POLİTİKA, SİNİR OTU VE
ÇİÇEK TOZLARI…
Koviti günlerine
aldırmadan politika arenasını titanyumdan teşekkül etmiş, sahte botanik
bahçesine çevirenlere, siyaset yapmayı sinir otu yutmuşçasına çığırından
çıkanlara, meyan köklü bir beyandır. Politika kazanına, tüm tumbolara rağmen
memleketi ferahlatacak, çiçek tozları üflemektir mesele…
Bilmukabele bilançonun
aktifinde yol arkadaşım muhasebesi yaparken, geçmişe hiç aldırmadan alma çiçeği
ile armudun sapını birlikte toplayanlara çiçek tozu hapşırmasıdır. Hapşırmak ki
kalbi ve tüm sistemleri anlık durdurur derler. Oysa sadece reflekse ve
gerilmeye bağlı birkaç saniyelik kalbin teklemesi hissidir. O kadar. Polen
alerjisi ile belli mevsimlerde de artar bu his. Ama yine de yaşama dair risk
olduğundan ve hapşırık havada saatte yüz altmış kilometre sürat yaptığından
ağız kapatılmalıdır. Hele ki koviti günlerinde. Yani ciddi bir iştir sıralı
sırasız hapşırmak. O yüzden sağlık dilenir, sağlıkla yaşa denir. Çok yaşa ise
en makbulüdür. Mesafe ve maske de gereklidir...
Çok yaşayın çünkü çarkıfelekgillere
gücenmeye koşut, çiçek denizinde, sinir otu yutmuşçasına dimyata üzüme giderken
pirinç levhaların iletkenliliğine kanıp üzülmekte vardır hayatta. Biberiye
kollayıp hapşırmak da. Hayatın gerçeklerinden iki arada bir derede koviti
yüzünden kopmak da…
Sarsıntılı çiledir
ejderha ağzında açan sarıçiçek, safran. Kasıntılı çaredir afrana bulanmak,
sinemaki çaylamak ve softane softalanmak. Sardunya saksıları pencere ağzında
mahalleleri bilerek çıkmaz sokaklara savrulmak. Menekşe kokulu odalar da
dostluk rehasını iç etmek. Çadırlar kurulu çayırlar gelincik çiçeği kırmızısı
iken darlanmak. Gecesefaları sehpalara tekme vurulunca ay beyazı, yıldız
sarısını görmemek. Zurnanın peşrevinde Rodrigo’nun gitar konçertosu dinlememek.
Ranzalara bulaşan rezene ezmesinin yağına bulanmamak. Kulaklara hasekiküpesi
takıp hasetlenmek. Soğuk küplerden kurulmuş arastada bir çiçek mezatını
mezarlaştırmak. Ve virüssel dengesizlikte meftaya uzaktan bakakalmak…
Yosun kokusu tadında
yazmak ise kökleri göğe asılı karlı kayın ormanıdır. Okumayan yazamaz.
Yaşamayan bilemez. Çünkü hesaplı hesapsız sivri yazıtlardan name bekler, nam
alır siyah laleler. Dahası al yüzlü bebekler namaza niyaza dururken
akzambakların zımbaladığı ağlayışları ağlar ağlayıcı kadınlar. Kuytu köşelerde bile ağlayacak yer bulamaz
erler. Yer sarmaşığı gibi gözyaşlarına sarılarak gömülürler sadık yârin
göğsüne. Ana imparatoriçenin de ana yazgısıdır yazı. Her defasında yerden göğe
yanardönerler canlanır, yenibaharlar da…
Gün dönünce kaytan
ibrişimli gramofon çiçeği gayesizce gramofonun iğnesini süsler. Arabacılar arab
atlarına kırbaçları şaklatır. Adap kalmayınca kereste yüklü kervan bir arpacık
yol alamaz. Azap pik yapar. Almak vermek babındadır asıl avize fidanlığı.
Çitlembik damacanasından içmek gibi bir şeydir deli orman serisinde
sergilenmek. Nesilden nesile geçen
derviş kıvamında devrim pınarında papatya falı ile beslenmek. Hayata hanımeli
değince hurafeler bile yön bulur, yüz döner hakikate diye içlenmek. Oysa
hüsnüyusuf güzellemesi ile pekişir yaz başları. Peşinden kuş konmaz kervan
geçmez ellerde kuş üzümü seçkisi. Kültlü kültürlülük, loş kamelyalarda kaktüs
çiçeğine bilenmektir. Latincesi leylak rengi. Mercimek tanesi kadar emek. Ve
yeter de artar mitolojiyi anlamaya çiçek isimleri.
Nefasetli nakaratlar
gönül bağı. Nazar etmeye gör karanfil bağlarını. Itır bulaşır tüm destanlara. Hatır
deste deste oburlaşır dağ sümbülü gibi. Defnesi, deli gülü, yanlıştan dön
babası. Coşku kaplar bedeni, akıl donar, hüzün dolar. Dolar dolar ve boşalır.
Gramofonda iğnelenen taş plaktan tiz ses, toprak kabul etmez şarkısı. Sadık yarım
kara toprak türküsü…
Sultan otu yutmak
gibidir hayata kahretmek. Süslü saraylarda, sümüklü böcek gibi sürünmek. Yağlı
yapışkan yol açarak tuğ lalesinden sülalesine en pişmiş tuğlalardan Kâbeler
yapmak. Kıblesiz tufanlar yaratmak. Ve yüz üstü zakkum çiçeğine gömülmek. Yok, yok
edici kanlı yaralar açmak hercai menekşe gönüllerde. Sonra bitkilerden
çiçeklere, çiçeklerden zülüflere yalancı kitle sanatının iz düşümüne sarılmak.
Lisanı devir, insanı sevir ile zamklanmak.
Önemli bir başlık atmadan ve umacı takma adla ve soyadla, ageratim vapur
dumanı çiçeğine çivileme dalmak. Koviti günlerinin has karı…
Bu koviti salgınında,
pandemik dalgalanışta göklerden düşen umu daima sabır tozu yutmuşluk.
Tafracıların tutturduğu çift çubuk ise çift kirazlı orman teslimiyeti. İşte
gönül köprüsü yıkıldığında öteye beriye çağrılan ne oldu çağrısıdır. Mesaj hiç
anlaşılmaz. Sıklamen çiçeği çeşit çeşit renkle can sıkar. Pelesenk çiçeği
koklamak, olmak üzerine düşünmek ve olmuş meyvenin hasına alenen takmamaktır.
Takılmamaktır fesleğenin, özel sinirlerde dirilttiği aşkın duyguya…
Hak verilmez, ses
duyulmaz. Böyledir toprak soluk aldıkça kekik kekik kokan ovalara açılmak.
Kırdan şehre yansıyan çan çiçeklerine bilerek isteyerek katılmak. Şakayık
çiçeklerinden usanıp, kayığa binip ota bota çatmak. Çakmak çakmak, dağlarda açan
isyan çiçekleri üstünden börtü böceğe yakınlaşmak. Araziye uygun işbirlikçi
haşerelerle, boğaz boğaza hasat kaldırmak. Yaratı karaltı arasında, gönül
ışıkları kısılınca göğün ışıklarını alevlendirip, akarsu sefası ve ateş
böcekleri gibi yayılmak. Kaç turlu olursa olsun her türlü laleyi geride
bırakıp, numana açılmak. Ummana dalmak.
Umulmadık bir anda,
bal çiçek dostlarla köpük köpük çağlayan ay ışığında kendini avuçlara usulca
bırakan uğur böcekleri gibidir başa gelen uğursuzluk. Koviti moviti. Ekonomi yalap
çalap. O uğurlamanın ardına, eflatuni renk bulaşmış patikalarda yüzlerce
renkten çakıl taşları yol gösterir yolculara. Yol gösterici çiçek uçlarından
akan, ballı süt ve baykuş gözleridir. Zaten gurbet çiçeği bezelidir dört bir
yan.
İşte o dertleniş,
koviti günlerinin baskısıyla dağ laleleri ve ceviz karası sıvalı havada
toprağın nemine bulaşır. Bulaşınca da sinir otu tenekeden barınaklara dağılır.
Gala çiçeğinden beter alamet, içten içe üst üste yığılan su gözeleri ile ince
ince yayılır hayatın içine. Salalar çalınınca kulaklara…
Mayası meyanı, ayanı beyanı
bu kadar. Geçmişin aynasından akılda kalan tahta perdeli avlularda kalaylı
bakırlarda, dökme pikten kaplarda berraklaşan resim. Resmi tarihte kaynar,
gençlik yıllarının gül reçeli. Gül yaprağı reçeli…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder