22 Haziran 2013 Cumartesi

“DURAN İNSAN” POZUNDA POLİTİK BİR GEZİNTİ…

 “DURAN İNSAN” POZUNDA POLİTİK BİR GEZİNTİ…
İşte bu günler o günlerdir, herkes için özellikle amatör veya profesyonel politikacılar için biraz ağırdan almak ve doğru okumak zamanıdır. Taş yerinde ağırdır misali kürsülerden salvolamak, dem vurmakla düzelmez bu işler...


Eylemliliğin bin bir çeşidine renk veren ve şimdilik “duran insan” pozunda politik bir duruş gösterenler ise siyasetin abecesinden başlayarak okumak zorunda geleceği…

Siyasetin alfabesinde Politika, ciddi eylemler tutarlılığıdır diye geçer. Ayrıca çerçevesi belirli her sahada alabildiğince hareket serbestîsidir politika. Ancak politika arenasında sadece birileri için ortaya çıkanlara, politika yapanlara, eylem kırıcılığı pazarlayanlara her daim madalya takılmaz. Diğerleri ise zaten istemezler mükâfat, falan filan.

Seviyesizliğe yanıt verilmez, verilmemeli de; verilir ise eğer hafızanın peşini bırakmaz densizlikler. Haksız bir yüklenme var ise haksız yüklenenlere de acınmaz evvelinde sonrasında. Toplumsal kimliğine sahip çıkanlara da kesinlikle kızılmaz kızılmamalı. Hele bütünlüğe artı puan yükleyenlere kırgınlık taşınmaz asla. Böyle yazıyor siyasetin alfabesinde ilk cüz.

Gündem dışı kalanlara ise asla ah vah ağlanmaz. Dostlar alışverişte görsün diye el öpmeler, bırakın ne hali varsa görsün demeler ise ileride büyük sorunlar açar insan olanın başına. Hesabı vermek ise gittikçe zorlaşır. Böyle anlatıyor siyasetteki vefayı başka bir cüz

Ayrıca siyasette yanlışı görüp uyarmayana da dost denilmez. Düşün özgürlüğünün, söylem rahatlığının temeli de ideolojik birlikteliktir. Bu anlamda birileri çıkıp yeni tanımlamalar yapacak ise gerekçeler koyacak ise bilimsel dayanaklarını da göstermelidir. Bilimsellikten uzak ideolojileri benimseyerek halkı yok sayan ve saçma savlarla ortaya çıkanlar eninde sonunda yenilir. Üst üste alınsa bile galibiyetler, sorunları geçici olarak baştan savmak olur tümü. Bir adım ileri götürmez mevcudiyeti. Çağ dışılığı primlendirecek ben istedim, ben yaptım olur mantığı ise politikanın serbestliği olarak asla algılanmamalıdır diyor siyasetin demokrasi harfi.

Çünkü ciddi her eylemde politik duruş ve direnç zedelenir. Her istenilenin koşulsuz kuralsız kabul edilmesi veya kabul edilmesinin istenmesi ise bir zorunluluk değildir. Ortaçağ zihniyetine yakın argümanları şiddetli bir arzuyla aralamak ise kesinlikle yenilikçilik olamaz. O nedenle ferman kesme devrine yeni açılımlar yapmak, mantık dışılığı savunmak ve Politikanın manasal açılımını ‘çok-yalan’ diye tanımlayarak siyasetin simyacılığına sığınmak ise yalanın dik alasıdır der siyasetin alfabesi.

Sonsuz karanlığın ucundaki ışığın dipsiz kuyulardaki aksini bile bir kaşık suda boğmak politika arenasında yapayalnızlaşmayı çağırır bir gün.Gün ışığında elinde kandil ile dolaşan ve her direktife olur verip baş sallayan toplum dizaynı hevesiyle politika yapmak ise hareket serbestliğine ihanettir. Gün olur, görev günü görev üstlenme günü geldiğinde ve cesaret apoleti takıldığında bu taklit hevesler kursakta kalır. İyi adam cesaretini kırmak ise politikaya motoruna açıkça su katmaktır. Siyasi terbiye ve siyasi etik kimseye kimseyi sevmeye zorunlu kılmaz. Ancak hak ediyor ise eğer saygıyı zorunlu kılar ama beş vakit değil yazar siyasetin alfabesinde özgürlük harfi…

İnançlı, dirençli, ilkeli ve çalışkan olmak artık kabul görmeyen değerler ise bu meydanda değersizleştirmeyi hayatın içine sokanlar da cevabını alırlar bir gün. Bu değerleri içselleştirmişlerden öcü gibi korkulması da bir başka ayıp olarak yer bulur dünya sahnesinde. Adalete dayanmayan inadın geleceği eninde sonunda ancak bu olur. Tabansızlığın bu kadarına da pes demek ise suç sayılır. Oysa politikada bütün planlar taban ve tabandan alınacak destek üzerine kurulur kuralını işletir siyasetin abecesi.

Politika da yeniden yapılanma işte bu sebepler üzerine şart olur. Zordur ama değişim, dönüşüm gereklidir. Yeniden yapılanma yeniden var olma ise yanlışların görülüp düzeltilmesiyle gerçekleşir. Ortaya emek ve yürek koyanlar ise asla ödüllendirilmez, her zaman olduğu gibi cezalandırılır hükmüne bağlar siyasetin alfabesinde adalet harfi.

Dağın fare doğurması ise politikanın ciddiyetsizliğidir, bunu asla yazmaz siyasetin abecesi, bunu biz uydurduk helalinden…

Sonuç itibariyle toplumun on yıllardır örgütsüzleştirilmesi tüm bu etkenlere eklenince halkın tabanı, ekseni ve yörüngesi şaştı. O şaşkınlık başka şaşkınları ve şaşkınlıkları iktidara taşıdı. Ancak son zamanlardaki kamuoyundaki yıpranmışlığa çaresizlik de eklenince tersine bir aydınlanma oldu birkaç haftalığına. Geçmişin görkemine dayandırılarak sadece kendine Müslüman bağlamında bir politik mantalite sergilenince ve insanlar yok sayılınca halk sol köşeye sıkıştı kaldı, yazar dünya siyaset literatürü.

Politikada umut kırgınlığı ve eylemsizlik hastalığı da gün olur iyileşir, der siyasetin abecesinde son cüz…

Hiç yorum yok: