4 Mart 2017 Cumartesi

KİREMİT KIRMIZI VE KIZ KULESİ…

KİREMİT KIRMIZI VE KIZ KULESİ…
 
Referandum referonduma dönüşürken, keskin dönüşler kadehine düşmüş yeşil gözlerin buğusu gibidir tarihi bile yanıltan buluşlar. Buzlar çözülürken ağızlarda, bakışların tam karşısındaki titrer kent ve irkilir Kız Kulesi…
 
Hayat yeter düzeyde acımak, tam korumak, eksiksiz esirgemek ve yoğun şefkat üzerine refere edilirken dom domlara gelir başı. Memleketin feleği şaşar. Refesi bir yana rondum; öylesine gelişigüzel, rastlantısal, tesadüfi sonuçlardan dem vurmaktır yılları bir güne endeksleyip. Sonrasında parlak kırmızı bir etiket vurulmuş çatılarda denizden dalgalanmalar başlar. Memleketin elini belini kırmışsa da, kimseler eski zaman hikâyeleri ile ilgilenmez. Dağılır tutku.
 
Oysa narin ve aklı gevşeten derin bir tutkudur Kız Kulesi. Bin bir sözcük ve bilinir yüzlerce efsane üstüne kurulmuştur deniz ortasına. Üstüne büstüne kaynar kazan, oynar zaman.  Yarından bir haber gününü yaşayanlar ise çay simit kurulurlar denize nazır şarki minderlere. Keyfekeder, sözde kader. Yaşananlar ve yaşanacaklar ise bambaşkadır.
 
Öyle ki; “Seni sen diye arka bahçelerde görmekle sağlanır düzen. Ve aklanmak maksatlı peşi sıra çınlayan sevişken yağmurlarda yıkanılır. Lakin başka yerlere de dolanmak ve kara kuyu ağızlardaki korkuyu en yoğun haliyle koklamak yokluğa sarmaş dolaş yuvarlanmaktır. Sınır ötesinde berisinde yeniden yorulmak, yorumlamak ve yorgun ama soluk yeniye yoğrulmaktır sabırla sadabat. Edalar sedalar bitmeye yakın hiç bitmesin istenir onca eşsiz manzara. Kiremit kırmızılar ve Kız Kulesi örter tüm ayıpları. Nafiledir…”
 
Sonra bir anda yıllarca dilin sivri ucunda saklananlar şak diye söylenir. Veya durup dinlemeden vurgun vurmak ahengine kapılır makam adamları. Ve sil baştan seslenmek gerekir gelmişine geçmişine. En sonra aç çıplak vücutların şiirini yazmak hayal perdesini tutuşturur. Tutup neresinden bakılsa yılan yakalamak zordur. Bu geçmiş yılların kadehlerdeki buğusu hiçbir erkeğin hiçbir kadını öpmediğince usta ve yasta ölümüne öpmekle örülmüştür. Hakikat deniz üzerindeki esintilerle ve kordon boyu kesintilerle serinlemek sanatıdır. Ama ateşe tutan yüreklerde, alevlerin yanı başında, mahşerin kızgın ağızlarında yargısız kalınmayacağıdır referans kim olursa olsun.
 
Neyse odur dilde yankılan yankısız gerçekler. Günahsız yüklerin mucizevi sona kanamasıdır kapılanmalar. Deryalarda iyi gelen dualar yegâne kulp aramaktır yangına. Beğenirsen ne ala sararmasıdır tüm düşmanlıklar. Olacak o kadar babında doğacak çocuklara isim koyma tavsiyesiyle işleyen bir düzenektir işletilen. Ve koyuldukça değişir tabanlıdır memleket rüyası. Yerde gökte yaşamak koca boca hisarların koça kapanmasıdır. Ne meziyetli insanlar girse de araya açılmaz aryalar.
 
Kız Kulesinin kiremit kırmızısına çöktüğünde güneş, şiirsi bütünselliğin farkındaki akıl çıktıları harikulade biten bu sonu rondoya çekerler. Referandum referonduma evrilip rondo da çekilince kavram kırıntıları sağlam karakterli neme lazımcıları da, şaka şukacıları da şak diye uyandırır. Ne öteki dünyalı misafirlikler yaşandı bahsi, ne de bakır tepsilerde irili ufaklı minarelerin rengârenk minyatürü kurtarmaz zamanı ve zevatı.
 
Şarkı üstüne şarki olmuş, hırka üstüne kırkları bulmuş Marmara'nın çıldırmış aksi, gökyüzünden yeryüzüne kiremit kırmızısı akşamlarda mutluluk dağıtır. Dünya kentlerinin karşısında, uyanan kentin karşısında usulca uyur Kız Kulesi. Köpür köpür bakılır kızgınlığın orta yerine. Denizin üstündeki yıllar sonra bile anlaşılmayacak eklentiyedir beğenilerin tamamı. Kıssadan hisse dünya güneş rengidir. Hiç bir refere ve federelik kırmızı kiremitlerin aklına işlemez.
 
Bir diğer yanda öldükten sonra dirilmek mevzusu mevzilenir. Kiremit kırmızısı damlara dolunca Kiremit kırmızılı Kız Kulesi biblosu buzlanma durur. Erimeler başlar. Durmayanlar, yetinmeyenlere bir kıskançlık da bu olur. Bütün tasarımlara tırnak geçirilmek istenir boşuna dolusuna.
 
“Göklere durmadan mavi yakışır. Aşk erdemdir, yücedir sevmek, sevmek gerek rengidir o derinlik. Deniz yok bari baretli bir duruş şeklidir. Olmadı mahlasıdır bir de. Bir de kucak dolusu yaşamak cesaretidir. Yerli yerinde, emanet kerevetinde sessizce uyumak ve merhamet ve sadakat hissetmektir. Kara kasırgalara boyun eğmemek içtenliğidir. Bet bereketi savunmaktır. Ayrıca kiremit kırmızı halılarda doğal ayıklanma yaşamışlıktır, gök rengini denize indirmek…”
 
Nice ayaklanmalar ile yeşillenir, nice aykırılıklar ile bereketlenir ve buluşulur kristal minarelerin diyarında. Toptan adam ferdileşmesidir erlik. Kiremit kırmızılar ve Kız Kulesi ardındaki manzarayı keşfetmek üzerine kuruludur dünya. Tüm dünyalıklar bir yana, “ Gerçek aşkı bulmak tunçtan serttir. Bir felakettir bulamamak. Oraya buraya arsızca bulaşmak. Bir ışık, bin ışık yılıdır aynı vagonda titremek. Kadehlerin buğusunda buzlaşmaktır yolculuk fersah fersah. Bilinmez yaşındaki geminin ortasında riayet etmek üzerine tesadüfün dikilmiş direğe selam durmamakla başlar gerçek hayat. Ve en gerçeğine kırmızı kiremitlerin pencerelerinden el sallayanlarca yolculanılır…”
 
Böylesi midir istenen işte tüm referanslar buna hizmet eder. Yani sarı lekeli güneşin üzerinde bir nokta gibi doğmaktır Kiremit kırmızılı Kız Kulesinin penceresinden görülen. Bazen hiç umulmadık rastlantılarla gereksinimler ayni manzarada buluşunca kiremit kırmızı sokaklara da vurur Kız Kulesi’nin şavkı. Birbirini tamamlar anılar ve ortak kadere kürek sallanır şevkle.
 
Öyle kazma kürek kıyasıya kavgalar vardır ki referandum, referonduma evrilip,  rondoya çekilince kırıntılardan biriken her türlü sonuç yeni kavgaları tetikler. Kiremit kırmızısı kentleri ve Kız Kulesi’ni şaşırtan sonucun bilgisi belgesi de kadırgalarla Marmara'dan Ege’ye deniz deniz,  ta okyanuslara kadar taşınır. 

Hiç yorum yok: