ATEŞ ÇEMBERİ
Bir
ateş çemberinden atlamıştım çocukluğumda
çocukluk
hali
ne
ateş çemberiydi hemde.
Ateşin
çevresinde dön ve atla içine
içinden
dışarı
kimse
demeden
atladım.
Anlatması
zor şimdi o günleri
taklitleri
çok öyle çok ki taklitçileri.
Yıllardan
sonra
geceyi
bölen bir acı çığlık duyduğumda
kulağıma
kulağıma fısıldanır
Ateşi
hemen söndür.
Sönmez,
anlat
der sonra anlat söz durmasın
öylece
aksın kara geceye.
Kar
kokusu hissediyorum işte bu gecelerde.
Bakır
kazanlar kaynıyor sabahlaracak,
Lıkır
lıkır içiyorum içten dışa büyüyen kenti.
Gözlerimde
büyüyor yeminler…
Ayrık
otları bitmiş ayrılığın tam ortasında
tam
ortasındayım her şeyin.
Eğer
açgözlülük buysa takılırım oltaya
Uzaklaşmam
gerek hattı zatında
zaplanırım
yasaksız, ilahsız.
Oysa
bu kent sözünde durmuyor hiç
ateş
yiyor hiç durmadan.
Bir
ses kazınır belleğime ateşten kalan
ateşi
hemen külle.
Ama
atlat ve anlat sözü
közü
kalmasın
söz
yarıda kalmasın
Bir
yangındır alev alev akan gecelere.
Yaylım
ateşe denk geldiğin an tüm denklemler yıkılır
üşüşürler
üşüyerek
bir
ateş çemberinden atlayan çocuğa
çocukluğuma.
Depremler
yaşarsın dönüp anlatamayacağın
ama
anlarsın
Anladım.
Kör
kuyuda kar kokusu var bu gece
gecelerce
saplantılar
diyarındaki taş duvarlar kör.
Bir
ateş duvarından atladığımda havalandım
ayni
korkulu hayal
ne
acayip bir şey bu aşk
sevdalandım.
Bakır
kaplarda sunuluyor kızıl ateş
gecelerce
gecelere
işte
o zaman
durulurum.
Elenirim
sazsız sözsüz
velakin
ayni
sempatizanlık.
Ilık
ılık içiyorum kapı köşe gölgelere dek uzayan kenti
bu
kent gözümde bir başka bu gece.
Sanki
bebekliğimin neşesi
surla
üflenen ilk can nefesi
o
aydınlık gece.
Kan
kokusu hissediyorum bu gece
eskimiş
gecelerden
kalma.
Teksir
makinası basıyor bildirileri sabahlaracak
tüm
bildirimler ateş altında.
Takır
takır tarıyorum düşlerimi
düşüyorum
içine
aklımda
dıştan içeri küçülen kent.
Eylül
ortası gelmiş eylülün tam ortasındayım.
Eğer
aç gözlülük yoksa affetmek gerekecek tüm çöküşü
çöküşler
baştan savma
ateş
çemberini.
Bu
kent sözünde durmayıp adam astırıyor
insan
azdırıyor.
Kuruyorlar
tezgahı
sehpayı
hemen yık diyorlar yıkıyor
ve
yok et diyorlar
yok…
Göz
bakmasın bakamaz
yürek
dayanmaz gaz odasındaki haykırışlara
can
pazarını gözetliyorum bu gece
gecelerce.
Can
bazları özlüyorum
hazları.
Az
kalmışken her zaman her yerdeye
reolar
evleri basıyor sabahlaracak
gecelerce.
Sessizce
teker teker toplanıyorum
toplanıyoruz
baştan kıça oynak kentte.
Baştan
kıça uzuyoruz hain kente
uzuvları
yakıyor kızıl ateş.
On
ikiden vurmuş, on ikinin tam ortasından hem de
bu
kent sözünde durmayıp kendine tapıyor
Allahsızlık
baş tacı
kendi
kendine.
Bu
kent sözünde durmayıp acayip can yakıyor üstelik
iyice
kafeslenmiş
ağaran
gecelerde.
Bir
emir işitiyorum demir gibi
ateşi
hemen karart.
Aman
çıtlaklar gözlere dolmasın
yanmasın
yürek
yalvar
yakar, yakar sonra.
Mektubumu
evrenpuluna yazıyorum bu gece
gecelerce
yazılıyorum
evrenin kara duvarına.
Revolverin
tetiğine basılıyor sabahlaracak
ateş
yanığı gecelerce.
Bu
kent sözünde durmayıp evrene tapıyor
Allahsızlık
başköşede.
İlan
tahtası boynumda geziniyorum
koynumda
ateş çemberi
boynum
kıldan ince giyotin çırılçıplak.
Bakır
kazanlar kaynıyor sabahlaracak
ateşte
kanlı nazar
azar
azar gecelerce.
Kanlı
kar kokusu burnumu sızlatıyor bu gece
gecelerce
hep
ayni
korku.
Aman
anlat ateşin ateş rengini
anlat
ki söz utanmasın
eğer
utanmazsa
eğer
utanmayacaklar varsa dinlesin.
Bir
ses var içimde islimlenen
ateşi
hemen süründür
elektrikli
koltukta ateş yutan bir çocuk
çocukluğum.
Geceyi
bölen bir süzme siren duyduğumda
Sitemlerdeyim
site kentte,
sitemkarım.
Karım
kararım ateşe savrulmak
savruldum.
Ateşin
çevresinde döndüm ve atladım
anlatabildiğimce
anlattım.
Bir
ateş çemberinden atlamıştım gençliğimde
şimdikinden
pek kolaydı hayatta kalmak
sınıfta
kaldım.
Ve
içten içe yanmak
en
zor
kor
ateşler içiyorum sabahlaracak
gecelerce.
Yangın
yeri kentlerden geçtim yolu çoktan yarıladım
yıllar
yıllar geçti ama gelemedim kendime
kavgalıyım
hala
kendi
kendimle
bir ateş çemberinden atlamış çocuk yüzünden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder