29 Aralık 2020 Salı

SUÇLU POLİTİKA POLENLERİ

 SUÇLU POLİTİKA POLENLERİ…

Şu garip memleket, ekonomi ve koviti batağında ama ‘Politika Polenleri’ hala polimlerle, kusurlu kurgularla ilerlemeye çalışıyor. Sanki zamandan çalıyor. Ve direkt, söz söz üstüne koymak gitgide zorlaşıyor. Millet hasseten, resmen horataya tutuldu...
Öyle ki hiç yakışıksız paragraf parlatmalara hala katlanıyor. Cumhuriyet en zayıf esintide sallanıyor. Alacakaranlık kaplamış dört bir yanı. Yani akına kara karışmış, zifiri karanlığa gark olmuş umutlar, millet hala bekliyor. Neyi, niçin beklediğini bilmeden...
O yüzden akıl karıştıranlar yeni soft cumhuriyete hala umut besliyor. Politik polencilik her ideolojik tandansa sirayet edince akıllar iyice karışmış halde. Açıkça toplu bunalım yaşanıyor. Peki, suçlusu kim, suçlu kimler? Elbette ‘Politika polenleri’…
Koviti günlerinde bile anlaşılmaz biçimde, reel politika tarifi zor atraksiyonlar içinde. Aşı tutmadı gibi. Aşı gelmedi, bu gidişle zor gelecek gibi. Anca teknik terimlerle izah edilebilir kopopolimer ve homopolimer zincirlenmesi ve senteze göre reaksiyon amorfluğu polenleniyor. Politika polenleri polimli, profili patlak, mat parlak, yüzü maskeli, gözü bantlı, sadece mevcut halden dert yanmakla özdeş, bağcılıkta, bağlamacılıkta usta, esastan kaçak, yarı kaçık bir rota izliyor.
Asıl suç ve suçluluk psikolojisi bu demek lazım ama sesi kısılmışlık ve kala kalmışlık yüzünden millet zillete bulaşmak istemiyor. Suçlu her kim ise açıkça onlardır demek lazım ama cesaret istiyor. Millet cesaretlenemiyor ve söyleyemiyor..
İşte o yüzden memleketi vuran her musibete karşın onca yıl, onca bağnazlığın insancıl gösterilmeye çalışıldığı ve dinsel yükümlülük budur ve yerine getirmek gereklidir şartı hala egemen. Egemenlerin horaladığı bir dönem, dönemsel saltanat hala sürüyor.
Saltanatın yeni versiyon bu sürümü, sürekli kayıkçı kavgasını güdümlüyor. Bu yüzden cumhuriyete kimse inanmaz oldu. İnanç zedelenince Cumhuriyet ve evrensel demokrasinin aksine yapay şarta şurta bağlı, kör inanma temelinde tümden emre itaatçı bir kuşak softalandırıldı. Diğer taraftan geçmişle hiç tutar bağı olmadığı halde, kendine ideolojik fraksiyon arayanlar ile bu softların politik çatışması memlekete bir güzel montajlandı. Zaten zemberek boşanınca hayat tek kafesten takip edilir.
Takip azalınca kafakol ilişkileri ve mahalle baskısı çerçevesinde saflaştırmaya devam edildi. Öyle ki, takke feslenip sarıklanınca, beden uzun entarilerle kaplanınca kırklanılır, kırklanıldı sanıldı. Ancak politik manivela manasızca ısındı. Koviti pik yaptı. İşler hepten karıştı. Çarşı pazar beter karıştı...
Dahası dünyanın en büyük gücüne ve güçlerine karşı çıkmak, eylem koymak hangi yol haritasının gereğidir unutturuldu. Önce uyduruk başarı öyküleri yazıldı. Topluma ve yarınlara yansıdığında ders alınması gerekir babında, o birdenbire ani yükselişler matah bir şeymişçesine pompalandı. Sırf ucuza pompacılık benimsendi. Arsız haksız yükselmeler, tabansız yükseltmeler, ayarsız yüceltmeler bozuk raya sokuldu. Ve hiç hesapta yokken en girişimci görülen ve alın teri dökmeden şahsi hazineden sayılan, define bulunmuş gibi sevinilen trajikomik durumlar oluştu. Oluşturuldu. Yaklaştıkça yaklaşan acı durum ise en makulü olarak lanse edildi...
Her yerde her tarafta, her halta yaradığını sanan veya hiçbir halta yaramayanlar mayaya karıştırldı. Önce ekmekler bozuldu. Bakılan falın fos çıktığı anlaşılınca da birden rota değişti. Resmen ray değiştirildi. Böylece horataya tutulmak kaçınılmazlaştı. Çünkü politika polenlerinin polimleri bollaştıkça bolardı...
Peki, bu bollukta ve derinleşen boşlukta çıkış nerede, çözüm kim, yetki kime? İşte yanıtlanası soru bu. Çünkü millet bıçak kemiğe dayandığından, güven kaybı üst düzeyde yaşandığından artık hiç kimseye inanmaz oldu. Zaten çok evvel oltaya takılıp kalmış. Soluğu kesilmek üzere...
Yani karanlığa hapsedilmeye çalışılan Cumhuriyetin cumları, cumhurları hürriyetinden başka bir şey düşünmezmiş meğer anlaşıldı. Ve millet hangi usul altında olursa olsun, hangi temel unsurları gözeterek, ince eleyip sık dokuyarak doğru seçim yapması gerektiğini gördü mü, görmedi mi? Orası hala muallak. Çünkü on yıllarca polimer politikacıların zokası yutuldu. Tam bitti derken koviti ile beraber polemikler tekrar başladı. Yine horataya bel bağlandı. Politikacı polenler fırsattan istifade yeni yol haritasına odaklandı. Ahali her defasındaki gibi asgari düzeyde bir kere daha aldatıldı...
Her haliyle boşalan hazineye hazımsızlık, hazırlıksızlara sonsuz inanç karmaşası, yeni kazanımları veya yarınlarda ibrayı günceller mi? Bilinmez...
Bilinen o ki, ibra edilmezse ibre ve kalibre değişir. Hariçten hengame başlar. Ve insan odaklı ne varsa kitlesel ölçekte yine değer kaybeder. Yani karanlığa doğan güneş, gündüze boğulan dağınıklık yaşanır. İşte o aşamada bile sanki politika polenlerinin polimleri söz konusu olabilir. Polimler pol kepçeden kamuoyuna taşınabilir. İşte bunların hepsi, yıl biterken hala gündemde ve revaçta...
Peki, hiç hesapta olmayan neydi ki, bunca yıldan sonra bunlar, bu açmaz yaşandı. Salt kovitiye bağlanarak acı gerçekliğin önü alınamayacak gibi görünüyor. Hay huylar arasında yine huy değiştirilirse, karmakarışık yeni koşullara uygun, yaşam yenileme basiretsizliğine bir kez daha belki de son defa bağlanılabilir. İşte o vakit başıbozukluk hepten baş gösterir. Yani karanlığı içenlerin intikam vakti geldiğinde, bir türlü bitmek bilmeyen saltanat da bitebilir. Zirve yapmış akla müdahaleler bu kez dip yapar. Ve günü saati gelince polim bozulur, hesabın dibi görülür...
Koviti ekonomisi derken bozulacak gibi sanki, şenlik havasında normal seyrettiği farz edilen mevcut durum. Çünkü herşeyin sarpa saracağı aşikardı, sardı da. Şimdi tan yeri ağarmadan yollara düşmek zamanı. Daima halden dert yanmak, boşa ağlanmak, politik polenci zihniyeti ve polimleri düşünmek yetti ki yetti.
Diğer yandan koviti sarmalında, tam da yeri ve zamanı geldi varsayıp, düşünmeden çalakalem yazmak tüm ilişkileri gözden geçirmek demek. Zadeler zedelendi mi irdelemek. Yazmak bazen azmak ama çoğunlukla azarlanmak ve belki daha da fazlası. İşte o yüzden azar azar ayarı bozulmuş düzene de fazla aldanmamak gerek...
Nasılsa yeni yılda kızılca kıyamet koptu kopar. Bu kopuş sürecinde Millet memleket için her vakada varılan mertebeyi, elifinden merteğine hakkaniyetle gözden geçirmektir önemli olan. Politika polenlerinin polimlerini teferruatlı irdelemekle mümkündür bertaraf olmamak.
Peki, bu nasıl olacak?Politika polenlerinin polimler bezeli, kusurlu kurgulanmış, endirekt çekimli filmlerini ortaya çıkarmakla olacak. Olmaz ya, horataya kapılmadan, karanlığa dalmış cumhuriyetin sahte zarafetine aldanmadan, iş olsun diye ona buna yazılmadan, oburca yazmadan, abur cubur çizmeden olacak. Olacak ama çizmeleri giyerek olacak. Başa ne gelirse gelir, ilk laf 'olacak o kadar' olacak...
Olacak ama hali hazırda bir gelişim, gözlemlenebilir bir değişim yok buralarda. Buralara bir haller olmuş sanki.
Peki suçlu kim; 'Politika polenleri'...

Hiç yorum yok: