1 Ocak 2017 Pazar

SUÇLU VE SORUMLU; SÖZDE VE SAHTE AYDINLARDIR…

SUÇLU VE SORUMLU; SÖZDE VE SAHTE AYDINLARDIR…
 
Yeni yılın başladığı ilk saatlerde, yılın ilk günü ilk yazısı terör yazgısıyla netleşti. Kör olasıca kara yazgı gerçekleşti. Ve eğlence mahallesini de teslim aldı terör. Yeni yılın ilk sabahında memleketin çoğunluğunca kanıksanan bir durumla uğraşıyoruz yine. Makaraya çok önceden inceden inceye sarılmış filmler devam ediyor. Makinist uyuyor, koltuklardakiler, localar kompartımanlar uyuyor, ahali yalandan ah vah içinde seyrediyor…
 
Şimdi her şey olup bittikten sonra suçlu aramaya, sorumlu aramaya başlanır. Bu sahte çabaya hiç te gerek yok. Hiç lüzum yok çünkü en baştan en dibe mesuliyet sahipleri bestbelli.  Kim ne derse desin adres bellidir; sözde ve sahte aydınlardır suçlu ve sorumlu olan. Maddi manevi münevver sayılan sahtekârlar ve onları ruşen sayanlardır mücrim…
 
Şu fakir memlekette on yıllardır toplumsal dizaynın virtüözü sayılan sözde ve sahte aydınlar bir daha ay aynı yerden doğmayacakmışçasına, güneş tersten doğacak itikadıyla tam karanlığa gömüldüler. Resmen aydın aymazlığına tutuldular, karanlık çağları övdüler, öğütlediler. Aydın aymazlığı denilip geçilemez öyle beter bir olgudur ki bu hastalık, üst akıl karanlığında hayal bile edilemeyecek yoz yobaz oluşumlara hizmet eder. Bu başkalaşım bambaşka hayranlıkları da besler. Eğer bu aymazlığın önü alınmaz ise veya bu sözde ve sahte aydınlar kendilerine gelmezse yaratılan hor hayranlıkların dozu arttıkça artar. Ve sonuçta tertiplenen hayranlıkların harı, dozu, pozu, kozu ve hazzı medyalaştırılıp, metalaştırılır. Her yurtsal değerin özü de boşaltılınca kuzu kuzu izlenilen ve hiç de alışık olunmayan vedalaşmalar rütunlaşır. Rotayı ayarlayanlar bir yana, politik sürece ritmi ayarlayanlar ise daima sözde ve sahte aydınlardır.
 
Böyle giderse eğer şu topraklarda özgür kalmak veya özgürleşmek daha çok aranır, tam demokrasi de hayal olur. Memleket resmen teröre emanet kalır. Ve her önüne gelen ne günlere kaldık sorusunu sorar. Yanıtları biline biline işgüzarlık ve ivecenlikle sorulur. Yalandan soranlar ve yarım ağız yanıtlayanlardır aslında olayların bütününe neden olanlar. Sözde aydınlar ve sahtekâr aydın kesimi ile onların her türden yönetsel platformda yücelttikleridir bu vahşetengiz gelişmelerin mucidi. Yani uluorta ortada ortodoks gözlüklerle ve sahte softa münevver kimliği ile dolaşanlardır günahkârlar.
 
İzlemesine, inlemesine, dinlemesine kör baktıkça, bakıldıkça memleketin portresi keskin ve kesik çizgilerle daha çok çizilir. Dini perspektifte çoğaltılan tipik kara yobaz gerekler ve gerekçeler ile yaşam yolları kısaltılır. Öyle bir kısastır ki memlekete yaşatılan an gelir bu uydurma gerekler ve gerekçeleri sunan şaklaban aydınların da, akillerin de önü arkası tıkanır.
 
O tıkanıklıkta birilerinin ünü memleket sınırlarını da aşar. Aşar açmasına da incelikle hesaplananlar tutmaz. Bu geçici hayranlık gemiyi Denizi ummanda gün olur karaya oturtur. Sivri kayalara çarpar gemi ve batma tehlikesiyle karşı karşıya kalınır. İşte gün o gündür, daha beter günlerinde başlangıcıdır.  
 
On yıllardır bilinen hainlik ve hinlik bezeli senaryolarla siyasal kimliklerin kamusal alanda ipleri eline geçirmesini yüzyılın devrimi olarak kutsayan sözde sahte aydınların suçudur, külliyen sorumluluğudur yeni yılın ilk saatlerinde başa gelen. Ve dahi maazallah gelebilecekler.  Günah bu sözde aydın aymazlığı ile topluma ayar çekenlerindir. Aymazlığın sapkınlık derecesine vardırılarak memleketi bin yılların karanlığına ampul yakıldığına inandırmaktır. Her türden her telden aykırılığı ve muhalifliği katli vacip sayılması gerektiği noktasına çekmektir günahkarlığın ağa babası. Durduk yerde memleket için üç beş milyonluk potansiyel tehlike yaratanlarındır vebal.                        
 
Yeni yılın ilk saatlerinde yaşanmak zorunda kalınan şiddet bu yıl için ilktir lakin son olmayacağının da açık seçik göstergesidir. Öyle resmi ağızlardan bildik açıklamalarla geçiştirilmeyecek kadar derin, çözülemeyecek kadar büyüktür mesele. Aslında ağızların değişmesini şartlayan günlere gelinmiştir. Başka arayışlar, kapıkullarınca kulplandırılan yasal gayrı yasal başkancı yöntemler de dibe vurmuştur resmen. Maalesef eksik kalan modernleşme ile hesaplaşma derdindekiler sözde sahte aydın mucitler ve dinci muhafazakâr politikacıların açtığı kanaldan memleketi dünyadan kopartıyorlar.
 
Düşünüp taşınıp üretilen kavram kargaşası ve anlam çatışmasıyla karanlığın evrimleşmesine yardım edildi ediliyor hala. İşte bu ziftli karanlığa kapı aralayan dinsel ve siyasal destekli yalaka yardımseverler, sosyosiyasal aktörler ile trolleri ve onları her dara düştüklerinde koruyup kollayan sözde ve sahte aydınlardır suçlu ve sorumlular. Aydın aymazlığı ve kafa karıştırıcı yaramazlığı yapanlarındır günahın büyüğü. Şu fakir memleketin geleceğine uyduruk akılla fal açanlardır her kötülüğün faili.
 
On yıllardır sahte ve sözde görüntüler bağlamında ne kadar unsur, öğe ve eleman varsa işte onlar sayesinde dinsel şekilcilik üzerine oturtulmuş bir değerlilik modalaştırıldı.  Dinsel ve tinsel değer yüklemesi ile gerçek anlayış ve arzular gizlendi. Memlekete büyük travmalar yaratacak bir dünya düzenine keşik verildi. Sosyal yaşamda çağdışı tersine dönüş, yüzlerce yıl geriye gidiş memleketin bileşenlerine göre renklenme ve zerk edilene göre zevklenme gösterildi. Yıkımsal faaliyetlerin her çeşidi yeniden inşacı ve tarihi keşif olarak sunuldu. Saraydan kalma ve kalıcılığı haklı olarak örselenmiş ne kadar uydurma adet ve kurgu görenek varsa siyasal ve kültürel yaşama monte edildi.
 
İşte bu montaj aydın aymazlığı içinde kıvranan sözde ve sahte aydınlar tarafından on yıllardır makul gösterildi. Devrin değişmesini ve gelişimi sağlayan macun sayıldı. Tarih canavarını uyandırıcı ne kadar kasvetli ve karanlık olay varsa bir bir aklandı ve yaygınlaştırıldı. Yayık ve susak ağızlılar resmen azgınlaştırıldı. Ve kısa zamanda terör, terörist, zalim, katil, suçlu, günahkâr, sorumlu, mücrim, kusurlu, dinci, rejim düşmanlığı, töhmet vb. kelimelerin içini dolduran bir sona taşındı memleket. Sonuç, yeni yılın ilk gününde ilk saatlerinde vahşet.
 
Sesi hayli uzaktan gelen yıkım ve yangın memleketi dört bir yandan kuşatınca, milyonlarca koluyla sarınca her yerden fırlarlar bu fırıldak, dönek, sahte ve sözde aydınlar. Neticede hiç sorumlukları yokmuşçasına yıkıcı, yakıcı, yok edici memleket meselelerine kaymaz doğrularla değil aymazlık derecesinde sapkın fikirlerle eğilen, maddi dürtülerle hayata yön tayin eden, eğime kot veren sosyal ilimci-bilimci pozunda yine ahkâm keserler. Bayat bilirkişi gözüyle bakarlar her meseleye ve beyanat üstüne beyanat verirler. Memlekette sanki daha iyi yönetecek mi var sorusuyla başlarlar hikâyeye. Hayal ile hayat birbirini tutmadığında, meydan kendini bilmezlere kalacağından ki kaldı yönetecek daha iyisi mi var yalanı ve yalancılarınındır tüm suç. Aydın kavramının içini boşalttıkça boşaltan, aydın olmanın gereği sapmaz ve kaymazlığını sekterleyen, neredeyse hiç eden bu sözde ve sahte aydınlar ile Politika ve politika patentlilerin mevcut iktidarından memnun olanlar bir kenara onların tam yol ileri sürdüğü politika patentlilerindir tüm kabahat.
 
Ve bir gün mutlaka suçlu ayağa kalk denilecek günler de gelecektir elbet…

Hiç yorum yok: