18 Kasım 2015 Çarşamba

VAKA-İ HAYRİYE; KOBRA HAREKATI…

VAKA-İ HAYRİYE; KOBRA HAREKATI…

Son yıllarda bu kez son denilen bu kaçıncı vaka. Özellikle yerelden genele delegeleşme, aday çıkarma, adaylaşma ve liste hazırlığı aşamasında tercihlerdeki yanlışlıklar ve tercihleri iyi yönlendiremeyiş neticesinde hep bir kargaşa. Hep bir, birlik olup üstesinden gelinemeyen, partililere hiç yakışmayan ve partiyi kamuoyunda zorda bırakan bir zaaf, zayıflık. Bir trajedi, anında birlenip faturayı birilerine kesmeler.

Her kongre arifesinde şu kestirmeden çıkış, sorunlardan sıyrılış, kendi çapında yol buluşlar artık buluş olmaktan çıkarılmalı şu partide. O nedenle başlığa kodlanmış sır, sonrası mors alfabesini bilenlere ithaftır. Şu satırlar ise başlık altı değinmeler, sıcak dokunmalardır çaresizliğe inat. Elleri satırlılara hürmet değil, satır satır hikmet ve himmet arayışıdır bütün çaba. Anlayanlar anlar.

Aymazlığa örnek, tüm havada dolaşan sorulara yanıt,  bu işin başka izahı da yok; Vaka-İ Hayriye; Kobra Harekâtı. Anlayanlara ve bilenlere…

Parayı partiden çok sevenler, parası olduğundan partide sevilenler, para gücüyle partili paralatanlar, paralanabilirim sevdasıyla partili paralayanlar, bu karmaşada çıkar parsayı toplarız diyenler ve komşuda pişer bize de düşer babında ürküp toptan seyirci kalanlar bu partiyi asla parlatamazlar. Büyütemezler yüceltemezler. Köreltirler, bitirirler ve parti dibe vurur…

Artık bu aymazlıktan kurtulmak dönemidir.

Son yıllarda yönetselliğe çökmüş aymazlık, örgütsel dinamiğin iyi yönetilemediği apaçık ortada. Dinamik dinamit gibi patlıyor. Patırtıların sesi ise ulaşması gereken üst mevkilere ne hikmettir hiç ulaşmıyor. Duyulmuyor. Sanki herkes her şeyden memnun. Memnun değilse de siyasi ikbal çerçevesinde sesi kısılmış, gözü kör, kulağı sağır. Aslında bu süreci yeterince iyi taşıyamayanlar üzülmeleri, yerinmeleri ve kahırlanmaları yerine özeleştiri yaparak koltukları bir an evvel bırakmalıdırlar. Bırakmalıdırlar çünkü övünmeleri ve dövünmeleri veya katı ısrarcılık yeni yeni gereksiz dövüşmeleri doğuruyor.

Palas pandıras bu aymazlıkla gidilen yerel genel, iç dış her sandıktan çıkan sonuç, partiyi yine iyi yönetilemeyeği baştan belli bir sürecin beklediği gerçeğidir.

Kaç dönemdir bir türlü sağlanamayan uyum ve başarı nice olumsuzluk ve başarısızlığı güncellemesine karşın hep ayni taktiklerin tutması kendine gelmesi gerekenleri nedense kendine getirmiyor. Hal böyle olunca ve profesyonelce planlanınca bu kimliksiz duruşa, esas duruş partizanlığa karşı duranlar bir bir dışlanması gerekenler listesine alınıyor. Delege listesinden başlayarak tüm aday listelerindeki bu kırılma kimilerini de patronlaştırıyor. Başkaldırı ve ayaklanmalar ise ayağı kırılır patronajında paketleniyor. Bu ezici hükümranlığın gizli anahtarı ise ahde vefasızlık oluyor.

Bu ahde vefasızlık standardında işletilen siyaset kurumu ise kendi partililerini yiyen bir canavara dönüşüyor. Kinli, kinci ve kindar gayretler sürdürüldükçe sürdürülüyor. Çünkü bu gayretkeşlik tıkanık parti içi iktidarın sürdürülmesini epeyce kolaylaştırıyor. Karakter zaaflarının ve dikkatten kaçan parti içi terbiyenin üstünün örtülmesini de olanaklı kılıyor. Bu son yıllardaki ülke iktidarıyla parti içinde benzeşen yeni versiyon sürüm mükemmeliyetçiliği ve nitelikli katılımcılığı ne pahasına olursa olsun frenliyor.

Frenleme yetmeyince de her muhalif duruşu bağıra çağıra, kavga ve gürültüyle işimiz olmaz diyenlerin, içeriden dışarıdan hırs satın alarak sindirmeye çalışması aslında şerrinden korkulacak fütursuzlukların ağa babasıdır. Pozitif ve zinde her çıkışı sinir bozucu kavramlarla özdeşleştirerek kurulu düzensizliğin devamını sağlamak iyilikler ve güzellikler dünyasına alenen ihanettir. Elbette günü gelir bunların hesabı zevattan sorulur ama umulanın aksine bunlar yine profesyonelce birilerinin arkasına sığınır. Yırtarlar. Bu sığınmacı, yağcı, anamalcı, sağcı mantıkla Sol sıfırlanmış kimin umurunda.

Parti, devlet kurumları, holding şirketleri, şirketlerin şubeleri, şube müdürlükleri gibi örgütlenmekten ve yönetilmekten kurtarılmadıkça, çağdaş yönetsel normlardan uzaklaşıldıkça yerelden genele elbette birileri siyasi racon kesmeye başlar. Aslında en uysal görünenlerdir eksiklikleri devam ettirenler ve yeniden düzenlemeleri örgütün elinden delegeleşme esnasında çalanlar. Hırsızlık hırsızlıktır. Yönetsel hatalar da bu hırsızlığa payanda oluyorsa herkesin külahını önüne koyup düşünmesi gerekir. Onu bunu suçlayarak, isteksiz boş verdimci bananecilik ve dün sonsuza dek bitti denilenlerle bu gün kolkolalık asla kurtarmaz hiç kimseyi.

Yorgun ve yılgın bir örgüt yaratarak nasıl olsa elden bir şey gelmiyor sanısıyla partilileri özünden uzaklaştırmak ve her defasında baştan defolu yönetimlerle iddialar savurmak artık ayıp kaçıyor vesselam. Partide yanılgıların körüklediği ve paraya endeksli tüm yerleşik algılar bırakılmadıkça beterin beteri yetersiz, proje yoksunu ve eylemsizliği başlıca eylem sayan yönetim makamları yine oluşur. Öyle ki ideolojik eksiklikler ve tutarsızlıklar ideoloji olur. Manifestosuzlar manyetoyu çakarlar ve parti mevcut düzenden farklı bir demokratik düzeni asla savunamaz.

İstenen belki de odur, bu aymazlıktan kurtuluş döneminin geciktirilmesidir istenen...

İşin garibi şurada şu fakir yerde bile parti içi muhalefetin önü tıkanmaya çalışılıyor. Hem de mübah yollar artırılarak, cephe genişletilerek. Hem de başarıya ulaşmanın tek yolu özgürlükler ve demokrasi mücadelesinin yükseltilmesi olduğunu savlayan ve toplumun her kesiminde bu sesin ortak ses olmasına öncülük eden bir partide. Delegeleşme edilgenliğiyle başlayan, küçük olsun bizim olsun, bizden olsunla devam eden bir süreçtir bu garipleşme.

İşin garibi şurada bir avuç insan doğruyu sorgulayıp, toplum yararına düşünüyor, hak ve halk mücadelesi veriyor, her platformda çekinmeden partililiğini vurguluyor ancak dışarıda görmediği baskıyı kendi partisinde görüyor. Yalan yanlışlara mert ve dürüst direniş karşıtlardan saygı görüyor, Candaşlarca ne hikmettir küçümseniyor.

Oysa en güçlü ve en zayıf yönlerin bileşkesi yer altı felsefesine entegrasyonu entelleştirir. Ve şerit boyu uzar haykırış ve şerit gibi keser emiri de demiri de. Şimdilik çok ayrıntıya girmeye gerek yok, yepyeni başlangıçlar eften püften sebepten ve hiç umulmadık anda yeniden şifrelenir. İşte o vakit yabana atılmayacak doğrularla yüzleşilir. Cesaret kıran keşkelerin cesaretle kodlandığı başka bir dünyaya evrilir hayat.

İşte o zaman sorarlar adama ey en akıllı partili, ey en afili partili dün halk adına ne yapmıştın, bu gün partin adına ne yapıyorsun, yarın partililerin için ne yapacaksın? Yanıtı hiç. Her zamanki gibi hiç. Hiç. Yok, canım o kadar da değil diyenlere açarız hiç çuvalını görürler.

Hiç yaptığınız belli besbelli ama çekilmiyorsunuz aradan, çekilin artık yoldan bitsin şu aymazlık… 

Hiç yorum yok: