VİRÜSSAVAR TATMİNKARLIĞI…
Virüs doğurganlaşıp yayıldıkça ve memleketi silme kızıla boyayınca dönem şartları daha da ağırlaştı. Virüssavarlık işe yaramadı. Maddi manevi yıkımlar, ağırlıklı şekilsizlik seyir halinde parladı. Anlık sapmalar, alışkanlıklarda boş ısrarcılık, inanılmaz boyutta değiştirdi yaşam öykülerini. Tatminkar çevrelerde bile yoksunluk, yoksulluk, yolsuzluk, nerede ne ararsan var oğlu var halde...
Virüs yeniden biçimlendirecek gibi yeryüzünü ama şimdilik yeryüzü yarı açık cezaevi, bazen kapalısı. Aç bilaç virüse yakalanma aralığı da gittikçe daralıyor, bulaş riski dünyada birincilik basamağında geziniyor. Makas daraldıkça bilinç, bilinçaltı, ruhsal derinlik ve direnç önem kazanıyor ama anlayan yok, kazara da olsa virüs ile yakınlaşma riski ise an meselesi. Virüs vahameti yüksek noktalara çekilmiş ölüm bombası. Asıl korku ise sirayet korkusu.
Siyaset üssü ise felaketi önlemek için önce filtrelemeyi şartlamış. Sonra şartlar şurtlar, maske, hijyen, sosyal mesafe tedbirleri. Ancak fiziksel temas çok var. Varı yoğu, standart uyum, duygu denkliği ve dengelilik ögelerine riayet yok. Ve hala riyakarlık var. Böylesi bir bozgunda duyarsız ve umarsız tavırlılık ise dengeyi hepten şaşırtan fenalık...
İşte o yüzden tıp, fen bilimleri, hastaneler, tıbbi ekip ekipman var ama hayatta kalmak gittikçe zorlaşıyor. Lafta virüs ile sıcak-soğuk savaş var ama dünya birinciliği ölümlere yarışılıyor. Yanlışlardan vazgeçilmedikçe insanlığın varoluş temelleri de kökten sarsılacak gibi. Dünyada her şey medeniyet için sanılırken medeniyetin sadece hayat için olduğu zaten güncellendi. Zaman, bilim ve fen nerede ve de kimdeyse, gocunmadan almak ve yararlanmak zamanı. Bilimsel ve fenni birikimi ve de akılcı ilmi duyarlılıkları milletin her ferdinin beynine işlemek zamanı. Ne gezer, pandemiye rağmen hala atışmalar, sataşmalar, tabutta paslaşmalar. Üstelik ramazan ve pandemiye çekilen din iman ayarı. Ayarlamanın aksisedası da bu...
Aksi takdirde diye başlayan takdir zaafı ise olmadık merkezlerden, kötek başka mercilerden. Yılgın konuma sürüklenmiş millet varlıkta darlık misali perperişan. Ve dönem şartlarına varidat ayazı çökmüş. Bunca darlıkta varlık havası. Milyarlarca varlıkta darlık hesabı. Bilançolar ise tunca işlemelik.
Neredeyse nerede, izan mizan ortada, vaka ayan beyan belli. Bu virüs salgını “düşüncede, bilgide, sağlıkta, güçlü ve yüksek karakterli koruyucular” ve bilimsel korunmalarla atlatılır. Dar zihniyet ve eksik ciddiyetle karşılanan virüsün daha çok tanıkları ve sanıkları türer. Dahası trajedilere yol veren dönem şarlatanları ürer. Ve despot, sıradan iktidarlar böylesi çıkmazda daha faşizanca hükmederler, vay ki war hürmetiyle…
Elbette virüs kara büyüyü bozdu. Meditasyonluk kabulleniş modern dünyanın elinde patladı. Medeni özgürlükler kısıtlandı. Gelecek provoke edilme noktasında. Hayatlar durdu, her şey bir anda donduruldu. Öyle ki alaycı ve hafifseyen zümreler dâhil, tepeden tırnağa üslupsuz bir uyuşukluk. Virüsten korunma işgüzarlığının nafile tavrı çarpıldı. Sırf baş ağrıtan arzu trafiğiyle ilgilenilmeyip, virüs en baştan doğru anlaşılıp, keşke yeryüzüne yayılmadan önce dönem şartları hazırlansaydı. Uyundu ve virüs akışkanlığı hayatı daralttı. Ne var ne yok, içini dışına çıkardı.
Peki, madem memleket kızıla boyandı, dönem şartları ağırlaştıkça ağırlaştı nerede bu devlet? Maddi
virüs milyarları yuttu, manevi virüs uyuttukça uyuttu, koronavirüs yediden yetmişe yumuldu, nerede bu millet?
Bu tatminkarlık nerede var, nereye kadar?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder