13 Kasım 2015 Cuma

KURULTAY DÜĞMESİNE BASILDI…

KURULTAY DÜĞMESİNE BASILDI…

Yurtta son on küsur yıldır sanki bir anda birileri düğmeye basıyor, bir anda düğmeye basılıyor, hiç olmayacak denilenler mucizeymişçesine oluveriyor ve toplum düzenekleri bir şekilde yeniden dizayn ediliyor.

On yıllarca özellikle beklentilerin dibe vurduğu her yerel genel seçimden sonra, şu seçim-geçim çıkmazında, ana muhalefet partisinde ‘Büyük demokrasi şöleni’ adıyla genel merkez destekçilerinin ve parti içi muhalefetin havanda su dövdüğü geçmiş kurultaylara bakılmaksızın sonucu baştan belli kurultaylara yeniden hazırlanılıyor.

Şimdi de hazırlığı devam eden, delege seçimlerine başlanan son günlerde dosta düşmana karşı bir olağan-olağanüstü kurultay kapışması yaşanıyor…

Yurtta “Bir yanda kampçı katı bir bencillik, ortada sivil faşizm, bir yanda resmi çekilmiş isimsiz bir sefalet sürmekte” iken her özel değerlendirmeler ve tüm tüzel değerlendirmeler dinamik sol bakış açısıyla yapılmalıdır.  Yapılmalıdır ancak on küsur yıldır hiçbir seçimde bu olmuyor.

Yani seçmenin bir türlü eli gitmiyor, aklı varmıyor nedeni belli olsa da, olmasa da...

Yurttaş her seçimde sığ sağcılıkla hep güçlüden yana tavır takınıyor ve ana muhalefet partide anında siyasi hikâye nereye giderse biz de oraya kadar gideriz mantığıyla kurultay düğmesine basılıyor.
Basıldı yine.

Partide olağanmışçasına olağandışı yetkilerle donanmışlığın etkisi kamuoyunda yetersiz kalınca, özellikle peş peşe planlanan son iki genel seçimde iktidara yürüyüş bin bir vaade karşın periyodik olarak sağlanamadıkça, tüm rasyonel projeler Allahçı akıl ve ılımlı İslam irade duvarına çarpınca tüm siyasal arayışlar ve yılların bekleyişi yine açıkta kaldı.
Parti beklenen reform bilinçli bir pratikle ve düzeyli bir katılımla yine yeniden gerçekleştirilemeyince kurullar, kurultaylar toplayarak kendini kilitliyor, kapılarını kapatıyor topluma. Bu hayata mola vermek gibi bir şey ve her molada atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Siyasete yakın uzak her kesimin alaysı bakışla beklediği de bu aslında.
Bu alenen baskı ve kaos ortamında sıkıştırılmış iki genel seçimden sonra, sıkışık biçimde ardı ardına yapılacak ilçe kongreleri ve büyük kurultay asla ilaç olmaz yaraya.  Merhem olmaz Sosyal demokrasinin hastalığına.
Hastalık devam ederse kim ne derse desin beldelerden ilçelere yapılan, ilçelerden illere yapılacak olan kongrelerde büyük kurultaya kilitlenmiş asma kilit isimlerle, kilitli kapıları açmak gibi karmaşık tasarımları olan ve benzerleri geçmişte kalan bir kurultaylar süreci açılıyor partililerin önüne.
Partizan çıkışlarla gözler dünyaya kapatılıp bu kurultaylara hazırlık olanca hızıyla sürdürülürken CHP dışında bir sosyal demokrat partinin gereksinim olduğuna inananların da oranı maalesef yükseliyor.
Meseleye bir de bu açıdan bakmak gerek…
Son yıllarda öyle bir virüs bulaşmış ki partiye değişimin gücü daima engelleniyor. Sadece parti içi iktidar kollanıyor, kovalanıyor ve böylece asıl hedefler şaşıyor. Bu şaşkınlıkta Parti içi adaylaşmalarda beliren oranlar, koyulan kotalar kalkar ve her türlü adaylıkta ön seçim uygulandığında bütün sorun kökünden hallolur, demekle de olmadığı görülüyor. Parti yıllardan sonra iyi kötü bir önseçim yaptı, peş peşe sıkıştırılan iki genel seçim seçim sonucu da ortada.
Parti içi iktidar mücadelesi sıra dışı oyunlarla, yapay gündemler yaratıp, fırtınalar koparmadan içten içe, içten en dışa esecek sol rüzgârın muazzam fısıltısı dinlenerek yapılmaz ise sonuç elbette hüsran olur. Zafere vade uzar. Dâhice planların ve karmaşık tartışmaların ürünü her kurultayda olduğu gibi, bu kurultay öncesine sıkıştırılan bu üç beş ay süresince parti içi yarışta kuvvetliden yana imza verecek-oy verecek delegelerin peşine düşülecek yine.
Ve bu kurultay kim ne derse desin genel başkanı iyice yıpratacak ve kurduğu kadrosuna daha en başında güç kaybettirecektir. Çünkü bu sıkışıklık bıkkınlık verir. Değişim umudunu taşıyan kadroları yılgınlığa iter. Kenara iter. Kongre süreçlerinin işlediği şu günlerde yöntemi nasıl olursa olsun seçilen delegelerin kurultaya nasıl bir ağırlık koyacağı şimdiden belli ise ileri de yeni hayal kırıklıkları yaşanmaması da mucize olur.
Bu kurultayda bitik, yitik, silik hayatlardan benzer anılar derlememek için kemikleşmiş, keskin imajların kırılması şarttır.
Kırılmaz ise Genel başkanın etrafı ayıklanmadan sözde açılım ve katılımlarla, değme çalımlarla,  belirlenecek bir örgüt şeması başarı yerine çatışmayı günceller. Böyle bir sonuçla bitecek bir kurultay olması da gayet mümkün. Değişik vitrin süsleri ile süslü, kulüpleşen bir parti olunması da muhtemel.
İşte bu bozuk düzen tuzağına bu kez düşülmemelidir.
Ayrıca bu kongreler ve kurultayın Partide ayrışmayı tetikleyecek, tasfiyeleri başlatacak bir sürecin başlangıcı olabileceği de düşünülebilir. İki yapının da tam egemen olamayacağı kılıçların çekildiği bir bölünme sürecine de çekilebilir seçili kadrolar.
Bu nedenle her ilçe başkanı, tüm il başkanları ve Genel Başkan kılıcını ve maharetini parti içi yarışlarda değil, ülke siyasetinde kullanmalı.
Bu sıkıştırılmış sıkışmış trafik kitaplı kitapsız, analitik tahlillerle açılamaz, işler yoluna koyulamaz. Kongreleri ve peşindeki kurultayı, içi dışı bir kaynayan, yerelde tek adres, genelde çok ses, bol renk ama tek yürek bir parti imajı atağına dönüştürmedikçe sonuç zarar ziyan olur yine.
Yine düğmeye basılır ve en büyük düşler çalındıkça çalınır…
Değişimin doğal yöntemi şudur aslında, yerinmeye ve dövünmeye ve de övünmeye hiçte gerek yoktur. Her şey ortadadır. Reel iletişim kesildiğinde hesap kitap bir yana ilk ileri çıkanın boynu vurulur. Kulislerdeki, ayvanlardaki kırık sohbetlerde gönlü kırıklar dışlanır. Kitlesel yarışta iletiler öncü güç yöntemlerle açıklanmadığından sol için aranan kan da bulunamaz. Bu kongreler ve kurultay işlevi sadece sol görünerek soluklanmak olanların işine yarar. Ya da aranan kan bulunsa bile kan uyuşmazlığı baş gösterir bu seçimden seçime hırpalanmış bedenlerde.
Değişimin göstergesi ise ‘Emek borsası kolonicilerinin kongreler ve kurultay aşamasında mıymıntı faytonlara bindirdiği kafa kol takıntıları değil birilerine ağır gelecek ama emek esaslı komitesel ilkelerdir ve yerelden genele kurtuluş meclisleridir…’
Yaklaşık yüz yıllık genç Cumhuriyet umutları bir kurultayla filizlenmez. Bin yılda filizlenenler ise bir kurultayda kör orakla biçilemez. Ve değme simyacılarca asla gereğince değerlendirilemez. Her kurultay bir sonraki kurultaya genlerde var olan bir göçebelik yansımasıdır yalnızca. Anlayanlar anlar.
Biz de düğmeye bastık.
Her kongreler ve kurultay dönemecinde Dünyaya öğretecek hiçbir şeyi olmayanların, cevval siyasi tüccar kesilmelerini, solun yalancı cennet avcılarının, eskiye dönüş kavşağında göstermelik çabalarla delege belirleyiciliğine soyunmalarını, iyi giyimli kuşamlıların görkemli cellâda dönüştüğünü gördükçe, Delege seçimleri öncesi ilk ve son yazımız da bu olsun.
Kongrelerde bakarız icabına… 

Hiç yorum yok: