20 Kasım 2015 Cuma

YAMAN ÇELİŞKİLER SİYASETİ…

YAMAN ÇELİŞKİLER SİYASETİ…

Bu ne yaman çelişkiler siyasetidir ki olanca pozitif enerjisini boş yere gündelik hayatın hayhuyu arasında içe dönük gereksiz çatışmalarda harcıyor. Üstelik ülke kurmuş bir parti…

Rejimin ilk günden beri sorgulandığı sorgulanmakla kalmayıp nihayeti aşamasına ilerlendiği bir dönemde, alabildiğine otoriter, şiddete mehilli, tamamen özgürlüksüz, dinci-gerici, sivil faşizmin tepe noktasına vardığı istisnasız ben merkeziyetçi bir süreçte partide nedir bu haller sormak gerekiyor yerelden genele. Parti yıprandıkça yıpranıyor, dış mihraklar yetmezmişçesine içten dışa da yıpratılıyor.

Ayıp oluyor gerçekten. Neden böyle bir rota izler bu koskoca parti, neden partililer özellikle delegeleşmelerden başlayarak, kongreler ve büyük kurultay yolunda sorgulamaz bu kötü gidişatı anlamak mümkün değil. Bu sıkışık düzlemde niçin iç sorunlar gazlanır, birileri ne için saygısızlık, disiplinsizlik ipine sarılır ve kimseler neden incelemez irdelemez gerçekleri. Katılımsızlık delegeleşmenin her aşamasına plastik damgasını vurur parti içi delegasyon yönetmenleri dışında kimseler rol çalmaz. Neden şu koca çınar her defasında kendi içinde barışık olmayan bir siyaset kurumu aczine düşürülür anlamak mümkün değil.

Anlaşılan tarihten gelen geleneğini ve değerleri yok saymayı ve ilkelere uymamayı sosyallik sanan ve asosyalliği adet haline getirmişlerle bu iş olmayacak yine. zaten olmuyor da. Elbette olmaz siyasi coğrafi harita ortada. Yerelden genele kof gruplaşmalarla, saftanlaştırılmış delegasyon silsilesiyle beklenen dirilişin gerçekleşeceğini ummak ummanda çare aramaya benzer.

Bu yaman çelişkiler siyasetinde eksik tavırlılık kaçınılmaz yenilgileri muştular sadece. Her defasında kurulu mekanizmaların kurbanı olmak yerine delegeleşmeden doğan yüce erki hakkıyla ve en doğru kullanabilme cesareti ve isyanı meseleyi çözer aslında. Son kullanma tarihlerine bir kez olsun bakıp böylesi bir istence bürünen siyasi temsilcilere kim ne söyleyebilir helal olsundan başka, hiç kimse. Ama nedendir bu tarz duruş olgunlaşmıyor.

Ne yaman çelişkidir ki, siyasi tüm faaliyetlerde mevcut siyasi gidişe dur diyebilecek ve örgütsel ağın genişlemesini savunacak tüm kadroları savunmasız bırakan bir delegasyon harmanlanıyor her seferinde. Olmuyor beyler olmuyor bu partinin tüzük ve programıyla da, ilke ve geleneğiyle de asla bağdaşmaz. Bu apaçık bağnazlıktır ve dağdan gelip bağdaki edebiyatıdır. Sadece sıkıştığında Cumhuriyet, Atatürk, halk, demokrasi hatibi kesilmekle olmaz particilik, yutmazlar. Tüm bunlarla ve bunlardan olmanın ve sayılmanın sınırı çok keskindir, keser tüm ipleri. Zaten bu kavramlar üzerinde yelpazenin neresinde yer alırsa alsın sıkıştığında herkes hemfikir olur. Bunları herkes söyler ve geçer. Köprüden geçene kadardır her şey ama boşboğazlık ta bir yere kadar.

Bu siyaseten ne yaman çelişkidir ki partide emek öncelikli yükselmek her defasında engellenir. Yollar dikenli tellerle kaplanır. Nedendir bilinmez ağır aksak işleyen şu kulvarda vurduğunda ses getirtecek, kürsü de lahavle çektirecek, azmışlara azap çektirecek, referansı yalnızca kalıbına sığmazlık olanlara kitle partisi olmanın kuralları hiçbir zaman işletilmez.

Neden işletilmez anlaşılır değil. Aşırı dayatmacı, gündelikçi idareci siyasilerden usanmış, din ırk mezhep kıskacında nefessiz kalmış yığınlara bir cevabı olsa gerek şu köklü partinin. Elbette kafakol, boyunduruk ve kıskaçtan kurtulamayan, taban kitledeki diriliş özlemine duyarsız kalanlar veremez hiçbir cevap. Ancak yakında kabus gibi çökecek süreçte koltuklarına mıhlanıp sahipsiz bırakırlar tüm partizanları. Öyleyse bu çıkmazda hedef kitlenin eli kolu, gözü kulağı, abisi hamisi olacakların, birlik, beraberlik ve dirlik nutuklarının içini eylemlilikle dolduracakların sahiplenilmesi ilk adım olmalıdır.

Bu siyaseten yaman çelişkilerin çeldiği akıllar, çelinen aklı başında adımlar ve baştan çalınan oylarla koltuklar suretlenmemeli bu kez. Aynaya bakıp kendine gelmelidir herkes. Aksi halde önce insanda, sonra toplumda ve en sonra da partide dirilişi sağlamak hayal olur, hayal ötesi gerçeklik olur. Nedendir son yıllarda uzlaşılmaz bir çelişkiler yumağıdır delegeleşmeler. Tüm delegeleşmeler dengenin iki boyutlu seyretmesine hizmet eder. Kim ki bu hizmetkârlıktan kurtulup üç boyutlu yaklaşımları da yüreklice yüreklendirmek ister hemen yalnızlaştırılır. Çok iyi bilinen delegeleşme varyasyonlarıyla iki boyutlu çağın gerisindeliğe tahvil edilir parti. Üçüncü yol, değişim, dönüşüm, kurtuluş meclisi çıkışlarının haklılığı gelinen noktada apaçık ortada iken ayni piyesler sahneye sürülür.

Siyaset sahnesinde partinin dirilişini sağlayacak böylesi bir üçüncü boyut birikimi her zaman var, vardır. Yok denilişi yalnızca yeni soluklara kapıların kapanması içindir. Partide üçüncü boyutu kurgulayacaklardan yana olanların yolunun tıkanması içindir her şey. Bu kapalı kapılar ardında işlevsizleştirilen bir kurumsallıkta parti içi barıştan ve hoşgörüden nasıl söz edilebilir acaba.

Neden böyle bir delegeleşme stratejisi her fırsatta öne çıkarılır, bu ne yaman çelişkidir. Belli besbelli aktif siyasal kaynakların kurutulmasına hız verilir bu sayede. Ülkeyle teğet dinsel ve etnik yapılanmanın izi sürülür hazla. Amacı ve hedefleri apaçık partide nedensiz biçimde eylem alanları daraltılır gazla. Sonra kadrosal serbestlik ve zenginlik yalanları patlatılır cazla. Kasıtlı olduğu açık bir kısıtlama parodisidir patlatılan.

Kısıtlı sürede, çok az belirli sayıda ve önceden ayarlanmış üyelerine seslenen ve küçük bir zaman dilimine sığdırılmış şu delegeleşme süreci peşine sıralanacak sığ kongreler aşamasında fazla söze hacet yok.

Bu ne yaman çelişkidir kardeşim…

Hiç yorum yok: