Evrenoz cadısı
Mektebi
medrese gördük
Zihnim
kelime öğüten bir el değirmeni
Elim
varmıyor dizeler kurmaya
Kör
noktamla yüzleştiğimde gözüm yaşardı
Kır
belimi öpülesi doğa
Yaşım
geldi.
Evren
rakamlar çocuğu değil mi ki
Mektebi
zindan gördük
Çok
çok uzun zaman çaldı benden
Bebek
karyolası göremedik
Yaşım
geçti.
Gelin teli
Kaynadın
içime öylece
Gelişigüzel
Mendilinin
kenarı oyalıydı ama isimsiz
İlk
yazdı ve köklerimde duydum kokunu
Işığımı
bulmak için yürüyorum şimdi korkuyla
Dolabilirsin
içime öylesine
Gelişigüzel
Kandilinin
fitilini ateşleme
Sen
gel yine dışarısı ayaz fark etmez
Bodrumda
isyan gülleri kızardı çoktan
Gönül
sıcağıma dokunmak istersen
Gelişigüzel
Uzatıver
elini öylece.
Kesme şeker
Minnet
etmem
Anam
derdi edeceğine kes ye
Züğürt
temennisi ama doğru
Doğru
yaşamak istiyorum de yaşanır
Ucu
sivri bir kalem gibi hür
Çocuk
acısı çekmek en hörgüçlüsü
Çekin
uşaklar çekin ağları
Minnet
etmem.
Arnavut meyhanesi
Baştan
çıkar beni bardak bardak
Gene
gene, meze meze
Eze
eze.
Vagon
vagon taşırım seni hududa
Dayattığın
sessizlik küçük mutluluğum oldu
Kara
delik yutsa da hüdayı
Baştan
çıkart kaderimi kadeh kadeh
Yetişir
obez istekliliğim.
Aza
kanaat etmeyen kanat bulamaz.
Toptancı çarşısı
Gıdamsın
kıymetlim
Mucidim.
Zümrüdüanka
kuşum.
Seviyorum
kitaplarımı
Kolilerce,
olmayan raflar dolusu, tıka basa
İlk
işim koskoca bir kitaplık edinmek
Şöyle
dört duvar boydan boya
Koskoca
bir odada ve sallanan koltuk
Ganimetimsin
kısmetlim
Muridim.
Tadında
bırakmak lazım lafı
Kör
nalıncı keseri elimde
Seviyorum
katipliğimi.
Tarla
Nadasa
kalmış toprak gibi içim
Sürgü
sürülmeden altıma
Esrarengiz
düşünceler kaydettim sonrama
Tanrım
düşürme el diline
Sessizce
ölmek isterim
Sessizce
ölmek
Gümüş
sürahiden içip al şerbeti
Partal
kilimlere uzanmak
Nefes
almadan uyumak
Nefes
almadan
Nadas
sonrası sürülmüş toprak gibi içim.
Dümenci başı
Kolonlamak
istemiyorum
Ertelenmiş
düşlerim armağan üstüne armağan sunuyor
Yüreğime
çöreklenmiş şeytanı vurdum
İçimin
çocuğu özgürleşti
Şeytan
görsün yüzünü şeytanın.
Karlı
görüntülerini seçemiyorum ama
Ölüm
raporuma belirsiz yaz doktor ama
Neşterlenmek
istemiyorum.
Gölgende beklerim
Begonyalara
rastladım
Giriş
katı koridorunda sıra saksılarda
Kesif
bir koku yayıyordular
Dut
pekmezli gösteriş merakıyla kokladım
Hassas
bir dağılış, yapış yapıştılar
Kösnül
dalgalar ayağımın altında horalandı
Resimdeki
robotlar gemi taşıyordular
Kaç
sularında bekleyim meleğim seni
Bugünler
rastlaşma günlerimiz.
Begonyalara
sordum.
Köksal denizime
Ne
pahasına dünya
Şalvarlı
kızım
İçimi
kurutan kovalamacalardan bıktım
Artık
ne kaçacağım ne kovalayacağım
Yalvarma
kızım.
Sen
ne pahasına dünya’ ya.
Kuğu
gibi doğacaksın
Kusurlu
bir göç bebesi olarak
Dualarla
kızım
Kim
dünyana saldırsa, ne pahasına
Hasarlı
bir göçer babası olarak
Ne
pahasına dünya
Öğreneceksin
kızım
İçimi
karartan korkulardan bıktım
Sen
korkmayacaksın.
Yürekli
kızım.
Hoşbeşten sonra
Göze
çarptığında vernik gibi güneş
Sınırlı
saatlerin uyanıklığı zıpladı hayatıma
Cilalanmıştı
dünya.
Mutsuzluk
kısık ateşte yıllarca
Tek
seferde beslendim.
Genel
izleyiciler sofrasındayım
Ecelim
gelmeden umutlarım tükenmez
Göze
geldiğimde kor ateşler kör
Kör
kuyulara yuvarlanmış ay gibi, güneş…
Akıl taşı
Tuttum
aklımı bileği taşına
Şaşılası
keskinlikte bileğledim
Mermer
kadar soğuğum tutkulara
Kalın
sütun mermerleri doğradım
Yanlış
kapılar açıldı da önümde
Kirli
rozetler takmadım yakama
Kavşaklara
gül diken yağcı yavşaklar
Tuttum
aklımı tarih taşına
Öpülesi
keskinlikte bileğledim haberiniz ola
Seni
çok özledim koca Ata.
Çakıltaşlarında saklısın
Güttüğün
koyunlar vize alamadı
Boşa
kaval üflersin çoban
Bu
etler yaban
Katıksız
yavan ekmek kumanyan
Hışırtıları
es geçmeyesin sakın
Halkalı
cennet çok uzakta.
Güttüğün
koyunlar vize alamadı çoban
Tıpkı
sana benziyor.
Amortisman kaydı
Komşu
kadın çamaşır asıyor
Şezlonga
uzanmış çıplak madam
Güvercinler
takla atıyor tembelce
Çıplak
vitrinde Meryem ile İsa kabartmaları
Yaprak
kımıldamıyor Bugün’ de
Balkonda
tek başımayım.
Balkanlarda
bir yerde yedinci katta.
Yaprak
kımıldamayacakmış Yarın’ da
Eblek
vitrinde melek ile kedi bibloları
Çıplak
madam çamaşır asıyor,
Komşu
kadın finosuyla öğle uykusunda…
Elçinin zevali
Boğazımı
kurutan kar ile boran
Güya
içim sızlamayacaktı
Dayan
aslanım dayan.
Kareli
defter gibi karelere tutsağım
Açık
bonoları ödedim zamanlı zamansız
Salın
güzelim salın
Güya
içim yanmayacaktı
Boğazımı
kurutan dağ ile doğan
Yine
de seni yalnız bırakamam
Yalı
boyu beklerim şaşkın dalgalarla.
Or niyetine
Oklavanın
ucunu görünce unlanmış
İpe
un serdim
Çılgın
gülmelere pamuk ipliğiyle bağlıyım
İpsiz
bir gecenin koynunda
Fırtınalar
sırtlayıp götürecek ruhumu.
Boynumda
yağlı urgan izi.
İpi
koyverdim o an.
Boğazımda
yarım kalmış bir haykırma
Tünelin
ucundaki ışığı görünce anladım
Orda
bir ülke var uzakta
Artık
benim değil.
Sorgu meleği
Güvelere
devrettim güveliğimi
Günlüğümü
günlere
Pamuk
iğneliyor çilemi
Genlerimi
gecelere
Devrettim
kurtuldum sandım
Parmaklıklar
arkasına artık dayanamam
Devriyelere
devrettim gençliğimi
Yaşlanmışlığımı
güllere
Demir
çiğnetiyor hayat.
Deniz kalır ben giderim
Denizi
beklerken ayıldım.
Deniz
koptu geliyor
Ve
Deniz’ i Tuna öpünce
Asıl
halata bizimle
Biyografimiz
bir
Biz
bize
Halatın
ucu hayat
Bomboş
belki
Umursama
boncuk boncuk terler Deniz
İşte
biz o damladan
Can
cana
Asıl
hayata bizimle
Biyolojimiz
bir
Diz
dize
Halatın
ucu Deniz
Bomboş
belki
Umursama
boncuk boncuk ilerler gemimiz
İşte
biz o dalgadan
Damla
damla
Asıl
küreklere bizimle
Deniz
kalır ben giderim akıllım
Üst
üste, fena mı
Üst
üste kaç kere doğulur öğrenirim
Af çıkmazı
Tansiyon
arttı
Şilepler
yalılara toslayınca
Kalbini
özledim vatanımın
İstanbul’umu
Yağlı
ilmek yalıların boynuna
Of
Marmara of, içimin denizi
Gönlümün
deryası
Kalbini
özledim vatanımın
İstanbul’
umu
Hayır
diyemiyorum tansiyonumun artmasına.
Ve
and içtim ölmeyeceğim
İrem
dalgasını karşılamadan çıplak ayaklarımla
Yürü
gidiyoruz İstanbul.
Çam sakızı
Hadisenize
sırayla ama
Konuşkanımdır
evet fazlasıyla sustum.
Parmaklarımda
Herkül’ ün kuvveti var
Beynim
kendime isyanda
Yüreğim
kime isterse cesareti var
Sokulun
yamacıma hadi, sırayla ama.
Sıfır
noktasındayım oldukça sakin
Hadi
söyle en can yakıcı şarkıyı
Hapisten
yeni çıktım
Daha
fazla huzursuz olacak halim yok.
Aklımda
ne varsa fazlasıyla sustum
Yüreği
yeten çıksın
Sırayla
ama hadisenize.
Komada kelimeler
Bölük
pörçük laflar züppece
Kornalar
basılıyor düğün alayına
Öylece
sıradan birgün ki of diyesi
Hafiften
yaralıyım
Hiç
duyulmamış sözleri içim yanarak bulamadım
Kelaynaklar
peşim sıra tacizde
Bal
arıları üşüşmüş çiçeğime, alıma balıma
Balerinler
gibi süzülüyor aklım
Zariften
yaraladı.
Öylece
kal gözlerinde acıyla
Yoldaş
eylerim o gözleri hayatıma.
Ramadan
Köfte,
piyaz, sıcak irmik tatlısı
Sultanahmet’
in ışıltılı minareleri
Ve
dia gösterisi
Ve
dahi manalı mahyası
İftar
sonrası tamaşa
Bir
Şehr-i Ramazan daha, ben burda
Çirkin
prens diyarında
Veda
gösterisi veya
Safta
eli titreyen adamın duası
Ayasofya’
nın ışıltılı minareleri
Onbir
ayın sultanı doğdu
Ben
bi kez daha öldüm burda…
Taşı toprağı altın
Tası
tarağı toplamak lazım
Yahudi
mersedesine atlayıp ardıma bakmadan
Kaç
koldan reddediliş bu Tanrım, kaç
Üç
kolluya sığmayan bir beden
Kefeni
yırtan bi adam
Taşı
toprağı koklamak lazım yağmurlarda
Taşına
toprağına kurban
Yosununa
denize ormana canan
Gamlı
baykuşlar ötsün balkonunda
Sahici
meseleleri toplayıp ardıma bakmadan
Absürd
bi hikaye bu ama abartısız, yok yalan
Yası
tasayı yaşamak lazım.
İbibikler susar susmaz
Bu
akşam saat kaç buçukta istersen gel
Budist
tapınağında rahip miyim ki kel alaka
Halüsilasyonlardan
usandım.
Şurup,
öksürük şurubu yutağımda
Yegane
ilacımsın buçuktan sonra da gel
Uzaktan
kumandanın pili zayıflayınca gül
Boşa
uğraşmayacağım, asıl çile kucağımda,
Bebe
ağlayışlarıyla karşılayacağım seni.
Yarın
akşam saat kaç buçukta istersen gel.
Paketlenmiş hayat
Tipi,
yarasa gibi geceden vurdu
Zürafa
boyunlu telgraf direkleri suskun
Yol
desen yesi kalmamış
Çirkin
ördekler buzdan heykel
Ha
bir ha fazladan iki Bizans entrikası
Tipi
kaymış gecenin, vurgun yemiş
Ol
desen gücüm kalmamış, olamam
Tipi,
yarasa gibi geceyi bekledi.
Açık artırım
Haraç
mezaç kalacaksan üzerime
Kalma
git uzaklara
Takas
mevsimi hasada durduğunda
Oyunu
kuralına göre oynamasını bilmiyorum
Hep
ayni manzara
Lütufkar
düşünceler kervanıyla sürüklendim
O
unutulmaz nakarata
“
Şimdi uzaklardasın gönül hicranla doldu. “
Sıra
gecesi şıra kalmadı ki hatrına
Hep
ayni melankoli
Hep
ayni dolaplar
Kaç
git uzaklara
Haraç
mezat kalmadan üzerime…
Açık oturum
Umumi
tuvaleti nerdedir bilmediğim bir yer
Yerimde
sayıyorum
Yaylaların
pusu gözlerimde
Çinkoları
delen bahar yağmurunun tıkırtıları
Aklımı
kemiriyor sabah Ezanları
Camilerin
musalla taşlı geniş avluları
Şadırvan
ve kuytu köşelerinde rahatlama mekanı
Umumi
helası nerdedir bilmediğim bir yerdeyim
Yerimde
sayıklıyorum.
Oruçlu
günlerin gecesi aklımda
Ölüm
renkli bir çini mürekkebiyle yazıyorum.
Hala
kararımın arkasındayım.
En
son mavi çinili evde yakarmıştım şahsına
Şimdi
ayakyolu nerdedir bilmediğim bir yerdeyim.
Pupa yelken
Talibim
sırıksıklam
Yeraltında
binbir renk olaylara
Kömür
kokusunu içiyorum ciğerlerime
Nikotin
pası damarlarımda.
Bir
deprem vuracakmış diyorlar biricik aşkımı
Olsun
varsın yaşamak isterim seni
Garibim
çok uzaklarda…
En
kıl, kılcal damarım bile tıkandı hasretinle
Tatlı
su balıkları bozuyor midemi
İşin
aslı kanıma dokunuyor kanıma
Başka
çözüm kalmadı.
Talibim
şarab-ı aşkına.
Dokuz doğurmak anı
Civar
köyler gezdim
Civciv
sarısı tarlaların ortasında seni
Taşrayı,
taş evli insanları
Pamuk
kalpleri, nasırlı çatlak elleri
Sert
yağmurları özlediğimi anımsadım.
Kafamda
şimşekler çaktıran diyarı
Doğum
sancısı çekiyorum doğurmaksızın
Cayar
da birgün gelirsem
Civciv
sarısı tarlaların ortasındaki köye
Taş
kesek elinde bekle.
Kahve falı
Harman
döven havarilerin resmi bu
Fırça
fırça canlanmışların
Farkındalığın
tutsağıyım yıllardır.
Ak
sakallı ak ağaçtan asasına güveniyor
Harman
dönen havarilerin resminde ben bana
Sırça
köşke salça fani kime?
Derman
kalmadı bedenimde resmen
Falça
falça atılmış geleceğime
Façası
bozulmuş günler tutsağıyım yıllardır.
Yılan
başlı yalanlara dönüyor dünya
Harman
döven havarilerin resmi bu
Fırça
fırça ölüyor.
Buz dansı
Yerinmeden
yetineceğim ama
Okyanus
görmeden ölmek istemiyorum Deniz
Deniz
görmeden toprak
Düşler
deryasında kimsesizim
Va
gaz kesti feribot
Hakkımda
ne kadar doküman varsa yok sayın
İptali
gerekse yırtın atın
Okyanusta
çimmeden ölmek istemiyorum Deniz
Derya’
da çimmeden toprak
Kızımın
kızını görmeden ölmek
Vade
dolduysa boynum kıldan ince ama.
Zambak
Zarganalar
takılmış oltama
Zigana’
yı dönünce hemen
Orda.
Orda
işte
Berbatın
berbatı güzel
Sinyorita.
Yol
boyunca yonca
Dönek
yollar kesmiş yolumu
Akıl
zıvanadan çıkınca
Zokayı
yutunca zaman
Orda
Orda
işte
Berbatın
berbatı hayat
Sinyorita.
Dragosta trajedi
Toparlanacağım
çarçabuk
Haydi
bre adam deyip
Ula
koca laz
Önce
denize bakmak gerek ayışığında
Kucağındaki
kusurları dalgalara kaptırmak
Hayli
arınmak budur işte
Kabak
tadı verdi yaşayamamak
Aç
şu kapıyı hancı
Atlayacağım
çarçabuk
Gülme
be çocuk gülme
Devri
kapanmış bu faniye.
Ziyası sönmüş
Şahsen
ölümden değil seni yaşayamamaktan korkarım
Yoğurda
duran süt ılıklığında
Ilım
ışık, yumuşacık
Canan
da bıraktı, yakınmasından anladım.
Bir
can var içimde ölesi değil.
Umrumda
değil ne olacaksa olsun varsın
Geleneksel
bir karşılaşma istemiyorum.
Ne
istediğini bilmez bir filozof girdi kanıma
Bir
kan var damarımda, değişesi değil.
Gündöndü ayçiçeğim
Bir
çığlık ki çığı tetikler
Hayret
seçimsiz bir anda değiştim
Çekirdeğimdeki
formülleri hiçe sayarak hemde
Otomatikman
çağladım bastım tetiğe
Ne
çare yaşamak lazım
Ne
kılıksız bir dünya bu Rabbim, çıldırtan
Yapraklar
saklar koca güneşi
Gayret
geçimsiz bir adam da değişir
Bir
çığlık ki çağı değiştirir.
Su aparatı
Sudan
ucuz insan hayatı
Çok
akıllı bir dünya bu çok
Devrimler
yaratmakla meşgul aklı sıra
İstifade
etmeli
Amortisman
kaydı düşüldü sonsuza
Duyduk
duymadık demeyin yok sinyal
Yiğitler
uzak düşer sevdaya
İnsan
hayatı sudan ucuz.
Milli bayram
Her
yıl bugün bu saat
İstiyorum
sıcağını
Ipıslak.
Issız
bir adaya düşmüşüz de hani
Başkası
yok sarılacak
Yada
ıssız bir adaya düşersen ne istersin yanında
Sınırlı
sayıda olacak
Ipıslak
İstiyorum
sıcağını
Her
yıl bugün bu saat bu dakka
Ütü
buharı gibi yapışasın tenime.
Elçiye
zeval olmaz
Ölüme
dayanır da yüreğim.
Her karesi gerçek
Çömlek
patladı.
Yol
arkadaşıydık hani
Gömlek
gömlek üstündük diğerlerinden
Ciğerim
yanıyor çömlekçi.
Çok,
çok gerilere düştük.
Dinazorcu
dinazoru bırakmış serbest
Şimdi
gecenin koynunda yarensiz
Şapka
mankeni değildi hani başımız
Nesine
bu iddia
Darağacında
final heyecanı
Yavaş,
yavaş be çömlekçi.
Saptamanın suçu
Sivilcelerin
coşacak birgün
Aşk
tadında aşklarla
Aklın
bedenin
Dedenin
kim olduğunu asla unutma
Her
zerrenle tap geçmişine Denizim.
İnan
ki Tanrı onlarla daha arkadaş
Hafuz
problemleri çözmesen de olur yığınla
Kaşık
düşmanı değilsin ki yarınımda
Eşsiz
fırsatlar çıkacak yoluna hergün.
Enteresan
Hoşaf gibiyim
Ihlamur
ağacı öpüyor burnumdan
Ve
bedenimdeki tüm hücreler seni istiyor
Çok
sıcak.
Eriyorum
gülün dibine demir gibi
Hangi
gösterişsiz kalıba sığarım bilmiyorum.
Çok
zor.
Dikey
perdeli bir cam ve camda silüetin
Sorgu
meleği karşımda
Evet,
güneş tutulmaları gördüm.
Çok
geç.
Madımak tarlası
Damak
tadı varmış desinler
Şiir
yazacak bir defterim olmadan asla
Asla
çıkmam yolculuğa
Kelimeler
kokteylinin tadı damağımda
Varsın
desinler şiir düzme delisi diye
Şiir
yazacak bir kalemim olsun yeter
Asla
çekmem içimi kağıdım yok diye, kalemim
Yazarım
duvarlara tırnaklarımla.
Acil
çağrılar vurduğunda geceyarısını
Ellerimde
ayışığı, çakıltaşlarında saklısın güneş
Gündöndü
ayçiçeğim tadı damağımda.
Pistin ucu
İç
yağı kokuyor gül bahçesi
Rüyamsı
aşklar batağındayım.
Görünmez
bulutlardan sıyrılmış tutku
Öpüyor
ensemden.
Kabarık
dosyalarımı karıştırıyor zaman
Gelin
telleri ile bağlıyor ellerimi
Ziyası
sönmüş içimin
Tam
da doya doya yaşamak zamanıydı.
Anlamıyorum
ki ben bu dili.
Pestil çarşısı
Teleskopun
çok sıfırlı uzak ucunda maraza
Galası
gecikmiş bir temsil
Embesil
bir yankı utanmazca
Dağları
dolandırıyor.
Yüzsüzlüğün
bu kadarı da olmaz ki canım
Başlarken
bitti. Gala…
Evrenoz
cadısı kadının koynunda.
Gümüş tepsi
Sezeryanla
yontu parlağı bir bebek doğar
Ne
görülmedik hazineler saklıyor kafatasım
Biliyorum,
eminim gözleri mavi bakar
“
Açıl susam açıl “ ı bekliyor zaman, bekliyor
Bebeğini…
Köksal
Denizime akıl taşım
Zambaklar
açmış yoluna
Artık
her yere birlikte gideriz, değil mi?
Bebeğim…
Canlı hedef
Bir
koca çuval
İçi
dolu çürük portakal
Yüreğime
cenneti sunan dalgalarla iç içeyim
Boylu
boyunca uzanmışım bulutlara
Yeryüzü
karınca yuvası
Pırpır
motorlarına kırlangıç istilası
Uçmaya
gör aklı özlemli
Bir
koca çuval
İçi
dolu çürük portakal
Yüreğimdeki
cenneti boğan dalgalarla iç içeyim
Kesme
şekerle kıtlıyorum zehir çayını
Hoşbeşten
sonra asıl mesel
Bir
koca çuval
Dragosta
trajedi içim doldu.
Aklıma
cehennemi sokan alevlerle iç içeyim.
Terminal
İhtiyaç
molası verdim
Satranç
tahtasında yerlerinizi alın
Korkularımdan
neden korkayım ki şahım
Piyon
kim?
İltica
modasını geçtim.
İlenç
panosuna yerleştirdim alınları
Bir
sizden bir bizden hikayesi
Koca
sandık mermi stoğum var
İspiyon
kim?
Nerelisin
hemşerim sorusuyla başlayan.
Arnavut
meyhanesinde molalanan
Kahve
falında buz dansı çıktığında
Gözüme
bak da konuş kırık vezir.
İspiyoncu
kim?
Tırısa geçmek
Ortak
antene geçin bakalım
Gündelik
hayattan kopmakla uğraştım ömür boyu
Yetmedi
be gülüm.
Ortak
akla geçmek lazım.
Ortalama
aykü ile zoru başarmak güç
Geçti
bor’ un pazarı be gülüm.
Toptancı
çarşısı bor niyetine
İn
cin top oynuyor hayatımda.
İğde
ağacından düşmüş gülüm.
Oymak beyi
Çok
eşli ikonlar masasındayım
Oynak
işveli bir müzik
Yuları
kimin elinde zamanın
Yalanı
kimin dilini yakar
Çok
başlı ikilemler sofrasındayım.
Gölgemde
beklerim
Dokuz
doğurduğum yalnızlıkta
Bigün
hayatıma gireceksin
Ama
çok geç be tatlım.
Saat
kulesinin altında çok bekledim.
Epilepsi
Sara
nöbeti gibi yakalandım düşlere
Hayata
dönüş biletim cebimde
Seçimsizim.
Peki
nerde gökyüzü, güneş yanığı havalandırmalar
Bu
kaçıncı hapishane sürüldüğüm
Bu
kaçıncı ekin tarlası tırpan salladığım
Af
çıkmazında dönme dolabım
Çam
sakızı tadı damağımda, çoban kavallı
Komada
kelimelerle boğuşuyorum
Ramadan
vurdu şark çıbanıma neşteri
Taşı
toprağı altın düşlere yakalandım
Ötsün
ibibikler, öttürsünler hikayemi
İbibikler
susar susmaz ordayım
Hayata
dönüş iznim cebimde
Seçilmişinim
Peki
nerde adıma paketlenmiş hayatım
Bu
kaçıncı postacı beklediğim
Pupa
yelken mektuplar
Duvar gastesi
Kış
geri geldi
Çatlayan
ateş karşısında bilmeceler sorardı dedem
Maniler
sıralar da
Ve
üstü örtülmedik kıçı açık hikayeler
Mısır
patlağı kavrulmuş fındık masasında
Aptal
kafam, hiçbir manisini tutamadım aklımda
Minicik
kızım için hatıra
Geri
döndü kış.
Uçak motoru
Turfanda
sebze mevsimi
İçsel
düşlere yolculuğa zamanım yok sanırım
Biraz
musamaha da mı yok?
Yeniden
talibim talebeliğe
Turfanda
sebze mevsimi, neyin kalmadı.
Her
şey sera, abartılı hormonlu ve kirli para
Orospuluğun
bile yaşı küçüldü alemde
Dümenci
başı başım dumanlı
Açık
arttırmada talihim, artık kim dayanırsa
Oturumlar
uzadıkça aklım tufan.
İroni
Bir
tutamcık akıl
Gün
olur servet son kuruşuna kaybedilir
Kalan
koskoca bir hayattır eldeki
Yaşamışlıklar
ve yaşanmamışlıklar yumağı
Bir
tutamcık akıl
Gün
olur hiddet son kırıntısına kaybedilir
Kalan
koskoca bir bedendir evrendeki
Yaşamak
ve yaşamamak ikilemi
Bir
tutamcık akıl
Bir
tutamcık aklım var koru Tanrım.
Silah
kekeler belki ama kalem konuşur
Sular
aparat tanımaz yürür
Milli
bayramlardaki resmi geçitleri özledim.
Bir
tutamcık akıl.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder