8 Mart 2017 Çarşamba

DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN…

DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN…
 
Kadınlar açısından şu fakir ülke zaten zor ülkeydi. Şimdi çok daha zor bir ülke olma durumuna evriliyor. Bu yoksul ülkede kadın olmak zordu şimdi ise daha da zor, çok zor hale getirilmek isteniyor. Deyim yerindeyse ülke kadınları tüm kazanılmış haklarını kaybetme aşamasında. Memleket insan hakları açısından da on yıllardır zaten uçurumun eşiğinde. Kim kime dumduma ucube bir ortam ve dinci bir tortu. Ve katran kara bulutlar dolaşıyor sözde ileri, ılımlı İslam demokrasisi uygulamasının üzerinde. Bu beceriksizce geriye ilerleyişin palazlandırıldığı tüm İslam coğrafyasında, dinci despotizm denemelerinde en çok ezilen yine kadınlar oluyor. Ortaçağ karanlığından daha kara, yüz karası bin beter kara perdeler, pelerinler, peçeler dikiliyor kadınların özel ve özerk dünyasına…
 
Dünyasına palaz pandıras girilen o Kadınlar ki; “Kadınlar, bozkırda çiçek, ipek gergefte nakış olanlar. Dilde türkü, yarına umut olanlar. Tarlada çapa, bağda orak, fabrikada şalter, teneke dünyaya çekiç olanlar. Halayda zılgıt, kavgada kıvılcım olanlar. Yolda yoldaş, evde ana, derde derman olanlar… Kadınlar”. Maviş küresel dünya erkek ise güneşi kadınlar. Ana, bacı, kız, kızlar. Kadınlar hayatı ışıtan, can veren kan veren, el veren yön veren Hayırlı güneşler…
 
Mask arkasına gizlenmiş miskin akıllılar dünyanın yaşamla buluştuğundan beri süregelen özellikle yüz elli yıldır var olan en etkileyici ve yanık türkü 8 Mart’ı hiç istemezler. Sevmezler. Bu öyle bir sevgisizliktir ki; Doksan küsur yıl evvel, anaların, bacıların, gelinlik kızların önce kağnı arabalarında, sonra sırtlarında mermi taşıyarak var ettiği, ölmüşken küllerinden dirilttiği, on yıllarca el bebek gül bebek ninnilediği, üzerine titrediği, öz yavrularını bu vatana feda ettiği şu fakir ülkeyi onlara zindan etmekten çekinmezler.
 
Ancak yine kadınlar çeker bu miskin sinsiliğe karşı en alasından o al sancağı. Yine tıpkı yüz elli yıl önce 8 Mart’ta korkmadığı gibi sallar al bayrağı korkmadan, çekinmeden kadınlar. Alayına isyan.
 
Alayına; “Kadınlar, 8 Mart 1857 tarihinde Nivyork’ta şanlı bir direniş başlattı. Dokuma işçisi Kadınlar olarak eşit işe eşit ücret istediler. 16 saatlik çalışma süresinin on saate indirilmesi için örgütlendiler. O eşsiz direnişte, kominal dayanışmada, hala bitmeyen o kavgada 115 ay yüzlü şehit verdiler.
 
Kadınlar kavgayı, haksızlığa, sömürüye ve ezilmişliğe karşı 8 Mart 1908’de yeniden ateşlediler. Bu kez kurak toprağa 129 gelincik çiçeği tohumu serptiler. 1910’da 2. Sosyalist Enternasyonal’de Klara Zetkin önerince hemen kabul edildi.  Ve Kadınlar 8 Mart’ı “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlama hakkı kazandı. Elli yıllık mücadele kadınların zaferi ile perçinlendi...
 
Emperyal dünyanın sancaktarı BM 1975 yılında aldığı bir kararla emekçi kadınların bu gününü “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” ne dönüştürüp içini boşalttı...”
 
Oysa kadınlar yüz yıllardır emperyalizme, kapitalizme, faşizme, savaşlara,  savaşların her türlüsüne karşı koydu. Koydu ama en çok ıstırabı yine kadınlar çekti. Cinsel, sınıfsal, ırksal ulusal, töresel baskılar ve dayatmaların kurbanı hep kadınlar oldu. Kadınlar, kadınların köleliğine, köleleştirilmesine,  erkek egemen topluma, erkeksi dünyaya ve ikinci sınıf insan dayatmalarına hep karşı çıktı. Çıktı ama pamuk yumuşaklığında görünüp çelikten sert olan kurulmuş tüm barikatlar o kararla yerle bir edildi.
 
Yine de kadınlar asla yılmadı, hiç yorulmadı, sinmedi. Özünde kadın paralelinde toplumsal kurtuluş, beyinlerde, bedenlerde ve yüreklerdeki tutsaklık zincirinin kırılması için hiç çekinmeden haykırdı. Mutlu bir dünya özlemiyle, karanlığa inat, coşkuyla birleşti, örgütlendi...
 
Şimdilik hissedilmiyor olsa da kadınlar açısından çok zor bir ülke oldu bu fakir ülke. Bu ülkede kadın olmak demek, dürüst olmak gerekirse hepten zorlaşıyor. Daha da zorlaştırılacak gibi. Yolsuzluklarla ve dinci akıl yürütüşle yoldan çıkarılan bu ülkenin düzlüğe çıkması için tez elden ülkeye anaç kadın elinin, Anadolu’ya ana elinin, Trakya’ya gelinlik kızların kınalı ellerinin değmesi gerekiyor…
 
Bu garip ülke, içeri süzülen ve dışarı taşırılan avarel ve paralel baskılar, sürgünler, kıyımlar, gözaltılar, yargısız infazlar, sebepsiz tutuklamalar ile daha da garipleştirildi. İlleti görmeyen, görmeyi istemeyen bir millet icat edildi. Resmen duyarsızlık aşılandı memlekete. Ülke hızla ebediyette, ebedi hezimete sürüklenirken kadınlar, analar ve bacılar Allah’a emanet, kenar köşede unutulmuş.
 
Oysa ağdakine bağdakine, ovadakine dağdakine, denizdekine karadakine, havadakine havandakine, izdekine yoldakine, sağdakine soldakine, sınırdakine ötesindekine, içeridekine dışarıdakine, zindandakine ziyardakine, oltadakine voltadakine, gurbettekine sıladakine, yerdekine göktekine kadın erkek demeden yine kadınların yüreği yanar, ciğeri parelenir, yüreği tekler…
 
Peşi sıra gelen seçimlerdekinin tersine referandum yaklaştıkça, dünyadaKadınlar açısından en zor ülke olan şu fakir ülkede her telden partizanlar üslup değiştirmiş. Değiştirmiş ama değişmeyen tek şey var; yine kel fodul propaganda batağına kalender kadınlar sürülmüş. Sanki kader. Sürekli yanaşma ve yandaşlık hissiyatı ve hassasiyeti. On yıllardır kadınlar sıkıntıdan boğulmuş, devletin topuzu şaşmış, denetimin ucu kaçmış, sosyal devlet olgusunu kurtlar kemiriyormuş, fanfin fondan kimler semiriyormuş kadın erkek kimsenin umurunda değil. Millet kendi derdine düşmüş, düşürülmüş başka dertlerle haşır neşir değil.
 
 
Hal böyle olunca kadınların büyük çoğunluğu “8 Mart falan bilmezler, dinlemezler”.  Zaten böylesi evrensel bilinçlenme melekesi zaaflı memleket erkeklerinin işine hiç gelmez. Sadece Ayete şayete bağlanmış bir kadınsı hizmetkârlık baş tacı edilir. O kadar.
 
Bu ülke her daim zordu. Bu ülkede kadın olmak da her daim zordu. Şimdi hepten zor. Nisan ortası hepten zorlaşacak belki de. Ancak zor oyunu bozar. Bütün oyunları bozacak derin ve engin güç sadece kadınlarda var. Kadın isterse dünya yerle yeksan olur. Kadının fendi, efendi tanımayıp yekten referandum çıkmazına dayanırsa kara kuru karanlığın efendilerini de yener. İşte o vakit vay haline kadın düşmanlarının, vay haline memleket düşmanlarının…
 
Şimdi daha da zor olmaya doğru evrilen bu yoksul ülkede kadın olmak zor. İleride daha da zor, çok daha zor hale getirilmek isteniyor. Deyim yerindeyse gelecek gibi. Kadınlar tüm kazanılmış haklarını kaybetme arifesinde. On yıllardır insan hakları hak getire. Resmen uçurumun eşiğinde bir memleket.
 
Tersine düzüne, gerisin geriye dönüşen şu kadınlar açısından oldukça zor ülkede; dünyada değişmem. Ana, eş, bacı, kız özgürlüğümü zinhar dünyalara değişmem. Varım, varlığımı yaşarım ve dahi aslımı asaletimi değiştirmem diyen ‘tüm kadınlara selam olsun’…
 
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun…

Hiç yorum yok: