipine uzanan köprüde, gönüllere taht kuracak bir model olması ve idealistlerin bu modele işlerlik kazandırabilmesi gelip geçici bir heves, karşılıksız bir sevdadır.

Ayrıca devamlı geçmişe eleştiri mekanizması işleterek yeniliğe açılacak yolları aramanın da gün gelir yanlışlığı anlaşılır. Özeleştiri de yok sayılınca bahaneci ve bananeci bir düzlemde mıntıka temizliği başlar. İşleri daha da güçleştiren ise uydu yöneticilikle uyduların uysun veya uymasın yönetilebileceği uydurmasıdır. İdealizmin kör ettiği gözleri ise gerçekçi ve realist bir anlayışın neferleri açar.

Meşhur açılım ustaları ise kimse kusura bakmasın ama bu üç beş günü iyi okuyamadıkları için o açıktan gerisin geri uçarlar. Çünkü yıllarca umudu boş söylemlerin satır aralarında aramaya mahkûm edilmiş halkın sabrı taşar.  İlmek ilmek işlenerek hazırlanan ve dayatılan egemenliği bireyselleştiren bu uyumsuzluk tablosu, anti demokratik ayarsızlıkla dünya ile barışıklığı da zedeler, Ülke barışını da.  

Sabır taşı da çatlayınca, taşmaya katkı değeri ispatlı toplumsal realiteye kayıtsız kalış da eklenince egemenliğin kayıtsız şartsız millette oluşu muhalif cenahlara kayar gider. İşte o an on yıllardır planlanan toplumsal dizayna son durak, son liman, son peron gözüyle bakanlar hiç anlayamadan çemberin dışında kalırlar.

Bu gün için çemberin içinde veya dışında kalarak F Tipinden kaynaklanan Realist Değişime katkı koyacakların bu eylemsel süreci doğru okumak gibi bir zorunlulukları da oluştu.  Nasıl okudukların izliyoruz ve izlemeye devam edeceğiz…

Hiç yorum yok: