MAİYET, MARİFET, SEFALET YILI...
Neyse ki, arsız salgının vurduğu bu bol sıfırlı sene bitiyor. Sırf çile, dert, diyet senesi. Koviti pandemisi de bitmedi daha. Aşı, aşkı bir yana, aşkın zamanda mutasyona uğradı ve yeni yıla attı kemendini. Zaten sorgusuz sualsiz ihanetleri ve görkemli görülen maiyete sinişi tescilledi koca yıl. Mealen maiyet, marifet, felaket ve sefalet yılı oldu. Resmen sürü kaderciliği...
Bu kaderci kör mantık asla masumiyet ile açıklanamaz. Ayrıca bu sığıntılık fırıldaklığı, insan fıtratına da tamamen ters. Ama her şey tersyüz edildiğinden, maiyetine sığınılan makamı hâkim kılmak fakru zaruretten görülüyor. Fakirlik marifetmiş gibi gösterilerek, fikirsiz övünülerek. Kısa bir süreliğine olsun, gerçekler hiç düşünülmeyerek. Resmen çapsızlık ve çağ ötesi görgüsüzlük...
Neden ise bir anlık süre bile olsa, iç hesaplaşma ve dışa dönük sorgulama yapılmaz. Saraya, sonraya veya sonsuz yağmaya akıl gözü kapatılır. Ekşi mayalanma başlar. Kalpler mühürlenir. Ve sefalete balmumlu davetiye çıkarılır...
Maiyete takılıp her türlü tertipleri planlamak, yaşanmazı yaşanır kılmak ve yasakları yaşatmak marifet, sunusu sonu kötü herşey mutlak sayılır. Sefalet mutluluktan, felaket felekten sayılır. Her türlü zam, zulüm, işkence, faşizm mecburiyetten sanılır...
Bu sayımlı suyumlu malum durum ve eksik malumatlar aslında hazin çöküşün emanetçisidir. Emanete hıyanetin tecimli tecellisidir. Geçmişin muhasebesinin yapılmamasının, yapılsa da mizanlar ve bilançonun tutmayışının görmezden gelinmesidir. Ve bu acı, acımtrak, acınacak hale düşmeyle pekişen son, asla kader diye izah edilemez. İzleri ateş, gizleri kan tesirli, teslimiyeti senelerce sürecek bir beladır koviti...
Bu baş belası koviti ile perdelenen sürgünde eğer sicil kabarıklığı önemsenmez ve kötü gidişatla irtibatlandırılmaz ise zavallı zevatı boşa efelenmeler de kurtaramaz. Öyle ki zaman donar, akıl dolar ve sürü mantığı ile güdülenişler de, kendiliğinden özüne kabarır. Kabına sığmazlıkla, terbiyesizce tertiplenen, yeni tip saltanat senaryolarına dibine dek dikleşilir...
Silik insanlık ve yasallaşmış taraftarlık hezeyanıdır hiyerarşiyi bozan. Hatta gün olur, uluorta paylaşılan ulufelere de güvenilmez. Gün gelir huri düzeneği hurafelere akıllar takılır. Kuruntular bilinçaltına sızar ve tek merkezli tatbikatlar zorlaşır. İşte böyle bir sene selledi her şeyi. Şimdi iktidarda kalmayı ve süresiz hükmetmeyi, süreyi uzatmayı kehanete kenetlemişlikle de bitiyor.
Böyle devam edilirse, yönetmeyi becerememek baş gösterir. Ve yeni rejim belki de başlamadan biter. Çünkü koviti melaneti hala bitmedi. O da bir etken. Yani koviti nice başlar almak için yılbaşı sonrasını gözlüyor...
O yüzden sorgusuz sualsiz maiyete sığınmalara fazla güvenmemek gerekir. Maliyetine bakmadan her yenilen haltı maharet saymamak lazımdır. Sürü kaderciliği ne kadar övülürse övülsün, sefaletin de bir bedeli olacaktır. Hesaptan kaçabilmenin,
insan fıtratında yeri yoktur.
Çünkü masumane maiyet yoktur. Düz mantık, üst akla ve alt metinlere nerede nasıl mahiyet kaybettirir hiç belli olmaz. Maiyet manasız maharete bulaştığında, kovitiye karşı durmak da zorlaşır. Uyunduğunda ve heç uyanıldığında ise her şey alabora olur. Biriktirilen herşey güncel haber olur...
Her yıkıcı afet, havada karada, denizde deryada kulcu ve köleci zihniyetin idamesinin, idarenin haberli habersiz uygunsuz takvime bağlanmasının sonucudur. Yani faciaya nedenin maiyet düşkünlüğü olduğu tarihsel gerçekliktir. Zaten tuzak kurallarla, yitik kuşakları uzun süre aynı çizgide tutmak çok zor bir uğraştır. Daima aynı modda belletilen, mevcut modele tapınma beklentisi eninde sonunda ters teper. Evrensel ölçülerde bir modernleşmeye açlık, hiç uğruna maiyete girmişlerin de derinden duyumsadığı bir içgüdüdür. İçeride nasıl fırtınalar kopar, sefalet nasıl pik yapar günü gelir öğrenilir...
Zaten nasılsa şimdilik sorgusuz sualsiz diyerek, akla geldikçe yapılanlar siyasi atmosfer değiştirtir. Bu titrek titreyiş, hiç umulmadık menfi sonuçları da beraberinde getirir...
Yani varoluşun keşfine yönelik incelikli duruş, mitolojik, teolojik yaklaşımlarla bozulur. Bozgun, ideolojilerin elin tersiyle itilmesiyle ayyuka çıkar. Öyle ki kozmosun sınırları bile zorlanabilir. İşte o aşırı maiyet ve softa mahiyet anından itibaren, durumu kurtarmaya dönük militarist barikatlar kurmak da yetmez. Sefalete sellenişin önünü almaya güç takat dayanmaz. Dahası on yılların birikimini hiç sakınmadan, saklı yasaklı sakata getirenlere kesilen cezalar az gelir. Ve tarih kendi kendini paklayan bir pratiği yazar...
Yazı yazgı bir yana tinsel, dinsel ve bilimsel arınma ölçeğinde, tüm tanrısal yükselişler, pik ve dip yapan virüsler yüzünden sorgulanır hale gelir. Ve koviti günleri, yeni yılda da acımasızca sürer ki sürer...
Maiyetin mahiyeti ve maharet maliyeti, marjınal fayda analizine tabi tutulursa yeni yıl da, daha ilk çeyrekte eskisine benzer. Bir sefalet senesi daha ete kemiğe işler...
Ancak ihtiyaçtan haller açığa çıktığında gelişebilecek sosyal patlamalar, sosyolojik temele dayanan devrimleri doğurur. Yani tarihsel zorunluluk en doğru referanstır. Siyasal sistemlerin safahatını keyfekeder sürenler, sürekli değişmedikçe daima oligarşiyi, oligarşi devletin tiranlığını yaratır. Eninde sonunda demokrasi yaşanır belki ama daima hep yanlış noktasına dönülür. Katlanılması zor süreç hep sil baştan yaşanır. İşte hiç değişmeyen bu tarihsel yolculuktur. Sonu ise azımsanan devrim sürecidir.
Asıl hakikate erim, devrim ve devrimci girişimlerle gelendir...
Sanki gelen yıl da, koviti salgınının uluorta salınacağı bir yıl olmaya aday. Yani yeniyılın, marifeti maiyete meyletme görenlerin, sefaletle boğuşmaktan yılacağı bir yıl olacağı öngörüsü hakim...
Nece yıllar var geride kalan ama bu kadar geriye götüreni hiç yaşanmadı sanki. Sanki bir daha da yaşanmayacak. Çünkü yazılı tarihte bundan beteri bulunmadı, bulunmaz...
Bitsin gitsin artık bu koviti kaplı sene. Koviti gitmese de, felaketler senesi gitsin...
Hoşgeldin yeni yıl. Boş dolu gel...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder