KIRILMA NOKTASI
Şu fakirleştirilen Memleket tarihinde birçok kırılma noktası yaşadı. Bunlara bir de rejimi hepten yok edecek partili cumhurbaşkanlığı sistemi referandumu eklendi. İleride tarihin yazacağı kırılma noktalarından biri olacak nisan referandumu. Belki de yıkılışın…
Yıkılmaya çalışılan şu asırlık çınar, cumhuriyet; Ortadoğu bataklığında büyük sermayenin kurduğu devletçikler, Balkanlar coğrafyası ve Kafkasya'daki ülkeler gibi kurgu devletlerden değil ki kolayca yıkılsın. Öyle bir cenah var ki, ip üstüne dizilmiş ama pek mümkün de görünmüyor yıkmak. Çünkü son derece güçlü ulusal kimliği olan, dünyadaki rolü de asla küçümsenemeyecek, küçültülemeyecek büyük bir devlet bu bir türlü istenmeyen cumhuriyet.
Demokrasisi tam işlemese işletilmese de demokratı, devrimci demokratları yoğun bir memleket, şu rejimi yıkılmak istenen. Ayrıca her yıkılma dönemlerinde bir kıvılcım çakar ve yeniden dirilir. Kurulur…
Son on yıllarda dinci demokrasi anlayışıyla yönetilmeye teşebbüsler bir arada yaşama hissi ve ulus devlet formülünü epeyce zedeledi. Yine de; “Dalgalarını seven Denizi de sever. Düşmeyi öngören uçmayı da sever. Ama korkuyla yaşayan sadece hayatı izler…” İşte son günlerde korku imparatorluğunun dayattığı geçici, memleketin doğasına aykırı formatı izliyor millet. İllet olanı da, devlet olanı da sessizce bekliyor. Lakin “Sessiz atın çiftesi pek olur.”
Bu el birliğiyle fakirleştirilen büyük ülkenin, tüm ezilen mazlum milletlere entelektüel öncü, tam bağımsızlık örneği ve devrimci kurtuluş savaşlarının ilkini yapmış, geleceğin modeli devletlerden olduğunu unutmamak gerekiyor. Son yıllarda bu değerlerden maalesef uzaklaştırıldı memleket.
Resmen tipik bir Ortadoğu ülkesi konumuna sürükleyen bir kırılma yaşadı, hala da yaşıyor. Fay hatları sıkışınca önce kendisine egemen güçlerin dayattığı ılımlı İslam ipine sarıldı. Sarılınca da İslami taraf kulesi yükseldi ve kıyamet emaresi görülmeye başlandı. Yani Türk İslam sentezinden, ılımlı İslam formüllüne çivileme dalış en dibe, çöl kumuna batınca zamanla yeni yönetim modeli gerektiği gündeme getirildi. Ortaçağ karanlığına, din ve mezhep savaşlarına doğru yol alan dünyada, “yurtta ve dünyada sulh” politikası ile bütünleşmiş bir cumhuriyet modeli elbette yıkılması gereken bir barikattı. Egemen sermaye düğmeye bastı. Kum saati dökülüyor.
Şu asil ama fakirleştirilmiş memleket bunca yıl yıkılmadı ama yok edilmesi tarzında bir kırılma daha yaşatılıyor. Memleket bu son noktaya yaslanana dek en sarsıcı dört veya beş kırılma noktası yaşadı. Yaşadı ve atlattı. Yine kurtulur. Referandumda bu kırılma noktasını da hayırla geçer.
Kırılmalar yaşadıkça güçlendi şu fakirleştirilen memleket. Kırılmaları gördükçe de hayırda bütünleşti millet. Yine öyle olur; “Kırılma daha Cumhuriyetin ilanıyla başladı. Paşa’nın ölümü ile de devam etti. Bu kırılma sonucunda memleket çok sallandı. Ata’nın ölümü kırılmaları noktalandırmadı. Gazi’nin ölümü kimilerine göre asıl kırılma noktası kimilerine göre ise kırılmanın nihayete ermesiydi. Ancak bir türlü bitmedi Cumhuriyetle kavga, dalaşma. Öyle veya böyle ellilere gelindi. İkinci kırılma noktası serbest piyasa ekonomisi ile tanışma ve bu akrabalığın pekiştirilmesi oldu. Yani NATO'ya giriş ve Kore'ye asker yollama ilişkiyi sağlamlaştırdı. Kapitalizmin güdümündeki bu sağlıksız şekillenme çuvala sığmayınca da iki askeri faşist darbe planlaması diğer kırılma noktaları oldu. Hele 12 Eylül askeri faşist darbesi memleketi bugüne taşıyan asıl kırılma noktasıdır…” Emperyal güç yine yenilir. Bu referandum da kar etmez. Çünkü bu soylu millet gelmişini geçmişini çok iyi süzer.
12 Eylül faşizmi şu fakir memleketi ileriye götürecek ne kadar aydın varsa aydınlarını, vatansever gençlerini, örgütlü güçlerini yok etti. Memleketin milliyetçi unsurları da silindirden geçirildi. Devrimci potansiyel en zerresine kadar da sindirildi. Asıldı kesildi kaybedildi tümü. Karanlık günlerde ve o günlerden sonra sözde komünizme karşı kullanılan komando kamplarının yerini Akıncı kamplaşmaları aldı. Onlar palazlandırıldı.
Yani Doğu bloku ve SSCB dağılana kadar şu fakirleştirilmiş memlekette İslam kalkanı tercih edildi. Ve bu tip butik örgütlenmeler el altından güçlendirildi. Oluşan yenidünya düzeni Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirirken işte bu Neodinci yapıyı kullandı. Ve bu ekseriyet tek başına iktidara taşındı.
Şimdi on yılların tek başına iktidarı, partili tek adama evriliyor. Emperyal dünyanın istemi bu. Şu el ele fakirleştirilen memleketin kırılmalar tarihi ve darbeler dönemlerini iyi bilmeden, gerçekleri açık açık görmeden, bu güne ilişkin absürt değerlendirmeler yapmak resmi cahilliktir.
Nisan referandumunun son kırılma noktası olduğunu anımsatmak, ileride hayırla anılmak için ve hayırlı dirilişe katkı sunmak için şarttır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder