11 Kasım 2015 Çarşamba

GALATAHANE’DE CAMLI ŞİŞE…

GALATAHANE’DE  CAMLI ŞİŞE…

Sular karardıkça kararır Galata’da
Galatahane’de camlı şişeler
Suskunca susuyor us.
Her uskumru sağanağında kararır uslar
Buğulanır anılar ve beyaz
Sular.
Aşklar, kara sevda, sevdalar
Köprü altı aşkları yakar demir köprüleri
Eritir dünyayı.
Cam gövdendeki suya kamış batıyor derviş
Çile denizini köpürtüyor zaman
Lüle lüle konmuş şehrin üstüne kubbeler
Kulpuna tutunmuşum yalımın
Çömlekçi çamuru çatlıyor cam Kabe’mde.
Serden geçen şarkılar hep bir ağızdan okunur
Okunurken tömbekiyi ısıtır nefesler
Üflenen camdan cana geçer tılsım
Kor ateşli bir keyifsin sen ey gafil.
Galatalı can dedenin efsunlu cam şişesindeki cin
cimcime korkuluğudur.
Marpucumun ucu sedef imamelidir
Elimin içi terliyor derinden
Nedeni bellidir.
Zaten banane zevkin zesinden
Tütsülenen yaşamın
zerresinden zerinden, zerrinden.
Can cana cam camadır hasıraltı edilen iş
Kehribar başlı Tophane’de lekeli güneş
batıyor işin doğasına uygun
Top atıyor Top ağacı’nda.
Hindistan cevizi tadındasın şahım
Ceviz kabuğuna gizlisin pirim
Ahım ateşim maşaya geçiyor
masa başında.
Naaşımın külleri arşınlar Manşı,
meşeyi delen kararlılığım usulca geçer arşı
kordon boyunda her köşe başı nargile marşı.
Nargile,
Denize ay beler
ayası hayası hülyası birdir bir
Ay ayşe ay yüzlüdür, yüzler camda şekillenir
Sular karardıkça kararır Galata’da
Galatahane’de camlı şişeler aydınlanır.
Suskun buğulu sularda anılar solar
gövdemi sular her gece
fokurdarım sabahlara kadar sayende
camlı canlı şişe.
Şişelerde can
lüle lüle yansın lülem Lalelim siyah lalem
İçine güvercin gibi süzülerek soğutacağım nefesini.
Çünkü gönlüm geciktirilmiş sohbeti arzular şimdiden
Zamanıdır şimdi dem de dem.
Meyve aromalı tömbekim bahane
Galata’daki camlı şişe şahane
Surlar kapandıkça tüm yönlere gizlerim seherini.
Her seher gaz lambaları ışıtır köprüleri
Canlanır eşsiz yuvanın kuramları kavramları
Işıtır bitmeyen kavgaları.
Ve kümbetlere dolar şavkın
aşkın şavkı vurur kızaran yüzüne
canlı fasıl başladığında serden geçilir
yardan geçilmez.
Geçilmez ne yardan ne anadan.
Bir camlı köşk dayanışmasıdır nefesime nefes
Nefes nefese değdiğinde
Kör kuyulu bir harcanıştır ömürden artan.
Güle güle, güle olan hasretliktir en hasından
fesinden, efesinden, enfesinden
gök kubbeden akandır kentin arastada kalan gövdesine ilişen.
Eli işte gözü oynaştalığın reddidir harbisinden
nitekim tercihim senle diye başlatılan
alın teridir terk edilen.
Ve sen eksik nefes
tek nefestir
tek başına benimle sonlanan.
Gül balım, keskin elma sirkem, ananasım, babayasım
Cam gövdedeki suya mahşere kadar yasağım
Yasaksın namıma, adıma.
Adım adım süzülürüm,
duman duman içine sürünürüm
Tesbih tesbih oltudan dizerim seni boynuma
Altın boynuza, boğazıma.
Boyumdan büyük işlere kalkıştım boyuna
Şimdi seni istiyorum
Sayıma suyuma, huyuma
Uyuma.
Dinliyorum seni Galata’da
dinlediğimde dinlenmiş ve senden sana af dileyerek.
‘Yar saçların lüle lüle, yar benziyor beyaz güle…’
Hala şansımız var sanki hala,
Sırça köşkte bekliyorum
Uyarına.
Terennümün arasında cam gövdene dokunuyorum
bir dokun bin ah işvesi
teneffüs arası
işitince tinimin telkinini mavi cam eriyor
erkenden eriyorum dumanlanan Galata fonunda.
Köprüaltı aşkları narlı, harlı ve cilalıdır
Bal ve süt banyosunda takılı aklım
Anılar salkım salkım, dağılıyorum
dağılıyor nurlu aklım.
Caymıyor bu beden senden şişe şişe
Şişe şişe işleniyorum.
Yazı kışı köşelerden sızıyor
Yaz ayları boyunca mekan mekan kışı özlerim.
Kışın mekansızlığında ise ilkbaharı
ama sonbaharı yaşarken yaşım
Kafamı takmadan özlerim
içimdeki canavarı dirilten narı.
Artık genç bir adam değilim
mutluluk kapım yarı açık kalmış.
Eşikten içeri bir cam billur kıvranışı
kamışa su yürümüş cam şişeden
dumanlanıyorum tam kıvamında
duman duman.
Gömlek değiştiriyor kubbeler, gümüş alyanslı küpeliler
çömlek çamurundan teneşir çatlıyor Kabe’mde.
Kavlimde kor ateş, kalbimde köprüaltı aşıklar ve kalem.
Kurşun kalem kazası, görünmez nefes
külliyen sanadır tüm evrilişim
yıkılmış kalem.
Kavrulmuş fındık kalem.
Acılar lale lale dağılsın gülüm, siyah lalem
bıldır sen içime bıldırcın gibi süzülecek
en sıcağım, son sıcağımsın.
En son durağımsın.
Tembihliyim anadan babadan, atadan
öncekim, sonrakim, ahretim,
tömbekim sensin.
Hisarlardan yayılıp şehrin gövdesine yapışan hale
tövbekar olursa sayılı zaman

vallahi  billahi helalimsin…

Hiç yorum yok: