BATI DOĞU TÜRBÜLANSI…
Kuşatılmış mesajlar, kuşanılmış keskin palalar batı doğu köprüsünde hep racon kesme üzerine tellendirilir. Teklemelerin toplu değerlendirmesi ise sıfır tolerans, her seferinde türbülanstır…
Ömrünün son demindeki şu yaşlı dünyada batı ile doğu asla birleşmez, birleşemez. Hele vahşi batı ve uzakdoğu bir kenarda tutulursa hiç bütünleştirilemez. Evrensel manada tek tip bir düzen ise asla kurulamaz. Zaten böyle bir dostane kurulum kurmak adına bir sentez de artık ortada yok. Olamaz da.
Dalga boyu açıldıkça mercek altına alınmış krizlerin tahlili de doğru çıkmaz. Döviz üçe beşe katlanır. Reçetesi de ilaç şaşırtır. Batı-doğu beraberliğini arada köprü vazifesi gören her fakir memleket kendi penceresinden perde arkasından izler. Bakıldığında durum budur. Günlük birliktelikler sağlanır ama zamanla o birleşmeler de zevatı tehdit eder. Asla evlenilemez. Arada daima bir güven bunalımı vardır. Daima bir güven kaybı yaşanır.
Bununla beraber aynı ortak bilinç, aynı ortak geçmiş olmayınca, ayrıca tarih, din, ahlak ve doğal haklara sahiplik ortak olmayınca, ayrıştırma faaliyetleri de bu postadan, pastadan sebeplenir. Tarih ortak olmasına ortak olabilir ama din araya girer. Ortaklık bozulur. Ortalık kanlanır. Durum bu olunca dini benzerliklerden dem vurmak da kurtarmaz yıkımı. Hep böyle olmuştur. Zaten kukla sembol hikayelerle kurgusal gerçeklik anında yaratılır. Ve isyankarlar inanılmaza inanmaya zorlanır.
Batı-doğu yakınlaşması veya kavgası Atlantik ötesinin güdümünde emperyal güçlerin ve düşlerin kıskacında, zincirlerin kırılamayışıdır. Kırılamadıkça da doğu ile batının kavuşması daha çok uzun yıllar sonraya kalır. Hele işbirlikçi olgular olgunlaştıkça, her özgürleşme isteğini batıcı, her munis ideyi de doğucu görüp gösterdikçe hiç olmaz.
Özellikle din adamlarından sayılanlar ile limanı açık kentlerin ileri gelenleri ticaret üzerine birleşirler. Memleketin ticaret burjuvazisini oluştururlar. Böylece bölgesel birlikler işlerine geldiğinde her olayı kabullenir görünse de içten içe, batı-doğu düşmanlığını körüklerler. Sınırların nerede başlayıp nerede biteceğine hâkim olmak düşüncesi de dostluğu erteler.
Mesele ticaret burjuvazisi ile devlet oligarşisinin karşı çıkılsa da meseleyi birlikte çözeceği meselesidir. Işıklı gölgeli karnaval havasında, arsız sesler yumağında bir dönüşüm değildir.
Sığ sorunlara sözde derin yanıtlar aranarak bu konu halledilemez. Hafifletilemez. Sorunlar mertebesinden daha ötelere çıkarılır. Batı ile doğu edebi formda dile ve belleğe yerleşen hummalı inançları da def etmek suretiyle sınırda buluşabilir.
Zihnin arka odalarına saklı faaliyetler ise bu barışçıl buluşmaya devamlı engeldir.
Batı ve Doğu adına türlü hikayeler asla toleransı işlemez hep türbülanslardan beslenir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder