Nedense son yıllarda egemen kadrolar her delegeleşme, kongreler ve kurultay evresinde partinin güç ve ivme kazanması yarışında pek olgunluk göstermiyor, top yekûn olgunluk gösterilmiyor.
Bu ne önyargılı bir tutum, bu ne tutuculuktur ki evrensel ilkelerin dışında ilkesiz davranışlara sapılıyor…
Temel gaye başarmak, başarı yönetmek, yöneticilik iktidara ulaşmak olunca ve genel amaç iktidar erkini halk yararına hakkınca kullanmak olmalıysa bir an evvel bir şekilde lider kadrolar öne çıkarılmalıdır. Anlaşılır dilden konuşmak kaydıyla, lider kadro yönetici kadro bütünleşmesiyle bir çıkış yolu yakalanabilir. Gündeme ait tartışma pratiğine teoriyi eklemek yıllar içinde iyice zayıflatılan yanları da güçlendirir.
O halde zaman her ne pahasına olursa olsun günlük etkinliklerin değişen ve gelişen boyutuna yeniden ayar çekmek zamanıdır.
Alışılanın ötesinde radikalizm gerekse de mücadelenin dozu günden güne artırılarak stratejisi ve hedefleri olan bir projeksiyon özellikle tabanda yaygınlaştırılmalıdır. Bilimsel temelleri gözden geçirilmiş bir politik birikim ve çağcıl bilinçle partiyi müzmin yöneticiler tekelinden kurtarmak aciliyeti olan bir gerçekliktir. Öyle ki yönetimleri başarılı ve etkin kılacak metotların hayata geçirilmesi asla ütopya değildir.
Önemli olan tıkanma noktasında olunduğunun anlaşılması ve tıkanıklığı açmak içinde gerekiyorsa ütopist yaklaşımlar gösterilebilmesidir.
Neden ise son yıllarda her delegeleşme, kongreler ve büyük kurultay aşamasında partinin güç ve ivme kazanması yarışında ne yazık ki rekabet koşulları tırpanlanıyor, parti içi yarış değişkenlik noktasında durağanlaştırılıyor…
Yenilikçi ve reformist her dirençlilik üst seviyede politika yaptığını sananlar ve böyle inandırılmışlarca horlanıyor. Bu direnişe uygun tavırlılık örgütlenişi parti politikaları çerçevesinde hak ettiği değere ulaştırılmıyor. Bu görmezden geliş deyim yerindeyse hepten yok sayma ve kaygısızca yok etme düzeyine erişiyor. Böylece örgüte ve halka yön gösterme, özveri siyaseti kapsamında emek verenler hırpalandıkça hırpalanıyor.
Bu ne ön yargısız siyasi infaz, bu ne ilkesizliktir ki artık kime ne menfaat sağlayacaksa evrensel bilimsel normlarla zıtlaşılır…
Gaye geleceğe dönük yönetimlere işlerlik ve işlevsellik kazandırmak olduğundan asla kolaycılığa kaçmadan önder kadrolar öne çıkmalıdır. Aksi halde zahmetsiz çözümler peşine düşmüş eyyamcı kadrolar yeni bir tarz oluşması ve oluşturulması yöntemliliğine tamamen engeldir. Toptan karşıdır. Öyleyse parti planlı ve programlı biçimde kısa ve uzun vadede yeteneğe ve yeterliliğe göre tepeden tırnağa yenilenmelidir.
Özdenetim ölçeğinde ölçüsüz, yapay gündemler icat ederek bütüne ve birliğe ilişkin ayrışmaları gün yüzüne çıkaranlara -bu neyin siyaseti?- diye de sorulmalıdır. Sorulmadıkça mevcut ülke siyaseti şartlarına uyulmuş olur. Uyulur ama zaten onun bir temsilcisi vardır, önemli olan keskin muhalefeti ortaya koyan parti ve partililiktir. Ancak bu şartlı icazetli siyaset yapma biçimiyle entrikalarla yüklü, tepeden tabana bir kıymetsizlik egemenleşir.
Bu ne kısır döngü, bu ne sığ statükoculuktur ki ilkesizlik modasına uyulur ve ideolojiye sırt dönülür…
Siyasette var olmak onurlu bir duruştur. Ancak partililik her forum ve platform üyesi olmaktan da çok farklıdır. Fark siyaseti yöneten kadroların seçiminde de aktif rol oynamak hakkının varlığıdır. Bu sorumluluk bilgiyi ve yeteneği seçme fedakârlığıdır. Ancak delegeleşme taşeronluk olarak algılanıyorsa ve öyleyse gerçekten bu parti esenliğine elbirliği ile indirilen darbedir.
Parti delegeleşmesini parti içi emek sömürüsü ve sömürücülüğü yönünde devşirmek son yıllarda iyice ayyuka çıktı. Bu tiryakilik göreve talip olma ve görev alma onurluluğunu da zedeliyor. Öyle ki partide körü körüne destek perçinlemeye dönük delegeleşme özelleştiriliyor.
Bu özellik zamanla mevki lüksüne dönüşen özel çıkarları daima parti çıkarlarının önünde tutar. Çıkarcılığın en açık göstergesi de siyasette aktif rol almak isteyen yeni ses ve renklerin gözden çıkarılmasına gözümü kaparım vazifemi yaparım körleşmesiyle katkı koymalarıdır.
Partiye güç ve dinamizm katacakların yerine kırgınlar, küskünler yaratarak ayrıcalıklı sayılanların delegeliğe terfisi baştan sona gözden geçirilmesi gereken bir durumdur. Soru da şudur;
Bu ne delegeleşmesidir? Bu ne siyasettir? Bu nedir Allah aşkına…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder