2 Mart 2017 Perşembe

EĞER YAŞASAYDILAR

EĞER YAŞASAYDILAR
 
Bu gün, günlerden Deniz Gezmiş. Yıl 27 Şubat 1947. Doğumunu parantez içinde yazar mısın kara tahtalara yaslı tarih? Gidiş tarihini ise tarihi bir yerlere, sonsuz işaretiyle…
 
Eğer yaşasaydılar diyerek…
 
Gezmişin doğum günü bu gün, geçmişin yarınlara armağanı, o kara deniz. Yaşasaydı eğer doğum günü pastasının üzerine yetmiş tane mum olmayacaktı elbette. Belki yedi ya da her yedi yıla bir, on tane. Yediveren çiçekleriyle süslü bir masada. Etrafında eşi, ailesi, çocukları, torunları veya onlarla birlikte o çok sevdiği üç fidandan ikisi. O iki fidanında yediden yetmişe etrafı.
 
Yaşatmadılar hiçbirini…
 
Kıydılar…
 
Hangi ana yüreği dayanır ki böyle bir yıl dönümüne…
 
Eğer yaşasaydı mumları üflerken geçip giden yetmiş yılını gözlerinin önünden geçirecekti mutlaka. Yaş yetmiş iş bitmiş olmayacaktı kesin. Belki mutlu olduğunu hissedecek ve şükredecekti. Veya ayni çok uluslu marşın nakaratlarıyla üfleyecekti zamanı, sonsuzluğa.
 
Şu en yaşanmaz koşullarda bile,  tüm acımasızlığa rağmen yine yaşamın ne kadar güzel olduğunu mırıldanacaktı yakınlarına.
 
Yakınmaktan başka bir iş bilmeyen yakınanlara…
 
Yaşasaydı eğer meslek hayatındaki başarılarını ya da başarısızlıklarını utanarak saklayacaktı. Ülkesi için verdiği mücadeleler gelecekti aklına. Yine korkmadan anlatacaktı. Belki de anılarını yazmış olacaktı çok evvelden. Kitap fuarlarının tamamında kitaplarını imzalayacaktı. Tarihe attığı imzadan kendi kitaplarını harmanlayacaktı. Ve insanların onlara verdiği değeri ve minnettarlığı görerek usulca ağlayacaktı.
 
Yoldaşlarını anımsayacaktı. Yitip gidenleri, yanı başında katledilenleri…
 
Tabii tüm bunların yanı sıra bazılarının sebepsiz kızgınlıklarını anımsayıp onları kızaran güneşte yolundan ayıracaktı. Kızgınlıklarını hatırlayıp acı gerçekleri dile getirecekti. Milletin anlamadıkları için yine kendine kızacaktı.
 
 
Yeterince anlatamadık, haklılığımızı gösteremedik. Direnemedik diye…
 
Ya da çok sıradan bir hayat yaşayacaktı. Asla olmaz ama belki köşesine çekilecekti. Ve köşe dönmek için hiç uğraşmayacaktı. Memlekette bir yerde sırra kadem basacaktı.
 
 
Eğer yaşasaydı kitap yazmayacak, evlenmeyecek ve çocukları olmayacaktı belki. Ama yine de hep kitapları yazılacaktı. Şimdiki gibi. Ve ve yine koskocaman bir ailesi olacaktı. Onu seven, ona hala inanan.
 
Ve şimdiki gibi onun yokluğunda kahrolmayan günden güne çoğalan bir ailesi olacaktı.
 
Eğer yaşasaydı tarihe ismi yaldızlı harflerle yazılmasa da yazılmasın diyebilecekti. Yeter ki ülke için o kara tablo hiç olmasın…
 
Ve kendi sehpasını kendisi devirme cesareti bu kuşaklara aktarılamayacaktı.
 
Yaşamı her ne olursa olsun o ve diğerleri yaşasaydılar eğer onlar daima haksızlığın her türüne karşı koyacaklardı. Arada buluşup anılarını tazeleyeceklerdi.
 
Eğer yaşasaydılar bu gün hepsi Deniz’in doğum gününde boğazda bir yerde salaş bir kır kahvesinde buluşacaklardı.
 
Eminim buluşmuşlardır…

Hiç yorum yok: