9 Şubat 2017 Perşembe

İÇTE VE DIŞTA SÜRGÜN

İÇTE VE DIŞTA SÜRGÜN 
 
İçte ve dışta ansiklopedik derinlikleri olan zor günler yaşanıyor. Aradan yıllar geçtikçe bu komşu bırakmayan dış politika ve yurttaş bırakmayan iç politikanın sebep oldukları sürekli anımsanacak. Bu olağanüstü günlerde anılara geçecek Partili Cumhurbaşkanlığı günlerine gidiyor memleket. Resmen sarı liralar ile sarı öküzler cehennemi bir memleket girdabına sürükleniyor Yüzyıllık Cumhuriyet.
 
Böyle mi olmalıydı diyenler azaldıkça bir bir gerçekleşiyor en olmaz denilenler. Sıradanlaşmış bir doğrultu izliyor gidişat. Sulandırılmış bir program ve bulandırılmış zihniyet çerçevesinde mafyavari bir devlete doğru dönüşüyor memleket. Emperyalizmin oyunu.
 
Vahşi kapitalizmin tarzı bir sistemin kurulması ve varlığını sürdürmesi için gerçekten hoşa gitmeyen ve gereksinim duyulan ne varsa kullanılıyor. Faşizm bile. Hem burjuvazi hem de proleter toplumsal sınıflar olmaya devam ettiği halde istenenler olmayınca arena piyonlara kalır. Aslında gizli ve gizemli her şey alenen bu iki sınıf arasındaki çelişkileri körükler. Artık sınıf mınıf kalmadı yalanına sığınılır. Ortaya atılır. Ama çare değildir. Bu iki sınıfsal katmanın birbirinden kopması, koparılması tarihe aykırıdır. Bakalım şu fakir memleketin tarihi nasıl yazılacak.
 
Bu sağlıksız ayrıcalıklarla sağlanan sahte gerçeklik akademik formasyonlarla topluma yedirilir. Topluma karakalemle çizilen tablolar en renklisi diye dayatılır. Ama bir İroni vurgunudur yakalanılan.
 
Küresel kriz uyarınca demlendirilen ve değerlendirilen iç dış gerginlik piyasaları kasıp kavurur. On yıllardır para sermaye ilişkisi, emek sermaye çelişkisi, emek sermaye bağlantısı, malların serbest dolaşımı, iş bölümü, öğretim teknolojisi ve makinalaşma iyice unutuldu. Politik ekonomi eleştirisi yok sayıldı. Tüm temel kavramlar iktidar zevkinin devamına ve yaygınlaşmasına kurban edildi. Böyle gidilirse döviz artar, elbette memleket batar.
 
Ve sürgün başlar. Bu savaş ve sürgün ortamında revaçta olan yazgı edebiyatı, yargı denetimi, yasama şiddeti. Son günler geleceğin bu topraklara neler getireceğini de üç aşağı beş yukarı belli ediyor. İnsanoğlugerektiği an nerede duracağını bilemeyince noktayı yerli yerine koyamayınca ya da yanlış koyunca kendi kendine düşmanlaşır. Durum bu. Mührü basarken alnına yer. Yeni düşmanlar yaratır. Tüm entellektüel birikimler din odaklı tartışmalarda yok edilir. Aynı mahallede yaşama lüksü yaygınlaştırılır. Ama nafile.
 
İddia gizli ve gizemli bir başyapıt haline dönüşünce din dahil her şey çağın çok ötesinde bilgelikler bile boşa çıkar. Bulmacayı çözmeye çalışmak da güçleşir. Ve boşa çıkar her şey. Dil ağırlaşır düşünce karmaşıklaşır. Dini ansiklopedik derinlik kaybolur. Siyasi derinlik sığlaşır, sağcılaşır. Yetmez.
 
Kendi memleketinde sürgünlük işte böyle sürgün verir. Tüm yasal siyasi terminoloji yaklaşımları derhal siyasi ayaklanmadan sayılır. Özgürlükler ise kavram kargaşasına kurban edilir. Sonu gelmez.
 
Bu açmazda içte ve dışta ağır yenilgilerin başlaması ise kaçınılmazlaşır...

Hiç yorum yok: