TÜCCAR SİYASETİ VE FON…
Nisan yağmurları memleketi bereketiyle yıkamaya hazırlanırken, neler yıkılacak, yetkiler hangi şahsa aktarılacak, nereye şahlanılacak, şah kimlere nerede nasıl gözükecek ve şu fakir ülkenin payına ne düşecek öğrenilecek. Ama süreç tüccar siyaseti ile belirleniyor…
Dünya ölçeğinde tarih boyu tüccar zihniyeti ile hükmeden tüccar siyaseti dünden bu güne dini, altını, parayı, taşınır taşınmaz varlığı hep tekeline aldı. Maddi manevi, mali gücü daima elinde tuttu. Şu garip memleket rejim değişikliği referandumu arifesinde esin kaynağı besbelli ve siyaseten sorgulanamayacak bir yola sokuldu. Memleketin temel değerlerinden bir kısmı kırk dokuz yıllığına varlık fonuna devredildi. Böylece bütçe dışı kamu kaynakları tek torbada toplanacak ve harcamalar yapılacak. Gelir bellidir ama gider yerleri muamma. Yüzyıllık kazanımlar sınırsız ve sorumsuz bir fon yapısına ve idaresine emanet. Giderayak tek merkezli hazine kavramı da yok ediliyor. Bu varlık fonuna işlerlik kazandırılınca mali sistem belki rahatlar ama mali disiplin kesinlikle yok olur. Ve hazine sayısı çoğaldıkça çoğalır, çoğaltılır. Bilinmelidir ki bu model imparatorluklar çökerten ve yıkan bir sistemdir.
Zaten on yıllarca babalarının malıymışçasına babalar gibi satarız diyen liboş mantığı satılmadık kazanım bırakmadı. Elde kalanlar en kilit olanlar ve işe yaramazlarıydı. Şimdi sıra onlarda. Tüysüz yetim hakkı hiç düşünülmeden devlet değerleri, Cumhuriyet kazanımları on yıllarca iç edildi. Kimsenin kılı kıpırdamadı. Tüccar siyasete tam yol verildi. Öylesine kıpırdanılmadı ki iş buralara vardı. Her türlü faşizan dayatmalar yüzünden gidişata yeterli tepki de gösterilemedi. Karşı da çıkılamadı. Yapılandırmalar bindirilmiş hazır kıtalarla desteklendi. Göz önündeki yıkıma rağmen, yıkanlara saygı gösterilerek toplam kalite yönetimi algısı yaratıldı. Sonuç zafer üstün zafere endekslendi.
Sözde zaferler kazanıldıkça devleti milleti hiçe sayan, her bir şeyi memleket yararına gören güruh hiç rahatsızlık duymadı. Oh çekti. Of çekenler anında dışlandı. Sürece razı asimetrik algı yönetimine devam edildi. Nabza göre şerbet tüccar zihniyetin amacına ulaşmasını daha da kolaylaştırdı. İş uydu akıllara kaldı. Rehin alınıp kiraya verilen akıllarla da bu güne gelindi. Varlığa, varlıklıya kucak açan bir kör siyasi model oluştu. Şükür siyaseti milleti din, secde, seccade merkezli ayarladı. Harladı.
Varlık, para pul, akıl ve vicdan hiç kullanılmadan on yıllar içinde mevzi değiştirdi. Bu yönde gerekli tüm enstrümanlar hedefe varmak için resmi araç olarak kullanıldı. Hedef kutlu vadiye ulaşmaktı, epey de yakınlaşıldı. Kutsal şifreler peş peşe sıralandıkça sözlükte yer kalmadı. Her sıkışıklıkta tüccar siyaseti resmen ortaya döküldü. Fona devir şimdilik açıkça ifşa edilmese de sonuca varma işleminin ünlem işareti. Varlık fonu aslında zengin kaynakları bulunanlar için toptancı tüccar zihniyeti. Şu fakir memlekette ise fona aktarılacak para bulunamadığından para edecek kurum ve kuruluşlar torbaya eklendi. Şimdi yakın zamanda bir bir satılmaları söz konusu. Yani devlet ileriki süreçte borsa da işlem görür hale gelecek.
Yani bu fon sayesinde memleketin yüz yıldır ayakta kalmasına vesile, kurum ve kuruluşları, yer altı yer üstü hava kaynakları, tarihi değerleri, doğası, turizmi paraya çevrilecek neyi varsa, çevrilip fonun emrine verilecek. Asla denetlenemeyecek vahim bir mali tablo bu. Dünya harcamadığını, harcayamadığını fonlarken, şu fakir memleket sadece harcamak, fondiplemek üzerine inşa ediyor geleceği garantileyen bu modeli.
Ekonomi bu şekil seyrederken memleketin yepyeni macerası başkanlık koltuğunda kim oturacak, başkan kim seçilmeli, başkan kim olacak iddiası. Hep kısır bir yarış. Başkan milletini özgürleştiren demek. Reis yurda esenlik getirmek için seçilmiş demek. Önder top yekun seçilmesi lazım geleni seçmek demek. Hayat hikâyesi sıradan ama övgüye değer kapasite demek. Ancak her şey bir yana itilmiş. Varsa yoksa iş mevcudunda direnmek. Yani tespitleri, hitabeti literatürü ürkütür, ana dilinde konuşur, okur, resmen tüccar zihniyetli siyaset güder, dini, malı, mülkü, varlığı tekeline almış meçhule gider önemseyen yok. Hapse girer sürgünden biter, hala pişti pişer, açık gizli her şeyi bilir, bilir ama bekler bir durum yaşanıyor. O da hoşa gidiyor. Nereye kadar hoşa ne kadar boşa gider belki nisana kadar. Belki de ilanihaye.
Tüccar siyasetini ve varlık kayyumculuğunu yepyeni bir siyasi model, işleri bu aşamaya getireni yepyeni bir lider olarak görüp onaylamak ise nisanda kızak kaydırmak için kar yağmasını beklemek gibi bir şey. Ancak cezveler ateşe sürülmüş piyasada alıcısını bekliyor. Mitolojik bir insan yaratılmış milletten pazarlıksız peşine takılması bekleniyor.
Bu illüzyon gösterisi ne zaman biter, hangi rapora göre aklanır, hangi kitabın ortasından kayıtlarla yorumlanır, hangi geçmiş hikayelere gönül verilir, hangi film izlendikçe izlenilir, varlıklar niye hangi fona aktarılır çok yakında referandumda görülür.
Nisandan sonra tüccar siyaseti de, başkanlık sistemi de batar. Batar batmasına da aradan kim çıkar, fonda ne kalır, işte o belli değil…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder