Kabarık dosya
Elektronik bir pi gibi hayat
Boşaldıkça doluyor kendiliğinden
Pervanesi
kırık bir helikopterim sanki
Dönüyor
dönüyorum durmadan
Utanıyorum
genç değilim diye
Övmeyin
beni, övülürüm diye
Minesi
dökülmüş sırrı kayıp bir bedenim
Yinede
amblem taşırım yakamda
Aidiyet
içgüdüsü ne yaparsın
Yarım
kürenin en acar mültecisiyim ben
Açıkhava
tiyatrosunda geceyarısı
Salım
salım coşkuları yutan
Muazzam
bir aptallık piyesi oynarım
Sayıp
dökerim yıkıntılarımı gülerler
Yıkıntılarımdan
geçerim boşalırım
Boşaldıkça
doluyorum kendiliğinden
Elektronik
pile benzeyen hayat gibi.
Ziyanı yok
Filo
filo yağın yağdırın üzerime
Püskürtün
lavlarınızı
Laflarınızı
Macera
bu ya asla çekinmeden korkmadan
Kalıtsal
bir yanlış belki direncim
Enerjiyle
karşılarım
En
estetik, en kahraman
Kıymeti
darağacında anlaşılanlar gibi
İzmir
fırçasıyla badanalı odada
İlmiği
eşarp ipek eşarp sayan numuneyim
Sıfır
ayar mücevherim kutusunda
Sergileyin
evre evre cesaretimi
Evren
de korksun erkekçe
Robot
resimleri eminim onunda çizilmiştir.
Başlarken bitti
Eter
koklamışım da sanki öyleyim işte
Ebediyen
uykusuz
Baygın
Etnik
diller yorgunuyum
Etiketi
ben, adı yabancı
Tahliye
edin törelerimi
Televizörün
önünde
Kaçarım
yelpaze gibi açılarak
Bu
firari bin firar doğurur
Buharlaşırım
belki fokur fokur
Ama
bin fakir yağar bir varsıl etmez
Muhtemel
bir gelişmedir bu
Apaçık
besbelli sonu
Evrim
bunu gerektirir
İki
hidrojen bir oksijen
İnsan
bedeninin üçte ikisi su
Ya
yaşlı dünya iyice aşırıya kaçmış
Kökü
kurumuş kökü
Karlı
görüntüler donmuş ekranda.
Nerelisin hemşerim
İdamlık bir nüsha karalayabilsem
Misali
örneği az bulunur
Mükemmelinden
Ne
yaparsınız o zaman ey müşkülpesentler
Sürgünler
misiniz?
Mevcudumu
varlığımı
Ey
fani hayat yayılma anıdır
Sömürü
patlattı şah damarımı
Üçgenin
hangi köşesindesin bekle
İnfilak
temsilciniz benim
Ekspres
trenlerle ulaşırım Anadolum’ a
Meramım
anlar Karadeniz
Gümüş
sürahide siyah lale idamlık.
Denizi beklerken
Tıpkıbasım
bir hayat
Hayaletlerin
elinde meşaleler
Çini
mürekkebi ile karınca harfler ile
Çene
kemiğini zorlarcasına okunan gelecek
Mağrur
bir çehre ile durup
İçli
dışlı olmak iflasın eşiğinde Azrail ile
Familyam
nerde
Hayaletimsi
bandolar resmi geçitte
Fantezi
bu ya tıpkıbasım
İkilendim,
üçlerim belki
Deniz
feneri tabak gibi ışıtıyor denizi
Yutağımda
yutamadıklarım seli
Büyülenmişim
büyüyemeden
Kundak
bezim olmuş ölümcül sızılar
Tadında
bırakmak lazım
Zaten
tıpkıbasım bit hayattı.
Gözlerinden öperim
Denizi
Tuna öperken
Kırıntılar
doğuruyor beynim
Kırılgan
vaatler, sıkılgan öneriler
Ufalanmış
martılara lokma lokma
Yaradan
ama değil ya, görür
İkiyüzlü
gevrekliğinde sözlere tokum
Açık
açık utanmadan geveleyeni
Yakarım
Allah’ ıma
Karahummaya
tutulmuşum sanki
Ateşli
bir döllenmeyi kutlarken doğa
Fener
alayı bireyi doğanlar
Değişik
ve bakire ve er
Dişimde
fer dilimde söz bitti
Pencerelere
kitliyim beyim
Tuna
denizi öperken
Arabalı
vapur zincire vurulu
Sıkılgan
saatler, kırılgan vakit
Ufalamışım
atlası martın yirmidokuzu
Yaradana
bin şükür, duya
Büyü bozuldu
Büyülü
bir çiftlikte çiftçiysem
Maya
tutmuyorsa süt
Ağaçlar
aşı
Doğa
o denli yırtıcı ve vahşiyse
Ben
neyim
Oysa
ne verimli bereketli topraklar hayal etmiştim
Kalçasını
benden yana deviren fes düşüren
Memesinden
bal emziren
Bağlılık
yeminini dövdü örsünde demirci
Kaynattı
pişirdi bulgur aşını anam
Ben
kimim toprak ana
Figüran
çevresi eğilip bükülen sıradan fani mi
Buğday
başağı mı
İnce
lif lif, tel tel yoksa
Fildişi
sahili önüm sıra yatan, yutan, yaran
Bir
ben bir toprak ana ve güneş
Süzgecimde
final titremesi kaldı yine de
Kara
toprağı büyülenmişçesine sürerim
Mayamda
tutkulu bir aşk
Ağlamaz
bir asi
Doğaya
tapıyorum o denli şiirimsi ve şair
Ben
senim
Oysa
ne verimli topraklar özlemiştim.
Al birini vur ötekine
Saman
aleviydi
Nükleer
fizikçi şaşırtan alegori
Kuru
ot işte o zaman
İnce
bir şerit alev yalaz pek yaman
Bayrak
gibi al
Fanilalar
gibi beyaz
Flüt
çalan delikanlı çok yaman
Karnı
aç gevezeler yaren ararken
Dalgalandı
kelebek orduları köprüde
Körük
gibi işler ciğerim
Yoksulluk
kalmadı, açlık mazi, ortalık yangın yeri
Ateşçi
başı ayni fon üzerine çaktı çakmağı
Saman
aleviydi.
Alevi
yuttum içim soğudu.
Bayraksız gemi
Doğa
korkunç ürpertilerle gerildi
Fitl
oldum ateşsiz lambaya
Boyutsuz
resmi deldi bir acayip güç
Fosfor
parlağı kovalıyor güçsüzleri
Hoppa
coşkular düştü kucağıma
Ayni
sicimle düğümlenince gökyüzü
Cepheler
kuruldu hudut boyu ufka
Kulağım
ağır işitecek bu kaçık yarıştan sonra
Kuş
tüyü yataklar son durağım
Dizginleri
tutan el dondurucu ayaz da mosmor
Ayni
sicimle düğümlendim gökyüzüne
Temel
atıldı kurdeleler kesilerek anıta
Uğursuz
makas cenaze törenini doğradı
Dirgenin
ucunda töre bedduası
Beynim
karıncalanıyor fitil ateşlendi
El
bombamın pimini çektim oturdum
Bekledim
ki gelecek o eşsiz gürültü
Yanılmışım
çok yanılmış
Doğanın
kanunu işler karışılmaz işine
Ziyaret
Ayağına
galoşlar geçireceksin
Ve
birileri bu son ziyaretiniz diyecek
Çekinceli
uzatacaksın başını
Dörtnala
gitmek var şimdi düşüncesiyle
Bacakların
uzun koridoru zor dönecek
Taşıyamayacak
ikimizi
Ve
bırakacaksın beni
Kangren
olmuş yaralar çöreklenmiş yüreğime
Tahta
perdeli bir bahçe düşecek aklına
Ve
ardında debdebeli bir istasyon
Artık
paramız nereye yeterse
Donatmışım
karanfillerle yolunu
Raylar
süslü, hava puslu, raylar forslu
Ve
yolculayacaksın mendilsiz
Ve
tuzlu suyla gargara yapacaksın
Yutacaksın
Karadenizi, Karadağları
Küçücük
bir delikten bir ceylan başı.
Çekinik
öpeceksin gözünden
Şamandıralar
çalışmayacak, zincirler kopuk
Ve
boşalacak özsuyum
Ayağına
galoşlar geçireceksin.
Tam isabet
İniltiler
yokluyor cami kapısını
Kirpiklerin
duasal ritim
Soykırım
başladı
Dizboyu
embriyon tarlası
Pençesini
geçirmiş toprağa azman
Soyuyor
baştan başa derisini
Kambur
kambur yürüyorum
Buzul
dönemi sanki, kaygan, cam
Minareler
suskun, vitray mavisi pencereler sus pus
İnildiyorum
jelatin tabut içinde
Geriye
sayım başladı
Bu
coğrafyanın bitmez tükenmez jestleri var
Gebelik
gergefinde rehber yolunu yitirmiş
Embriyonun
beş parmağı da tam, her şeyi
Tırnak
işareti içi kadar kısa hayat
İnciler
süslüyor cami mahyasını
Kirpiklerimde
isyankar ritim
Gözyaşım
başladı.
Kışla yolu
Dikenli
teller ardı giyotin
Nasıl
da çekti canım bir dal sigara
Nikotin
nöbeti üç beş
Alçıdan
tez kırılır bir bebek yüzü karşımda
Mikadonun
çöpleri dört yana savrulmuş
Gölün
üstü çelenklerle süslüydü
Gitar
çalıyor bir Çingen kızı kıyıda
Gülle
gibi notalar
Saksıda
bir dev oturuyor yapayalnız
Ağzında
ateş, küfür, nara
Nefes
nefeseyim kırıldı niyetim
Dikenli
teller yardı karnımı
Nasıl
da çekti canım bir duble rakı
Anason
nöbeti üç beş
Şiir budalası
Başlığı
boşluk olan bir şiirim
Göz
yuvalarında dünya dönen
Akyuvarları
çamur
Uydusu
güneş olan.
Kurşun
gibi sözcüklerle alnından vurulan
Çırılçıplak
körfez ve buz tutmuş nefes
Gondollar
yüzüyor şakayla karışık
Güz
yağmurlarıyla gövdesi yanan
Direklerinde
çaput
Duası(rüzgar)
olan
Civa
gibi kayıyor yalnız gemi Atlas’ a.
Yanılma payı
Yanlış
kapıyı çaldın haydut
Şalgam
kafalı cani
Ben
zaten cansızım
İş
gömleği üzerinde bir işsiz
Şaka
kaldıracak halim hiç yok.
Yanlış
adama çattın hayatım
Attırma
kafamın tasını
Ben
zaten yanmışım
Yaş
gömleği elinde bir eşsiz
Ağlarım
denizin medcezirine.
Aylak filika
Allah
vergisi bir hançer olsaydı aklım
Hiç
düşünmeden kendimi
Ama
gülünç ama ciddi
Bozardım
fiyakamı.
Aylak
gezenin leşini kargalar yer
Sonra
kargaları akbabalar
Akbabaları
kahkahalar
Ardına
kadar açılsın kahkahaların kapısı
Aylak
gezenin meftası ortada kalmasın
Hiç
sürünmeden eserimi
Ama
genç ama yaşlı
Batırırdım
filikamı.
Filinta
gibi bir yiğit filintası omzunda.
Piramidin gözü
Mısır
tarlasında kolera
Ve
bekar günlerin çukurunda
Aşk.
İstakoz
hormonlu.
Yıldız
falına küsmüş bahçevan çukurlarında
Tapınakları
yuhalar tapınakçılar
İstavroz
çıkaranları
Taş
kömürü gibi gözleri vardı en öndekinin
Ve
mısır püskülü gibi uzun ve sarı saçları
Serseri
küfürleri sarfediyor pis boğazlıca
Tapınakları
yuhalayan tapınakçılar
Mısır
tarlasında ucuz tavşan avında
Ve
bekar günlerin çukurunda
Kolera
Kış kış
Kışı
geçirince ayrılacaktım
Kış
geçti
Çıkar
yol putperestçe direnmemek
Rutubetli
bir ilkyaz günü
Kuruntuların
tuzağına düşmeden
Derhal
hemen gitmek ayılmak
Göçmen
sonsuz göçe hazır.
Hazır
mı değil mi hiç sormadan yüreğime
Eli
kulağında denizi koklayarak
Kışı
geçirince zaten ayrılacaktım.
Kış
geçti.
Benzer çelişki
İmparatorluklarda
birgün göçer
Küstah
yağmurlar döverken sarayları
Taşkın
bir sel olur sövgüler.
Yalvar
yakar boşunadır artık
Olanaksızdı
imkansızdı tarih olur
Of,
güç kudret masalları
Azgın
bir cadıya ayna olur
Saraylar
da göçer
Galata’
da cenaze namazı kılınır.
Saltanat
kayıkları alabora olur
İlk
ezanla anlaşılır kimin denizde yittiği
Nasıl
bilirsiniz sorusu da güme gider
Gömün
anasını satayıma benzer.
İçime dökülür tüm ırmaklar
Törenle
aç içimi
Sayısız
yeteneksizliklerimi gör
Her
faniye nasip olmaz
Renksiz,
kullanışsız, elverişsizimdir
Ama
rahtsız etmem
İçimi
al törenle
Okunmaz,
yazılmaz, okunamaz
Dolaylı
hazımsızlık benimkisi
Kaçınılmaz
son
Keyifsiz,
tembel, uyuşuk olabilirim
Ama
hoşgörülüyümdür
İçime
gir törenle
Yepyenidir,
keşfedilmemiştir, müsamahalıdır
Ve
tükenmem bitmem
Tören
olurum senle beraber
Zafer
takını süsleriz birlikte fena mı.
Bulaşıcı hastalık
Hiç
enfeksiyon kapmadım şükür
Bulaşıcıyımdır
ve lakin
Enfarktüs
geçirmedim ama
Çarpıntılarının
katsayısı benim
Vefasızlık
sızmış ise yüreğine
Kolay
tutuşur aklın
Bulaşma
cehennemime
Hiç
cehennem zebanisiyle karşılaşmadım şükür
Böcek
vurdumduymazlığıyla yayan
Tatsız
ve yavan bir yolculuk evet
Israr
etme sakın
Güneş
çarpar suratına
Esinlenişimi
soluklandıramayacaksan durma git
Hiç
cennet hurisi öpmedim şükür.
İçgüdülerimin
öğreticiliğine tapmışım hep
Ne
alet, ne araç, ne aygıt
Belgelerden
önce söze inanmışım.
Hiç
enfarktüs geçirmedim şükür.
Dalgıç yüreği
Yetersiz
bir dokunuşla uyandım
El
değmemiş yarına
Bütün
ve eksiksiz bakireydi
Yasak
alıkoymalar gecesinden kalmışım
Mahsus
niyetlenmelerle başı boşum
Enteresan
ünlemlere amade
Dalmışım,
rüyalara değil karanlığıma
Kesişen
dört yol ağzında lokmayım
Candan
mülakatlarda dinleyici
Zehirlenmiş
bal gibiydi sözler yine de
İstilacı
bir uykuya kanmadım
Eller
değdi yarınıma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder