BIÇAK KEMİĞE DAYANDI
On yıllardır Ulus devletler dönemi kapanmıştır denile denile millet aldatıldı. Bu düz mantıkla gelinen aşamada iç siyasetin durumu belli. Dış siyasetin durumu da. Memleket dış siyasette Ortadoğu bataklığına sürüklenmiş. İç siyasette de demokrasiden yana görünmeyen yasalarla despotizm heveslilerine boş meydan bırakılıyor. Erketeye yatıp iç çatışmalar planlamak isteyenlere de zemin hazırlanıyor. Oysa öyle denildiği veya öyle inanıldığı gibi bir değişmezlik yok. Referandum ile çok şeyler değişecek…
Tarihi süreçte milletlerin kaderini değiştiren ya da kaderlerin değişeceği anlar vardır. İşte o an bu andır. Memleket her şeylerin topyekûn, üstü üstüne geldiği ve yanlışların artık dayanılmaz nihai noktaya sürüklendiği günler yaşıyor ve daha da yaşayacak.Yani bıçak kemiğe dayanmıştır.
Memleketi daha demokratik kılacak nice kazanılmış değer varsa gün güne, günden geceye, bu günden yarına tırpanlandıkça tırpanlanıyor. Bu arada parlamento parlayacak diye beklemekle de çok zaman kaybedildi. Parlamento önerilen anayasal sistem değişikliğine karşı durup, direnip güven tazeleyeceğine dikta rejim stratejisini hayata geçirecek hamleye yol verdi. Biat etti.
Yetinmeyip, bir takım kararnameler ile sistemin karartılmasına hala yol veriyor. Hala despotizmin rüzgârına kapılmış ırkçı dinci temelde tanımlanan bir yol haritasını biçimlendiriyor. Bu politikacılar grubu ve on yıllardır oluşan güruh cumhuriyetin kurucu değerlerine, temel ideolojisine düşmanlığı körükledikçe körüklüyor. Bıçağın kemiğe dayandığı görmezden geliniyor…
Sanki koskoca memleket ya hep ya hiç noktasını evrilmemiş. Ortalık sanki güllük gülistanlık. Özellikle gidişatı gören ve çözümleyen sol yapılar, özgürlükçü yaklaşımlar, tam bağımsızlıkçı kurumdaşlar ucuz ilan ediliyor. Kıyısından köşesinden tamamı din dışı sayılıyor, mevcut iktidar karşıtı tüm bileşenler terörist olarak lanse ediliyor. Yani hangi nihai noktaya sürüklenildiğini açıkça ifade edenlere karşı çok yönlü bir ortaklık kuruluyor. Öyle ki bu stratejik ortaklığın pek etik ve demokratik görünmediği bile önemsenmiyor. Ne pahasına olursa olsun rejim değişikliğinin geçmesi için yeni fırsatlar yaratılıyor.
Ulus devletler yıkılmadan özgürleşme gerçekleşmez denile denile şu din mülayimi millet aldatıldıkça kandırıldıkça ne yazık ki çağ kararıyor. Üstelik ortaçağvari din elden gidiyor yalanı atıldıkça, hedefe kilitlenmiş tabanda kurtaralım heyecanı yükseliyor. Tavanda da heyelan yükseltiliyor. Ve millet cumhuriyete resmen düşman ediliyor.
İnsanlık tarihi boyunca yeniden yeniden yazılan senaryo hep aynı. Okunan ve okutulan hep aynı hikâye. Çekilen film, sahnelenen oyun hep aynı. Hep aynı benzer güruh ve kopya tipler. Öyle denildiği gibi ayrıntıya da gerek yok. Açık gizli yürütülen kültürel ve dini propagandalarla yeni hayat tarzı topluma benimsetiliyor. Yani birey zihnine hükmetme veya akılları kiralama operasyonu devam ettiriliyor. Ve siyaseten dünyada eşi benzeri olmayan bir yönetim mekanizması millete dayatılıyor.
Sonuçta ulus devletler dünyada kalmadı, varsa da yok edilmeli mantıyla milletin dolandırılması işgalci güçlerin, emperyal emellerin ve büyük sermayenin işine geliyor. Biline biline yine kulvarlar açılıyor, bedeli ağır girdiler sağlanıyor. Resmen cilalanmış amaçlarla yenidünya şekillenişine aracılık ediliyor.
Bıçak kemiğe dayandı dayanmasına da millet ve vekilleri referandum arifesinde sistematik yıkıma, ritmik yıkılışa nedense göz yumuyor. Hala ne pahasına olduğu çok yakında anlaşılacak amaç için siyaset güdülüyor. Siyaset güdümleniyor. Ve millette karşıt dinamiklerin harekete geçmesini önlemek, ertelemek veya eylemselleşenleri sindirmek yönünde cephe oluşturuluyor.
Ancak tarihsel bir gerçeklik vardır ki; kaderi değiştirmek veya kadercilik anlayışı ile yoğrulan millet her şey üst üste geldiğinde artık dayanamaz hale gelir. En nihayetinde de olsa bıçak kemiğe dayanır. Ve hayırda birleşir.
Ve Ulus devlet küllerinden yeniden doğar…
On yıllardır Ulus devletler dönemi kapanmıştır denile denile millet aldatıldı. Bu düz mantıkla gelinen aşamada iç siyasetin durumu belli. Dış siyasetin durumu da. Memleket dış siyasette Ortadoğu bataklığına sürüklenmiş. İç siyasette de demokrasiden yana görünmeyen yasalarla despotizm heveslilerine boş meydan bırakılıyor. Erketeye yatıp iç çatışmalar planlamak isteyenlere de zemin hazırlanıyor. Oysa öyle denildiği veya öyle inanıldığı gibi bir değişmezlik yok. Referandum ile çok şeyler değişecek…
Tarihi süreçte milletlerin kaderini değiştiren ya da kaderlerin değişeceği anlar vardır. İşte o an bu andır. Memleket her şeylerin topyekûn, üstü üstüne geldiği ve yanlışların artık dayanılmaz nihai noktaya sürüklendiği günler yaşıyor ve daha da yaşayacak.Yani bıçak kemiğe dayanmıştır.
Memleketi daha demokratik kılacak nice kazanılmış değer varsa gün güne, günden geceye, bu günden yarına tırpanlandıkça tırpanlanıyor. Bu arada parlamento parlayacak diye beklemekle de çok zaman kaybedildi. Parlamento önerilen anayasal sistem değişikliğine karşı durup, direnip güven tazeleyeceğine dikta rejim stratejisini hayata geçirecek hamleye yol verdi. Biat etti.
Yetinmeyip, bir takım kararnameler ile sistemin karartılmasına hala yol veriyor. Hala despotizmin rüzgârına kapılmış ırkçı dinci temelde tanımlanan bir yol haritasını biçimlendiriyor. Bu politikacılar grubu ve on yıllardır oluşan güruh cumhuriyetin kurucu değerlerine, temel ideolojisine düşmanlığı körükledikçe körüklüyor. Bıçağın kemiğe dayandığı görmezden geliniyor…
Sanki koskoca memleket ya hep ya hiç noktasını evrilmemiş. Ortalık sanki güllük gülistanlık. Özellikle gidişatı gören ve çözümleyen sol yapılar, özgürlükçü yaklaşımlar, tam bağımsızlıkçı kurumdaşlar ucuz ilan ediliyor. Kıyısından köşesinden tamamı din dışı sayılıyor, mevcut iktidar karşıtı tüm bileşenler terörist olarak lanse ediliyor. Yani hangi nihai noktaya sürüklenildiğini açıkça ifade edenlere karşı çok yönlü bir ortaklık kuruluyor. Öyle ki bu stratejik ortaklığın pek etik ve demokratik görünmediği bile önemsenmiyor. Ne pahasına olursa olsun rejim değişikliğinin geçmesi için yeni fırsatlar yaratılıyor.
Ulus devletler yıkılmadan özgürleşme gerçekleşmez denile denile şu din mülayimi millet aldatıldıkça kandırıldıkça ne yazık ki çağ kararıyor. Üstelik ortaçağvari din elden gidiyor yalanı atıldıkça, hedefe kilitlenmiş tabanda kurtaralım heyecanı yükseliyor. Tavanda da heyelan yükseltiliyor. Ve millet cumhuriyete resmen düşman ediliyor.
İnsanlık tarihi boyunca yeniden yeniden yazılan senaryo hep aynı. Okunan ve okutulan hep aynı hikâye. Çekilen film, sahnelenen oyun hep aynı. Hep aynı benzer güruh ve kopya tipler. Öyle denildiği gibi ayrıntıya da gerek yok. Açık gizli yürütülen kültürel ve dini propagandalarla yeni hayat tarzı topluma benimsetiliyor. Yani birey zihnine hükmetme veya akılları kiralama operasyonu devam ettiriliyor. Ve siyaseten dünyada eşi benzeri olmayan bir yönetim mekanizması millete dayatılıyor.
Sonuçta ulus devletler dünyada kalmadı, varsa da yok edilmeli mantıyla milletin dolandırılması işgalci güçlerin, emperyal emellerin ve büyük sermayenin işine geliyor. Biline biline yine kulvarlar açılıyor, bedeli ağır girdiler sağlanıyor. Resmen cilalanmış amaçlarla yenidünya şekillenişine aracılık ediliyor.
Bıçak kemiğe dayandı dayanmasına da millet ve vekilleri referandum arifesinde sistematik yıkıma, ritmik yıkılışa nedense göz yumuyor. Hala ne pahasına olduğu çok yakında anlaşılacak amaç için siyaset güdülüyor. Siyaset güdümleniyor. Ve millette karşıt dinamiklerin harekete geçmesini önlemek, ertelemek veya eylemselleşenleri sindirmek yönünde cephe oluşturuluyor.
Ancak tarihsel bir gerçeklik vardır ki; kaderi değiştirmek veya kadercilik anlayışı ile yoğrulan millet her şey üst üste geldiğinde artık dayanamaz hale gelir. En nihayetinde de olsa bıçak kemiğe dayanır. Ve hayırda birleşir.
Ve Ulus devlet küllerinden yeniden doğar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder