5 Mart 2018 Pazartesi

BENİM PİRİM KADINDIR

BENİM PİRİM KADINDIR
 
Ortodoks yaklaşımlar toplumsal hayata dinleri kadın karşıtı hiyerarşi ile monte eder…
 
Oysa Tanrı kadın erkek ayırmaksın, cinsiyet kayırmaksızın herkese eşit mesafededir. İnanç tek Tanrılı ise kadın ve erkek için de Tanrı aynıdır. Tüm tek tanrılı dinlerde bu durum benzerdir. Ancak Tanrıya ulaşma yöntemi ve ibadetler de başlar kırılmalar. Yani Tanrı katına durulduğunda kadın ve erkek hiç de eşit değildir. Cins faktörü öne çıkarılır. Ayrıca tüm dinlerde cinsiyete göre uygulamalar ve cezalar da söz konusudur.
 
Sağlıkta dış görüntü kadın ve erkek izlenimi verse de içteki tanrısal ruh özelliği ve taşıyıcılığı önemsenmelidir. Ama önemsenmez. Ölüm sonrasına bırakılır bu durum. Meleğin cinsiyetini tartışan koca âlimler ruhun cinsiyeti üzerinde yeterince durmazlar. Çıtayı kadın ve erkek diye yükseltirler.
 
Oysa elçi sözüdür ‘Avret Allah yolunda erdir. Ona avret demek reva değildir…’
 
Aslı mesele ruh da değildir. Kalpteki niyettir. Asilliktir. Zaten büyük hesap günü herkesin niyetlerine göre değerlendirileceği bir arenadır. Yani Tanrı yolunda ilerlemenin kadını erkeği olmaz. Mesele erlik, ermek ve emek meselesidir. Yani ‘Din edepten ibarettir…’
 
Kim bu ödev aşkıyla edebe uyarsa erlik mertebesine ulaşmış demektir. Öyle ki ortodoks yaklaşımlı din birikimi bir yana koyulduğunda gerçek dinlerde ‘Er diye zikredilen zevattan bazıları da kadındır…’ Yani dinsel erginlik ve erlik kadınları da kapsar. Bu yüksek makamın erkeklik ve dişilik ile hiçbir alakası yoktur.
 
Ayrıca tüm makamlarda, çeşitli hal ve durumlarda, kemale ermede, kamilliğe erişimde, imancıl yerleşmede kadın ve erkek ortaktır. Birinin diğerine bir üstünlüğü yoktur. Kim bu makamlardan birini elde ederse kadın olsun erkek olsun o erdir ve hayırlıdır.
 
Hele hele hiç çekinmeden ‘Benim Pirim Kadındır...’ diyebilmek dinin özüne kırk kapıdan giriştir. Hiç zorlanmadan kurtuluştur. Çünkü hiçbir din manevi terbiyenin uzağında kalarak erkek olma şartı ile mevkilenmeyi savunmaz. Tam tersine kadın olduğu için yok sayılmayı ve dışlanmayı da getirmez. Hayat doğumdan ölüme kadar kadınlardan feyz almak üzerinde seyrederken dünya böyle kurulmuşken kadınları dini dirilişten uzaklaştırmak, manevi önder saymamak hiçbir dinin kuralları ile bağdaşmaz.
 
Bütün her şey aslında ortodoks yaklaşımlarla çeşitlendirilen dinlerin dinsel pratik meselesidir. Bu mesele azgınlaştırılarak,  dinler teorisinin eksik aksak yorumlarıyla palazlandırılarak, kadın erkek birbirine düşmanlaştırılarak binlerce yıllık hiyerarşinin sürmesi sağlanır. Yol yordam bunun için dizayn edilir. Bu yolla dini özgürlükler ve dinsel mekânlar karşıtlı kısıtlanarak yeni din kimlikleri ve kurumlarının doğması da hesaplanır. Akla zarar bu dinsel donanım bir gün gelir elde patlar.
 
Çünkü Balkanlar'dan uzak Asya’ya, kuzey Afrika’dan dört bir tarafa türbe, tekke edebiyatına, dinlerin kalıntı ve mirasına bakıldığında kadına karşı ortodoksçu anlayışın uzun yıllar evvelinden battığı anlaşılır…

Hiç yorum yok: