BAMTELİ ÖĞÜTLERİ
Tuhaf yolculuklar vardır bam telinden vuran. Çağın büyük vurgununda, daha başlarken biten. Meğer ne uzun yaşanmışlıklar yazılmış şu kısacık ömre. Zaten daima geç anlaşılır değer, kıymet. Ve hep ayni öğütler. Kısmet…
“Çok ileri gitme, gittikçe elinde yenilgilerden başka bir şey kalmaz…”
Yarı çılgın yol hikâyeleri değerlenir, derlenir. Atadan öğütlerle bezenir. Konaklayıp göçmek üzerinedir her plan. Çekilir en çekilmez bilinirlik, bilinmezlik. Güle ve semaya selama durulur. Bir de beyazcama. Ve cam kırılır, can kırılır, tayfun vurur, ay bükülür. Meğer tüm taliplik de bir yere kadarmış. Öğrenilir.
“Ömür kısa veya uzun ama sınavlar için çok az…”
Yol biter umut bitmez. Kesif kesif tüter memleket. Kahpece kesintiye uğrar uğratılır demokrasi. Ve demlenir devrimci bereket. Renklenir. İnanılmaz boyutta bir yakın çekimdir dara çekilenler. Ağlanır.
“Tırmanılan dağın doruğunda görülebilecek manzara düşlerde biriktirilenlerdir…”
Bam telini delilendiren, ucu ucuna tellendirilen, yüreği közlendirilen, bas bariton seslendirilen gözlemlere dayanır tüm öğütler. Tuhaf yolculuklarda harbi yolculukları kuşatır anılar. Öyküler. Şiirler. Öyle anlar vardır ki basgitar susar, bamteli kopar, öykü sonlanır, şiir utanır. Şair saçlarını yolar. Yolculuk dönülmezedir çünkü. Sonsuzluğa son yolculuktur. Ve düşlerde saklanır salkım söğüt bugünler. Hayal gücü ile orantılıdır her şey.
“Düş görmeyenler düşlerini anlatamayanlar acayip düşler uydururlar…”
Beter uyumamak ve asla günaha uymamak, hep aykırı ve doğru olmak üzerine sürdürülür her yolculuk. Kâh Kaf Dağı'na kâh kafsinkafına adımlanır ıssız ıslak yollar. Adam gibi yaşanır ve adam gibi ölünür mahyasına yazılır kader. Ağır ağır döner çark ve an gelir kalp dayanmaz.
“Yaşamda gizemsel karakterlere savrulunca ortam köprü karakterlere kalır ve çerçeveye sığmaz…”
Isınınca hava, kötü karakterlere savrulunca boş çerçeveler, kabaran yüreğe sevdalar sığmaz. Kaybolur zaman, çekilir derman, donar kan ve bamtelinden basan öğütler celallenir. Nedir ne değildir manasızlaşır. Sadece döner durur aklın çeperinde pişmanlıklar.
“Aynı benzer karışımlar içten dışa savruldukça pişmanlık vurur aklı…”
Olsun varsın diye geçilir uzaklar, tuzaklar ve sabaha durulur. Safa yamanır saflık. Safran rengi yalar gözleri. Saman alevi gibi geçip gider hayat. Nasıl bilirdiniz diye sorulur sonra. Velhasıl böyledir işte. Nokta, nokta, nokta…
“Son düş, düşlerin uyanık kalmaya katkısıdır ve çok ileri gitmeyi engeller …”
Yolcu çok ileri en ileri gitmeye koşullansa da yolculuk bir an gelir sekterler. Denizin duru yüzünde çakıl taşları seker. Ne derler bam teline basılmıştır ve yok olur tüm görüntü. Yol silinir, izi kalır.
Yolcu bam telinden öğütleri aklında tutar, tutkuyla tutuşturur…
Tuhaf yolculuklar vardır bam telinden vuran. Çağın büyük vurgununda, daha başlarken biten. Meğer ne uzun yaşanmışlıklar yazılmış şu kısacık ömre. Zaten daima geç anlaşılır değer, kıymet. Ve hep ayni öğütler. Kısmet…
“Çok ileri gitme, gittikçe elinde yenilgilerden başka bir şey kalmaz…”
Yarı çılgın yol hikâyeleri değerlenir, derlenir. Atadan öğütlerle bezenir. Konaklayıp göçmek üzerinedir her plan. Çekilir en çekilmez bilinirlik, bilinmezlik. Güle ve semaya selama durulur. Bir de beyazcama. Ve cam kırılır, can kırılır, tayfun vurur, ay bükülür. Meğer tüm taliplik de bir yere kadarmış. Öğrenilir.
“Ömür kısa veya uzun ama sınavlar için çok az…”
Yol biter umut bitmez. Kesif kesif tüter memleket. Kahpece kesintiye uğrar uğratılır demokrasi. Ve demlenir devrimci bereket. Renklenir. İnanılmaz boyutta bir yakın çekimdir dara çekilenler. Ağlanır.
“Tırmanılan dağın doruğunda görülebilecek manzara düşlerde biriktirilenlerdir…”
Bam telini delilendiren, ucu ucuna tellendirilen, yüreği közlendirilen, bas bariton seslendirilen gözlemlere dayanır tüm öğütler. Tuhaf yolculuklarda harbi yolculukları kuşatır anılar. Öyküler. Şiirler. Öyle anlar vardır ki basgitar susar, bamteli kopar, öykü sonlanır, şiir utanır. Şair saçlarını yolar. Yolculuk dönülmezedir çünkü. Sonsuzluğa son yolculuktur. Ve düşlerde saklanır salkım söğüt bugünler. Hayal gücü ile orantılıdır her şey.
“Düş görmeyenler düşlerini anlatamayanlar acayip düşler uydururlar…”
Beter uyumamak ve asla günaha uymamak, hep aykırı ve doğru olmak üzerine sürdürülür her yolculuk. Kâh Kaf Dağı'na kâh kafsinkafına adımlanır ıssız ıslak yollar. Adam gibi yaşanır ve adam gibi ölünür mahyasına yazılır kader. Ağır ağır döner çark ve an gelir kalp dayanmaz.
“Yaşamda gizemsel karakterlere savrulunca ortam köprü karakterlere kalır ve çerçeveye sığmaz…”
Isınınca hava, kötü karakterlere savrulunca boş çerçeveler, kabaran yüreğe sevdalar sığmaz. Kaybolur zaman, çekilir derman, donar kan ve bamtelinden basan öğütler celallenir. Nedir ne değildir manasızlaşır. Sadece döner durur aklın çeperinde pişmanlıklar.
“Aynı benzer karışımlar içten dışa savruldukça pişmanlık vurur aklı…”
Olsun varsın diye geçilir uzaklar, tuzaklar ve sabaha durulur. Safa yamanır saflık. Safran rengi yalar gözleri. Saman alevi gibi geçip gider hayat. Nasıl bilirdiniz diye sorulur sonra. Velhasıl böyledir işte. Nokta, nokta, nokta…
“Son düş, düşlerin uyanık kalmaya katkısıdır ve çok ileri gitmeyi engeller …”
Yolcu çok ileri en ileri gitmeye koşullansa da yolculuk bir an gelir sekterler. Denizin duru yüzünde çakıl taşları seker. Ne derler bam teline basılmıştır ve yok olur tüm görüntü. Yol silinir, izi kalır.
Yolcu bam telinden öğütleri aklında tutar, tutkuyla tutuşturur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder