29 Haziran 2013 Cumartesi

deniz üçlemesi-5

Usum usandı

Önsezilerim doğru çıktı.

Akla aykırı belki ama varsa varsayarım
Ne hayali sorumsuzluklara karşı durdum ben
Ne dayanılmaz acıları alaysıladım
Ayartılası ne varsa korkmadan
İsteri tarih varsın baştan çıkarsın beni
Sevişmek temmuz ayından kışa
Bitap düşmek ardarda
Vuruşmak, çarpışmak, kopmak bir daha
Ön yargılarım gerçek oldu.
Memba suyu kadar tatlı ve soğuk
Yalıtılmış bir akıntıya açtım yüreğimi
Akla aykırı belki gençleşmek gibi
Kim kimin sıcağında donar ise artık
Ne hayali gemiler yüzdürüp yaktım ben
Ne anlaşılmaz dizeleri ayaladım.
Abartılası ne varsa usanmadan.

Tohuma kaçmak

Filiz dürtmesi toprak ağlamaklı
Giyinmiş yeşil fistanı
Birleşiyor güneşle.
Çiftleşiyor.
Cıvıl cıvıl deniz yutuyor onları
Hepsi bir örnek ayni tonda …
Tohum serpintisi toprak anlamaklı
Gelinmiş mor kaftanlı
Tekleşiyor güneşle
Çiftleşiyor.
Işıl ışıl deniz örtüyor üstlerini
Hepsi ayni ton, bir örnek.

Dost kokuyor

Çitle çevrili dost bağında
Koyu bulutlara kadeh kaldırıyorum
Kuşanmışım sıkıntılarımı
Demirbaşına kayıtlı ağaçlarla ağaçkakanlar ve
Gergin bekleyişler taçlandırmış askerliğinizi
Melez somurtkanlıklar yerleşmiş çabuk inanışlara
Kuşatmış dipteki hisarı maden işkillenmesi
Evlatlığa kabul edilmişim dost bağında
Çitle çevrili dost bağı yalanmış
Toprak kuru gübre soluyor
Muşamba örtülü masada rakı şişesi ve maden suyu
Boşaltmışım sıkıntılarımı meze tabaklarına

Ruh ikizi

Bir yudum kendini beğenmişlik var harcında
Yutarım mırıldanarak.
Kalabalığa don vurmuş, ayaz kapıda
Hava taklitçi dalgınlıkta ve bıkkın
Perdeleri çekili gönül penceremin
Dehşetle gömülmüşüm sarhoşluğa
İkiye bölünmüşüm gibi bir his var içimde
Saplanmış aklımın kurmacasına ikiz hayatlar
Donakalmak buna denir işte
Kolay mı değiştirmek yazgının cilvesini.

Şirk yok

Şiirimi ucundan teyelledim
Yıldızlı bir gecede kamulaştırmışım harfleri
Evlenmişim gelecekle bir dizede
Benimsediğimsin.
Döndürme, geri çağırma, şaşırtma
Dolambaçlı düşünceler korusundayım
Eşlik edeceksen et gitsin gittiği yere kadar
Soru sual sorma mesela
Şairim acından gebermişim.
Bir acıda sen katma ayranıma.

Sirk çok

Karmakarışığım
Kargaşa doktrinleri kapatmış gözlerimi
İnat bu ya kırmızıya boyarım gökyüzünü
Dirilmiş suçları öperim yana yakıla
Yeşim taşından parlak taşları
Rengi kaçmış japon balığının inadına
Akvaryumuma caz müziği dinletirim
Yağma yok, kaç karış ki bu dünya.

Jarse kumaştan kefen

Soydum jartiyerini
Çekinmezlikle utanmadan
Eski püskü bir odada pejmürde divanda
Tokluk hissi yıpratıyor aklımı
Jarse kumaştan gecelik altımda
Nemli bir imreniyle sarıldım sonsuzluğa
Jüponun çıkardım
Tövbe etmek lazım en kısa sürede
Saydım bu kaçıncısı.
Geç boşalmışım paslı zincirlerimden
Çekincelerime aldırmadan.

Şekilsiz şekerim

Palamut gibi bir akşam tenhası
Silindir şapkalı şekspir sahne terasında
Oyun, dans araya iğneleyici parça
Hokkabazın neşesi kaçtı
Jübilesi unutulmuş palyaçonun da.
Oyuncak kırıldı, kağıt yeminleri saklıyor
İskambil destesi.
Salla pati bir akşam temaşası
Kalender yürekli şekispir sahne tozunda.

Toplu tabanca

Gözyaşlarım aç gözlü
Sulu sepkene aldırmadan gırtlağını yırtarcasına
Lazer ışığı gibi keskin
Ve dahi Latince yazılması zor kıvamda
Lavanta kokuyor tenin
Kahverengi lekeler oluşacak elimin üzerinde
Ve dahi çıkarılması zor
Titreyecek ayrıca
Ve sen hala lavanta kokuyor olacaksın
Gözyaşlarım acıkacak.
Toprak doyuracak gözümü ahenkle.

Börtü böcek

Ateşböceği likörü aklımı karıştıran
Dilbilimci değilim ki ateşi sarayım.
Dağarcığım yaralı bereli
Lirik cetvellerle çizdim sınırımı zorla
Zamklanmışım ufka
Müzede müzisyen enstruman sergisi
Maziyi yaralamışım nota nota
“ Yakaladıkça kaçar ateşböceği.  “

Pipo

Çobanyıldızı’ nın kolu kopuk
Pipomun içinde koskoca yeryüzü
Mum dengesizliğinde hava loş
Kaymak gibi bir bir mermer lahit parlıyor
Uzadıkça uzadı pazartesi
Büyüteçte kurt sürüleri aç bilaç
Burkuldu yüreğim Venüs’ün mahremi yok
Orman kanununa yol gösteriyor Çobanyıldızı
Aşka vakit yok.
Pipomun içinde koskoca feza
Keza çakmağı çakıp yanaştırıyorum.
Dumanla savruluyor aklım tütün kokarak.

Makastar

Demiryolcu makası değiştir
Maket evler yakınına dönder katarı
Ana caddelerin uzağına
Manolyalar diyarına
Varoşları çiğnesin mavi makyajlı büyü
Atlet pijama piknikçileri göreyim
Maymun maskaralıklarını, çomarı, pisiyi
Ekseriyetle bu yol beğenilmez deme
Boşver büyük harfle konuşan bilmişleri
Demiryolcu demiryolu makasını değiştir
Sakat anılar yakınına sür treni
Anı cehennemin tuzağına
Yanılışlar diyarına.

Kredi garantisi

Meme başı kadar hassasım şuan
Memeli bir hayvan
Yastıklarda peron kokusu
Çok yoksulluk çektim inan
Annem de
Varsıla yolculuğum uzadı da uzadı
Uzadı ki sorma.

Mektep coşkusu

Mandalin bahçesinde mandolin çalan kız
Konstromatisin sarışın yavrusu
Hangi sahil kasabasında
Hangi mankenin kucağındasın şimdi.
Hangi mekanda …
Hasretim denizlerden büyük.

Manidar

Yaz manifestosu mangal yürekli
Usül, biçim, tarz gözetmeden
Yaz manyakça
Manikürcü kız uysallığında
Açığa vur çatı odasındaki illeti
Kaz tünelleri tırnaklarınla
Kare.

Yağmur kaçağı
Kaputuma yağmur damlaları layık
Çantamda mavi bir kayık
El yazması bir deniz
Üstüne ikimiz.
Biz.
Pasifik dalgalarının üstünde yolcuyuz
Kaçak, biletsiz,
Palavra.

Beyaz çarşaf

Makinist sür maskotu gözden kaybetmeden
Nehir yatağı kupkuru
Marmelat kıvamında raylarda
Homurtular konuk kamarama bu gece
Somurtuk bir ay doğuyor göğe
Seyir defteri bomboş
Makinist yaz maskaralıkları gözden kaçırmadan
Büyü bozulsun
Al birini vur ötekine istasyonları
Bayraksız gemiler senden önce varmasın menzile
Ziyaretçi saatine yetişsin anılarım
Tam isabet gözünün ferinden, alınterine
Kışla yolunu geç sirenlerle
Şiir budalası nöbetçiler ayılsın
Yanılma payı nişangahtaki karavana deliği olsun
Aylak filikaları eğlemesin forsalar delice
Makinist çek freni madrabazlıklar dökülsün
Piramidin gözü çıksın firavun mezarında
Kışkışla lokomotifi dölyatağı ıpıslak
Makinist tak maskeni gözler görmeden.

Ultima şans

Nah işte
Mekik böyle çekilir
Kazanmamı istemiyor kör evren
Yıllarımı gömmüş sonsuzluğa
Vah işte
Ah çekiyor gözüme gözüme anılar
“ Kekliği düz ovada avlarlar. “ türküsü derinden
Hep benzer çelişki, hep ibrikli manzara
İçime dökülür bütün ırmaklar
Benim deniz olmam lazım.
Hah işte
Bulaşıcı hastalık gibi sinsice yaklaşıyor tsunami
Dalgış yüreği dayanmaz bu basınca, patlar
Usum sakatlandı, bahtım usandı, kusurluyum
Tohuma kaçmadan kurtuldum şükür
Böyle işte.

Mortu çekmek

Uzay gemisi kayıp
Terliyor umularım hortlak görmüş gibi
Engerek yılanı tirkecek dişlemiş gözümü
Meçhule bir yabancı sahip.
Uzayın derinliklerinde bir yıldız ayıplı
Dost kokuyor karadelik
Ruh ikizim ağlıyor kayıp gezegende
Şirk yok.
Uzay gemisi kayıp gidiyor sessizce
Sirk çok.
Jarse kumaştan kefenlere gelesice samanyolu
Eşgüdüm toplantısında şeytanlaymışsın sıkı fıkı
Geriliyor umutlarım hortlak görmüş gibi
Galaksi pek mahçup.

At cambazı

Rüyaların dili olsa da anlatsa…
Kişneyince uykusuzlukj
Nankör gecede
Düzelemedim.
Hayatım savaş alanı değil elbette ki
Ordular kırdıran, yardıran
Kaybettirip kazandıran kumandan da.
Ama ben bir savaşçıyım ezelden
Nerde benim kişneyen uykusuzluk atım
Gece yeleli.
Bulamadım.
Şekilsiz şekerler yedim hatırlıyorum
Horozlusu gibi örneğin, elmalısı
Toplu tabancalarla su fışkırttım kızlara
Börtü böcek topladım topraktan
Pipoma koyup içtim sonra
Makastar doğramış rüyalarımı ne yazık ki
Garantisiz krediler çekmişim yaşamdan
Mektep coşkusunu atlamışım hepten
Ve mektup yazmayı unutmuşum çoktan
Manidar bakışlara harcanacak yıllar elimde
Yağmurdan kaçarken doluya tutuldum ve
Düzelemedim
Nankör gecede
Kişneyince uykusuzluk.

Sinyal lambası

Nötron bombası gibi düştün aklıma
Havadis bu ya,
Nilüfer bahçesi göl ağlamaklı
Düğün yarıda kaldı.
Düğümlenmişsin boğazıma bi kez ya…
Çiseler yalıyor tepeleri
Hidrojen bombası gibi erittin aklımı
Paradis bu ya
Ihlamur nefesli melekler ağlamaklı
Ömür yarıda bitti.
Lehimlenmişsin kanıma bi kez ya…
Çileler ayalıyorum tepelerden

Ansızın delirme
Nüans soyadımda gizli
Adım değnek gibi
Er merkezli
Eş zamanlı duygular mezarlığındayım
Kum saatinin kumu sen.
Ben kuru toprak.
Seans seans soy ağacıma tırmandım.
Ellerimde ıhlamur( kokusu ) esansı.
Adam olmak gibi
Erdemli.
Trans sol yanımda gizli,
Adımlarım inmeli
Her merkezli.

Vur patlasın
Bir hayli zaman oldu görmeyeli
Çömlekçi çarşısını
Şişman sürahiler, beli inceleri
Eğik burunlu gül koklayacak vazoları
Yanakları al al güveçleri
Öyle karışık ve silik ki mazi
Çömlek patladı…
Her akşam güveç ve bir bardak rakı
Bir hayli zaman oldu içmeyeli
Maden çöktü.
Susman lazım şimdi beyim
Bu kahrolası dünya bitirdi nicelerini
Yanakları al al güzelleri
Öylesi yakışır etme şu nazı
Çarşı Pazar göçtü.

Çal oynasın

Müstehcen fıkralar zihnimi meşgul ediyor
Rasathanedeki özellikle
Ne kadar itiraz, engel koysam da çaresizim
Cemaati hop diye oturtup kaldıracak kıvamda.
Ortaklaşa hakaret kahkaha vesilesi şimdi
Fırsat bu ya tesadüfenmişçesine anlatmak lazım
Okyanus ortasında dürbünlü afetinki sini
Kaşla göz arası bi çırpıda.
Anlaşılsın ki sır fıkrayı anlatmaya bağlı
Kesat hanedekilere özellikle…
Ağustos böceği şakıyor karıncalara
Ve kaplumbağa kibirli yavşanı geçti.
Geleceksen fıkralar eşliğinde gel.

Su kayağı

Su birikintileriyle şakalaşıyorum
Hapislik zor iş
Etraflarından dolaşıyorum
Nişanlayıp pöt üslerine
Pabucumun tabanı delik
Zapt ediyorlar bacaklarımı
Günün birinde anımsanacak bir meşguliyet
İç çekişlerime güceniyorum, başkaya asla
Resmi bir ayindeyim metazori
Benzi atmış subayları deliyorum bakışlarımla
Delirmiş bu adam diyesiler
Aynada akseden yüzüm pek akıllı oysa
Pek uyanık geliyor, samimiyetime inanın
Su birikintilerini olimpik havuz belliyorum
Kiremit örtülü binayı hakem kulesi
Yüzdürüyorum subayları, yarıştırıyorum kıyasıya
Beyaz gemiyle yarışmak zor zenaat
Adaş sokaktaki adam olmak var şimdi
Sözünün eri adam veya deniz veya okyanus
Bulanık su birikintisi değil asla
Senatodan kanun geciktiği için bu cefa
Niye kıydınız lan taze fidanlara.

Dansın saltanatı

Donuk bakışlı dansöz
Körü körüne şehirli, kentlisi, köylüsü tutsak sana
Göbek çukurunda temerküz kampı
Göz kamaştırıcı kostümün, sen yarıçıplak
Buyruk sıradanlaşmış bedeninde Allah esirgesin
Orgun sesi kısılmış, darbukatör çılgınca, klarnet of ki of
Doğulu bir yönelim seksen doksan yüz
Şimdi orada saat kaç
Pirinç tarlaları öksüzüyüm ben anlamam
Donuk bakışlı orkide
Yoksa kasabalısı, kentlisi, köylüsü topu aç bilaç
Göbek çukurunda mı yine.
Ne zaman sabun odasına göndereceksin baldırıçıplakları
Taş fincanlara dökülür aşkın taşhanlarda
Kahveyi sade içerdim hatırlarsan.

Duvarın gözü kör
Duvar saati tiksintiyle devirdi dakikaları
Eziyeti yıllardır bitmediğinden
Ortopedik özürlü gibi yelkovanı
Akrebe bağlı kemikten
Arpacık kuşu da ötmüyor bir yıldır
Dingili cezalandırmış kıskançlıktan
Tımarhane duvarında duvar saati
Konukları Ortodoks sallantılı, at bakışlı
Ateş çemberinde akrep
Önce kendini zehirledi arpacık kuşu hür artık
Ya saatlerce duvar saatine bakan
Hürriyeti yıllardır elinde bilmediğinden
Eziyeti çekmekten bıkmadı
Direkt aşk budur işte.

Şifoniyer

Yolcu vapuru sükunetle otluyor denizde
Ozonda yırtık üstüne yırtık
Çelik bacaklı rehine yorgun argın
Çilek tarlası zehirlenmiş, bal arıları dargın
Yolcular oval terasta oturuyorlar
Oksitlenmiş kanepeler arkalıklı
Kartal bakışlı kaptan kamarasında huzurlu
Palavracı satıcılar memnun satıştan
El ayasını okuyan çingeneler fingirdek
Yolcu vapuru kuştüyü deniz yatağında uyuyor
Ufuk çizgisinde bir hatip
Çevik bacaklarının üstünde bir o yana bir bu yana zıplıyor
İlkin afacan bir oğlan gördü maymunu
Aval bakışlı yolcular en son seans da
Denizin bereketidir yaz aşkları
Azanın da yastık üstüne felaketi hazır
Çevik manevralı vapur ağlıyor ölüdenizde.

Özlem bahçesi

Çarpıntısı tuttu çınarların
Gökten zembille boşandı gece
Kılıç gibi çöktü
Pankartlarda özlemin adı palmiye gölgesi
Meraklı gözlerin seçtiği güzel çarpı çurpuk
Güzel ama çarpık bacaklıydı orman
Çıra gibi yandı.
Menekşeler ağlıyor bahçe bahçe
Kaşıntısı tuttu çenebazların
Gökten zembille boşandı kelimeler
Bıçak gibi keskin.

Kristal küllük

Cennet sığırcıkları savuştular diye
Pabuç dilli sırıklar papyon kuşanmışlar ve
Harabelere tünemişler
Felçli bir papağan söyleyesi oldu gerçeği
Kutsal kitaplardan paragraflar okuyarak
Siper etmişler gözlerini, ellerini görmediler
Parsel parsel paralandılar ama inanmadılar
Yarım akıllı sünepeler kılıç kuşanmışlar ve
Harabelere tünemişler
Sarkaç dilini değdirdi, alev gibiydi dili
Çiçekler soluverdi önce
Sonra kutsal kitaplar ateş topuna dönüştü.
Pabuç dilli sırıklar kömür torbası.

Bebek karyolası

Algılarım duvara çarptı
Parşömenler delindi kusursuzca
Taç yaprağın üzerine zulüm damladı
Kişiye özel bir partiydi.
Tanker, mazot tankeri geçti üzerimden
Kuyruklu piyanolar ağlarken piramitlerde
Anılarım duvara çarptı.
Dalgınlık anıma denk geldi
Alganlara boyayıverdim çatlak duvarı.

Bodrum da isyan

Bodur bir duman yankıladı içimde
Bodrum bir huni
Hurileri biber gazı
Pistlere damladı bıldırcın sağnağı
Pusuda bir taş plak dönmeye başladı
Keçileşmiş patikalar denizin karnını okşarken
Kuduruk bir ateş dağladı içimi
Bodrum bir humma
Hurileri biber kazıklı hülya
Surlara damladı bıldırcın sağnağı
Budur işte en yaman çelişki
Kaç pare top atışından sonra taş mezarız.
Kazıklı Voyvoda’ nın şatosu sahte
Çekin uşaklar çekin
Nöbetçi ağlar yardı denizin sırtını
Kıvrımlarında doluluk, bereket
Ayıklamak acıyarak irili ufaklı
Sazanları.
Diş doldurmazlarını mavişin koynuna salarak
Yüzmelerini seyret kaptan
Toprağı süren pulluklar gibi pullu pullu
Tövbe kapısıdır bu kapı tövbe et durma
Kurşuni göğe savur kavak yellerini
Zatürreli öksürüğünü savurarak denize
Nöbetçi ağlara çarptı köprüler
Ziynet eşyası gibi dağıldı, topla, durma
Sızanları.
Düş doldurmazları sarhoşluğun koluna takarak
Yazılmalarını seyret kaptan.
Kavgalar devriyesi ölü kargaları toplarken.
Rastgele, heyamola çekin ipleri uşak
Karadenizde gemilerim battı.

Obez istekliliği

İştahımı açtı şiirler ve
Polenleri kutba çağrılı karanfilleri
Gözeneklerime taşınmış mevsimlik işçileri
Porselen yüzlü kiracıların tasasını
Güvercinlerin asık suratını hiç unutmayacağım
Somurtkanlığım yeşil çuhayı yırtacak bir aralık
Şiirler iştahımı açtı ve
Palandöken kitaba sığmadığında karlı zirvesini
Bal kovanına çomak sokan sığırtmaçları
Pasaklı tombul tazelerin kasesini
Bülbüllerin kısa serenatını hiç unutmayacağım
Doğurganlığım mavi atlası delecek bir aralık
Açtı iştahımı şiirler yine.

Nalıncı keseri kör

Nalbant çivisi gibi bir patika
Keklikler sendeliyor
Nalı çıkmış tufan deryayı çifteliyor
Hayal gücümü yamaçlardan yuvarladım
Bütün dünyayı gezip dolaşmak isterken
Ganimetim eşikteki tozu yutmakmış
Çapaladıkça göğün çivit rengini
Altından fışkıran en bereketli doz.
Tozu dumana katmış doru at, dosdoğru
Kobalt mavisi göğe dörtnala
Replikler afallıyor.
Aklı çıkmış tiran dünyayı titretiyor
Hayal bombamı denizlere salladım.
Bütün dünyaya kızıp dalaşmak isterken
Sermayem hoşgörüdeki tuzu yalamakmış.

Partal kilim

Kürek kemiğimi özledim
Kaburgamı…
Akıntı yönüne yüzen bir dalı, o
Kuru dal parçasıyım.
Güneş uyanırken dağlarda şiir yazıyorum
Başlıyor kırmızı sepken
Kaburgamı
Kürek kemiğimi özledim…
Kaburgam kırıldığında seni.
Akıntıya kapılıp yiten bin dallımı, o
Kuru döl parçasıyım.
Güneş kestirirken bağlarda şiir düzüyorum
Kucağımda bir melek uyandım.
Kanatlarını
Kürek kemiğini öptüm.

Ölüm raporu

Prostat sıkacak canımı ilerde biliyorum
Mezun olduktan kelli erkeklikten
Telaffuzu zor ama gerçek
Çok gençsin be güzelim
Protez dişli bu adamı belki arzulamayacaksın da
Menşei denizden gelen bir esintiye sarılıp
Yakamozları toplayacaksın bir bir
Her şey geçici be yavrum
Pudralara yatırdığın ebe büyüyecek elbet
Ona anlatacaksın nabız atışlarımın içtenliğini
Denizin kokusunu son kez çekeceğim içime
Yankesici can kesesini kaptığında
Yaya geçeceğim sıratı biliyorum
Öpmek isterim son kez gözbebeğinden
Mahpusluk buraya kadarmış diyerek
Elveda yok aramızda bilesin
Yaz okulu bitti be çocuğum.

Kaç sularında bekleyim

Kaç suça karıştım saymadım
Uydusu söğüt dalına takılmış aklımla,
Simsar değilim kutsal yer pazarlayan
Bitkin meydan okumalarım sedef kakmalı
Senfoni orkestrası lezzetinde bir tat, haz
Kaç kilo verdim diyetsiz tartmadım
Yanmışım ben bu, bu hazla
Kullan kullan at kelimeleri hızla
Uyurgezer kelimelerden bıktım be güzelim
Saç saça dalaştım, barıştım, alıştım.

Kısık ateş

Boğucu sıcaklar uzaktan göründü
Zıngırdatacak denizi
Paçavralara saracak geceyi
Tanrıça gibi çıplak
Gündelikçi gibi giyimli
Ahududu şerbetine susatacak evreni
Delilik bu ya yapış yapış seviştirecek
Kurtuluş başka bahara kaldı.
Yün fanilalarımı özleyeceğim eminim.
Deli gömleğimi, gazyağı hunimi
Dağlayıcı nar uzaktan göründü
Kızartacak denizi
Saçaklara sığınacak güneş
Toprak çatlak çatlak
Kirli rozet
Ada vapuru açıldı acemice
Bravo kaptan usta nidaları, yaşa varol
Demin söyledim dedi bir kocakarı
İnsafın kurusun batacak bu vapur, batıracak rezil
Kurumlu bir edayla kanepeye kuruldu.
Turkuaz huzurla vücudumu okşuyor banane hayhuydan
Batarsa batsın korkuyorsam adam değilim
Martılarla paylaşıyorum simidimin susamlarını
Çaycıda birazdan damlar kıvırtarak
Hanım teyze hani batacaktı basbayağı yüzüyor işte fakir
Bir lise kaçağı kafilesi kocakarıya usturuplu
Benim gemilerim karadenizde batmış kime ne
Vız geliyor cayırtılar bana, banane ya.
Ada vapuru rozet gibi yakamda
Ve ada yazılmak dönemi artık içim yanıyor.

Halkalı cennet

Aksıra tıksıra ilerledi gece banliyösü
Koltukları yırtık pırtık sustalı yarası
Demode memode hizmettir işte
Kurye torbaları taşıyan cinsten
Önümde gidiyor keyfini sürmem için yıldızlar
O karanlık geceye inat pasparlak ay
Güneş doğdu ve tüm kara gölgeler öldü
Her cakaları bunu söyleyen biri çıksın die sanki
Öksüre hapşıra ilerliyor gece banliyösü
Yanılgıların dili ortak.

Açık bono

Kapı açarı elimde anakentin
Anlayan anlar derdimi
Doğranmış yollarda devinim sıra dışı
Gerçek hangi mercekten baktığıma bağlı
Güneş cam rengi parça parça
Aslı, cam renkli güneş mat
Rüyalarımı sormayın bana anlatamam
Kapı açarı elimde hayatın
Çift kanatlı meşe kapının antik anahtarı elimde
Kızımın ayak başparmağı kapıya sıkıştı
Anlayan anlar acımı.
Asfaltlanmış patikalarda değişim sancısı
Gerçek hangi memleketten baktığıma bağlı.

Çıplak vitrin

Kaç doğumluyum, unutursam birgün
İnsanlık namına hatırlat
Kuzguncuğum,
Kuzu kuzu inanırım yarınlara
Çünkü ağır geliyor abu hayat
Kaç yaşındayım unutursam birgün
İnsanlık adına anımsat
Suskuncuğum
Bazı bazı inanırım yalanlara
Çünkü ağır geliyor avu hayat.
Kaç yaşımdayım unutacağım birgün
İnsanlık adına hatırlat
Suskun kuzguncuğum.

Yaprak kımıldamıyor bugün
Ense traşımı göstermeden giderim
Yüksünmeden, yerinmeden, yel gibi
Zahmet etmeyin ağalar beyler
Ben yolu bulurum, sizden önce de vardım.
Sonrasında da olacağım helalinden.
Yaltaklanmadan, yakarmadan, er gibi
Gönülden dileğim saati vakti geldiğinde
Ense traşınızı göstermeden gidesiniz
Yükünü tutmuşlar öncelikli sonrası sıradan
Şimdi kalkıyor şimdi oriant ekspres.

And içtim ölmeyeceğim

Önümde antetli bir kağıt
Anlatılmazlar aklımda satır satır
Dolmakalemim küçük bir kız
Manasız bakışlarla süzüyor ellerimi
Boynumdan ısırıp zehirleyen paralar istemiyorum
Kanımı emenler iflah olmaz canım, canım
Diye başlıyorum o an.
Önümde antetli bir beyaz kağıt
Netmeli bilmiyorum, yazmalı
Patlayıcı dolu bir araç gibi patlamadan.

Remi dalgası

İskambil kağıtlarında ikamet eden güzel
Papazı buldun mu?
Papaz seni.
Damlar açıldı dört bi yandan
Rua yer yarıldı içine girdi sanki
Dua da edilmezki merete
Durduk yerde başıma iş aldım.
Papaz gidisi seni
Papazı gördün mü?
İskamlbil kağıdında ikamet eden güzel
Mimlemişim duygusuzluğa
Mortu çekmek üzereyim.
İstanbul sahillerinde yürümeden güzel güzel.

Sıfır noktası

Arap alfabesini bilmem
Çocukluğumda kur’an okumuşluğum var
Sayfaları çoğunlukla atlayarak
İki hatmi şerifim.
Lakırdı bu ya sevabtır.
Selam semavi dinler, aleykümselam
Dünüm kadar yarınım kaldı mı acaba
Olsun azap çekmesini iyi bilirim.
At cambazları çölünde yayan.
Bedevi çayından çorbasından içmişliğim var
Zemzeme kıbleli selam.
Arap insanını sevmem
Lakırdı bu ya çağrıcı da.
Selam sevimll insanlar aleykümselam
Bugünüm kadar yarınım kaldı mı acaba.

Bal arım balerinim

Fındıkkıran istisna
Sertifikamda bale sever kaydı düşülmüş
Kırgınlığımın izleri çok eskiye uzar
Basm adüğmeye çocuğum basma
Geriye sarması uzun sürer
Fındığa ve kaleye yolculuğumla başlar hikaye
Otobüsün camları buz tutmuş
Kalorifer ağrızalı yanmaz
Şubat sonları sanki, kara ayaz
Anamın babası çoktan defnedilmiş
İstim üzerinde Bolu dağı
Köroğlu en zirvede nöbet tutar
Basma bam telime çocuğum basma
İleriye sarması uzun sürer
Açıkhava tiyatrosunda bekçilere konser
Sinyal lambası ve davudi ses
Fındıkkıran başlıyor.

Absürd abartı

İşkembeden sallamak denir
Tüfekler patladığında kaçacak delik aramaya
Üfle bakalım nefesin yettiğince üfle
Yüzgeçleri tıkalı balık misali nefeslen
İlle de istiridye kabuğundaki güzel beklenir
Yaşamak tek hücreli terliksi misali
Aşk olsun bu yaşamaya yaşamak mı denir.
Neyzen Tevfik canlanıverse ölümü ister
İzmir fırçasıyla fırçalar yalanlarınızı
Ansızın delireceğim, çıldıracağım korkarım ve
İşkembenize sallayacağım demir okları
Toplar patladığında mert dayanacak okkayla
Namerte kaçacak delik yok…
Süflen bakalım nefesin yettiğince süfle
Yutakları dolu tavuk misali debelen
İlle de yaşamak ise tek hücreli erkek misali
Aşk olsun bu erkekliğe erkeklik mi denir
Namık Kemal canlanıverse sizi silistreye sürer.

Bizans entrikaları

Arka çıkmasanız da kırılmam
Linç etmeyin yeter arkamdan
Manga manga ateş menzilindeyiz hepimiz
Seyrelmiş dostluklara selam
Bugün ben düşerim yarın sen
Düşkünler dünyasına sanki kazık çakmışız
Televizyon vur patlasın çal oynasın
Sanki binlerce bölümlük Brezilya dizisiyiz
Bir seyahat bombası düştü ocağıma
Arkada meraklı kalabalık.

Kızımın kızı

Francala ekmeğini kaç yaşımda gördüm acaba
Adı niye böyledira bilmeden ne zaman yedim
Ecevit ekmeğinden sonra sanki
Tüp kuyruklarında az beklemedim
Ya o sanayağı illeti
Şam tatlısı satardı Arnavut amca, fıstıklı
Kıymalı börek, su muhallebisi, lokma
Ah çocukluğum ah.
Dun gibi her şey ne çabuk geçti
Şimdi bir kızım olacak
Francalayı kaç yaşında yiyecek acaba
Frenk ellerinde mi doğacak yoksa
Dileğim Fransız kalmasın babasının geçmişine
Üçgenin bir ucunda su kayağı Denizim
Adını ben üfleyeceğim kulağına Ezan’ la
Filanca adamın Kara Deniz’ i desinler sana.

Yonca yol boyunca

Arpacık kumrusu gibi düşünüyorum
Galiba zenciyim senin olan beyaza
Lüleci çamuruna biçim verirken hayat
Ukalaca dışlardım pipoları ve pos bıyıkları
Üstadım sende gördüm ilk huzuru
Etrafım mutsuz kadınlar yığını, kaynadıkça
İkilenince birlendim sonra üç
Dansın saltanatı öptü kıyametimi
Uç uğurböceğim uç, annem terlik pabuç alacak sana.

Kabak tadı

Gam bastı yine
Kancıklık etmek yok zaman efendisi
Som altından yüreğin olsa da
Ütüleme beynimi.
Dam çöktü yine.
Yel akıllı yeni yetmeler
Duvarın gözleri kör mü, boyamayın gönlünü
Gülü sevmek artık yasak bana
Cam, içimdeki cam kırıldı.
Camdan kalp.

Yaprak saklar güneşi

Aşikare bir aşk yaşamışlığım yok
Atadan terbiyeliyiz
Gayri meşru çocuklarım olsun isterdim yine de
Karakteri bana benzeyen
Eli, yüzü, çehresi
Ağırdan aldık galiba biraz
Pandomimci misali
Şifoniyerde iki parça yırtık pırtık anı
Aşikare bir aşk aramışlığımız yok.
Yaradılıştan böyleyiz.
Pamuk şekeri gibi adamdım.

Kaşık düşmanı

Kasığım şah mat
Şilteler at altıma, beton buz
Puflara yaslat sırtımın kamburunu
Ve elinin kokusunu bulaştır saçlarıma
Şahbaz kız.
Anonim inanış beyaz çarşafa güneş ister
Özlem bahçesine kırmızı gül
Altın sarısı lezzette.

Elleri ayışığı

Ayçiçeği tarlasına güneş vurdu
Gazoz ağaçlarında zebra desenleri hakim
Gündöndü erkenden
Yar dönmedi.
Mısır püskülü saçlarına güneş battı
Kalmadı be gülüm sabır
Ultima şanslar kısırıyım ben fakir
Kristal küllükteki kül

Nar sönmedi.

Hiç yorum yok: