29 Haziran 2013 Cumartesi

DENİZ ÜÇLEMESİ-6

Evrenoz cadısı

Mektebi medrese gördük
Zihnim kelime öğüten bir el değirmeni
Elim varmıyor dizeler kurmaya
Kör noktamla yüzleştiğimde gözüm yaşardı
Kır belimi öpülesi doğa
Yaşım geldi.
Evren rakamlar çocuğu değil mi ki
Mektebi zindan gördük
Çok çok uzun zaman çaldı benden
Bebek karyolası göremedik
Yaşım geçti.

Gelin teli

Kaynadın içime öylece
Gelişigüzel
Mendilinin kenarı oyalıydı ama isimsiz
İlk yazdı ve köklerimde duydum kokunu
Işığımı bulmak için yürüyorum şimdi korkuyla
Dolabilirsin içime öylesine
Gelişigüzel
Kandilinin fitilini ateşleme
Sen gel yine dışarısı ayaz fark etmez
Bodrumda isyan gülleri kızardı çoktan
Gönül sıcağıma dokunmak istersen
Gelişigüzel
Uzatıver elini öylece.

Kesme şeker

Minnet etmem
Anam derdi edeceğine kes ye
Züğürt temennisi ama doğru
Doğru yaşamak istiyorum de yaşanır
Ucu sivri bir kalem gibi hür
Çocuk acısı çekmek en hörgüçlüsü
Çekin uşaklar çekin ağları
Minnet etmem.

Arnavut meyhanesi

Baştan çıkar beni bardak bardak
Gene gene, meze meze
Eze eze.
Vagon vagon taşırım seni hududa
Dayattığın sessizlik küçük mutluluğum oldu
Kara delik yutsa da hüdayı
Baştan çıkart kaderimi kadeh kadeh
Yetişir obez istekliliğim.
Aza kanaat etmeyen kanat bulamaz.

Toptancı çarşısı

Gıdamsın kıymetlim
Mucidim.
Zümrüdüanka kuşum.
Seviyorum kitaplarımı
Kolilerce, olmayan raflar dolusu, tıka basa
İlk işim koskoca bir kitaplık edinmek
Şöyle dört duvar boydan boya
Koskoca bir odada ve sallanan koltuk
Ganimetimsin kısmetlim
Muridim.
Tadında bırakmak lazım lafı
Kör nalıncı keseri elimde
Seviyorum katipliğimi.

Tarla
Nadasa kalmış toprak gibi içim
Sürgü sürülmeden altıma
Esrarengiz düşünceler kaydettim sonrama
Tanrım düşürme el diline
Sessizce ölmek isterim
Sessizce ölmek
Gümüş sürahiden içip al şerbeti
Partal kilimlere uzanmak
Nefes almadan uyumak
Nefes almadan
Nadas sonrası sürülmüş toprak gibi içim.

Dümenci başı
Kolonlamak istemiyorum
Ertelenmiş düşlerim armağan üstüne armağan sunuyor
Yüreğime çöreklenmiş şeytanı vurdum
İçimin çocuğu özgürleşti
Şeytan görsün yüzünü şeytanın.
Karlı görüntülerini seçemiyorum ama
Ölüm raporuma belirsiz yaz doktor ama
Neşterlenmek istemiyorum.


Gölgende beklerim

Begonyalara rastladım
Giriş katı koridorunda sıra saksılarda
Kesif bir koku yayıyordular
Dut pekmezli gösteriş merakıyla kokladım
Hassas bir dağılış, yapış yapıştılar
Kösnül dalgalar ayağımın altında horalandı
Resimdeki robotlar gemi taşıyordular
Kaç sularında bekleyim meleğim seni
Bugünler rastlaşma günlerimiz.
Begonyalara sordum.

Köksal denizime

Ne pahasına dünya
Şalvarlı kızım
İçimi kurutan kovalamacalardan bıktım
Artık ne kaçacağım ne kovalayacağım
Yalvarma kızım.
Sen ne pahasına dünya’ ya.
Kuğu gibi doğacaksın
Kusurlu bir göç bebesi olarak
Dualarla kızım
Kim dünyana saldırsa, ne pahasına
Hasarlı bir göçer babası olarak
Ne pahasına dünya
Öğreneceksin kızım
İçimi karartan korkulardan bıktım
Sen korkmayacaksın.
Yürekli kızım.

Hoşbeşten sonra

Göze çarptığında vernik gibi güneş
Sınırlı saatlerin uyanıklığı zıpladı hayatıma
Cilalanmıştı dünya.
Mutsuzluk kısık ateşte yıllarca
Tek seferde beslendim.
Genel izleyiciler sofrasındayım
Ecelim gelmeden umutlarım tükenmez
Göze geldiğimde kor ateşler kör
Kör kuyulara yuvarlanmış ay gibi, güneş…

Akıl taşı

Tuttum aklımı bileği taşına
Şaşılası keskinlikte bileğledim
Mermer kadar soğuğum tutkulara
Kalın sütun mermerleri doğradım
Yanlış kapılar açıldı da önümde
Kirli rozetler takmadım yakama
Kavşaklara gül diken yağcı yavşaklar
Tuttum aklımı tarih taşına
Öpülesi keskinlikte bileğledim haberiniz ola
Seni çok özledim koca Ata.

Çakıltaşlarında saklısın

Güttüğün koyunlar vize alamadı
Boşa kaval üflersin çoban
Bu etler yaban
Katıksız yavan ekmek kumanyan
Hışırtıları es geçmeyesin sakın
Halkalı cennet çok uzakta.
Güttüğün koyunlar vize alamadı çoban
Tıpkı sana benziyor.

Amortisman kaydı

Komşu kadın çamaşır asıyor
Şezlonga uzanmış çıplak madam
Güvercinler takla atıyor tembelce
Çıplak vitrinde Meryem ile İsa kabartmaları
Yaprak kımıldamıyor Bugün’ de
Balkonda tek başımayım.
Balkanlarda bir yerde yedinci katta.
Yaprak kımıldamayacakmış Yarın’ da
Eblek vitrinde melek ile kedi bibloları
Çıplak madam çamaşır asıyor,
Komşu kadın finosuyla öğle uykusunda…

Elçinin zevali

Boğazımı kurutan kar ile boran
Güya içim sızlamayacaktı
Dayan aslanım dayan.
Kareli defter gibi karelere tutsağım
Açık bonoları ödedim zamanlı zamansız
Salın güzelim salın
Güya içim yanmayacaktı
Boğazımı kurutan dağ ile doğan
Yine de seni yalnız bırakamam
Yalı boyu beklerim şaşkın dalgalarla.

Or niyetine

Oklavanın ucunu görünce unlanmış
İpe un serdim
Çılgın gülmelere pamuk ipliğiyle bağlıyım
İpsiz bir gecenin koynunda
Fırtınalar sırtlayıp götürecek ruhumu.
Boynumda yağlı urgan izi.
İpi koyverdim o an.
Boğazımda yarım kalmış bir haykırma
Tünelin ucundaki ışığı görünce anladım
Orda bir ülke var uzakta
Artık benim değil.

Sorgu meleği

Güvelere devrettim güveliğimi
Günlüğümü günlere
Pamuk iğneliyor çilemi
Genlerimi gecelere
Devrettim kurtuldum sandım
Parmaklıklar arkasına artık dayanamam
Devriyelere devrettim gençliğimi
Yaşlanmışlığımı güllere
Demir çiğnetiyor hayat.

Deniz kalır ben giderim

Denizi beklerken ayıldım.
Deniz koptu geliyor
Ve Deniz’ i Tuna öpünce
Asıl halata bizimle
Biyografimiz bir
Biz bize
Halatın ucu hayat
Bomboş belki
Umursama boncuk boncuk terler Deniz
İşte biz o damladan
Can cana
Asıl hayata bizimle
Biyolojimiz bir
Diz dize
Halatın ucu Deniz
Bomboş belki
Umursama boncuk boncuk ilerler gemimiz
İşte biz o dalgadan
Damla damla
Asıl küreklere bizimle
Deniz kalır ben giderim akıllım
Üst üste, fena mı
Üst üste kaç kere doğulur öğrenirim

Af çıkmazı
Tansiyon arttı
Şilepler yalılara toslayınca
Kalbini özledim vatanımın
İstanbul’umu
Yağlı ilmek yalıların boynuna
Of Marmara of, içimin denizi
Gönlümün deryası
Kalbini özledim vatanımın
İstanbul’ umu
Hayır diyemiyorum tansiyonumun artmasına.
Ve and içtim ölmeyeceğim
İrem dalgasını karşılamadan çıplak ayaklarımla
Yürü gidiyoruz İstanbul.

Çam sakızı

Hadisenize sırayla ama
Konuşkanımdır evet fazlasıyla sustum.
Parmaklarımda Herkül’ ün kuvveti var
Beynim kendime isyanda
Yüreğim kime isterse cesareti var
Sokulun yamacıma hadi, sırayla ama.
Sıfır noktasındayım oldukça sakin
Hadi söyle en can yakıcı şarkıyı
Hapisten yeni çıktım
Daha fazla huzursuz olacak halim yok.
Aklımda ne varsa fazlasıyla sustum
Yüreği yeten çıksın
Sırayla ama hadisenize.

Komada kelimeler

Bölük pörçük laflar züppece
Kornalar basılıyor düğün alayına
Öylece sıradan birgün ki of diyesi
Hafiften yaralıyım
Hiç duyulmamış sözleri içim yanarak bulamadım
Kelaynaklar peşim sıra tacizde
Bal arıları üşüşmüş çiçeğime, alıma balıma
Balerinler gibi süzülüyor aklım
Zariften yaraladı.
Öylece kal gözlerinde acıyla
Yoldaş eylerim o gözleri hayatıma.

Ramadan

Köfte, piyaz, sıcak irmik tatlısı
Sultanahmet’ in ışıltılı minareleri
Ve dia gösterisi
Ve dahi manalı mahyası
İftar sonrası tamaşa
Bir Şehr-i Ramazan daha, ben burda
Çirkin prens diyarında
Veda gösterisi veya
Safta eli titreyen adamın duası
Ayasofya’ nın ışıltılı minareleri
Onbir ayın sultanı doğdu
Ben bi kez daha öldüm burda…

Taşı toprağı altın

Tası tarağı toplamak lazım
Yahudi mersedesine atlayıp ardıma bakmadan
Kaç koldan reddediliş bu Tanrım, kaç
Üç kolluya sığmayan bir beden
Kefeni yırtan bi adam
Taşı toprağı koklamak lazım yağmurlarda
Taşına toprağına kurban
Yosununa denize ormana canan
Gamlı baykuşlar ötsün balkonunda
Sahici meseleleri toplayıp ardıma bakmadan
Absürd bi hikaye bu ama abartısız, yok yalan
Yası tasayı yaşamak lazım.

İbibikler susar susmaz

Bu akşam saat kaç buçukta istersen gel
Budist tapınağında rahip miyim ki kel alaka
Halüsilasyonlardan usandım.
Şurup, öksürük şurubu yutağımda
Yegane ilacımsın buçuktan sonra da gel
Uzaktan kumandanın pili zayıflayınca gül
Boşa uğraşmayacağım, asıl çile kucağımda,
Bebe ağlayışlarıyla karşılayacağım seni.
Yarın akşam saat kaç buçukta istersen gel.

Paketlenmiş hayat

Tipi, yarasa gibi geceden vurdu
Zürafa boyunlu telgraf direkleri suskun
Yol desen yesi kalmamış
Çirkin ördekler buzdan heykel
Ha bir ha fazladan iki Bizans entrikası
Tipi kaymış gecenin, vurgun yemiş
Ol desen gücüm kalmamış, olamam
Tipi, yarasa gibi geceyi bekledi.

Açık artırım
Haraç mezaç kalacaksan üzerime
Kalma git uzaklara
Takas mevsimi hasada durduğunda
Oyunu kuralına göre oynamasını bilmiyorum
Hep ayni manzara
Lütufkar düşünceler kervanıyla sürüklendim
O unutulmaz nakarata
“ Şimdi uzaklardasın gönül hicranla doldu. “
Sıra gecesi şıra kalmadı ki hatrına
Hep ayni melankoli
Hep ayni dolaplar
Kaç git uzaklara
Haraç mezat kalmadan üzerime…

Açık oturum

Umumi tuvaleti nerdedir bilmediğim bir yer
Yerimde sayıyorum
Yaylaların pusu gözlerimde
Çinkoları delen bahar yağmurunun tıkırtıları
Aklımı kemiriyor sabah Ezanları
Camilerin musalla taşlı geniş avluları
Şadırvan ve kuytu köşelerinde rahatlama mekanı
Umumi helası nerdedir bilmediğim bir yerdeyim
Yerimde sayıklıyorum.
Oruçlu günlerin gecesi aklımda
Ölüm renkli bir çini mürekkebiyle yazıyorum.
Hala kararımın arkasındayım.
En son mavi çinili evde yakarmıştım şahsına
Şimdi ayakyolu nerdedir bilmediğim bir yerdeyim.

Pupa yelken
Talibim sırıksıklam
Yeraltında binbir renk olaylara
Kömür kokusunu içiyorum ciğerlerime
Nikotin pası damarlarımda.
Bir deprem vuracakmış diyorlar biricik aşkımı
Olsun varsın yaşamak isterim seni
Garibim çok uzaklarda…
En kıl, kılcal damarım bile tıkandı hasretinle
Tatlı su balıkları bozuyor midemi
İşin aslı kanıma dokunuyor kanıma
Başka çözüm kalmadı.
Talibim şarab-ı aşkına.

Dokuz doğurmak anı

Civar köyler gezdim
Civciv sarısı tarlaların ortasında seni
Taşrayı, taş evli insanları
Pamuk kalpleri, nasırlı çatlak elleri
Sert yağmurları özlediğimi anımsadım.
Kafamda şimşekler çaktıran diyarı
Doğum sancısı çekiyorum doğurmaksızın
Cayar da birgün gelirsem
Civciv sarısı tarlaların ortasındaki köye
Taş kesek elinde bekle.

Kahve falı

Harman döven havarilerin resmi bu
Fırça fırça canlanmışların
Farkındalığın tutsağıyım yıllardır.
Ak sakallı ak ağaçtan asasına güveniyor
Harman dönen havarilerin resminde ben bana
Sırça köşke salça fani kime?
Derman kalmadı bedenimde resmen
Falça falça atılmış geleceğime
Façası bozulmuş günler tutsağıyım yıllardır.
Yılan başlı yalanlara dönüyor dünya
Harman döven havarilerin resmi bu
Fırça fırça ölüyor.

Buz dansı

Yerinmeden yetineceğim ama
Okyanus görmeden ölmek istemiyorum Deniz
Deniz görmeden toprak
Düşler deryasında kimsesizim
Va gaz kesti feribot
Hakkımda ne kadar doküman varsa yok sayın
İptali gerekse yırtın atın
Okyanusta çimmeden ölmek istemiyorum Deniz
Derya’ da çimmeden toprak
Kızımın kızını görmeden ölmek
Vade dolduysa boynum kıldan ince ama.

Zambak

Zarganalar takılmış oltama
Zigana’ yı dönünce hemen
Orda.
Orda işte
Berbatın berbatı güzel
Sinyorita.
Yol boyunca yonca
Dönek yollar kesmiş yolumu
Akıl zıvanadan çıkınca
Zokayı yutunca zaman
Orda
Orda işte
Berbatın berbatı hayat
Sinyorita.

Dragosta trajedi

Toparlanacağım çarçabuk
Haydi bre adam deyip
Ula koca laz
Önce denize bakmak gerek ayışığında
Kucağındaki kusurları dalgalara kaptırmak
Hayli arınmak budur işte
Kabak tadı verdi yaşayamamak
Aç şu kapıyı hancı
Atlayacağım çarçabuk
Gülme be çocuk gülme
Devri kapanmış bu faniye.

Ziyası sönmüş

Şahsen ölümden değil seni yaşayamamaktan korkarım
Yoğurda duran süt ılıklığında
Ilım ışık, yumuşacık
Canan da bıraktı, yakınmasından anladım.
Bir can var içimde ölesi değil.
Umrumda değil ne olacaksa olsun varsın
Geleneksel bir karşılaşma istemiyorum.
Ne istediğini bilmez bir filozof girdi kanıma
Bir kan var damarımda, değişesi değil.

Gündöndü ayçiçeğim

Bir çığlık ki çığı tetikler
Hayret seçimsiz bir anda değiştim
Çekirdeğimdeki formülleri hiçe sayarak hemde
Otomatikman çağladım bastım tetiğe
Ne çare yaşamak lazım
Ne kılıksız bir dünya bu Rabbim, çıldırtan
Yapraklar saklar koca güneşi
Gayret geçimsiz bir adam da değişir
Bir çığlık ki çağı değiştirir.

Su aparatı

Sudan ucuz insan hayatı
Çok akıllı bir dünya bu çok
Devrimler yaratmakla meşgul aklı sıra
İstifade etmeli
Amortisman kaydı düşüldü sonsuza
Duyduk duymadık demeyin yok sinyal
Yiğitler uzak düşer sevdaya
İnsan hayatı sudan ucuz.

Milli bayram
Her yıl bugün bu saat
İstiyorum sıcağını
Ipıslak.
Issız bir adaya düşmüşüz de hani
Başkası yok sarılacak
Yada ıssız bir adaya düşersen ne istersin yanında
Sınırlı sayıda olacak
Ipıslak
İstiyorum sıcağını
Her yıl bugün bu saat bu dakka
Ütü buharı gibi yapışasın tenime.
Elçiye zeval olmaz
Ölüme dayanır da yüreğim.

Her karesi gerçek

Çömlek patladı.
Yol arkadaşıydık hani
Gömlek gömlek üstündük diğerlerinden
Ciğerim yanıyor çömlekçi.
Çok, çok gerilere düştük.
Dinazorcu dinazoru bırakmış serbest
Şimdi gecenin koynunda yarensiz
Şapka mankeni değildi hani başımız
Nesine bu iddia
Darağacında final heyecanı
Yavaş, yavaş be çömlekçi.

Saptamanın suçu

Sivilcelerin coşacak birgün
Aşk tadında aşklarla
Aklın bedenin
Dedenin kim olduğunu asla unutma
Her zerrenle tap geçmişine Denizim.
İnan ki Tanrı onlarla daha arkadaş
Hafuz problemleri çözmesen de olur yığınla
Kaşık düşmanı değilsin ki yarınımda
Eşsiz fırsatlar çıkacak yoluna hergün.

Enteresan

Hoşaf gibiyim

Ihlamur ağacı öpüyor burnumdan
Ve bedenimdeki tüm hücreler seni istiyor
Çok sıcak.
Eriyorum gülün dibine demir gibi
Hangi gösterişsiz kalıba sığarım bilmiyorum.
Çok zor.
Dikey perdeli bir cam ve camda silüetin
Sorgu meleği karşımda
Evet, güneş tutulmaları gördüm.
Çok geç.

Madımak tarlası

Damak tadı varmış desinler
Şiir yazacak bir defterim olmadan asla
Asla çıkmam yolculuğa
Kelimeler kokteylinin tadı damağımda
Varsın desinler şiir düzme delisi diye
Şiir yazacak bir kalemim olsun yeter
Asla çekmem içimi kağıdım yok diye, kalemim
Yazarım duvarlara tırnaklarımla.
Acil çağrılar vurduğunda geceyarısını
Ellerimde ayışığı, çakıltaşlarında saklısın güneş
Gündöndü ayçiçeğim tadı damağımda.

Pistin ucu

İç yağı kokuyor gül bahçesi
Rüyamsı aşklar batağındayım.
Görünmez bulutlardan sıyrılmış tutku
Öpüyor ensemden.
Kabarık dosyalarımı karıştırıyor zaman
Gelin telleri ile bağlıyor ellerimi
Ziyası sönmüş içimin
Tam da doya doya yaşamak zamanıydı.
Anlamıyorum ki ben bu dili.

Pestil çarşısı

Teleskopun çok sıfırlı uzak ucunda maraza
Galası gecikmiş bir temsil
Embesil bir yankı utanmazca
Dağları dolandırıyor.
Yüzsüzlüğün bu kadarı da olmaz ki canım
Başlarken bitti. Gala…
Evrenoz cadısı kadının koynunda.

Gümüş tepsi

Sezeryanla yontu parlağı bir bebek doğar
Ne görülmedik hazineler saklıyor kafatasım
Biliyorum, eminim gözleri mavi bakar
“ Açıl susam açıl “ ı bekliyor zaman, bekliyor
Bebeğini…
Köksal Denizime akıl taşım
Zambaklar açmış yoluna
Artık her yere birlikte gideriz, değil mi?
Bebeğim…

Canlı hedef



Bir koca çuval
İçi dolu çürük portakal
Yüreğime cenneti sunan dalgalarla iç içeyim
Boylu boyunca uzanmışım bulutlara
Yeryüzü karınca yuvası
Pırpır motorlarına kırlangıç istilası
Uçmaya gör aklı özlemli
Bir koca çuval
İçi dolu çürük portakal
Yüreğimdeki cenneti boğan dalgalarla iç içeyim
Kesme şekerle kıtlıyorum zehir çayını
Hoşbeşten sonra asıl mesel
Bir koca çuval
Dragosta trajedi içim doldu.
Aklıma cehennemi sokan alevlerle iç içeyim.

Terminal
İhtiyaç molası verdim
Satranç tahtasında yerlerinizi alın
Korkularımdan neden korkayım ki şahım
Piyon kim?
İltica modasını geçtim.
İlenç panosuna yerleştirdim alınları
Bir sizden bir bizden hikayesi
Koca sandık mermi stoğum var
İspiyon kim?
Nerelisin hemşerim sorusuyla başlayan.
Arnavut meyhanesinde molalanan
Kahve falında buz dansı çıktığında
Gözüme bak da konuş kırık vezir.
İspiyoncu kim?

Tırısa geçmek

Ortak antene geçin bakalım
Gündelik hayattan kopmakla uğraştım ömür boyu
Yetmedi be gülüm.
Ortak akla geçmek lazım.
Ortalama aykü ile zoru başarmak güç
Geçti bor’ un pazarı be gülüm.
Toptancı çarşısı bor niyetine
İn cin top oynuyor hayatımda.
İğde ağacından düşmüş gülüm.

Oymak beyi

Çok eşli ikonlar masasındayım
Oynak işveli bir müzik
Yuları kimin elinde zamanın
Yalanı kimin dilini yakar
Çok başlı ikilemler sofrasındayım.
Gölgemde beklerim
Dokuz doğurduğum yalnızlıkta
Bigün hayatıma gireceksin
Ama çok geç be tatlım.
Saat kulesinin altında çok bekledim.

Epilepsi

Sara nöbeti gibi yakalandım düşlere
Hayata dönüş biletim cebimde
Seçimsizim.
Peki nerde gökyüzü, güneş yanığı havalandırmalar
Bu kaçıncı hapishane sürüldüğüm
Bu kaçıncı ekin tarlası tırpan salladığım
Af çıkmazında dönme dolabım
Çam sakızı tadı damağımda, çoban kavallı
Komada kelimelerle boğuşuyorum
Ramadan vurdu şark çıbanıma neşteri
Taşı toprağı altın düşlere yakalandım
Ötsün ibibikler, öttürsünler hikayemi
İbibikler susar susmaz ordayım
Hayata dönüş iznim cebimde
Seçilmişinim
Peki nerde adıma paketlenmiş hayatım
Bu kaçıncı postacı beklediğim
Pupa yelken mektuplar

Duvar gastesi
Kış geri geldi
Çatlayan ateş karşısında bilmeceler sorardı dedem
Maniler sıralar da
Ve üstü örtülmedik kıçı açık hikayeler
Mısır patlağı kavrulmuş fındık masasında
Aptal kafam, hiçbir manisini tutamadım aklımda
Minicik kızım için hatıra
Geri döndü kış.

Uçak motoru

Turfanda sebze mevsimi
İçsel düşlere yolculuğa zamanım yok sanırım
Biraz musamaha da mı yok?
Yeniden talibim talebeliğe
Turfanda sebze mevsimi, neyin kalmadı.
Her şey sera, abartılı hormonlu ve kirli para
Orospuluğun bile yaşı küçüldü alemde
Dümenci başı başım dumanlı
Açık arttırmada talihim, artık kim dayanırsa
Oturumlar uzadıkça aklım tufan.

İroni

Bir tutamcık akıl
Gün olur servet son kuruşuna kaybedilir
Kalan koskoca bir hayattır eldeki
Yaşamışlıklar ve yaşanmamışlıklar yumağı
Bir tutamcık akıl
Gün olur hiddet son kırıntısına kaybedilir
Kalan koskoca bir bedendir evrendeki
Yaşamak ve yaşamamak ikilemi
Bir tutamcık akıl
Bir tutamcık aklım var koru Tanrım.
Silah kekeler belki ama kalem konuşur
Sular aparat tanımaz yürür
Milli bayramlardaki resmi geçitleri özledim.

Bir tutamcık akıl. 

Hiç yorum yok: