EVRİMSEL TARİH
Kendi
açtığı yolda yürüyenlerin önü asla kesilemez. Onlarla uğraşmak zordur.
Çünkü onlar sonsuzluğa ulaşma tutkusuyla gelenekleri yıkarlar, geleceği
kurarlar. Yani tarihi yaratan evrim geçiren insandır. Evrimleşemeyen
insan ise tarihte neler olduğu ile pek ilgilenmez, ilgileniyor görünür.
İlgilendiği sadece kendisi ve kendisi gibilerdir.
Tarihle
sabittir. Elitleşen eşitsizliğin merkezinde üretim yatar.
Yoksullaşmanın temelinde ise tüketim. Zaten üretim ve tüketim tarihin
binlerce yıllık temel gerçeğidir. Böyle olmasına karşın uzay çağında
bile durum kabile mantığı ile izaha çalışılır. Mesele mantıksızlık
mezarına gömülür. Uygarlık da, toplumsal gelişmeler de maalesef bu
mantıkla karanlığa işlenir.
Oysa
üst akla ve alt metinlere karşı durmanın ve direnmenin özü evrimsel
değişim üzerine etkileşimdir. Öyle bir etkidir ki bu harcanan uzun
yıllardan sonra elde edilen sadece asilliktir. Asillik ise tarihsel
anımsatmalara karşı koyan bahane arayışları ile köleci zihniyetin geri
dönüşüdür. Ölümlüdür her fasıl. Bu fosil sapkınlık insanın ve
toplumların tarihsel evrimini de reddeder. Evrimsel tarihi de.
Oysa
ağırdan bir evrimleşme en akılcı yorumdur. Evvel ahirde evreleri
incelemeden irdelemeden aklın egemenliğine ulaşılamaz. Bilir bilmezlikle
bakanlar dahi görür; din insanın evriminde belki büyük etkendir. Ancak
toplumsal patlamalara, büyük devrimlere de en büyük engeldir.
Tarihsel
deneyimlerden, evrimden ve devrimlerden kopuşla yaklaşılır dinlere. Bu
yakınlaşma yetmez kıyasıya mezhepleşilir. Meslek seçilir gibi, takım
tutulur gibi dincileşilir. Zaten dünya tarihinin en yanlış anlarını din
bezirgânları kurgular, en acımasız anılarını da bunlar cilalar.
Böylesine çağdışı ve çıldırasıya bir tutumdur tapınılan. Dinbazlar hep
başroldedirler. Bu din baronları tüm tarihsel gelişmeleri tersine
döndürecek tiynettedir. Bunca toplumdan soyutlamalar ve soyutlanmalar
ancak dini ve ahlaki yozlaşmayla olur. Evrime evrilmeye direnmeyle olur.
acımasızca o direnci gösterirler.
Görüntü
gerçek irade geçmiş çağlarla hesaplaşmasını yapmadan öznel öğretisini
de geliştiremez. Bu yeni bir dönem yaratmak çabasını da mutlu sona
yakınlaştırmaz...
Saltanatı
kaybetmek bu kadar zorken her nedense hangi akla hizmet sınır tanımaz
biçimde her şey tanrılaştırılır. Korkusuzca Tanrı değiştirilir. Ve
değiştirmeler dinleştirilir. Bu yapay din adına her şeye göz yumulur.
İşte anlaşılamaz gericileşme budur. Oysa tarihsel evrim süreci ekonomik
ilişkileri düzenleyen bir modda işler. Ekonomik biçimlendirmeleri de
belirler. İnsanlık tarihi ekonomik gelişmeler ve değişmeler doğrusunda
şekillenir.
Ancak
bu zorlu kavşakta tuzak kurallarla kuşaklar boyu etkisi sürecek bir
modele tapınma başlatıldı. Yeryüzünün öteki yüzü her türlü fitne fesada
boğuldu. Zulmetmeye zemin hazırlandı. Bilimsel ve toplumsal beklentiler
ihtiyaçtan öte ihtiyaçken yok sayıldı. Yani tüm yaşanan tanık ve kanıt
bolluğundaki yalnızlık oldu. Dinci üç maymun doğdu.
Oysa tarihi yanıltan da yoksulluktur, tarihi yazan da…
Bir
kereliğine benliklere örümcek sürüleri akın edince toplumsal kükremeler
hep cılızlaşır. İsyanlar masumlaşır. Bin yılların politik oluşumu
tarihin köklerinden aldığı değerlerle kötü geleceğe direnir. Direnir ama
yutulur.
Yarınları
kurtarmak, geleceği kurmak kutsaldır. Evrimsel tarih o yönde
gerçekleştirilen kutsal isyanları bünyesinde taşır. O yolda yürüyenler
ise kutsallaşır.
Tarihte kayıtlıdır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder