2 Mart 2018 Cuma

SAVAŞ VE KITLIK

SAVAŞ VE KITLIK
 
Geçmişte yazıldı çizildi, ileride de yazılır çizilir savaş ve kıtlık üzerine; “Bunların hepsi adı tam koyulmamış kıytırık savaşlar zamanındaydı. Savaş bir yandan. Kıtlıkta baş göstermişti. Kaçınılmaz sona yaklaşılmıştı. Çok garip bir biçimde onca acılar çekiliyor ama unutuluyordu, hatırlanmıyordu. Haliyle hayat devam ediyordu. Ama sanki bir bilinç kaybı yaşanıyordu. Cesaret kırıntıları vardı ama adalet ve güven duygusu kaybedilmişti. Adalet ve güven yoktu. Savaş vurdu. Kıtlık ta vurdu…”
 
Savaşa ve kıtlığa dair geçmişte yazıldığı çizildiği gibi; “Şimdi pek hatırlanmıyor ama bu savaş sanki sessizlikle kuşatılmıştı. Niye yapıldığı belli değildi. Dünya kaynıyordu. Baskı ve sıkıntı az biraz baş göstermişti. Asıl önemli olan savaş bize uğramadan teğet geçecekti. Geçti ama kıtlık vurdu memleketi. Buğdaylar silolarda çürüdü. Ekmek karneyle şeker yok. Para var ekmek yok. Yani dünya tersine çevrildi birden. Üzerimize yıkıldı. Memleketi bu noktaya kimlerin taşıdığı besbelli. Kendi ekmeğimizi yapacak un bulamadık. Un yok. Şimdi ben bunlara nasıl veririm, vermem elbette… “
 
Kıt kanaat değişir, bir somun ekmekle gelişir ve güzelleşir küçük dünyalar. Büyük dünyayı kıtlık avcunda maskara etse de çörek börek arzulamaz yürekler. İlle de ekmek. Her savaş öncesi ortası, sırası sonrası ve daha sonrası yakaya yapışır kıtlık. Kıtlığın düşmanıdır ekmek.
 
Maya bulundukça, un oldukça hamur yoğurulur. Ekmek eşittir, un sıcak su bir tutam tuz ve emek. Tekne üstü çul çaput ana sıcağından sıcak bir sıcaklık. Maya tutar hamur kabarırsa ateş. Ateşe tavlanmış fırın.
 
Her şeye şahit olanlar bilir; “Aylarca taze kalırdı kilerde iyi pişmiş, kızarmış somun. Tuzundan mı suyundan mı belli değil. El becerisi belki de. Çiçek gibi yumuşak ve narin. Açlığa bereket. Çocuktuk. Savaş çıkacakmış dediler kilere bolca yığdılar. Keşke o kadar uzun sürmeyeydi Savaş. Kiler tam takır oldu. Toprak kurudu. Tohum bitti. Aç açık kaldık, açtık. Şimdi açlık sınırı diyorlar ya pek anlayamıyorum. Her şey var hâlbuki. Hâlbuki…”
 
Savaş ve kıtlık üzerine ne hikâyeler var. Yazılmış bitmiş yazılacak. Yığınla anı. Şimdi her biri monolog düzeyinde kalmış mevcuda örnek teşkil etmeyecek biçimde normal karşılanıyor. Tüm çıkarımlar ise yalan ve yanlış. Telaffuz edilen savaş olunca kafa karışıklığı. Uzun yılların getirisiyle artıyor tüm örnekler. Tamamı aynı. İlahili. Sadece milletler farklı aileler aynıı. Garip ve naçar.
 
Ağır karakterler duruma bağlı kritik yapma peşinde. Keskin şüpheler kötü gidişat yönünde yarı bilinçli. Alıntılar ziyadesiyle acıklı. Açlığı açıklığı çaktırmadan ekmeğe zam. Yakında kıtlık baş gösterir.
 
Kıtlık geçici ama Savaş gerçek…

Hiç yorum yok: